Prof. Dr. Süleyman İrvan: “Gazetecilik alanı, iletişim çalışmaları içinde en disiplinlerarası alan olma özelliğine sahip”
Haber Üsküdar
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen uluslararası sempozyumda davetli konuşmacı olarak konuşan Prof. Dr. Süleyman İrvan, Türkiye’de gazetecilik çalışmalarının geçirdiği serüveni anlattı.
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen 1. Uluslararası Batı Karadeniz İletişim Araştırmaları Sempozyumunun davetli konuşmacılarından biri olarak konuşan Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Süleyman İrvan, Türkiye’de gazetecilik çalışmalarının başlangıcını ve geçirdiği serüveni anlattı.
“İletişim eğitimi gazetecilik eğitimiyle başladı”
Türkiye’de iletişim eğitiminin gazetecilik eğitimiyle başladığını belirten Prof. Dr. Süleyman İrvan, şunları söyledi: “Türkiye’de gazetecilik eğitimi ilk olarak 1950 yılında İstanbul Üniversitesi bünyesinde başladı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin talebiyle başlayan eğitimde başlangıçta alaylı diye tabir ettiğimiz gazetecilere eğitim veriliyordu. Ardından 1965 yılında UNESCO’nun desteği ve talebiyle Ankara Üniversitesi bünyesinde Basın Yayın Yüksek Okulu açıldı ve ilk kez bu okulda 4 yıllık lisans eğitimi verilmeye başlandı. Ardından, 1960lı yılların sonlarına doğru yine Ankara, İstanbul ve İzmir’de özel gazetecilik yüksek okulları açıldı. Bu okullar 1971 yılında devletleştirildi. Bu okullara 1977 yılında Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi eklendi. Böylece, benim de öğrenci olduğum 1980’li yıllarda İstanbul, Marmara, Ankara, Gazi, Ege ve Anadolu Üniversitesi olmak üzere 6 üniversitede bulunan iletişim fakültelerinde gazetecilik eğitimi veriliyordu. Ardından yıllar içinde devlet ve vakıf üniversitelerinde birçok iletişim fakültesi açıldı. Halen 35 devlet ve 6 vakıf üniversitesine bağlı iletişim fakültesinde gazetecilik eğitimi veriliyor. Bunlardan biri de benim çalıştığım Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’dir.”
“Gazetecilik alanında ciddi bir akademik üretim var”
Konuşmasında Türkiye’deki gazetecilik doktora programlarında yapılan tezlere değinen Prof. Dr. Süleyman İrvan, gazetecilik alanının akademik açıdan üretken bir alan olduğunu, YÖK Tez sayfasından yaptığı taramada gazetecilik konulu 756 doktora tezine ulaştığını, bu sayıyla gazetecilik tezlerinin halkla ilişkiler alanında yapılan tezleri izlediğini belirtti. İrvan şunları söyledi: “Bu tezlerin yıllara göre dağılımlarına bakıldığında 2022 ve 2023 yıllarında rekorlar kırıldığını görüyoruz. Yıllar itibarıyla gazetecilik doktora mezunlarında azalma değil artış söz konusu. Tezlerin üniversiteler bazında dağılımlarına baktığımızda en çok tez İstanbul Üniversitesi’nde üretilmiş görünüyor. 171 tezin yapıldığı bu üniversiteyi 136 tezle Marmara Üniversitesi, 91 tezle Ankara Üniversitesi, 73 tezle Ege Üniversitesi, 58 tezle Anadolu Üniversitesi, 53 tezle Gazi / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, 37 tezle Selçuk Üniversitesi, 25 tezle Erciyes üniversitesi, yine 25 tezle Atatürk Üniversitesi ve 14 tezle Akdeniz Üniversitesi izliyor.”
“En çok medyada temsil konusu ele alınmış”
Gazetecilik tezlerinin konulara göre dağılımları hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Süleyman İrvan, şunları ifade etti. "2021 yılında doktora öğrencimiz Hakan Koluman'ın doktora tezleri üzerine yaptığı çalışmaya göre, en çok haberlerde temsil konusu araştırılmış görünüyor. Bunu medyanın etkileri, habercilik türleri, gazeteciliğin dönüşümü, okur pratikleri, siyasal iletişim, basın işletmeciliği gibi konular izliyor. Yöntem konusunda da doğal olarak içerik analizi ön plana çıkmış durumda. Ayrıca, söylem analizi, derinlemesine görüşme, anket, göstergebilim, çerçeveleme analizi gibi yöntemlerin kullanıldığı tezler de mevcut.”
“Gazetecilik alanı, disiplinlerarası alan olma özelliğine sahip”
Konuşmasında gazetecilik çalışmalarının olumlu ve olumsuz yönlerine de değinin Prof. Dr. Süleyman İrvan şunları söyledi: “Gazetecilik alanı, iletişim çalışmaları içinde en disiplinlerarası alan olma özelliğine sahiptir. Gazetecilik; siyaset, ekonomi, hukuk, edebiyat, psikoloji, sosyoloji, etnografi gibi farklı disiplinlerden sıkça yararlanmaktadır. Bu durum gazetecilik çalışmalarına zenginlik katmaktadır. Doktora tezlerinden de görüleceği gibi gazetecilik alanında ciddi bir bilgi birikimi oluşmuştur. Bunlar olumlu yönlerdir. Öte yandan, özellikle ilk dönemlerde üretilen bazı tezlerin bir araştırmaya dayanmadığını, literatür taramaları ile yetinildiğini görüyoruz. Araştırma konuları bağlamında da basın tarihi, yerel medya gibi çok önemli alanların ihmal edildiğini bu konularda yeterli çalışma yapılmadığını söyleyebilirim. Belki Anadolu’daki üniversitelerde eğitim gören öğrenciler özellikle yerel medya konusunda tezler yapmalılar. Son olarak, yapılan tezlerin yaklaşık yüzde 20’sinin erişime kapalı olduğunu ve bunun yanlış olduğunu söylemek durumundayım. Tezler kabul edildikten en geç 3 yıl sonunda otomatik olarak erişimi açık hale getirilmeli. Nihayetinde doktora tezleri akademik bilgi üretimin en önemli ürünleri konumundadır ve toplumun bu tezlere erişim hakkı olması gerektiğini düşünüyorum."