Üsküdar Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın katılımını sağladığı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü paneline birçok isim katılımlarını sağladı.
Haber Üsküdar- Ayça Aracıçam
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın açılış konuşmasını yaptığı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında düzenlenen panelde uzmanlar kadın sorunlarını ve çözüm önerilerini anlattı. Aralarında Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal, Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, Nermin Fügen Özer, Burcu Gündüz, Feriha Ebru Özkan, Kh. Psk. Ayşe Şahin ve Elif Sezgin’in yer aldığı konuşmacılar kadınların toplumsal rolleri, cinsiyet eşitsizliği gibi konulara değindiler.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: "Kadına yönelik şiddette gerçeklerle yüzleşmemiz lazım"
Panelin açılış konuşmasını yapan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, geçmişte ve günümüzde kadın haklarına ve sorunlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu: “Aile dinamiğini ele alırken kadın rolünü, erkek rolünü, eş rolünü, baba rolünü hepsini ayrı tanımlayarak gidiyoruz. Rol paylaşımı doğru olursa çatışma olmuyor. Bir kadın çalışmayı tercih ederse onun annelik rolü de beraberinde vardır. Baba da anneye yardım etmek zorundadır. Bunun için ortak rol paylaşımı olursa, kadının sosyal yaşama dahil olmasına, özgürleşmesine olanak sağlıyor. Kadının hep fedakâr davranması durumunda aslında erkekten de yardım istemesi gerekiyor. Kadın çift erkekse tek kariyerli oluyor. Aile içerisinde rol paylaşımı yapılırsa kadına şiddet azalıyor.”
"Kadının Güçlenmesi Prensipleri'ni benimsiyoruz"
Konuşmasında Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) tarafından oluşturulan “Kadının Güçlenmesi Prensipleri” (WEP) kapsamındaki 7 ilkeyi Üsküdar Üniversitesi olarak benimsediklerini kaydeden Tarhan, cinsiyetçi ayrımcılığın da bir ırkçılık olduğunu sözlerine ekledi. Ayrımcılık ile mücadalede BM’ye tam destek verdiklerini belirten Tarhan şu değerlendirmelerde bulundu: “Cinsiyetçi ayrımcılığın ırkçı ayrımcılıktan hiçbir farkı yoktur. Birinin rengi siyah ya da sarı diye ona kötü muamele yapmak nasıl ırkçılıksa cinsiyetçilik de bir ırkçılıktır. Cinsiyetinden dolayı bir insana ayrımcılık yapılıyorsa insan haklarına aykırı bir durumdur. Burada toplumsal cinsiyeti doğru tanımlamak gerekiyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini Dünya Sağlım Örgütü şöyle tanımlıyor: ‘Toplumsal cinsiyet; kadın, erkek, kız ve erkek çocuklarının sosyal olarak inşa edilmiş özelliklerini ifade eder. Bu, kadın, erkek, kız ve erkek çocuk olmakla ilgili sorunları, davranışları ve rolleri, ayrıca birbirleri ile olan ilişkileri içerir. Sosyal bir inşa olarak toplumsal cinsiyet, toplumdan topluma ve zamana göre değişiklik gösterir." Burada toplumsal cinsiyet adı altında cinsiyet eşitliği derken hak ve fırsatlarda cinsiyet eşitliği haklı ve faydalı. Cinsiyet eşitliği, cinsiyetsizlik değildir. Bunu vurgulamak gerekiyor. Kadın ve erkek biyolojik cinsiyeti ne ise ona uygun rolle toplumda temsil edilmesi, cinsel kimlik oluşturulması her toplumun kültürel hakkıdır ve değeridir. Buna da saygı duyulması gerekiyor.”
Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek: "Olabilecek tüm kötü şartlara karşı önlemler alınıyor"
Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, ilçede kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. İlçe Emniyet Müdürlükleri bünyesinde kurulan Aile içi Kadına Şiddetle Mücadele Büro Amirliklerinin sadece bu konuda çalışma yürüttüklerini ifade eden Demiryürek, “2019 yılında Üsküdar'da bu büroya 1071 müracaat olmuş. 2020 yılında müracaat sayısının, kamuoyunda oluşan hassasiyetin de etkisiyle817’ye düştüğünü görüyoruz. 2019 yılında 2083 koruyucu tedbir almışız. 2020 yılında koruyucu tedbir sayımız 1639’a düştü. 2019 yılında 31 kadınımızı sığınma evine yerleştirmişken, 2020 yılında 33 kadınımızı sığınma evine yerleştirmişiz. Burada bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim, 2019'daki koruyucu tedbir sayısı 2020 yılında gerilemişken, sığınma evine yerleştirilen kadın sayısında az da olsa bir artış var. Burada kamuoyunda oluşan hassasiyetin idare üzerindeki yansıması olarak ben bunu görüyorum. İdare işi şansa bırakmıyor, olabilecek kötü bir hadisenin önüne geçebilmek maksadıyla, sığınma evine yerleştirmek dahil bütün mekanizmaları çalıştırmaya gayret ediyor” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal: "Tolerans düşükse şiddete başvurmak yaygın"
Üsküdar Üniversitesi Çözüm Odaklı Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÜSÇÖZÜM) Müdürü ve İletişim Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal, panelde yaptığı konuşmada merkezin hedefleri ve faaliyetleri hakkında bilgi verdi. ÜZÇÖZÜM’ün, kadınların yaşadıkları sorunların kaynaklarının araştırılmasını, çözüm yollarının geliştirilmesine hizmet edecek araştırmaların yapılmasını desteklemeyi hedeflediğini belirten Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Üsküdar Üniversitesi bünyesinde yapılacak kadın araştırmalarının çoğaltılmasına katkıda bulunmayı ve konuyla ilgili planlama ve strateji geliştirmeyi hedefliyoruz. Kadına yönelik şiddet sadece fiziksel değildir. Psikolojik şiddetin de dikkate alınması ve önleyici çalışmaların yapılması gerekmektedir İş yaşamında, sosyal yaşamda, özel yaşamda mobbing giderek yaygınlaşan bir sorundur. Mobbing belirli bir düzen içinde belirgin olabileceği gibi en sinsi olanı, kişinin yok sayılarak yapılanıdır. Önleyici çalışmalara başlanabilmesi için farkındalık şarttır. Psikolojik iyi oluş çocuklukta başlar, bir kadın her şeyden önce bir annedir” dedi.
Doç. Dr. Emel Sarı Gökten: "Kadının yükü Covid-19 pandemisiyle birlikte ağırlaştı"
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Çocuk Ergen Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, “Covid-19 Pandemisi ve Annelik” başlıklı konuşmasında kadının pandemi döneminde evde artan iş yüküne dikkat çekti. Dr. Emel Sarı Gökten, pandemi sürecinde yapılan araştırma sonuçlarına değinerek, “Evden çalışan kadınların çocuk bakımı ve temizlik işlerinde yardımcılarını kaybettiği, dışardan yemek siparişi imkânlarının büyük ölçüde ortadan kalktığı, kadınların ruhsal durumlarının erkeklerden daha fazla oranda olumsuz etkilendiği, daha stresli oldukları, kadınların iş yerindeki verimliliklerinin erkeklere göre çok daha fazla gerilediği, hanede yaşayan sayısı arttıkça iş verimliliğinin daha fazla oranda azaldığı saptanmıştır” dedi. Emel Sarı Gökten konuşmasını şöyle sürdürdü: “Tüm sorumluluklar baktığımız zaman sanki görünmeyen iş gücü gibi algılanıyor. Kocaman iş yükünün büyük bir kısmını kadınlar yapıyor. 2019 yılında yapılan araştırmada bu işlerin yüzde yetmiş beşinin kadınlar tarafından yapıldığı bildiriliyor. Uluslararası bir organizasyon, evde yapılması gereken işler için kadınların günde dört saat beş dakika, erkeklerin ise yalnızca bir saat yirmi üç dakika gibi kısa bir zaman ayırdığını bildirdi.”
Elmas Tokmak: "Şiddete uğrayan veya uğrama potansiyeli bulunan kadınların korunması için çaba harcıyoruz"
İstanbul Valiliği Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Kadın Hizmetleri Şubesi İstanbul Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi'nden (ŞÖNİM) Elmas Tokmak, panelde yaptığı konuşmada merkezin çalışmaları hakkında bilgi verdi. Elmas Tokmak, ŞÖNİM’in psikolojik, mesleki, hukuki ve sosyal alanda rehberlik ve danışmanlık hizmeti yanında şiddetin önlenmesi ve tedbir kararlarının izlenmesine yönelik şiddet mağduru kişiler ile şiddet uygulayan/uygulama ihtimali bulunan kişilere yönelik hizmetler verdiğini söyledi. Elmas Tokmak sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir insan hakkı ihlali olan kadına yönelik şiddet, kadınların sosyal, ekonomik, ve siyasal yaşamda yer alma haklarından çeşitli biçimlerde yoksun kalmalarına, bunun da ötesinde fiziksel ve ruhsal sağlık sorunları yaşamalarına, sakat kalmalarına ve hatta yaşamlarını yitirmelerine neden olmaktadır. Şiddete uğrayan veya uğrama potansiyeli bulunan kadınların korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla koruyucu tedbirlerin alınmasını sağlıyoruz. Kadınlarımızın sosyal hayata etkin biçimde kazandırılmasını da sağlamaya çalışıyoruz."
Burcu Kılıç Gündüz: "Toplumsal cinsiyet kavramı biyolojik cinsiyetten farklıdır"
Üsküdar Devlet Hastanesi uzmanlarından Sosyal Çalışmacı Burcu Kılıç Gündüz, panelde yaptığı konuşmada toplumsal cinsiyet kavramının biyolojik cinsiyetten farklı olduğunu ve dilde cinsiyetçi tanımlamarın kadınları edilgin hale getirdiğini anlattı: “Kız veya erkek bebekler olarak dünyaya gelen insanlar bu toplumsallaşma süresi içinde kadın ve erkeklere özgü olan beklentilerle karşılaşıyor. Bu beklentiler cinsiyetten kaynaklı biyolojik özelliklerin ötesinde toplumsal yapılarla ve ilişkilerle bağlantılı bir boyuta işaret ediyor. Erkek egemenliğine dayalı ataerkil toplumlarda kadınların çoğunlukla uysal, duygusal, kırılgan yapıda; erkeklerin ise aktif, asi olmaları bekleniyor." Kullanılan dilin cinsiyetçi yapısına da değinen Burcu Kılıç Gündüz, “Dilde var olan erkek egemenliği kadının toplumsal olarak ikincilliğini pekiştirmekte ve bu sürece etki etmektedir. Kullanılan eril dil genellikle kadını ve onun cinselliğini aşağılayan ve kadını zorunlu rollere iten saldırgan bir dil olarak ortaya çıkıyor" dedi. Bunu önlemek ve önüne geçmek için kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü ayrımcılığın sonra ermesi gerektiğini, aile içinde eğitimler ve sosyal koruma politikalarını sağlamanın önemine vurgu yaptı.
Feriha Ebru Özkan: "Amacımız kadınlarımıza sağlıklı bir yuva sağlayabilmektir"
Üsküdar Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü Sosyal Hizmetler Meslek Elemanı Ferha Ebru Özkan, Üsküdar Belediyesi çatısı altında hizmet veren Kadın Konuk Evi çalışmaları hakkında bilgiler verdi. Kadınların hayatlarının en zor anında yanlarında olup fayda sağlayan bir meslek grubunda olmaktan mutluluk duyduğunu belirten Özkan, Tarihten bu yana birçok kadın konuk evinin varlığına dikkat çekti: “Kadın sığınma evleri Osmanlı’da 18.yy’da Eyüp’te ilk kez Hatuniye Dergahı ismiyle kuruldu. Burada psikolojik sorunları olan kadınlar tedavi ediliyordu. Yüz yıla yakın bir süre zor duruma düşmüş kimsesiz kadınlara çatı olan, onlara zanaat öğretilen yer olmuştur. Şiddete uğrayan ve uğrama olasılığı olan kadınları korumak için tedbirlerin alınması konusunda yönetmelikler bulunuyor. Kadın Konuk Evi'nde kadınlarımız barınma ve destek hizmetlerinden faydalanabiliyorlar. Sportif, sanatsal, sağlık, hukuki, psikolojik ve daha birçok konuda yardım ve hizmetten de faydalanabiliyorlar. Konuk Evi desteği için Türkiye’nim herhangi bir karakoluna başvurabilirler. Amacımız kadınlarımıza sağlıklı bir yuva sağlayabilmektir."
Uzman Klinik Psikolog Ayşe Şahin: "Kadınların iş yaşamına atılması beraberinde sorunlar da getirdi"
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi uzmanlarından Klinik Psikolog Ayşe Şahin, panelde yaptığı konuşmada kadınların ev ve iş yaşamında yaşadıkları sorunlardan söz etti. Kadının ev ve iş yaşamındaki rolleri nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya olduğunu belirten Şahin, şunları söyledi: “Tarih boyunca hep ataerkil bir sistem egemen oldu ve hep kadın ile erkek arasında bir ayrımcılık yapıldı. Bu cinsiyet ayrımcılığı da aslında kadın ve erkeğe farklı roller ekledi. Kadının rolleri ev işleri ve özel yaşam olarak sınırlandırılırken, erkeğe maddi sorumlulukları üstlenen, üreten bir rol verildi. Kadının ilerleyen zamanlarda iş yaşamına atılması beraberinde sorunlar da getirdi. Bunlardan en önemlisi de cinsiyet eşitsizliği. İş yaşamında evli olan veya çocuğu olan kadınlar yalnızca cinsiyete özgü annelik niteliğiyle mağdur edilebiliyorlar. Bu kadınlara hem işe alımda hem iş sürecinde zorluklar getirdi. İş ve aile yaşamındaki talepleri karşılama noktasında kadınlar roller arasında denge kurmakta zorlanabilmektedir. Kadın, süper anne sendromu ile en iyi olmaya çalışırken halsizlik, depresyon, konsantrasyon güçlüğü gibi sorunlar yaşamaktadır.”
Gazeteci Elif Sezgin: "Medya kadın cinayetlerini meşru gösteriyor"
Panelde medyanın kadın cinayetlerini haberleştirirken yanlışlıklar yaptığını anlatan gazeteci Elif Sezgin şunları söyledi: “Haberlerde 'namus cinayeti' teriminin kullanılmasının yanlışlığına birçok kadın örgütü dikkat çektiği halde bu tür meşrulaştırıcı ifadeler medyada sıklıkla yer bulmakta. Bazı gazete başlıklarında da 'kadın cinayeti' ifadesi belirli sebeplerden dolayı göz ardı ediliyor. Tecavüz olaylarında da gece eğlencesinden dönen kadın, alkollü genç kız gibi kalıplar yerleştirilerek bu kadınlara yapılan saldırılar normalmiş gibi aktarılıyor. Bu tür olayların karşısında medyaya da büyük bir sorumluluk düştüğüne inanıyorum. Çünkü medyanın toplum üzerinde etkisi çok büyük. İnsanların bilinçlendirilmesi ve kadın cinayetlerinin önüne geçilmesi gerekiyor.”
Panelde göz doktoru ve sanatçı Hakan Kahraman da dünya kadınlar gününü kutladı ve kendi şarkısı En Derinden ile Karadeniz türküsü Divane Aşık Gibi'yi söyledi.