İşgal topraklarında bir Türk kızı: Ülkemin kıymetini anladım
Sude Nur, savaş nedeniyle yaşadığı şehirde günlük yaşamın olanaksız hale gelmesinin ardından eğitimine ara verip Türkiye’ye dönmek zorunda kalmış.
Haber Üsküdar - Kemal Arda Ayvalıoğlu
Ukrayna ile Rusya arasında 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan savaşın yol açtığı yıkım her geçen gün katlanarak artıyor. Savaşta birçok sivil yaşamını kaybederken hayatta kalabilenler de güvenli bölgelere göç edip ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Savaş nedeniyle Ukrayna’yı terk etmek zorunda kalanlardan biri de yirmi yaşındaki Sude Nur Tiryaki. 2020 yılından beri Ukrayna’nın Harkov şehrinde eğitimini sürdüren Sude Nur, savaş nedeniyle yaşadığı şehirde günlük yaşamın olanaksız hale gelmesinin ardından eğitimine ara verip Türkiye’ye dönmek zorunda kalmış.
"Bombalar altında sokağa çıkmak zorunda kaldık"
Savaş ortamına dair tanıklıklarını sorduğumuz Sude Nur’un aklına ilk gelen, şehrin üzerindeki ağır bombardıman devam ederken tükenen gıda maddelerinin yarattığı çaresizlik hissi oluyor. Harkov’un savaş alanına dönmesiyle gündelik yaşamın zorlaşması ve sivil halkın savaştan gördüğü zararları dile getiren Sude Nur, Türkiye’ye dönmeden birkaç gün önce gıdaları olmadığı için bombalar altında sokağa çıkmak zorunda kaldıklarını söylüyor. Markete gittiklerinde raflarda hiçbir şekilde temel gıda ürünlerini bulmadıklarını, sadece atıştırmalık bisküvi, çikolata gibi gıdaların mevcut olduğunu söyleyen Sude Nur, su ve ekmek bulmanın çok zor olduğunu, gıda tedariki sağlanmadığı için fiyatların sürekli değişkenlik gösterdiğini ifade ediyor.
"Neye, nasıl üzüleceğimi şaşırmıştım"
Yaşadığı travmatik anlardan birini hatırlayan Sude Nur, olayı şöyle anlatıyor: ‘’Bizim ekmeğe ihtiyacımız vardı ancak rafta sadece iki paket hamburger ekmeği kalmıştı. Biz ikisini de aceleyle market sepetimize atmıştık. Fakat arkamızda görüntüsünden de belli olacağı şekilde çok yaşlı, korkmuş ve hasta bir kadın vardı. Ekmek rafına geldiğinde hiçbir şey kalmadığını ve var olan son ekmeğin de bizim sepetimizde olduğunu gördü. Bunu fark ettiğim için bir paketini ona vermek istedim. Ekmeği ona uzattığımda evinin bombalandığını, günlerdir sığınakta kaldığını ve sığınaktakilerin yemeğine ortak olduğu için kendini mahcup hissettiğini söyledi. Bunları bana anlattığında ağlamamak için kendimi zor tuttum, ona olabildiğince yardımcı olmaya çalıştım. Marketten dışarıya çıktığımda sokağın ilerisine aniden bir bomba düştü. İnsanlar sağa sola kaçışırken nasıl tepki vereceğimi şaşırmıştım. Neye, nasıl üzüleceğimi bilemiyordum.”
Ukrayna’nın Harkov şehrinde yaşadığını belirten Sude Nur, savaşın ilk gününden itibaren evlerini terk etmeleri yönünde baskıya maruz kaldıklarını belirtiyor. Sabahın erken saatlerinde ev sahipleri kapılarına gelerek onlardan evlerini boşaltmalarını istemiş. Çatışmalar şiddetlendikçe şehrin nüfusun giderek azaldığını anlatan Sude Nur, evlerini terk etmelerinin hemen ardından şehirde yasakların başladığını söylüyor. Sude Nur o günü şöyle anlatıyor: “Evimizi terk ettiğimiz sırada bombardıman devam ediyordu. Bombaların düştüğü noktalardan uzak durmaya çalışarak sığınaklara ulaşmaya çalışıyorduk. Bulabildiğimiz zaman gıda maddelerini yanımıza alıp daha sonra kullanmak için sığınağa götürüyorduk. Neler olup bittiğine dair bilgi almak zordu ama haberleştiğimiz kadarıyla Rus askerler insanların evlerine giriyordu. Yer yer yangınlar çıkıyordu. Okullar, hastaneler, evler yıkılıyordu. Şehirdeki ulaşım araçları hiçbir şekilde çalışmıyordu.’’
"Medya, halkın direnişi üzerinde büyük etkiye sahip"
Sude Nur, savaş sırasında Ukrayna medyasının yaptığı yayınların savaşın gidişatı ve Ukrayna halkının gerçekleştirdiği dayanışma üzerinde etkili olduğunu düşünüyor. Televizyonda sıklıkla kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik yayınlar yapıldığını, özellikle Rus güçlerinin kendi aralarındaki şifreli iletişimlerin sıklıkla yerel ve ulusal medyada deşifre edilerek yayınlandığını belirtiyor. Yapılan yayınların ortak bir kamuoyu oluşturulmasında başarılı olduğunu söyleyen Sude Nur, “Televizyondan yayına sunulan görüntüler kamuoyu oluşmasında büyük bir etkiye sahipti. Ukrayna halkı gerçekten birbirine çok bağlı ve yardımseverdi. Herkes birbirine bir ihtiyacının olup olmadığını soruyordu. Kimse kimseyi yalnız bırakmıyordu” diyor.
Savaş başladığında Ukrayna’da bulunan başka ülke vatandaşlarının nasıl bir yol izlemesi gerektiğine dair kaos yaşandığını söylüyor Sude Nur Tiryaki. Sadece ülkede bulunan yabancılar değil yerli halk da bölgeyi terk etmeye çalıştığı için ulaşım araçlarında yer bulmak kısa sürede imkânsız hale gelmiş. Bombardımanların başladığı andan itibaren Harkov’daki Türkiye Konsolosluğu çalışanlarının kendileriyle iletişim halinde olduğunu söyleyen Sude Nur, gördüğü savaş manzaraları ile Türkiye’ye dönüş sürecinde kendisine yardımcı olan Türk Büyük Elçiliği’nin çabalarının kendisini çok etkilediğini anlatıyor. Sude Nur hissettiklerini şöyle dile getiriyor: “Savaşın ilk günü sabaha karşı dört gibi bomba sesleriyle uyandık. Savaşın ilk günü ve şehirdeki son günüm gerçekten çok kötüydü. Sürekli ağlıyordum ve çok korkuyordum. Türkiye Büyük Elçiliği Ukrayna’da bulunan Türk vatandaşlarını uçaklar ile tahliye edecekti fakat havaalanları da bombalandığı için bizim Türkiye’ye gelme sürecimiz uzadı. Ukrayna’dan ayrılırken tren, otobüs ve uçak olmak üzere birçok ulaşım aracı kullandık. Güvenli bir şekilde Türkiye’ye ulaşabilmemiz için pek çok alternatif rota ve ulaşım aracının kullanıldığı bir plan yapılmıştı. Bu yaşadıklarım gerçekten hayatım boyunca unutamayacağım bir anı olarak kalacak. Yediğim yemeğin, içtiğim suyun, aldığım nefesin kıymetini artık çok daha iyi anlıyorum. Yaşadığım bu olaylar kendime ve ülkeme verdiğim değeri kat kat arttırdı, o zamanları düşündükçe de arttıracağından eminim.’’