Blok flüt çocukları müziğe küstürüyor
Vivonya Sanat Müzik Kursu’nun kurucusu müzisyen Melikşah Atar ile Türkiye’de çocuklara verilen temel müzik eğitimini konuştuk.
Röportaj: Neval Okatalı
Vivonya Sanat Müzik Kursu’nun kurucusu müzisyen Melikşah Atar ile Türkiye’de çocuklara verilen temel müzik eğitimini konuştuk
Sizce çocukların okullarda aldıkları eğitim temel müzik eğitimi adına yeterli olmakta mıdır?
O konu maalesef Türkiye’nin yarası. Ben bu konuda şanslı gruptayım, benim okul öğretmenim birkaç enstrüman çalabiliyordu. Çalabildiği için, sınıfta sadece enstrüman çalması bile bizi şevklendiriyordu. Ama çok çok daha kötü olan okullar var. Müzik eğitimini tamamen beden dersi ya da sınava hazırlanma süreci şeklinde kullanan okullar var. Yani müziğin gerekliliğini henüz kavrayamamış okullar var öyle diyelim.
Türkiye’de tüm okullarda müzik dersi için flüt zorunlu olmasına rağmen kimsenin bildiği bir flüt sanatçımız olmamasını nasıl yorumluyorsunuz?
Güzel bir soru. Çocukların müziğe küsmesi ilk böyle oluyor zaten. Ben şu an bir çok enstrüman çalıyorum ancak hala blok flüt çalamıyorum mesela. İlkokul zamanında da flüt almıştım ama hiç heveslenmemiştim. Bilemiyorum yapısı itibariyle olabilir. Sesi belki de bir etkendir. Kalbimize giden bir enstrüman değil. Bunu blok flütü kötülemek için demiyorum. Mesela Muammer Barut diye biri var. O da blok flüt çalıyor biraz Türk müziği arabesk karışımı. Onu dinledikten sonra blok flütte neler yapılabiliyormuş bunu gördüm ve benim ufkumu açtı. Blok flütte de birçok şey yapılabilir ama rol model olmak çok önemli. Türkiye’nin bir blok flüt rol modeli yok. Blok flüt yanlış çalınması halinde kulağı rahatsız edebilecek bir enstrüman. Keman da böyledir. Eğitimi çok zordur. Ama mesela ukulele olabilir. Müthiş bir sesi var. Ben bir devlet okulunda öğretmen olsaydım kesinlikle öğrencilere ukulele almalarını söylerdim. Gitarın çok küçük bir versiyonu, Havai çalgısı. Yanlış çalınmasında rahatsız edici bir sesi yok ve öğrenilmesi blok flütten çok daha kolay. Ama tabii ki bu benim şahsi fikrim. Bu konuda geniş çaplı bir araştırma ve tartışma yapılmalı ve doğru enstrüman seçilmeli. Üzerine derin bir araştırma yapmak lazım. Belki de bütün öğrencilerin teker teker müzik yeteneklerine bakılmalı ve ona göre enstrüman verilmelidir.
Ailelere sizce bu konuda nasıl bir iş düşüyor? Sizin gözlemlediğiniz, veli profillerinden yaptığınız çıkarımlar ne yönde? Çocuklara bunu nasıl aşılıyorlar?
Ben bu konuda belki öğrencinin ve velinin çok sevmediği bir bakış açısıyla bakıyorum ama ben öğrencinin zorlanması gerektiğini düşünüyorum. Öğrenciye sevdirmek diyoruz, evet sevsin, ama zorlanmadan belirli bir kademe de kat edemiyoruz. Öğrenciye sadece sevgi üzerine verdiğimiz eğitim de çok kaliteli bir eğitim olmuyor. Öğrenci belirli bir yere geliyor ve ondan sonrasına geçiş yapamıyor. Teorik bilgiyi öğrenciyi çok yıpratmadan, yormadan verebilirsin ama onun uygulama safhasına geçildiği zaman öğrencinin ister istemez çok tekrar yapması lazım. Bunu sevdirmek için de genel olarak müzik yapmaya, eşlik etmeye, öğrenciyi teşvik etmeye çalışıyoruz. Ama yine de müzik sabır işidir. Ve o sabrı gösteremeyen kişi öğrenmekte sıkıntı çeker. O yüzden, velilerin teşviki sabır noktasında olabilir. Ya da veliler rol model olabilir. Bu da şöyle olabiliyor, benim bazı öğrencilerimin ailesi de müzikle çok ilgili. Yani aile müzikle ilgili değilse çocuğu nasıl müzikle alakadar edebiliriz ki? Çocuğu yolluyoruz, ödevini veriyoruz, ama aile evde televizyon izliyor. Bir hafta boyunca… İşten yorgun geliniyor, onu anlıyorum. Doğal olarak çocuğuyla ilgilenerek ekstra bir vakit harcamak istemiyor. O zaman peki çocuktan nasıl bir ekstra çalışma beklenilebilir? Bir hafta sonra derse geldiğinde velide şöyle bir tepki oluyor; “Hocam bizim çocuk hiç çalışmıyor.” Çocuğun çalışabilmesi için öncelikle velinin model olması lazım. Bu olmasa bile en azından şöyle bir görüntü çizilmeli. Herhangi bir sanatçıyı izlerken onu takdir etmek lazım. Ailede sanatçı takdir edildiği zaman zaten çocukta şöyle bir algı oluşacaktır. “Bak, ailem böyle insanları takdir ediyor. Demek ki ben çalıştığımda, bir konsere çıktığımda ailemin takdirini kazanacağım.” Zaten çocuk belirli bir yaşa kadar bir annesini, bir de babasını tanıyor. Şanslı gruplar daha dışarıya dönük, öğretmeni model almış çocuklar, onlar belirli bir seviyeye geliyor. Ama diğer öğrenciler kayboluyor. Kazanabilmemiz için velileri teşvik etmemiz lazım. Çocuğun başarısında velinin de bir ödevi olmalı. Bizim ödev verdiğimiz müzikleri evde birlikte dinleyebilirler. Ayrıca çocuğun evde minik konserler vermesine izin verilmesi lazım.
Müzik eğitimine başlanmasının bir yaşı var mı?
Biz burada beş yaşından itibaren eğitim veriyoruz. Bazen çocuğu dört yaşında getiriyorlar buraya. Tamam gayet güzel. Dört yaşında başlayan öğrencilerimiz de var, eğer gelişimi normal yaşının üzerindeyse. Ancak aile çocuğu buraya getiriyor, çocuğum piyano öğrensin diye. Tamam da, evde hiç piyano dinledin mi? Çocuk dört yaşında kadar hiç piyano dinlenilen bir aile ortamında bulundu mu? Burada şöyle bir mantık var. Çocuğumun sağ beyni sol beyni eşit çalışsın filan diye. Bu mantıkla piyano çalınmaz zaten. Mantık bu ise sen bütün duyguyu öldürdün zaten. Dört beş yaşında çok iyi piyano çalan öğrenciler var. Onların bu kadar iyi olma sebebi, tamamen ailelerinin de müzik aşığı olmaları. Çocuk o kadar çok müzik dinlemiş ki ritim kulağı gelişmiş, müzik yeteneği gelişmiş, sesleri tam frekansında verebiliyor ve biraz da algısı açık olduğu zaman çocuk alıp başını gidiyor.