Gazeteci Gürkan Akgüneş, bilim gazeteciliği hakkında soruları cevaplandırdı.
Haber Üsküdar
Milliyet gazetesi haber araştırma servisinden gazeteci Gürkan Akgüneş, Üsküdar İletişim'de Prof. Dr. Süleyman İrvan tarafından verilen Bilim Gazeteciliği dersine konuk oldu ve bilim gazeteciliğiyle ilgili soruları cevaplandırdı.
Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın, “Öncelikle söyleşimize Organik Gerçeği isimli kitabınızla başlayalım. Bu kitapta organik tarım hakkında bilgiler veriyorsunuz. Nedir organik tarım?” başlıklı soruyu Gürkan Akgüneş şöyle cevapladı: “Konvansiyonel tarımda çok fazla kimyasal kullanılıyor. Bu kimyasallar ürünün üzerinde kalıntı olarak kalıyor. Biz yediğimizde bu kalıntılar bizim metabolizmamıza da bulaşıyor. Yani bunu antibiyotik gibi düşünün. Doktora gittiğinizde kaçınırlar ya, antibiyotik verirsem diğer canlılar da ölür, yararlı bakteriler de ölür vücudunuzda. Tarımda da bitkiye verilen antibiyotikler var, o antibiyotikler bitkideki bazı şeyleri öldürüyor ama bitkinin içinde de kalıyor. İlaç diyorlar buna ama ilaç değil tarım zehri. Bunlara pestisit deniliyor. O pestisit, siz de bu bitkiyi yediğinizde sizin vücudunuza da giriyor. Bunlar zaman içinde birikim yapa yapa başta en basit olan alerjik rahatsızlıklar, sonrasında da kansere kadar varan ciddi rahatsızlıklara neden olabiliyor. Bilim bu konuda ciddi araştırmalar yapıyor. Özellikle son 20-30 yıldır birçok araştırma tarım zehirlerinin insan vücudunda biriktiğini ve bunun birtakım hastalıklara neden olabileceğini gösteriyor. Bu zehirler aynı zamanda toprakta, suda ve havada da birikiyor. Çünkü siz toprağa zehir atıyorsunuz. Bu şekilde toprağın verimini bitirdiğimiz için bu sefer de kimyasallar içeren gübreler satılıyor. İşte bu konvansiyonel tarımın karşısında da organik tarım var. Diyor ki, yeşil devrim dedikleri bu biyoteknolojinin bana dayattığı kimyasalları, toprağı derin derin sürmeyi, oradan bir şeyler üretmeyi, sürekli toprağın canını alır gibi ekmeyi ben kabul etmiyorum diyor. Ben diyor nasıl benim dedem anneannem nasıl üretim yapıyorduysa ben de öyle yapacağım diyor. İlaç kullanmayacağım, olsun hastalık olsun, ben yüzde yüz verim almam da yüzde 60 alırım yüzde 70 alırım. Benim ürettiğimi kurt da yer kuş da yer diyor. Böyle daha çevreci bir bakış açısı.”
"Temelde iyi bir gazetecilik nosyonu olması gerekir"
“20 yıllık deneyimli bir gazeteci olarak bilim gazeteciliğini nasıl tanımlarsın” şeklindeki soruyu cevaplayan Gürkan Akgüneş, şunları söyledi: “Temelde iyi bir gazetecilik nosyonu olması gerekir. Bence bir kişi pat diye bilim gazetecisi olamaz. Bilim gazeteciliğini gazeteciliğin bir üst aşaması olarak düşünmek gerekir. Önce gazetecisin, sonra tarım gazetecisisin. Yani uzmanlaşmayla ilgili bir kavram. Gazeteciliğin temel ilkelerini bilmek gerekiyor. Neyin haber olduğunu, neyin çek edilmesi gerektiğini, kaynaklara nasıl ulaşılacağını, doğru kaynağın nasıl bulunacağını, bu işin etik boyutunu, yasal boyutunu bilmek gerekir. Bunun üzerine bilim gazeteciliği dersek, bilim gazeteciliği bence bilimsel gelişmeleri takip edip toplumu bu gelişmeler hakkında haberdar etmektir diyebiliriz. Her alandaki bilimsel gelişmeleri haber yapmak, teknoloji de olabilir bu, sağlık da olabilir, güneş enerjisi de olabilir, tarımla ilgili gelişmeler de olabilir.”
"Eğer beyin konusundaki çalışmalarla ilgileniyorsanız Üsküdar Üniversitesi bu konuda iyi"
“Kendisine bilim gazeteci diyecek kişinin uzmanlaşması gereken konu nedir?” şeklindeki soruya Gürkan Akgüneş şöyle cevap verdi: “Bir kişi bilim gazetecisi olaraksa bir kere bilimin hangi dalında uzmanlaşacak? Önce ona karar vermesi lazım. Teknoloji ile ilgilenecekse teknoloji konusunda uzmanlaşması lazım. Bilim konusunda uzmanlaşmak istiyorsa o zaman üniversiteleri ve yayınlarını takip etmesi gerekir. Aynı zamanda yurt dışındaki bilimsel kaynakları da takip etmesi gerekir. Zaten dikkat ederseniz bilim gazeteciliği 5-10 bilimsel derginin çevresinde dönüyor. İşte Science dergisinde yayımlanan araştırma diyorlar, Lancet dergisini söylüyorlar. O dergileri takip etmek gerekiyor. Türkiye’de üniversitelerin kendi yayınları var, onları takip etmek gerekiyor. Eğer beyin konusundaki çalışmalarla ilgileniyorsanız Üsküdar Üniversitesi bu konuda iyi, bu üniversitede beyinle ilgili araştırmalar yapan öğretim üyeleriyle temas kurmalısınız. Çok zor bir şey değil. Kurumsal iletişimi arayıp yardım isteyebilirsiniz. Diyebilirsiniz ki ben sizin bilimsel çalışmalarınızı duyurduğunuz platforma üye olmak istiyorum, bültenlerinizi bana da göndermenizi istiyorum diyebilirsiniz. Yeni buluşları, yeni çalışmaları birkaç kez yazdığınız zaman yavaş yavaş adınız duyulmaya başlar. Tabii çok okumak gerekiyor.”
“Gazetecilikte önemli olan, kaynak olabilmektir”
“Türkiye’de bilim alanında uzmanlara ulaşmak kolay mı zor mu?” şeklindeki soruyu cevaplayan Gürkan Akgüneş şunları söyledi: “Türkiye’de çok kolay. Ben her hafta birçok uzmana ulaşıyorum. Her hafta en az 10-15 akademik çalışma okuyorum. Eğer konuyu belirlediyseniz, örneğin Beşiktaş’taki çınar ağaçları tartışılıyor, ben bununla ilgili bilim gazeteciliği yapacağım diyorsanız, bir kere önce neler yapılmış onlara bakmak lazım. İşte temel gazetecilik dediğimiz şey bu. Gazetecilikte önemli olan yeni bir bilgi vermektir. Daha önce verilen bilgileri derlemek, toplamak çok ciddi bir gazetecilik faaliyeti değildir. Sizin yapmanız gereken yeni bir boyut katmaktır. Artık o bilgi sizinle özdeşleşir. Milliyet gazetesinden Gürkan Akgüneş’in yazdığı yazıya göre diye tanımlanır. Artık kaynak sizsinizdir. Gazetecilikte önemli olan, kaynak olabilmektir. Bunun için, geçmişte neler olduğunu çok iyi analiz etmek lazım. Ben bu olayı araştırırken Beşiktaş Belediyesi’nin hazırladığı bir bilimsel rapor gördüm. O raporun altında, benim yazı için konuştuğum Prof. Dr. Tuğba Doğmuş Lehtijarvi’nin ismi var. Raporu o hazırlamış. Ben o raporu okudum ve aslında olayın ne olduğunu, hastalığın aslında bir kanser olduğunu, diğr çınarlara yayılma tehlikesinin bulunduğunu, başka ülklerden ithal edilen fidanlarla geldiğini anladım. Haberlerde yer almayan bir sürü ayrıntı öğrendim. Ben raporu okuyunca şunu gördüm. Bizim yaşadığımız pandemiyi aslında çınarlar da yaşıyormuş. Bizim haberimiz yokmuş. Bilgiye ulaştıkça işin boyutu değişiyor. Sonra o hocaya ulaştım. Kendisine mail attım. Yarım saat sonra bana cevap yazdı, telefonunu verdi, telefonda konuştuk. Bazen üniversite hocaları basına konuşmaktan imtina edebiliyor. Ama orada da, çınar gibi siyasete alet edilen konularda bilim insanı açıklama yapmak istemiyorsa, isim kullanmadan, kaynak belirtmeden background bilgi olarak kullanabilirsiniz.”
Gürkan Akgüneş kimdir?
Gürkan Akgüneş 2002 yılında Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdikten sonra Milliyet Gazetesi’nde muhabir olarak çalışmaya başladı. Gazetenin Haber Araştırma Servisi’nde kent ve çevre haberleri ile siyasal ve toplumsal haberlere imza attı. Hazırladığı ‘Organik Tarım’ yazı dizisiyle Türkiye Ziraatçılar Derneği’nin ‘Tarım Ödülü’ne layık görüldü. Halen gazetenin haber araştırma servisinde müdür yardımcısı olarak çalışmakta, Milliyet Pazar’da da ‘Bak Yeşil Yeşil’ adlı köşede her hafta ekoloji yazıları yazmaktadır. Gürkan Akgüneş aynı zamanda Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünde kısmi zamanlı öğretim görevlisi olarak gazetecilikle ilgili dersler vermektedir.