Yalnızlık salgını hızla yayılıyor
Yalnız araştırması
Haber Üsküdar - Şeyma Karakaş
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü tarafından yapılan “Yalnızlık Araştırması”nın çarpıcı sonuçları düzenlenen Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu’nda paylaşıldı. Konuya ilişkin röportaj yaptığımız Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı ve aynı zamanda sempozyumun düzenleme kurulu başkanı olan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, yalnızlık duygusunu ve araştırmada elde edilen verileri anlattı.
İstanbul’un yalnızlık haritasının ortaya konduğu araştırmada, İstanbul’un farklı semtlerinde yaşayan; farklı yaş, cinsiyet, eğitim ve sosyo- ekonomik sınıfa ait bireylerin “yalnızlık algısı” incelendi. Araştırma verileri Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı önderliğinde, Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Aydın Öztürk tarafından yürütülen çalışma kapsamında 2019 yılının Kasım ayı boyunca şehrin 39 ilçesinde, 18-55 yaş arasındaki 1300 kişiyle yapılan anket ve görüşmelerle elde edildi.
İstanbul’da her iki kişiden biri kendisini yalnız hissediyor
Araştırmaya katılanların yüzde 53’ü kendilerini sıklıkla ya da ara sıra yalnız hissettiklerini belirtti. Buna ek olarak yüzde 36’sı ise yalnız kaldığında kendini mutsuz hissettiğini söyledi. Method Araştırma Şirketi ekibi tarafından yapılan araştırmada elde edilen verilere göre, kendisini en fazla yalnız hisseden grup gençlerden oluşuyor. Gençlerin yüzde 23’ü kendisini daha yalnız hissederken, kalan kişilerin yüzde 36’sı mutsuz, yüzde 45’i ise nötr hissediyor. Yalnızlık sıralamasında gençlerden sonra bekarlar, dul/boşanmış kişiler, gelir düzeyi düşük olanlar, göçmenler, yalnız yaşayanlar ya da arkadaşlarıyla birlikte evde ya da yurtta yaşadığını belirten öğrenciler geliyor.
Araştırmaya katılanların eğitim durumları ve sosyo-ekonomik durumları incelendiğinde yalnızlığı mutluluk olarak görenlerin daha çok girişimciler ve profesyoneller olduğu, daha yoğun çalışan işçi ve memur gibi görevlerde bulunanların ise yalnızken kendilerini daha çok mutsuz hissettikleri görülüyor.
Kadınlar da erkekler de eşit oranda yalnız
Yalnızlık araştırmasından elde edilen sonuçlara göre, yalnızlık ve yalnızlık hissinin oluşturduğu mutsuzluk duygusunda cinsiyet farklılığının bir etkisi yok. Toplumsal kültürün oluşturduğu baskılarla duygularını dışa vurmakta daha temkinli davranan erkekler de kadınlarla aynı oranda yalnızlıktan ve bununla birlikte gelen mutsuzluktan etkileniyor.
“Yalnızlık, sosyal ilişkilerden mahrumiyet duygusunu ifade eder”
Prof. Süleymanlı, yalnızlığın gelişen teknolojinin getirisi olan dijitalleşmeyle olan bağını ise, “Dijitalleşmeyle birlikte yapay kimlikler ve ilişkiler ortaya çıkmıştır. Bu durum yoksunluk ve kimsesizlik hissini olumsuz bağlamda beslediği için, yalnızlık duygusu daha baskın bir biçimde ortaya çıkmaktadır” diyerek belirtiyor.
Araştırmanın detaylarına ilişkin açıklamalar yapan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, araştırma sonuçlarını ve ortaya çıkan bu verilerin ne ifade ettiğini şöyle açıklıyor: “Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ve Method Research Company ile birlikte yürüttüğümüz bu çalışma; İstanbul’da yaşayan ve farklı yaş, cinsiyet, sosyo-ekonomik sınıfa ait ve farklı eğitim geçmişine sahip olan bireylerin ‘yalnızlık’ algısını incelemeyi hedefledik. Buna göre, katılımcıların yalnızlık hissi, yalnızlığa yol açan sebepler ve yalnız hissedildiğinde yapılan aktiviteler üzerine kaydettikleri düşünceler karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır. 2019 yılının Kasım ayı boyunca yapılan anket ve görüşmeler, İstanbul’un 39 ilçesinde yaşayan, 18- 55 yaş arası 1300 kişiden oluşmakta ve oldukça ilginç sonuçlar içermektedir.”
"Kentleşme, bireyselliği ve yalnızlığı tetikliyor"
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı sözlerini şöyle sürdürüyor: “Weber’e göre kentler bireye özgürlük sunan yerleşim yerleridir. Simmel’e göre ise bu özgürlük prangalı bir özgürlüktür, çünkü kapitalizmin harlandırdığı metropolleşme ile birlikte kent insanı kendisine ve çevresine yabancılaşır. Bu durumda her iki düşünüre göre aslında kapitalizm kentleşmeyi, kentleşme de bireysellik ve yalnızlığı tetiklemektedir. Bu iki düşünürün görüşlerini günümüz koşullarında değerlendirdiğimizde, şu anki yerleşim sistemleri bu bağı en bariz şekilde açıklamaktadır. İstanbul yalnızlık araştırmasının sonuçları da bunu doğrular niteliktedir.”
“Depresif yalnızlık olgusu hem bireysel hem de toplumsal bir sorundur”
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, yalnızlığın yeni bir olgu olmadığını, ancak bireyselleşmenin oldukça yükseldiği çağdaş dünyada daha sık görüldüğünü belirterek, “Hatta bazı mekânsal ve kültürel yapılar açısından oldukça sıradanlaşan bir olguya dönüşüyor yalnızlık. Bu yüzden yüz yüze ilişkilerin oldukça zayıfladığı, tahammülsüzlüğün arttığı, toplumsal güvenin azaldığı, egoların şişirildiği bu dönemde artan depresif yalnızlık olgusu hem bireysel hem de toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilimsel araştırmalar yalnızlık durumunun başta ruh sağlığı olmak üzere fiziksel ve zihinsel sağlık açısından ciddi bir risk olduğunu gösteriyor” diyor. Yalnızlığın mutlaka olumsuz bir durum olmadığını kaydeden Süleymanlı, tek başınalık ve seçilmiş yalnızlık olarak nitelendirilen yalnızlık türlerinin maddi ve düşünsel yaratım için önemli bir ortam oluşturduğunu da ifade ediyor.
“Yalnızlıkla başa çıkmanın en iyi yolu aile ile vakit geçirmek”
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, yaptıkları araştırmalar sonucunda yalnızlık hissiyle başa çıkmak için en iyi yolun aile ile vakit geçirmek olduğunu söylüyor. Süleymanlı ayrıca, sevdiklerinizle sohbet etmek, sosyal yetenekleri geliştirmek, misafir ağırlamak, derneklere ya da sosyal gruplara katılmak, dini ya da spiritüel ritüellerde bulunmak gibi diğer iyileştirici önlemlerin de altını çiziyor.