Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünün düzenlediği “Spor Haberciliği” etkinlikte spora dair habercilik konuşuldu.
Haber-Fotoğraf: Umut Şimşek
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nün düzenlediği “Spor Haberciliği” konulu panele Fotospor Genel Koordinatörü Cahit Yavuz, spor spikeri Elis Buse Araç, Türkiye gazetesi spor muhabiri Ferhat Kızıltaş katıldı. Moderatörlüğünü Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan’ın yaptığı panelde spor haberciliğinin günümüzdeki durumu konuşuldu.
Cahit Yavuz: "İlk İstanbul Cup Tenis Turnuvasını ben düzenledim"
Fotospor Genel Koordinatörü Cahit Yavuz, “Medyadan bir bilgi verildiğinde veya bir konu ortaya konulduğunda bizim insanımız bunu kabulleniyor ve bu bilginin peşine düşüyor. Yani ilham alabilecek bir kitlemiz var. Yeter ki biz ilham verelim” ifadelerini kullandı. Yavuz, “Benim ilk işe başladığım gazete Akşam gazetesiydi, burada tenisle ilgili haberler yazdım. 2005 yılında ilk İstanbul Cup Tenis Turnuvasını düzenledim. Uluslararası alanda Türkiye’de bir ilkti bu organizasyon. Türkiye’de böyle bir iş yapmak o zamanlar bir riskti. Çoğu kişi tenis izlenmez, seyredilmez diyordu fakat turnuva büyük bir rağbet gördü. 17 kanalda yayımladı ve o zaman en çok izlenen kanalların ilk 3’ü tenis ile ilgili olmuştu. Tenisin bu kadar ilgi gördüğünü gören herkes dedi ki, ‘Türkiye’de tenis izleniyor, ilgi görüyor demek ki’. Biz aslında o zaman büyük bir iş başarmıştık. O zamana kadar Türkiye’de tenis dalında 10 yaş çocuklarda lisanslı sporcu sayısı 100 bile değildi. Ne zaman ki tenis televizyona çıktı, reytinglerde iyi bir derece yaptı o zamandan sonra Türkiye’de tenis popülerleşti ve yıllar içinde lisanslı genç sporcu sayısı 2000’i geçti ve şu anda 20 binlerde. Tenisin popülerleşmesi sadece sporcu bazında artmadı. Ticari olarak da artıları oldu. Örneğin yılda 7 bin raket satılıyordu 75 binlere çıktı, 46 tane tenis kulübü vardı, 120’lere çıktı. Şu anda 500’lerde. Demek ki medyadan bir bilgi verildiğinde veya bir konu ortaya konulduğunda bizim insanımız bunu kabulleniyor ve bu bilginin peşine düşüyor, yani ilham alabilecek bir kitlemiz var. Yeter ki biz ilham verelim. 85 milyon nüfusu olan Türkiye’de yaklaşık 16 bin kulüp var, 82 milyonluk Almanya’da 91 bin kulüp, 17 milyon nüfusu olan Hollanda’da ise 27 bin kulüp var. Şimdi bu ülkelerle kendimizi kıyasladığımızda bazı konularda çok ilerleyemediğimizi görüyoruz. Demek ki bir üretim problemimiz var, bir ilham veriyorsunuz toplum bunu karşılıyor fakat üretemiyoruz. İlham kaynağı olmak da, üretimdeki sorunlara dikkat çekip üretimi arttırmak da bizlerin elinde. O zamanlar ülkemizde yapılan tenis haberlerinden bir tanesinin başlığı şu: ‘İlk turda elenenin bile 1.8 milyon TL kazandığı turnuva’. Yani diyor ki elensen bile bu turnuvaya katıl, ama şundan bahsetmiyor; Bu turnuvaya katılmak için dünyada ilk 128’e girmen gerekiyor, onun için yapman gereken antrenman sayısı, çekmen gereken zorluklar gibi sporcu üzerinden emeği ile ilgili bilgi vermek yerine gazetede kazanılan parayla ilgili haber yapılıyor. Şimdi bana diyeceksiniz, kendi yaptığın işi şikâyet ediyorsun, bu nasıl iş? Biz bunu değiştirmek için buradayız, bunları anlatmak için. Hatta okula da bu sayede geldik, sizlerle birlikte olmak için ve Fotospor’la bir yarışma düzenledik. Bu işleri düzeltmenin yolu böyle bir organizasyonun içerisine girmekmiş. Ben de bir süredir bu işin içerisindeyim. Bundan önce devamlı yazdım, çizdim, mücadele ettim. Hatta televizyonlarda bunları anlattım. Bu yüzden birçok federasyondan, çalıştığım yerlere kovun bu adamı diye mektup gelmiştir. Bence spor medyasının sadece spor haberi vermenin ötesinde topluma faydalı bilgiler de vermesi gerekiyor” dedi.
Elis Buse Araç: "Farklı olmayı hep amaç edindim"
Gazetecilerin sektörde diğer meslektaşlarıyla aynı şeyleri yapmasından ziyade, farklı yönlerini geliştirip, farklı alanları tercih etmesi gerektiğini belirten Araç, “Ben buraya size kadınların sektörde yaşadığı zorlukları anlatmaya gelmedim. Artık bunları hepinizin ezbere bildiğini biliyorum. Ben bugün kendimi sektörde nasıl konumlandırdım, bunlardan bahsedeceğim. Sektörde birçok kadın var artık ve her geçen gün sayımız da artıyor. Umarım gelecekte de bu böyle devam eder. Aslında hepimiz bir diğerimizin aynısıyız. Diyeceksiniz ki nasıl yani, hepimizin saçı, makyajı yapılıyor ve kameranın karşısına geçip haberleri okuyoruz ya da orta yaşlı birileriyle program yapıp onlara soru soruyoruz. Neden hepimiz aynıyız, bir zincirin halkaları gibi sıralanmışız. Herkes aynı görevde. Aynı olmak beni sıkar. Birileriyle aynı şeyleri yapmak bana göre değil. Bu sebeple bir farklılık aradım sektörde. Gözümü yukarıya dikmem ama farklı olmayı hep amaç edinirim. Kadınlar bu sektörde ne yapmıyor diye sordum kendime ve kadınların transfer haberi yapmadığını, özel haberler vermediğini fark ettim ve ben yapacağım, kadınlara farklı kulvarlar açacağım dedim. Benimle dalga geçenler, inanmayanlar oldu ama ilk haberimle yaz transfer dönemine damga vurunca devamı da geldi ve bugün spor medyasında transfer haberi yapan tek kadın benim. Artık kadınların da bu alana girdiğini görüyorum ve bu beni gururlandırıyor, mutlu oluyorum bu durumla. Ne yaparsanız yapın, hangi sektörde olursanız olun hep farklı olmaya çalışın çünkü dünya hep aynı dünyadır, her zaman aynı döner. Değişimi de gelişimi de farklılığı da insanın kendisi yapar” ifadelerini kullandı.
Ferhat Kızıltaş "Dijitaldeki yorumcu sayısı gelenekseli geçecek"
Birçok yorumcunun geleneksel medyadan çıkıp dijital medyaya geçtiğini ifade eden Türkiye gazetesi muhabiri Ferhat Kızıltaş, “Tabii ki bu geçişlerin nedenlerinden biri ekonomik kazanç olabiliyor fakat dijitalde olan özgürlük de bunun büyük nedenlerinden biri” ifadelerini kullandı. Gazeteciliğin hevesi olan kişiler tarafından yapılabileceğini belirten Ferhat Kızıltaş, “Ben de gazetecilik bölümünden mezun oldum ve bence bu mesleği yapmak için çocukluktan gelen bir heyecanın olması gerekiyor yoksa isteseniz de 5 yıl sonra sıkılabiliyorsunuz. Ben bu bölümü tercih ederken ailem, çevrem, hocalarım bana çok destek olmamışlardı. İşsiz kalabileceğimi, yapamayacağımı, spor konuşmanın Türkiye’de en kolay şey olduğunu, sokağa çıktığında herkesin spor konuştuğunu söylediler ama ben onları dinlemedim. Karar verdim ve mesleğe giriş yaptım. Galatasaray TV’de yorumculuk tecrübem oldu. Yine ara ara yapıyorum. İki yıldır da Türkiye gazetesindeyim. Maçlara, antrenmanlara gidiyorum. En son Galatasaray’ın Antalya kampındaydım. Orada Okan Buruk’la röportajlarım oldu. Üsküdar Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmadan önce ortada bir problem gördüm. Birçok yorumcu geleneksel medyadan çıkıp dijital medyaya geçiyordu ve ben bunun sonunu merak ediyordum. Tabii ki bu geçişlerin nedenlerinden biri ekonomik kazanç olabiliyor fakat dijitalde olan özgürlük de bunun büyük nedenlerinden biri ya da özellikle orta yaşlı yorumcuların geleneksel medyada çok fazla olması ve gençlerin pek şans bulamaması da bir sebep. Hepiniz biliyorsunuz dijital medyada bir sürü kanal var, bazıları milyonlarca izlenebiliyor ve bu izlenen kişiler 20 yaşında yorumcu gençler de oluyor. Ben bu konuları araştırırken çevreme sorduğumda geneli dijitalde daha özgür olduğu için daha rahat hareket edebildikleri için dijitali tercih ettiklerini söylüyor. Sonuç olarak ben bundan beş yıl sonrasına baktığımda dijitaldeki yorumcu sayısının gelenekseli geçeceğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Etkinlik öğrencilerin soruları, plaket takdimi ve toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.
Fotospor Genel Koordinatörü Cahit Yavuz'a teşekkür belgesini Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gül Esra Atalay verdi.
Spor spikeri Elis Buse Araç'a teşekkür belgesini İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan verdi.
Türkiye gazetesi spor muhabiri Ferhat Kızıltaş'a teşekkür belgesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman İrvan verdi.