Gazeteci Saime Toktaş: Bir patlama anında herkes kaçarken gazeteciler bölgeye koşar
Haber Üsküdar – Hazal Göksun
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü tarafından ‘Savaş ve Kriz Bölgesinde Habercilik’ konulu söyleşi gerçekleştirildi. Söyleşiye konuk olan gazeteci Saime Toktaş, savaş muhabirliği ve gazetecilik hakkında bilgiler vererek unutamadığı anılarını anlattı.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü tarafından gerçekleştirilen ‘Savaş ve Kriz Bölgesinde Habercilik’ başlıklı söyleyişiye gazeteci Saime Toktaş konuk oldu. Moderatörlüğünü Arş. Gör. Yezdan Çelebi’nin yaptığı etkinlik ‘Radyo ve Televizyon Haberciliği’ dersinin kapsamında olup Radyo, Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Esennur Sirer ve öğrencilerinin katılımıyla gerçekleştirildi.
"Dünyaya yön veren olayları haberci olarak yerinde takip etmek heyecan verici"
Moderatör Arş. Gör. Yezdan Çelebi tarafından kendisine yöneltilen, "Savaş ve kriz bölgesinde haber yapmak nasıl bir şey, neler hissettiriyor?" sorusunu cevaplandırarak konuşmaya başlayan gazeteci Saime Toktaş, ‘‘Bence çok heyecanlı ve güzel. Savaş güzel bir şey değil, o olayı bir gazeteci kimliğiyle orada bulunup aktarmak, içinde var olmak güzel ve heyecanlı bir durum. Dünyaya yön veren olayları bir haberci olarak yerinde takip etmek heyecanlı. Üzerinizdeki ölü toprağını atan, enerji veren, habercilikten tat almamızı sağlayan bir durum’’ dedi.
"Uyuyacak yer, içecek su ve yiyecek yemek bulamadık"
"Savaş muhabirliği yapmak için ne gibi yetkinliklere sahip olmak gerekiyor?" sorusunu cevaplayarak devam eden gazeteci Toktaş, ‘‘Kitaplarda yazan belirli bir kuralı yok. Bu yola çıkanlar biraz soğukkanlı olmalı, kriz anını yönetebilmeli. Çünkü gittiğiniz yer örneğin bir deprem yeri ise büyük bir depreme ve bilmediğiniz bir yerde insanlık dramına tanık oluyorsunuz. Depremi yaşayanlarla birlikte olaya ortak oluyorsunuz. Biz de uyuyacak yer, içecek su, yiyecek yemek bulamadık. Oradaki koşulları bilerek gitmeniz gerekiyor. Her ortama uyum sağlamanız, bölgeyi bilmeniz, ne için orada olduğunuzun farkında olmanız gerekiyor. Bunlara istinaden işinizi en doğru şekilde yerine getirmelisiniz. Bunları da okullarda gördüğümüz gazeteciliğin genel kurallarıyla yapmalısınız’’ ifadelerini kullandı.
"Çatışma bölgesinde kafanıza göre hareket edemezsiniz, yanınızda birileri olmalı"
"Çatışmaların izlerinin sıcak olduğu bir bölgede bulunmak nasıl bir duygu? Bir tarafa entegre olmak gerekiyor mu? Nasıl deneyimler kazandınız?" sorusunu gazeteci Saime Toktaş, ‘‘Bir yere entegre olmak gerekiyor mu?’ sorusunun cevabı evet. Bu bütün savaş ve kriz bölgeleri için günümüz dünyasında geçerli bir durum. Bu işi bağımsız olarak yapanlar da var. Ama hem güvenlik açısından riskli hem de çok sağlıklı olmayan bir durum. Bir tarafın illaki bir şekilde sizin orada bulunmanızdan haberdar olması gerekiyor. Bunlar genellikle resmi kurumlar oluyor. Gittiğiniz yere çok hakimiyetiniz yoksa yanınızda birilerinin olması bir gereklilik. O insanların kültürünü, dilini, yaşamını bilen birilerinin olması gerekiyor’’ şeklinde cevaplandırdı.
"Haberi takip ederken çok uyanık ve dikkatli olmak gerekiyor"
Savaş muhabirinde olması gereken özelliklerden bahseden gazeteci Toktaş, "Haberi takip ederken çok uyanık ve dikkatli olmak gerekiyor. Gelen bilgiye hemen atlamamak gerekiyor. Bilgileri sürekli süzgeçten geçirmek gerekiyor. Mümkün olduğunca bilgili olmak gerekiyor. Artık olayların çok hızlı bir şekilde geliştiği ve enformasyonun yoğun olduğu bir devirde yaşıyoruz. Özellikle bulunduğumuz bölgeye bakılırsa Avrupa’dan daha hızlı bir şekilde; onların bir yılda yaşadığını biz on günde falan yaşıyoruz. Artık ne kadar olabilirse hakimiyetimizi kurmamız gerekiyor" diyerek açıkladı.
"Gazeteciyseniz her şeyi haber merkezli düşünüyorsunuz"
"Gazeteci olarak sürekli değişen olaylar arasında gündemi nasıl yakalıyorsunuz? Herkesin olmak istemeyeceği bir yerde olmak nasıl bir duygu?" sorusuna cevap veren Saime Toktaş, "Bir laf vardır. Bir patlama anında herkes alevlerden kaçar ama ilk önce gazeteciler ve polisler o bölgeye koşar. İşin en düşündürücü yönlerinden biri bu sanırım. Gazeteciyseniz haber ağırlıklı yaşıyorsunuz. Bütün hayatınız, gününüz buna göre geçiyor. Sabah kalktığınızda ilk işiniz telefondan gündeme bakmak oluyor. Aynı şekilde akşam yatmadan son defa gündemi tekrar kontrol ediyorsunuz. Hayatınız tamamen haberle geçiyor. Her şeyi haber merkezli düşünüyorsunuz" sözlerini kullandı.
"Panikten Cumhurbaşkanına ‘Başbakan’ dedim"
Etkinlikte, kariyerinde yaşadığı anıları da anlatan gazeteci Saime Toktaş, ‘‘TRT’de çalıştığım dönemin birinde çok yoğun bir gündem vardı. Dünya Bankası toplantıları falan vardı ve 15 gün boyunca aralıksız onları takip etmiştik. Sonrasında bir günlük iznimiz oldu. İzin kullanacağım için çok heyecanlıydım. Çok uzak olmayan evime yakın bir noktada arkadaşımla birlikteydim. İzin gününde olduğum için o formatta bir kıyafetim vardı üstümde. Öğleden sonra kanaldan, ‘Bu akşam saat 19:00’da Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Türkiye’ye geliyor, senin oraya gidip canlı röportaj yapman gerekiyor’ diye telefon geldi. Hiç aklımdan geçmiyordu, hazırlığım bile yoktu. ‘Bosna Hersek Cumhurbaşkanı neden geliyor? Ne soracağız? O sırada Bosna Hersek’te neler oluyor?’ hiçbirini bilmiyorum. Bir panik haline kapıldım. Başkasına vermeye çalışıyorum olmuyor. Spiker yapacak denildi, teknik nedenlerle olmadı. Şefim üzerimde ne olduğunu sordu, direkt yayına gideceğimi söyledi. Saçım, başım, kıyafetim dağınıktı. Ben mecburen gittim. Genel müdürün isteği üzerine Cumhurbaşkanı gelir gelmez yayına alınacak diye plan yapılmıştı. Gittim, spiker arkadaşımı, ‘Sen yaparsın, teknikte sıkıntı yok dimi?’ diyerek gazlamaya çalıştım. O hazırlıklı gelmiş, gelirken de sağ olsun ceketini de getirmiş ama bana iki beden büyüktü, içerisinde kayboluyordum. Makyöz de çağırmışlar beni toparlamaya çalışıyor. Sonuç olarak spiker arkadaşım teknik nedenlerle yapamayacağını söyledi. Biz hazırlandık, Cumhurbaşkanı geldi ve o panikle bir şekilde yayına girdik. Cumhurbaşkanı'nı karşıladım, özel sorular vardı. Sigara içmeyi seven birisiymiş hemen mola verdi, sonra yapmak istedi. Yayın 45 dakika isteniyordu, sonrasında 1 saate çıkarıldı. Nasıl yapabileceğimi bilmiyordum; Bosna Hersek’ten bilgi almaya çalıştık. Panik havasıyla yayını yaptık. Benim ağzımdan yanlışlıkla ‘Başbakan’ sözcüğü çıktı. Biraz fırça yedim; ‘Ben Başbakan değilim Cumhurbaşkanıyım siz bana nasıl böyle hitap edersiniz’ dedi. Tabii orada biraz şaşırdım, bir şekilde toparladık ve yayını yaptık’’ diyerek uzun ve panik dolu bir anısını dinleyicilerle paylaştı.