Öz Gıda İş sendikası şube başkanıyla sendikacılığı ve gıda sektörünü konuştuk
Öz Gıda İş sendikası şube başkanıyla sendikacılığı ve gıda sektörünü konuştuk
Haber Üsküdar - Murat Gülpolat
Öz Gıda İş Sendikası Gebze Şube Başkanı Ramazan Gülpolat'a Türkiye'de sendikacılığı sorduk, Koronavirüs salgını sürecinde gıda sektörünün durumuyla ilgili bilgiler aldık.
Türkiye de ilk sendika ne zaman kuruldu?
1936 yılında ilk İş Kanunu çıkarıldı. İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminde dünyada demokrasi rüzgârları esiyordu. Türkiye de bu etki ile süratle çok partili düzene geçti. 1945/46 yıllarında Çalışma Bakanlığı, İş Bulma Kurumu ve İşçi Sigortaları Kurumu kuruldu. Sendikasız bir demokrasi olamazdı. 1947 yılında ilk Sendikalar Kanunu çıkartıldı ve ardından sendikalar kurularak faaliyet gösterme çabasına girdiler. Çabasına girdiler diyoruz çünkü toplu iş sözleşmesi ve grev yasası çıkarılmadı. Toplu sözleşme ve grev hakkı vaadini yerine getirmeyen siyasi iktidara karşı, işçi sendikaları 1952 yılında birleşerek Türkiye'de kurulan ilk konfederasyonu, TÜRK-İŞ i kurdular.
Sendikalar Türkiye'de işçi haklarını tam manasıyla savunabiliyorlar mı?
Son dönemlerde dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sendikacılık anlayışında yeni gelişmeler yaşanıyor. Ülkemizde sendikalı yapı yüzde 12-13 seviyelerinde seyretmekte. Sendikalaşma oranı istenilen seviyelerde değil. Siyasal iktidarlar güncellenen yasaları çalışan lehine değil, çalışan aleyhine çıkarıyorlar. Kısacası sendikalaşmanın ve emek mücadelesinin çetin geçtiği şu dönemlerde sendika olaraktan üstümüze düşeni en iyi şekilde yaptığımıza inanıyoruz.
Türkiye de ki işçi hakları yeterince savunuluyor mu?
Şöyle ki, Türkiye'de emek camiasını savunan konfederasyonlar bu konuda daha fazla sorumluluk almalı, gerek hükümeti gerekse işverenleri bu konuda ikna ederek çalışanların hak ve menfaatlerini artıracak eylemlerin içerisinde yer almalı.
Sendikal anlamda çok fazla imalâthane ziyaretlerimiz olurdu onları azalttık. Bireysel anlamda maske ve eldiven gibi gerekli ekipmanları takarak işimizi icra ediyoruz, sık sık ellerimizi yıkıyoruz, kolonya kullanıyoruz. Mümkün oldukça sokağa çıkmıyoruz. Bize bağlı olan fabrikaların hepsi gıda üzerine olduğu için temizlik ve tedbirler üst seviyede. Fabrikalar düzenli olarak her gün temizleniyor ve vardiya giriş çıkışlarında işçilere ateş ölçümü yapılıyor. En ufak bir ateşi olan, hastalık belirtisi olan fabrika doktoruna göründükten sonra istirahate, evine gönderiliyor. Virüs kapan kişilerle temasa geçen çalışanlarımız 14 gün kuralına uyarak yine aynı şekilde hastanelere ve evlerine gönderiliyor. Personel servislerimiz her gün dezenfekte ediliyor. Fabrikalarda maske, eldiven ve kolonya dağıtımı yapılıyor. Üretime maskesiz, eldivensiz, koruma elbisesiz kimse giremiyor. El sıkma, tokalaşma gibi temas içeren durumlar yasaklandı. Sosyal mesafeye dikkat ediliyor. Fabrika yemekhanelerinde üstü açık yiyecek kalmadı, bütün yiyecekler ambalajlı bir şekilde geliyor. Denetimlerimiz arttırıldı.
Bize biraz da şube yönetiminizden ve fabrika temsilcilerinizden bahseder misiniz?
Gerek şube yönetimi gerek iş yeri sendika temsilcileriyle uyum ve anlayış içerisinde sorumluluklarımızı icra etmeye çalışıyoruz. Her konuda şeffaf, açık ve samimi iletişim kuruyoruz. Sorumluluk alanlarımıza göre iş paylaşımımızı yapıp üyelerimize faydalı olmaya çalışıyoruz.
Gıda sektörü çalışanlarının psikolojisi ne durumda?
Sizler de bilirsiniz ki gıda temel ihtiyaç. Virüs de olsa, kıyamet de kopsa birileri üretmek zorunda. Üretim olmazsa kıtlık çıkar. Zaten zor durumlardan geçiyoruz. Biz her fırsatta gıda çalışanlarımızın bir ihtiyaçları var mı diye soruyoruz. Bir problem veya sıkıntı olduğunda çözüm yolları arıyoruz. Sendika ve fabrika arasındaki bağ olan fabrika temsilcilerimiz üstüne düşen görevleri layıkıyla yerine getiriyorlar. Gıda sektörü çalışanlarımız en az sağlık çalışanları kadar büyük sorumluluklar üstlenmiş durumdalar. Bir teşekkürü de onlar hak ediyor.