SETEM, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nün desteğiyle ‘Benim Eserim II’ adıyla ödül ve kapanış töreni yaptı.
Haber Üsküdar - Merve Şişman ve Abdullah Şaşkın
Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SETEM) tarafından T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nün desteği ile gerçekleşen Benim Eserim-2 projesinin ödül ve kapanış töreni yapıldı.
'Benim Eserim-2' projesi, sinema alanında telif hakları açısından asıl eser sahibi olan yönetmen, senarist ve özgün film müziği bestecilerinin hakları konusunda farkındalık yaratmayı ve telif hakkı bilincinin yaygınlaşmasını sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında, senaryo yarışmasında dereceye giren senaryolar çekilerek sosyal medya aracılığıyla paylaşıldı. Bu yıl ikincisi düzenlenen telif hakları konulu 'Benim Eserim-2' projesinde senaryo yarışmasına 105 eser katıldı. Jüri başkanlığını proje koordinatörü Feza Sınar üstlenirken, SETEM Başkanı Mehmet Güleryüz ve yönetim kurulu üyesi Ahmet Çadırcı da üye olarak yer aldı. Tamer Turan’a ait “Dayen”, Zeynep Hilâl Denizci’ye ait “Hasat” ve Berfin Yaşar’a ait “Mutlu Son” adlı senaryolar filme çekilmeye hak kazandı. SETEM tarafından oluşturulan çekim ekibi Hakan Taşkıran yönetmenliğinde “Mutlu Son” ve “Hasat”ı animasyon, Uğur Deniz Terzioğlu yönetiminde “Duayen”i kısa film haline getirdi.
SETEM tarafından üç kısa film çekilerek sosyal medya aracılığıyla paylaşıldı. “İlk telif”, “Telif hakkı-I” ve “Telif hakkı-II” adlı filmlerin yönetmenliğini Özgül Gürbüz Aksoy ve Uğur Deniz Terzioglu üstlendi. İletişim, sinema ve televizyon alanında eğitim veren üniversitelerle telif hakları konulu konferans düzenlendi. SETEM Başkanı Mehmet Güleryüz’ün katılımıyla, Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Köprü, İstanbul Kültür Üniversitesi Çizgi Film ve Animasyon Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Dide Akdağ Satır, Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarım Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neda Üçer, Necmettin Erbakan Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi Sinema-TV Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Sefa Doğru, Doğuş Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Bülbül, Beykent Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oğuz Makal, İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Beyler Yetkiner, İstanbul Gelişim Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Radyo,Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Remziye Köse Özelçi, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü'nden Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Can Diker, Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı Alev Fatoş Parsa'nın moderatörlüklerinde düzenlenen konferanslarda üniversite öğrencilerine telif hakları ile ilgili kapsamlı bilgi paylaşımı yapıldı.
"Türk sinemasının duayenleriyle hareket ettik"
Toplantı çerçevesinde söz alan Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü'nden Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Can Diker, “Mehmet Güleryüz, Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin başkanıdır. Belki aranızda SETEM’i duymayanlar vardır. “Benim Eserim-2” isimli bir yarışmamız vardı. Ben konu ile ilgili olarak Mehmet Bey ile bir söyleşi gerçekleştireceğim. Tabii ki Mehmet Bey bize sektörün yapısını, nasıl bir gelecek çizebileceğinize dair konulara değinecek. SETEM nedir? Ne yapar? Bize bunları açıklar mısınız?” şeklinde konuşarak sözü Mehmet Güleryüz'e bıraktı. Güleryüz, “Açılımı, 'Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği' olan SETEM 2003 yılında kuruldu. 2000’li yılların başında film yönetmenliği genel sekreteriydim. Orada kuruluş çalışmalarını başlattık. SETEM’in özelliği, sinema alanında yönetmen ve senaristlerin telif hakkı olmalı diyen ilk meslek birliği. Çünkü öncesinde 1995 yılında çıkan bir yasa ile yönetmenler, müzisyenler ve senaristler, sinema eserinin asıl eser sahipleri olarak belirlenmiş. 1995 öncesinde yapımcılar da Avrupa Birliği yasaları çerçevesinde bu değişiklik gerçekleşmiş. Biz 2000’li yılların başında yönetmen ve senaristlerin bir meslek birliği olmadığını fark ettik. O zamanlar Türk sinemasının bütün tanınmış isimlerine çağrıda bulunduk. Kuruluşumuzu 2003 yılında yaptık ve 2003 yılından bugüne kadar faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Burada ilk başta bahsettiğim gibi yapımcıların da eser sahipleri kadar ağırlığı ve ismi vardı. Bir yandan Türk sinemasının duayenleri ile hareket ettik. Bir yandan da Türk sinemasının gelecekteki nesilleri için hareketlerde bulunduk” dedi.
Projeler SETEM tarafından ele alınıyor
Sözlerine projelerin düzenlenmesi ile devam eden Mehmet Güleryüz, “İpek Yolu Film Ödülleri’ni yapıyoruz. Bu sene dokuzuncusu gerçekleştirilecek. İpek Yolu Film Ödülleri’nde biz, İpek Yolu coğrafyasında üretilen filmleri bir araya getiriyoruz. Projelerimizden birisi de telif hakkı bilincini geliştirmek için öncelikli oluyor. Benim Eserim Projesi'nde senaryo yarışması düzenliyoruz. Bu senaryolar profesyonel bir şekilde SETEM tarafından filme çekiliyorlar. Bunlar hakkında konferanslar veriyoruz. Öğrenci arkadaşlarımızı bu konferanslarda bilgilendiriyoruz. Telif haklarının temel bilgilerini içeren bir kitapçık hazırlayacağız. Çünkü şu anki mevcut yayınların çoğu, profesyonellere yönelik hazırlanmış şeyler. Aslında bu temel bilgilerin çabuk anlaşılabilir şekilde yer aldığı bir kitapçık olacak” ifadelerini kullandı.
Çekilecek filmlerden söz edildi
Filmlerin içeriğine değinen Güleryüz, “Filmimizin birisi ilk telifle ilgili. İlk telif, Fransa’dan geliyor. Bu, çizgi film olarak telifin ödenme sürecini anlatıyor. ‘Duayen’ diye bir filmimiz var. O da mesela baya ilgi çekti çünkü ifadesini çok net söylediği için hem çok izleniyor hem de beğeniliyor. Çünkü sanatçının izni olmadan kullandığı eserlerin duyarlılığı yeni yeni gelişmeye başlıyor. Eskiden hem korsan film satmak hem de korsan film almak çok yaygındı. Çünkü bu bilinç yoktu. Film yolunu vurguluyor. Herhangi bir şeyi çalmaktan çok bir farkı yok. Avrupa’da telif hakları ile ilgili çalışmalar 250 yıl öncesinden başlıyor. Osmanlı'da da zamanında telif haklarını korumaya yönelik kanunlar çıkmış. Müzik de edebiyata göre biraz daha hızlıyken sinemada bu biraz daha yavaş. Telif hakları çalışmalarımız konusunda belli bir aşamaya geldik. Bundan sonraki süreçte daha hızlı ilerleyeceğini düşünüyorum. Kısa film ve belgesel çeken arkadaşlara temel anekdotlar vermek istiyorum. Öncelikle kısa film veya belgesel üretim sürecinde çeken ve yapımda emeği geçen arkadaşlarımızın öncelikle telif hakları kısmında çok disiplinli ve dikkatli olmaları gerekir. Herhangi bir müzisyenin müziğini ya da herhangi bir ressamın tablosunu ya da herhangi bir edebiyatçının eserini kullandıklarında ya da senaryolarında yer verdikleri zaman bunlara dikkat edilmelidir. İleride sorun çıkabilir. Eserlerin 70 yıl süresi var. Sonrasında eserler anonimleşiyor. Örneğin Küçük Prens adlı kitabı bütün yayınevleri birden çıkardı. Bu Sabahattin Ali’nin eserlerinde de oluyor. Çünkü anonim oluyor ve telif hakkı ortadan kalkıyor. Bu 70 yılı geçmemişse eser sahiplerinden izin almak lazım. Eğer sahipleri ölü ise varislerinden izin almamız lazım. Bunu rutin sürecine yani alışkanlığa dönüştürmek lazım. Çünkü bugün kısa film çeken arkadaşlarımız eğer bunlara dikkat ederlerse ileride problem yaşamazlar. Çünkü bu konudaki cezalar çok ağır. Çok titizlikle dikkat etmek lazım” şeklinde konuştu.
“Her sanat eseri aslında sınırsız bir biçimde açık”
Dr. Öğr. Üyesi Can Diker’in "Öğrencilere de ceza yazılabilir mi?" sorusuna Mehmet Güleryüz şu şekilde yanıt verdi: “Bu noktada sanat dünyası, sanatçıların yaptığı işlere pozitif olarak yaklaşır. Bunun için hiçbir problem yok. Fakat saygı gereği izin alınması hem de kendi üzerimizde etik değeri oluşturacağımız için bir zorunluluk. Artık herkese ulaşmak çok kolay. Bir mail attığımız zaman cevap gönderilen yere gidiyor. Bir ressamın tablosu ya da bir edebiyatçının eseri sahneye alındığında bu tür davranışlar alışkanlık olarak kazanılması gerekiyor. Öbür türlüsü belki o eser kısa film olarak çekilmiştir. Fakat her sanat eseri aslında sınırsız bir biçimde açık. Önceden planlanmamasına rağmen bir ödül alabilir ya da uluslararası alana çıkabilir. İzinsiz kullandığı bir eser, onun sorun yaşamasına yol açabilir. Onun için baştan bu sürecin izinli olarak ilerlemesini istiyoruz.”