"Dişte aile hekimliği uygulamasına geçilmeli"
Dişte aile hekimliği uygulamasına geçilmeli
Haber Üsküdar - Melisa Duygun
Ayşe Sena Pesen 24 yaşında, Malatya İnönü Üniversitesi’nden mezun oldu ve 1 yıldır diş hekimliği yapmakta. Kendisine diş hekimliği mesleğini, diş sağlığının önemini ve pandemi sürecinde yaşadıkları zorlukları sorduk.
Diş hekimi olmaya nasıl karar verdiniz?
Birçok meslek düşünmüştüm. Lise yıllarında diş hekimine gidiyordum. Ortam ve yaptıkları iş ilgimi çekiyordu. Sınava hazırlanırken diş hekimliği istediğime karar verdim. Çok fazla istedim. Tercih yaparken de bütün diş hekimliği fakültelerini yazdım. Malatya’ya gitmeyi düşünmezdim. Öylesine yazmıştım, orası çıktı.
Ağız ve diş sağlığının hayatımızdaki önemi nedir?
Ben bu mesleğe girmeden önce bu kadar ciddi bir sıkıntı olduğunu bilmiyordum. Halkımız ağız ve diş sağlığı hakkında hiçbir şey bilmiyor. Tıp alanında aile hekimliği denilen bir uygulama var. Biz diş alanında da yapılmasını istiyoruz. Henüz böyle bir uygulama yok. Eğer yapılırsa insanların bilgilendirilmesi açısından çok faydalı olur. Böylece yapılan işlemler tedavi amaçlı değil, koruyucu amaçlı olur. Diş çürümeden müdahale edilirse hem ekonomik açıdan hem de sağlık açısından daha güzel sonuçlara ulaşmış oluruz. Dişte aile hekimliği uygulaması çok konuşulan ve istenen bir uygulama.
Günlük diş bakımı nasıl olmalı?
Dünya Sağlık Örgütü'nün de tavsiye ettiği şekilde günde iki defa, sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa olmalı. Dişlerimizi fırçalarken çok kısa sürüyor fırçalamamız. Bize uzun geliyor olabilir ama genelde 30 saniyeyi geçmiyor. En az 2 dakika sürmesi lazım fırçalamanın. Her dişin üzerinden geçmemiz lazım. Diş ipi kullanımı hiç yaygın değil, günde en az bir kere özellikle akşamları diş ipi kullanmamız gerekiyor. Biz fırçalarken diş fırçalarımız dişlerin arasına girmiyor. Dişlerin arasına girmediği için bakteriler, plaklar ve yiyecek artıkları kalıyor. Bu da çürümelere yol açıyor. Onun için diş ipi kullanmalıyız. Kullandığımız diş macununun da flor içerikli olması gerekiyor. Flor, dişlerin çürümesini önlüyor. Ağız gargaralarının doğru kullanıldığı taktirde herhangi bir zararı yok. Diş fırçası aslında diş macunundan daha önemli. Diş fırçamızın baş kısmı çok büyük olmayacak. Arka kısımlara da girebilmesi açısından küçük başlıklılar önemli. Düz bir sapı olması bizim için daha konforlu olur. Çok değişik diş fırçaları var, önemli olan bizim fırçalayabilmemiz. Fırça kıllarının orta sertlikte olması gerekir. Çok sert kıllı fırçalar dişlerimize ve diş etlerimize zarar verir. Diş eti rahatsızlığımız var ise doktorumuzun önerdiği yumuşak kıllı fırçaları da kullanabiliriz. Dişlerimizi uyumadan hemen önce fırçalarsak daha sağlıklı olur. Çünkü uykuda tükürük akışı azalıyor bu da çürük oluşumuna sebep oluyor.
Diş sağlığına verilen önem açısından ülkemiz, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında sizce ne durumda?
Başka ülkelerde diş tedavileri devlet tarafından karşılanmaz. Bizim ülkemizde karşılanıyor. Devlet hastaneleri ile ağız ve diş sağlığı merkezlerinde ücretsiz yapılıyor. Başka ülkelerde ücretsiz tedavi pek yok. Bu açıdan tabii ki güzel bir uygulama. Halkımızın bilinç seviyesine bakarsak, bölge olarak değerlendirmek daha mantıklı olur. Halkın sosyal ekonomik düzeyi ile alakalı. Sosyal ekonomik düzey düştükçe ağız bakımına verilen önem de azalmış oluyor. Özel sağlık hizmetlerimiz de çok yaygın. Halkımız rahatça ulaşabiliyor. Koranavirüs nedeniyle çok fazla işlem yapılamıyor. Bu yüzden özellere yönelim daha fazla. Başka ülkelere kıyasla ücretsiz tedavilere ulaşmak daha kolay. Diş tedavileri pahalı, halkımızın ulaşamayacağı tedaviler var. Devlette bu tedaviler ücretsiz yapılabiliyor. Bilinç seviyesinin yükselmesi lazım bunun için de Aile Diş Hekimliği uygulaması çok güzel bir uygulama olur.
Tedaviye gelen hastalarınız arasında dişçi fobisi olanlar için herhangi bir önleminiz var mı?
Dişçi fobisi olan çok fazla hastamız var. Mecburiyetten dolayı ve artık ağrıları çok şiddetli olmuşsa geliyorlar. Diş hastalığı olan insanlar ilk aşamalarında gelemiyorlar. İlerlemiş olması lazım. Buraya gelirken bile çekiniyorlar. Koltuğa oturmaları bile ayrı bir olay onlar için. Bu hastaların önceden kötü bir deneyimleri oluyor. Ağrılı bir tedavi ya da memnun olmadıkları diş hekimi genelde. Bunlardan dolayı fobi oluşmuş oluyor. Hastalarımızı rahatlatmak için şu anda bir işlem yapmayacağımızı ve sadece karar vereceğimizi söylüyoruz. Bu şekilde sakinleştirmeye çalışıyoruz. Muayene ediyoruz ve hastalara ne yapılacağını anlatıyoruz. Genelde bu hastaların ağzında yapılacak çok fazla işlem oluyor. Korktukları için gidemiyorlar. Genelde ağrı şikayetiyle geldikleri için en acil tedavileri söylüyoruz. Acil tedavileri daha çok çekim, dolgu ve kanal tedavisi şeklinde oluyor. Onlara ağrı ve acı çekmeyeceklerini söylüyoruz. Tedaviden değil, ağrıdan korkuyorlar. Hastalarımıza istedikleri müzikleri soruyoruz. Bu da gayet etkili oluyor.
Klinikte uyguladığınız hizmetler nelerdir?
Kliniğimizde her türlü işlem yapılıyor. Koruyucu önlemler dediğimiz flor genelde çocuklara uyguladığımız bir işlem. Bunun dışında dolgu, kanal tedavisi, çekim, protezler, hareketli protezler, diş kaplamaları, gülüş tasarımları, estetik dolgular, implant uygulaması, cerrahi işlemler, gömülü diş çekimleri, ortodonti (tel tedavisi).
Klinikte uyguladığınız tel tedavisinden bahsedebilir misiniz?
Bu işlemin ağrılı olmasının sebebi dişleri hareket ettirmemiz. Dişler kemik içerisinden hareket ediyor bu da bir miktar ağrıya sebep olabilir. Çok şiddetli ağrılar değil bunlar. Ağrı kesiciler ile azaltılabilir. Tele alışmak biraz zaman alabilir. Yeme, konuşma fonksiyonu olarak biraz rahatsız edebiliyor. Zamanla alışılıyor. Tel tedavisi sadece estetik görünüm için değil, hastanın diş yamukluklarını, konuşmasını, yemesini ve diş fırçalamasını kısacası her şeyini etkiliyor.
Pandemi döneminde birçok sektör olumsuz etkilendi, insanlar doktora gitmemeye başladılar. Sizin sektör bu dönemde neler yaşadı?
Koronavirüs sebebiyle diş sektörü çok fazla etkilendi. İnsanlar haklı olarak korkuyorlar. Bu diş sektörü virüsün bulaşması için çok uygun bir ortam. Kendimizi ve hastalarımızı koruyoruz. Yoğun hasta trafiğinin yaşanmaması gerekiyor. Saatte bir hasta yazıyoruz. İlaçlama aletimiz var, onunla odayı ilaçlıyoruz. Bir süre havalandırıyoruz ve bütün oda temizleniyor. Bütün hastalarımız da görüyor o yüzden bulaş konusunda korkuları azalıyor. Genelde insanlar ağrıları olmuyorsa, çok acil ihtiyaçları yoksa gelmemeyi tercih ediyorlar.
Kullanılan aletlerin hijyenini nasıl sağlıyorsunuz, önceden nasıldı, şu anda nasıl?
Sakşın diye nitelendirdiğimiz, ağızdan su çekmeye yarayan alet plastik ve tek kullanımlık. Daha sonra bunları atıyoruz. Onun dışında kullandığımız metal aletler var. Bunlar tabii ki tek kullanımlık değil. Bunlar hastada kullanıldıktan sonra güzelce yıkanıyor. Dezenfektanla yıkandıktan sonra otoklav dediğimiz alet ile sterilizasyonları yapılıyor. Çok yüksek ısıyla aletler tüm bakterilerden temizlenmiş oluyor. Aletlerimiz bir kere kullanılmış gibi oluyor.
Korunmak için ne gibi önlemler alıyorsunuz, bulaş riski çok yüksek bir virüse karşı aldığınız etkili çözümler nelerdir?
Günlük hayatımızda tek maske kullanıyoruz. Burada bulaş riski daha kolay olduğu için tek maske yerine çift maske kullanıyoruz. Hastanın ateşine bakıyoruz ve hastaya bazı sorular soruyoruz, 'yakın zamanda yurt dışına gittiniz mi, ya da çevrenizde testi pozitif çıkan var m?' gibi. Bulaş sadece ağız burun yolu ile olmuyor. Gözlerden de oluyor, bunu engellemek için siperlik kullanıyoruz. Üzerimize virüsün gelmemesi için cerrahi önlükler giyiyoruz.