Haber-Fotoğraf: Nöyfel TAK

Asırlık bir geçmişe sahip olan Harran Kültür Evi, Şanlıurfa ilinin Harran ilçesinde bulunmakta. Eşsiz mimarisi ile diğer tarihi eserlerden ayrılan Harran Kültür Evi, önceleri Harran’da yaşayan bir aileye aitken, daha sonraları İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından satın alınmış. Müdürlük, evin işletmeciliğinin aile tarafından yapılmasına karar vermiş ve Harran Kültür Evi’nin işletmesi eski sahiplerine devredilmiş. Biz de Harran Kültür Evi’ne bir gezi düzenledik ve aile üyesi Mustafa Ali Kızıl ile Harran Kültür Evi'ni konuştuk.

Tarihi çok eskilere dayanan Harran Kültür Evi, Urfa’nın ziyaretçilere açık ören yerlerinden sadece bir tanesi. Harran Kültür Evi ile ilgili kısa kısa bilgiler vermek gerekirse, bu alana girişler ücretsiz ve belirli bir ziyaret saati bulunmamakta. Harran Kültür Evi’ni ziyaret etmek için akşam saat sekiz gibi gittik. Aileden birisi Harran Kültür Evi’ni gezdirmek ve tarihini anlatmak için size bir teklifte bulunursa kabul edebilir ve bu emeğin karşılığını bir miktar bahşiş ile ödeyebilirsiniz. Bizim de tercihimiz bu yönde oldu ve böyle bir teklifi kabul ederek ev hakkında güzel bilgiler edindik. Harran Kültür Evi’ni gezdikten sonra ufak bir mola verebilir ve evin avlusunda oturup bir şeyler içebilirsiniz. Aile üyeleri, kendi ev yapımları olan isot, salça, pul biber vb. ürünleri bu alanda sergileyerek, tanıtımlarını yapıyor. Dileyen misafirler bu lezzetleri satın alabiliyor. Harran Kültür Evi’nin içi tam bir kültür mirası. Evin avlusunda çeşit çeşit kültürel ürünler de sergilemekte. Ziyaretimiz boyunca bize aile üyelerinden Mustafa Ali Kızıl eşlik etti ve bu tarihi yapı hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Gezi turumuz bittikten sonra da avluda bir çay içip, oradan ayrıldık.

Mustafa Ali Kızıl’ın anlatımıyla Harran Kültür Evi’nin tarihi 

Harran Kültür Evi’nin işletmeciliğini yapan ailenin bir üyesi olan Mustafa Ali Kızıl, evin tarihini şöyle açıklıyor: “Önceleri bu evin sahibi dedemdi. Dedem ailenin 45 ferdi ile birlikte burada yaşıyordu. Ancak 22 odadan oluşan Harran Kültür Evi’nde 40 yıldır kimse yaşamıyor. Evin yapısı ile ilgili kısa bir bilgilendirme yapmak gerekirse, Harran Kültür Evi konik ev statüsündedir. Konik evlerin en önemli özelliği, yazın serin ve kışın sıcak olmasıdır. Harran Kültür Evi’nin konik şekilde yapılmasının iki temel amacı vardı. Birinci amaç, evde tezek-odun karışımı bir ateş yakılıyordu ve evin bu şekli sayesinde duman kolaylıkla dışarı çıkıyordu. Koniler bir nevi baca işlevi görüyordu. Diğer amaç ise yağmur sularının birikmesini önlemekti. Bu yapıların çatısı düz yapılmak istenseydi, tahta ve demir gibi malzemelere ihtiyaç duyulacaktı. Bu malzemeler olmadan yapıldığında ise dam topraktan yapıldığı için biriken yağmur suları nedeniyle çökme ihtimali vardı. Dünyada bu tür evlere üç yerde rastlanmaktadır; Türkiye’de Harran’da, Suriye’de Halep’te ve İtalya’da Alberobello kasabasında.” Bu sözleri dinledikten sonra eskiden Adıyaman’da inşa edilen toprak evlerimiz aklıma geldi. Bu evler de kışın sıcak, yazın serindi. Maalesef hiçbiri zamana direnemedi ve hepsi yıkılıp betonarmeye döndü. Kentleşme, gün geçtikçe köy hayatını yok etti desek yanlış olmaz. 

Mustafa Ali Kızıl: “Harran Kültür Evi’nin inşasında gül yağı, yumurta akı, pişirilmiş toprak ve saman kullanıldı.”

Evin mimarisi hakkında bilgi edindikten sonra, Kızıl’a evin hangi malzemelerden yapıldığını sorduk. Bu sorumuzu ise şöyle cevaplandırdı: “Bu evler gül yağı, yumurta akı, pişirilmiş toprak ve saman karışımı ile inşa edilirdi. Deve kuşu yumurtasından elde edilen yumurta akı, yapının sert olmasını sağlıyordu. Gül yağı, yapının güzel kokması için kullanıyordu. Güzel koksun diye verilen bu çabanın sebebi ise eskiden insanlar ile hayvanların bir arada yaşıyor olmalarıydı. Hayvan kokusunu bastırmak için evlerin yapım aşamasında kokulu yağlar kullanılıyordu.” Günümüze kıyasla oldukça farklı malzemelerden inşa edilen bu evlerin yıkılmaması için birtakım bakımlar da yapılması gerekiyor. Bu bakımları yaparken esere zarar vermemek ise oldukça önemli.  Mehmet Ali Kızıl da Harran Kültür Evi’ni her sene çamur ile sıvayarak bakım yaptıklarını söylüyor ve evin hikâyesini anlatmaya devam ediyor: “Bu evde ağanın odasının eşiğinde iki çıkıntı taş vardır. Eskiden ağanın eşi odaya geldiğinde eğilerek ağaya saygı göstermesi bekleniyormuş. Eğer ağa eşi taşlara takılıp düşerse ağaya saygısızlık etmiş olarak algılanırmış.”