Haber Üsküdar - Şeyma Altundal, Cemre Esentürk ve Merve H. Cebeci
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından 21-23 Ekim tarihleri arasında düzenlenen 7. Uluslararası İletişim Günleri / Dijital Çağda İletişim Eğitimi Sempozyumu'nun 6. oturumunda iletişimde yeni yaklaşımlar, haber ve etik ekonulu bildiriler sunuldu. Doç. Dr. İlker Özdemir'in hem yönetip hem de bildiri sunduğu oturumda Araş. Gör. Zindan Çakıcı, Dr. Öğr. Üyesi İsmailcan Doğan, Esraa A. Mustafa, Dr. Şerife Öztürk ve Ayşegül Köse de çalışmalarını aktardılar.
Doç. Dr. İlker Özdemir: "Yeni yönetim yaklaşımlarının daha özgürlükçü, daha demokratik oldukları öne sürülüyor"
Çukurova Üniversitesi öğetim üyesi Doç. Dr. İlker Özdemir, otoriter/bürokratik modelle karşıtlık ekseninde oluşturulan yeni yönetim retoriğinin öne çıkardığı bütün yaklaşımların daha özgürlükçü, daha demokratik ve katılımcı modeller olduklarının öne sürüldüğünü belirtti. İlker Özdemir, konuşmasında yeni yönetim yaklaşımlarını ele aldı ve şunları söyledi: "Öncelikle yeni yönetim yaklaşımından kastım, 1980 sonrası gelişen neoliberal küreselleşme söylemleri altında yeni bilgi dallarının ortaya çıkmasıdır. Bu bilgi dallarından üç tane ana bilgi dalı öne çıktı. Kişisel gelişim kitapları ki hepimiz biliyoruz, bu kitaplarla yeni yönetim anlayışı aynı dili konuşuyor. Yani kim kimden aldı o da belli değil, kimin kimi meşrulaştırdığı da açık değil ama örnek veriyorum, vizyon, misyon, karizma, liderlik, strateji vb. kavram setinin kullanıldığı bir işletmeci anlayışının ortaya çıktığı görülüyor. Kurum derken bile işletme kültürü kastediliyor. Dolayısıyla kapitalist işletmenin amaç ve hedefleri doğrultusunda bizi bütünleşmeye çağırıyor. Klasik ve neoklasik yönetim kuramlarının da çok alternatifi olduklarını söyleyemeyiz. Çalışanlardan kendini çalıştıkları kuruma adamalarını bekleyen bu yaklaşımlar, çalışanları topluma eklemlendikleri organlardan yoksun bırakırken, bir yandan anti-politik tutumu ile çalışanların hak arayışlarını değersizleştirmeye, öte yandan ise bireyci ideolojisi ile çalışanların arasındaki dayanışmayı çözme amacına hizmet ediyor. "
Araş. Gör. Zindan Çakıcı: Çatışmaların yıkıcı etkilerinden en fazla çocuklar zarar görüyor"
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Araş. Gör. Zindan Çakıcı, medyadaki sığınmacı çocuk temsillerini gazetecilik etiği bağlamında irdeleyen bir sunum yaptı. Çakıcı, Suriye, Nijerya, Afganistan ve Yemen gibi birçok bölgede meydana gelen iç çatışmaların insanlığın gelişimi ve yaşamı üzerinde yıkıcı etkiler yarattığını, sağlık ve yaşam hakkı gibi temel insan hakları için de büyük bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. Zindan Çakıcı, medyadaki mülteci çocuk temsilleriyle ilgili şunları söyledi: "Çatışmaların neden olduğu yıkıcı durumdan en fazla etkilenen ve belli durumlarda savaşın ana öznesi durumuna getirilen çocuklar, medya tarafından Çocuk Hakları Sözleşmesi ve gazeteciliğin etik kurallarına aykırı bir şekilde temsil edilmektedir. Üç yaşındaki Suriyeli çocuk Aylan Kurdi’nin medyada nasıl haber yapıldığını, ne gibi sıfatlar kullanıldığını biliyoruz. Aylan Kurdi’nin kültür sanat haberlerinde bir sosyal temsile dönüştüğünü görebiliyoruz." Çakıcı, UNİCEF'in çocuklarla ilgili haber yaparken belli ilkelere uygun davranılması gerektiğini vurguladığını, ancak pratikte bu ilkelere uygun habercilik yapılmadığını belirtti.
Dr. Öğr. Üyesi İsmailcan Doğan: "İnternet önemli bir iletişim aracı haline geldi"
Altıncı oturumda "Kurumlarda Etik Bağlamda Web Site Kullanımı: En Değerli 100 Firmanın Web Sitelerinin Analizi" başlıklı bir bildiri sunan Erciyes Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi İsmailcan Doğan, internete ulaşım kolaylığı ve internet kullanıcı sayısının her geçen gün artması ile internetin önemli bir iletişim aracı haline geldiğini belirtti. Buna bağlı olarak kurumların her türlü iletişim ve halkla ilişiler faaliyetlerini yürütürken web sitelerinden yararlanmaya başladığını sözlerine ekledi. Araştırmada yöntem olarak içerik analizinin kullanıldığını söyleyen Doğan, kurumların web sitelerinde mesleki ve etik sorumluluğa ilişkin bilgilere, sosyal sorumluluk çalışmalarına, bilgilendirme, kalite ve yönetim politikalarına ne derece yer verdiğinin üzerinde durulduğunu söyledi. Ortaya çıkan verileri grafik haline getirip inceleyerek firmaların kurumsal web sitelerinde etik kodlara ve mesleki sorumluluklarına yeterince yer vermediğinin ortaya çıktığını söyledi.
Esraa A. Mustafa: "Sudan’da 2019 öncesinde ciddi bir basın özgürlüğü sorunu vardı"
Altıncı oturumda “Sudan: The Press Freedom; Dimensions and Challenges” (Sudan’da Basın Özgürlüğü: Boyutları ve Zorlukları) başlıklı bir bildiri sunan Esraa A. Mustafa, Sudan’da basın özgürlüğü sorununun son yıllarda akademisyenlerin daha çok ilgisini çekmeye başladığını ifade etti. Mustafa, Sudan Anayasası’nda basın ve ifade özgürlüğünün koruma altına alınmasına karşın, basın yasası, ceza yasası ve olağanüstü hal yasası gibi birçok yasa ile kısıtlandığını; yasalardaki kısıtlayıcı maddelere bakmanın da yeterli olmadığını, bu yasaların uygulamalarına bakılması gerektiğini belirtti. 2019 yılı öncesinde Sudan basının ciddi bir baskı altında olduğunu söyleyen Esraa A. Mustafa, en hafif baskı biçiminin sansür olduğunu, daha ağır yaptırımlar olarak gazetelerin kapatıldığını, basılmış gazetelerin toplatıldığını, gazetecilerin hapsedildiğini ifade etti. 2019 yılından sonra durumun değişmeye başladığını vurgulayan Esraa A. Mustafa, yine de özgürlüklerin kısıtlandığı Koronavirüs sürecinde basın özgürlüğünün de bu süreçten olumsuz etkilendiğini söyledi.
Dr.Şerife Öztürk: "Eğitim, gazetecilerin küresel sermayesini artırıyor”
Dr. Şerife Öztürk, alternatif medya kuruluşlarında habercilik eğitimi başlıklı bir konuşma yaptı. Öztürk, dijital doğan beş alternatif medya kuruluşunda çalışma yaptığını ifade etti. Öztürk çalışmasının kuramsal çerçevesini oluşturan kültürel sermaye kavramını Bourdieu’ya dayandırarak açıkladı. Dr. Şerife Öztürk şunlaeı söyledi: "Kültürel sermayenin iki süreci var: aile ve eğitim. Dijital kültürde kurumsallaştırılan kültürel sermayeye baktığımızda, kurumsallaştırılan kültürel sermaye kurumsal yani kurum içi eğitimlerle de kazanılıyor. Dijital kültürle birlikte toplumsal alanlar dönüştüğü gibi gazetecilik alanı da farklı dönüşümlere uğramıştır ve bu dönüşüm hala devam etmektedir. Bunlardan biri de gazetecilerin eğitimi alanıdır." Öztürk, alternatif medya kuruluşlarındaki gazetecilere verilen eğitimi dörde ayırmanın mümkün olduğunu söyledi ve bunları şöyle açıkladı: "Bunlardan birincisi kurumun kendi içinde eğitmenler aracılığıyla verdiği eğitim. Bir diğeri kurumun habercilik pratiğini gerçekleştirenlerin farklı kurumlar tarafından verilen eğitimlere gönderilmesi. Örneğin, Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın veya yabancı yayın kuruluşlarının gazetecilere açmış olduğu eğitimlere kendi yayın kuruluşlarındaki gazetecileri göndermek. Üçüncüsü, kurum içinde habercilik pratiğini gerçekleştirenlere alanda önceden yer alanlar tarafından tecrübe aktarımı yani buna usta-çırak ilişkisi denilebilir. Dördüncüsü ise, alternatif medya kuruluşlarının gündem toplantılarını alanda bulunan gazeteciler için eğitim amacıyla ygerçekleştirmesidir."
Ayşegül Köse: "Bilim haberlerinde de magazinleşme söz konusu”
Üsküdar Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi Ayşegül Köse, bilimsel içerikleri değerlendirdiği bildirisinde Kozmik Anafor sitesini irdeledi. Günümüzde internet haber medyasının tıklanmak için haberi değil magazini önemsediğini vurgulayan Köse, yayımlanan bilim haberlerine bakıldığında bilim haberlerinde de magazinleşmenin ön plana çıktığını ve bu noktada da bilim-sözde bilim şeklinde bir ayrımın söz konusu olduğunu söyledi. Kozmik Anafor sitesinin takipçilerine anket uyguladığını belirten Ayşegül Köse, İnstagram, Facebook, Twitter hesaplarından astronomi ve uzay konulu haberler paylaşan Kozmik Anafor sitesini takip eden kullanıcıların bilimsel tutumlarını ölçmeye çalıştığını ifade etti. Kozmik Anafor’un Twitter ve Facebook sayfalarında paylaşılan ankete katılım gösteren 166 kişinin yaş, cinsiyet, eğitim durumu gibi gibi demografik özellikleriyle sosyal medya tercihleri ve sosyal medyayı bilimsel anlamda kullanım amaçları hakkında bilgi edinmeye çalıştığını söyledi.