Haber Üsküdar - Hasan Zahid Ezim
Kovid-19 salgını sosyal yaşamı da ekonomik yaşamı da derinden etkiledi. Özellikle eczane, hastane gibi sağlık alanındakiişletmeler salgında yoğunluk yaşarken, bazı meslek grupları da zor zamanlardan geçiyor. Haber Üslküdar olarak farklı mesleklere sahip kişilere Kovid-19 sürecini nasıl yaşadıklarını sorduk.
"Bir anda kameralar önünde konuşmaya başladık"
Soner Çetin, Mersin'de yaşıyor. İlaç mümessilliği yapıyor. Kendisine salgın sürecini nasıl yaşıyorsunuz diye sorduğumuzda şu cevabı veriyor: "Koronavirüs yüzünden çalışma ortamımız değişti. İnternet ortamına döküldü çalışma hayatımız, müşterilerle yüz yüze olan ilişkimiz bir anda kameralar önüne döküldü. Haliyle iletişimde bazı kopukluklar oldu çünkü her insan elektronik ortamdaki iletişime alışık değil. Başta haliyle bizler de zorlandık, bunların eğitimlerini alarak bir şekilde atlatmaya çalışıyoruz, lakin epey olumsuz etkilendik. Dediğim gibi, bir şekilde alışmak zorundayız, toplum bu duruma alışıyor artık."
Soner Çetin'e salgın sürecinde ilaç satışlarında bir farklılaşma oldu mu diye soruyoruz. Soner Çetin, "Eğer kalem kalem ilaçlar bazında soruyorsanız, bazı ilaçların satışı arttı bazılarınki düştü diyebilirm. Bir ilaç firmasında 300-500 kalem ilaç oluyor, bunların bazılarının satışları Kovid-19 nedeniyle yükseldi, bazıları düştü. Genelde satışı artan ilaçlar bağışıklık sistemini güçlendirici ilaçlar.
"İnsanlar elinde kolonya ile geziyor"
Sevim Özcan da Mersin'de yaşıyor. Psikolog olarak çalışıyor. Bu süreçte psikolojik rahatsızlıklarda bir artış olduğunu ifade ediyor: "Bir kere kaygı bozukluğu, anksiyete ve OKB (Obsesif Kompulsif Bozukluk) hastalarında gördüğüm kadarıyla OKB'ler biz zaten sürekli el yıkardık, sıklıkla hijyenimize dikkat ederdik. Bunlar bizim rutinimizdi. Bu nedenle hayatımızda pek fazla bir değişikli olmadı diyorlar. Kaygı bozukluğu olanlarda artış görüldü. Sadece kaygı bozukluğu değil, normal dediğimiz insanlar da patolojik olarak özellikle pandemi sürecinin başlangıcında boğazda gıcıklanmalar yani psikolojik olarak bunlar somatik belirtiler dediğimiz şeyler gerçekten fizyolojik belirtiler. Elde terleme, boğaz gıcıklanması, baş ağrısı, başım ağrıyor, ateşim varmış hissi gibi belirtiler normal dediğimiz psikolojik belirtisi olmayan insanlarda bile çıkmaya başladı. Yani kısaca dünya olarak pandemiden önce koşuyorduk pandemi sırasında durduk ve ter boşandı. Fark ettik ki biz terliyormuşuz. Tüm içsel çatışmalar bu dönemde ortaya çıktı. Çünkü herkes kendisini dinleme fırsatını yakaladı. Kendi içine çekildi, evine çekildi, ilişkilerdeki çatırdamalar oraya çıktı. Pandemi sonrasındaysa normal dediğimiz insanların dahi ellerinde kolonyalar, dezenfektanlar gözükmeye başladı, evet bunlar olmazsa olmazınız olursa hayat standartlarınız düşer. Mesela arkadaşlarımızla dışarı çıktığımızda hemen kolonyamızı alıyoruz. Unuttuğumuzda moralimiz bozuluyor, hatta kendimizi hasta bile hissedebiliriz. bu dönemde psikologların işi çok çok daha zor.
"Müzeye aynı anda 20 kişilik grup alıyoruz"
Ahmet Yılmaz Hatay'da yaşıyor. Hatay Arkeoloji Müzesi'nde güvenlik görevlisi olarak çalışıyor. Kendisine müzeye gelen ziyaretçi sayılarını soruyoruz. Şunları söylüyor: "Kovid-19'dan önce burası ziyaretçi ile doluydu, yani her ülkeden ve Türkiye'nin her köşesinden ziyaretçi gelirdi. Kovid meselesi çıkınca pek tabii buranın ziyaretçisi azaldı. Bakanlık kararıyla önlemler alınmaya başlanmıştı. Sonrasında müze tamamen kapandı. Yaklaşık 2, 2.5 ay kapalı kaldı. Turizm sezonu açılınca önlemler çok daha arttı. Paspaslar koyduk yere, dezenfektanlı, onlara basıp geçiyorlar. Koca müzeye sadece 20 kişilik grup alıyoruz. Grup halinde dolaştırıyoruz. Bİldiğiniz, sanki cafeye gitmeden önce arayıp rezervasyon yaparsınız ya, bizi de arıyorlar, bildiğin rezervasyon yapıyoruz. Telefonlar sürekli çalıyor. 20 kişilik grubu rehberler eşliğinde 1.5 saatte gezdiriyoruz. Ve günde 10 grup alıyoruz. İçeride maskesiz dolaşmak yasak, sosyal mesafe korunuyor.