Radyo, Televizyon Sinema bölümü tarafından gerçekleştirilen 'Televizyonda Sağlık Haberciliği' etkinliğinde pandemide geçen süreç anlatıldı.
Haber Üsküdar – Hazal Göksun
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü tarafından düzenlenen etkinlikte "Televizyonda Sağlık Haberciliği" ele alındı. Moderatörlüğünü İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Esennur Sirer’in yaptığı etkinliğe TRT Muhabiri Fatma Demir Turgut konuk oldu.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü tarafından düzenlenen bölüm etkinliğinde, TRT Muhabiri Fatma Demir Turgut televizyonda sağlık haberciliğine ilişkin deneyimlerini paylaştı.
"Kısa sürede kontrol altına alınabilecek bir salgın zannediliyordu"
İçinde bulunduğumuz pandemi ortamında çalışma koşullarını aktaran Fatma Demir Turgut, "Bu konuda daha fazla haber yapmamayı umuyorum. Bilindiği üzere süreç Aralık 2019’da başladı. Gizemli virüs olarak biliniyordu. Çin’deki süreci uzaktan izliyorduk. Tabii sonra içimize kadar girdi maalesef. Önce Avrupa’ya, Avrupa’dan da ülkemize geldi. Biz o süreçte; hocalarla görüşerek pek çok haber yapmaya başladık. Bilindiği üzere tüm dünyada 2002-2003 yıllarında Sars salgını olmuştu, çok kısa sürede kontrol altına alınmıştı. Herkes ilk başta öyle bir salgın zannediyordu. Kimsenin çok fazla öngörüsü yoktu. Hocalar, bu virüsün kendilerini yalancı çıkardığını söylediler. Genelde çan eğrisi çiziliyor; salgınlarda hep haberlerde duyuyorsunuzdur. İlk başta yükselişe geçiyor, sonra bir plato dönemi oluyor. Sonra da aşağıya doğru inişe geçiyor. Onlar da yükselir, tepe noktasına gelir sonra düşmeye başlar öngörüsündeydiler. Hiç öyle olmadı. Yayılmayan neredeyse hiçbir ülke kalmadı. Biz de tabii kendimizi bir felaketin içerisinde bulmuş olduk" ifadelerini kullandı.
"Yoğun bakım servisine girdim, insanların neler yaşadığına tanık oldum"
Uzun süredir enfeksiyon hastalıkları ve salgınlarla ilgili haberler yapan muhabir Demir Turgut; "Mart ayından beri hep Koronavirüs haberleri yaptım. Neredeyse başka haber yapmadım diyebilirim. Sağlık konusunda uzmanlaşmanın da ne kadar önemli olduğunu, bu salgın boyunca hem kurumumla hem etrafımdakilerle birlikte görmüş oldum. Gelişmeleri yakından takip etme şansı bulmuş oldum. Yoğun bakım servisine girdim, insanların neler yaşadığına tanık oldum. O tulumlardan giydik. Tulumun içerisinde beş dakika bile durmak zorken sağlık personelinin saatler boyunca o kıyafetlerle çalıştığına tanık olduk. Salgının seyri hangi yöne doğru gidiyorsa biz de haberlerimizi o yöne doğru yönlendirdik. Salgın hastanelerinden durumu takip ettik. Son birkaç gündür üzerinde durduğumuz şey mutasyondu. Herkes de yakından takip ediyordur. Aynı zamanda aşıyı dört gözle bekliyoruz" dedi.
"Aşıdan başka kurtuluşumuzun olmadığını düşünüyorum"
Çin’in geliştirdiği aşının faz 3 çalışmalarına gönüllü olarak katılan Fatma Demir Turgut, "Kasım ayının son haftası gönüllülere yapılıyordu. Ben haberleştirmek için gittim. Zaten düşünüyordum. Bizim başka kurtuluşumuzun olmadığını düşünüyorum. Bazı hastalıklarda sürü bağışıklığı denendi ama maalesef felaketlerle sonuçlandı. Ya virüs mutasyon geçirecek, tamamen etkinliğini kaybedecek ya sürü bağışıklığı olacak ya da aşı olacak. Şu anda her ikisi de olmadığına göre tek şansımız aşı. Orada enfeksiyon hastalıkları uzmanı durumumun uygun olduğunu söyledi. Ben de kabul ettim. Başka medya mensupları da vardı. Benim aşı olmak istediğimi görünce onlar da gönüllü oldular. Sosyal medyada aşıyla ilgili çok bilgi kirliliği var. Size çalışmayla ilgili, aşıyla ilgili detayların olduğu bir belge veriliyor. Onları okuyup imzalıyorsunuz. Size antikor ve PCR testi yapılıyor, çalışmaya katılabilmeniz için negatif çıkmanız gerekiyor. Hastalığı geçirmemiş olmanız ve o anda pozitif olmamanız gerekiyor. Size test sonrası mesaj geliyor ve aşıyı oluyorsunuz. İlk dozu olduktan sonra herhangi bir yan etki yaşamadım. Kolumda biraz yanma ve ağrı oldu. 14 gün içinde herhangi başka bir yan etki yaşamadım. Sonra da ikinci doz uygulandıktan sonra yine biraz ağrı oldu. Onun dışında da herhangi bir yan etki yaşamadım. Muhabir aşı olmalı mı diye sordunuz. Dışarıdan bakınca o insanların neler yaşadığını anlamıyorsunuz ama işin içinde olunca, o insanlarla bire bir karşılaşınca ne kadar zor bir durum olduğunu çok net anlıyorsunuz. Ben aslında insanlara örnek olmak istedim. Bizi bu salgından bilim kurtaracak. Bir an önce aşının ülkemize gelmesini bekliyoruz" şeklinde konuştu.
‘‘Nisan-Mayıs aylarına kadar önemli derecede yol almış olacağız’’
Dr. Öğr. Üyesi Esennur Sirer'in aşı çalışmalarındaki son durumun ne olduğunu sorması üzerine Fatma Demir Turgut şunları söyledi: "Biz aslında 11 Aralık’ta geleceğini bekliyorduk. Faz 3 çalışmaları sonuçlanmadığı için biraz ertelendiğini söylediler. Türkiye’ye geldikten sonra da bir süreç olacak çünkü aşının burada da bir onaydan geçmesi gerekiyor. Ülkemize gelen her aşı, ilaç Türkiye Tıbbi İlaç ve Cihaz Kurumu’nun onayından geçtikten sonra burada uygulanmaya başlıyor. Basında dozun 50 milyon değil de daha düşük olduğu hakkında haberler yer alıyor ama Sağlık Bakanlığı'nın söylediği şekilde buna bir çözüm bulunacağına inanıyorum. Belki ilk etapta düşük olur ama sonrasında aldığımız bilgilere göre biz Nisan-Mayıs aylarına kadar önemli yol almış olacağız. Ocak ayı itibarıyla aşılanmanın başlayacağını bekliyoruz. Şu anda gün olarak bilgimiz yok. Dediğim gibi ülkemize söylendiği dozda aşının geleceğine ve uygulanmaya başlanılacağına inanıyorum."
‘‘Bir gruba aşı yapılırken bir gruba aşı yapılmıyor ve bu gruplar karşılaştırılıyor’’
Geçtiğimiz günlerde aşı olmasına rağmen testi pozitif çıkan gazeteci Kemal Öztürk gündemdeydi. Bu konuyla ilgili Prof. Dr. Süleyman İrvan merak edilenleri sordu. Fatma Demir Turgut şu sözlerle cevap verdi: ‘‘Konuşmamda da söylediğim gibi bu çalışma çift yönlü. Bu ne demek; iki grup var. Biri gerçek aşı olan biri de gerçek aşı olmayan plasebo grubu var. Yani bir gruba aşı yapılıyor, bir gruba aşı yapılmıyor, plasebo olmuş oluyor. Süreç içerisinde iki grup karşılaştırılıyor. Kemal Öztürk hiç aşı olmayan grupta olmuş olabilir. Kemal Öztürk'le ilgili haberde bu bilgiden hiç söz edilmiyor. Aynı şekilde benim olduğum aşı da gerçek aşı olmayabilir. Şu anda ben de kesinlikle bilmiyorum. Aşıyı yapan sağlık personeli de bunu bilmiyor. Numaraya göre geliyor aşılar. Sorumlu bir gazeteci bunu açıklamaz. Bana aşı yapılması haber oldu. Diyelim ki bu süreçte benim de başıma böyle bir durum gelseydi elbette bir şekilde açıklama yapmak durumundasınız. Ama gerçekten aşıyı bile insanlar anlamamışken plasebo olayını nasıl anlatalım. Biz bir çalışmanın içerisindeyiz, faz 3 çalışmasındayız. Ben haber yaparken de çalışmanın içerisinde olduğumu belirttim. İki hafta sonra gerçek aşı mı plasebo mu olduğu belli olacak. O zaman açıklaması daha doğru olurdu diye düşünüyorum.’’