Çocukların sesi: Deprem sonrası yaşam sempozyumu düzenlendi
12.11.2024 18:52

Çocukların sesi: Deprem sonrası yaşam sempozyumu düzenlendi


Haber: Umutcan AYGÜN-Melek Sueda AKSOY  / Fotoğraf: Kadir AYHAN

Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü ile Çocuk Gelişimi Bölümü ortaklığında ‘Çocukların Sesi: Deprem Sonrası Yaşam Sempozyumu’ gerçekleştirildi. Sempozyumla eş zamanlı olarak fotoğraf sergisi katılımcıların ziyaretine açıldı.

Açılış konuşmasını Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nurper Ülküer’in yaptığı etkinlik, 1 dakikalık saygı duruşu, İstiklal Marşı ve ardından üniversite tanıtım videosunun izlenmesiyle başladı. Etkinliğe Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, UNICEF İletişim Bölüm Başkanı Sema Hosta, Virginia Üniversitesi’nden Prof. Dr. Lucy Bassett, Save the Children Türkiye’den Didem Alkan İlhan ile iletişim uzmanı Ayşe Nur Gençalp, Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Arif Aktuğ Ertekin, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gül Esra Atalay, Yeni Medya ve İletişim İngilizce Bölüm Başkanı Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Demet Gülaldı ve Arş. Gör. Seher Sav katıldı. Etkinlik sonunda fotoğraf sergisi açılışı yapıldı.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Çocukların ümitsizliğe kapılmadan bu süreci aşabilmeleri önemlidir’’

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tahran, sempozyuma video mesaj göndererek katılım gösterdi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, gönderdiği mesajda deprem sonrası yaşam konusunu değerlendirdi. Tarhan, “Deprem sonrası yaşam konusunu ele alan bu değerli çalışma, bugün sonuçlarıyla değerlendirilmekte ve bu süreç, doğal afetler sonrasında çocukların yaşadığı deneyimleri anlamak adına önemli bir yaşam tecrübesi sunmaktadır. Çocukların sağlıklı gelişimlerini sürdürebilmeleri açısından oldukça kritik bir proje olan bu çalışmanın çıktıları, deprem sonrası çocukların yaşadığı duygusal ve psikolojik etkilerin daha sağlıklı bir şekilde ele alınmasına katkı sağlamaktadır. Projenin sunduğu dersler, herkesin daha iyi anlayabileceği şekilde ortaya konacak ve projeye katkı sağlayanlar ile sahada çalışan herkese teşekkür edilecektir. Bu tür afetlerde, çocukların daha az etkilenmesi ve afet gerçeğini doğru bir şekilde kavrayıp sağlıklı bir duruş sergileyebilmeleri çok önemli. Çocukların deprem gibi büyük bir olayla karşılaştıklarında duygusal olarak sağlıklı kalabilmeleri ve bu durumu doğru bir şekilde değerlendirebilmeleri, onların gelecekteki gelişimleri açısından hayati önem taşır. Bu süreçte destek olan herkese teşekkür ederim. Özellikle 0-6 yaş arası çocukların, deprem sonrası anne ve babalarının tepkilerine göre korku yaşayabileceği ya da kendilerini güvende hissedebileceği unutulmamalıdır. Bu çocukların yalnız kalmamaları sağlanmalı, psikolojik destek ve güven ortamı yaratılmalıdır. Deprem sırasında hayatta kalan büyüklerin, çocuklara göre daha uzun yaşadığı ve bu nedenle daha az etkilenip hayatı daha geniş bir perspektiften değerlendirebildiği gözlemlenmiştir. Bu tür zorluklar karşısında, çocukların ümitsizliğe kapılmadan bu süreci aşabilmeleri önemlidir. Travma sonrası büyüme yaklaşımını uygulayarak, afet gibi doğal felaketlerde çocukların bu tür zorlukları aşmalarına yardımcı olmak gerekir. Okul çağındaki çocuklar ve ergenler, bu tür afetleri hem bir tehdit hem de bir fırsat olarak görebilirler. Bu durumda, fırsat boyutuna odaklanmak kritik bir yaklaşım olacaktır. Bu projede emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür ederim’’ dedi.

Prof. Dr. Nazife Güngör: “Bir çocuğa dokunmak insanlığa dokunmaktır”

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör konuşmasında etkinlik hakkında değerlendirmelerde bulundu. Güngör “Çocuklar benim için çok hassas bir nokta çünkü her bir çocuğa dokunmak aslında insanlığa dokunmaktır. Dolayısıyla böyle bir projenin gerçekleşmesinde öncülük eden tüm herkese çok teşekkür ederim. Biz Üsküdar Üniversitesi olarak bu dokunuşu yapmanın gururunu yaşıyoruz. Bir yanımız eğitim öğretim hizmeti verirken diğer yanımız da bilime hizmet ediyor. Bir diğer yanımızla ise toplumla yakın ilişki içerisinde kalmayı tercih ediyoruz’’ ifadelerinde bulundu.

Prof. Dr. Nurper Ülküer: “Bu depremler ilk değil ve son olmayacak”

Üsküdar Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Nurper Ülküer, açılış konuşmasında depremin yaşama olan etkisinden bahsetti. Ülküer, “Deprem gibi doğal afetler ve savaşlar, insan eliyle ortaya çıkan krizler, insanların yaşamlarını bir andan alt üst edebiliyor. Yaşamları boyunca onları etkileyebilecek olumsuz deneyimler, hepimizi bir yaşam boyu etkileyecek savaşlar doğuruyor ama en çok çocukları etkiliyor. Bildiğimiz bir şey var; bu depremler ilk değil ve son olmayacak. O zaman bizim daha kalıcı önlemler almamız ve süreci yönetmemiz gerekiyor. İşte 6 Şubat depremi böyle bir depremdi. Bundan sonra yapmamız gereken deneyimlerimizden ders çıkarmaktır. Afetlerde genellikle 3 aşama vardır: Birincisi akut dönemi dediğimiz 15/25 günlük süreç. İkinci aşama hayata geri dönmek, normale dönmek. Üçüncü ve son aşama ise yaşamı daha iyi yapmak’’ dedi.

Panelde proje hakkında bilgi verildi

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Arif Aktuğ Ertekin tarafından yönetilen panelde Çocukların Sesi projesi hakkında bilgi verildi. Prof. Ertekin, oturum başlangıcında yaptığı  konuşmada, çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiğinden bahsetti. Ertekin, “Biyolojik sürece baktığımızda bugünün çocukları yarının yetişkinidir. Onları ne kadar iyi yetiştirirsek, geleceğin yetişkinleri o kadar iyi olur. Onlar ne kadar iyi olursa, onların çocukları da daha iyi olur. Bu tür depremlerden ve savaşlardan sonra en çok zarar görenler ise çocuklar ve kadınlardır” dedi.

Didem Alkan İlhan: “Deprem sonrası çocukları anlamak için bu sempozyumun çok kıymetli olduğunu düşünüyorum”

Save the Children Türkiye’den Didem Alkan İlhan konuşmasında deprem ve çocuklar hakkında konuştu. Didem Alkan İlhan, “2023 depremi sonrasında çocukların bakış açılarını anlamak için bu sempozyumun inanılmaz kıymetli olduğunu düşünüyorum. Çocuklara fotoğraf makineleri verilip günlük hayatlarını fotoğraf ile anlatmalarını istedik. Proje sonucunda çocukların sorumluluk bilinci arttı, fotoğrafçılık becerileri ve özgüvenleri yükseldi. Fakat sergide göreceğiniz fotoğraflarda şunu göreceksiniz ki yetişkinlerin bakış açısından kolaylıkla kaçan bir çok şey yakalamışlar” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Lucy Bassett: “Bu proje çocukların deneyimlerini ve fikirlerini paylaşmaları için bir araç sağlamıştır”

Virginia Üniversitesi’nden Prof. Dr. Lucy Bassett konuşmasında, projede kullanılan iki yöntemden biri olan Fotovoice hakkında bilgi verdi. Bassett “Fotovoice, insanların günlük yaşamlarını fotoğraflarla denetlemeyi, ihtiyaçlarını kaydetmeyi veya çalıştığımız katılımcılarla diyaloğu keşfetmeyi, arttırmayı ve harekete geçirmeyi cesaretlendirmek için bir araştırma yöntemi olarak kullanılabilir. Toplumda öğrenmeyi, ifadeyi ve eylemi kolaylaştırarak, politikalara ve politik tartışmalara yön vermek için çocukların seslerini veya yeni sesleri dahil etmeyi amaçlıyor. Tarihsel gelişimine baktığımızda, 1900'lerin başında ABD’de fabrikalarda, madenlerde ve çiftliklerde çocuk işçiliğini belgeleyen fotoğraflar, çocuk işçiliğine karşı savunmamız için kullanılmıştır. 1900’lerde kırsal kesimlerde okuma yazma bilmeyen kadın fotoğrafları ise politika değişikliğine yol açmıştır. Fotovoice, katılımcıların topluluk ihtiyaçlarını ve güçlü yönlerini kaydetmemizi sağlar. Ayrıca, önemli konular hakkında katılımcılar arasında eleştiri ve tartışmayı teşvik eder. Çocuklar depremden derin bir şekilde etkilenmiştir. Özellikle 6 Şubat 2023 depreminde. Ancak, çocukların perspektifini paylaşmak için çok az fırsatları olmuş, seslerini çok az duymuşuzdur. Projenin amaçlarına baktığımızda ise bu proje, 5-11 yaş arası çocukların deneyimlerini ve fikirlerini paylaşmaları için bir araç sağlamıştır” şeklinde konuştu.

Doç. Dr. Gül Esra Atalay: “Bu proje bölgedeki birçok kişinin duygu ve düşüncelerini ifade edebilmeleri için önemli bir fırsattır”

Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gül Esra Atalay konuşmasında proje hakkında bilgi verdi. Atalay “Proje sürecinde, çocuklardan 700’ün üzerinde fotoğraf toplandı ancak yalnızca 78 fotoğraf gerekli koşulları sağladığı için analiz edilebildi. Fotoğraflar ve ses kayıtları üzerinde yapılan detaylı incelemeler, çocukların dünyasını anlamada önemli bir rol oynadı. Çocukların çektiği fotoğraflar üzerinden çıkarılan en belirgin temalardan biri “gökyüzü” temasıydı. Çocuklar, gökyüzünü özgürlük, kaçış ve umut arayışı olarak görüyordu. Bu tema üzerine, gökyüzü ile ilgili çeşitli aktiviteler önerildi. Ayrıca, fotoğraflarda sıkça karşılaşılan bir diğer tema ise “çiçekler” olarak karşımıza çıktı. Çiçeklerin hem görsel güzelliği hem de sağladığı iç huzur, çocuklar için büyük bir anlam taşıyordu. Bu doğrultuda, çiçeklerle ilgili aktiviteler de önerildi. Projede çocukların yanı sıra ebeveynleri ve kardeşlerinin de yer almasının, bölgedeki birçok kişinin duygu ve düşüncelerini ifade edebilmeleri için önemli bir fırsat olarak görüyorum” dedi.

Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan: “Çalışmada çocukların güvende hissetme ihtiyaçları ortaya çıktı”

Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya ve İletişim İngilizce Bölüm Başkanı Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan konuşmasında, çocukların sanat ile kendilerini ifade etme ihtiyacını vurguladı. Pehlivan, “Bu süreçte öne çıkan iki önemli tema, çocukların ev ve tanıdık mekânlara duydukları özlem ile bu mekânlarda kendilerini daha güvende hissetme ihtiyaçları oldu. Çocukların yıkılan evlerinin önünde “Burası benim köyüm” diyerek fotoğraf çektirdikleri ve görüşmelerde sürekli ev teması üzerinde durdukları gözlemlendi. Doğa ile bağlantıda olmak, çocuklara rahatlama ve kaçış olanağı sunuyor, bu da onlara iyi geliyor. Çocukların yeşil alanlarda bulunması, ağaç veya çiçek dikme gibi bahçe düzenleme aktivitelerine katılmaları, ruhsal iyi oluşlarına destek sağlar” dedi.

Sema Hosta: “Bu rakamlar sadece sayılar değil, bunlar insanlar”

UNICEF İletişim Bölüm Başkanı Sema Hosta konuşmasında, deprem sonrası çocukların duygusal ve fiziksel yaralarını sarmak için UNICEF’in gerçekleştirdiği projeleri aktardı. Hosta “Burada olmak, “Çocukların Sesi, Deprem Sonrası Yaşam” sempozyumunda yer almak çok önemli. Çok önemli bir zamanda, önemli adımlar atılmış bir çalışma. Çocukların sesi çok değerli ve burada, çocukların neler anlatabileceğini, onlara bir fotoğraf makinesi ya da kaynak verdiğimizde nasıl dünyalarını bizlere aktarabileceklerini hepimiz biliyoruz. Gerçekten şu dönemdeki zamanlama çok anlamlı çünkü geleceğimizi daha iyi inşa etmeliyiz. Ayrıca önümüzdeki dönemde ne olacağını bilmiyoruz. Deprem sonrası çok sayıda rakam duyduk: 50 bin kayıp, binlerce çocuk. Ancak bu rakamlar sadece sayılar değil, bunlar insanlar. Üstelik bundan daha önemlisi, bunlar çocuklar. Her biri birer çocuk. O 50 bin kişi kimdi? Birinin annesiydi, birinin babasıydı, komşusuydu, akrabasıydı ama aynı zamanda birinin de çocuğuydu ve onlar hala çocuklardı. Şu an, bu çocukların üzerindeki etkiler devam ediyor. Biz UNICEF olarak, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve diğer ortaklarımızla birlikte, pek çok güzel çalışma yaptık. Ama şunu biliyoruz ki, bu yaraları sarmak için hala çok çalışmamız gerekiyor. Deprem sonrası, su şebekelerinden eğitime kadar bir dizi alanda hızla adımlar attık. 290 binin üzerinde çocuğun eğitimine yeniden başlanmasını sağladık. Çadır okullardan konteyner okullara, şimdi ise normal okullara geçiş yapıyoruz. Eğitim malzemelerini sağladık, aşılar yapıldı. Hatta 48 bin çocuğa aşı sağlandı” şeklinde konuştu.


Ayşe Nur Gençalp: “Sahada aktif olarak belirli bir kapasitemiz bulunuyor”

Save the Children Türkiye’den İletişim Uzmanı Ayşe Nur Gençalp konuşmasında, projenin uygulanma süreçlerinden bahsetti. Gençalp “Biz Save the Children olarak sahada, çocukların, ailelerinin ve toplulukların eğitim, barınma, psikososyal destek gibi ihtiyaçlarına yardımcı olduk. Sahada aktif olarak belirli bir kapasitemiz bulunuyor ve bu, işimizi çok kolaylaştırıyor” ifadelerini kullandı. Gençalp, ilk aşamada örnekleme dahi olacak çocukları belirlediklerini, ardından bu çokcukları fotoğraf eğitimi verdiklerini ve son aşamada da hepsine birer kullan at fotoğraf makinesi sağladıklarını, fotoğraf çekmeleri için süre verdiklerini ifade etti.

Demet Gülaldı: ‘’Her çocuk depremden aynı şekilde mi etkileniyor’’

Üsküdar Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Demet Gülaldı konuşmasında, yaş gruplarının deprem travmasına nasıl tepki verdiğine değindi. Gülaldı, “Her çocuk depremden aynı şekilde mi etkileniyor, aynı tepkileri mi veriyor? Çocukluk dönemlerini anlatırken belli yaş gruplarına veya kuramsal çerçevelerde belli isimler ve belli dönemlere ayırarak inceliyoruz. 0-3 yaş arası bir bebeklik dönemi var. Bu dönemde bebeklerin erken çocukluk dönemi olarak adlandırdığımızda aslında temel ihtiyaçlarının yeterince ve anında karşılanması gerektiği ve bunun sonucunda da bir temel özgüven duygusunun geliştiğini görüyoruz. Bebekler bu dönemde çevresindeki olayları pek algılayamıyorlar. Ailelerinin yüzlerine odaklanarak onlardan aldıkları bir takım bildirim ve verilerle dünyayı algılamaya çalışıyorlar. 1-3 yaş arası aile ilişkisi de önemli fakat 0-3 yaş arası dönemden farklı olarak oyuncaklarıyla da çevresindeki eşyalarla da bir iletişim kuruyorlar ve kendilerini ifade etmeye çalışıyorlar. 3-6 yaş arası döneme bakıldığında da aslında çocukların bu dönemde büyük ölçüde etkilendiğini görüyoruz” dedi.

Seher Sav: “Depremin yıkıcılığının en önemli simgesi de ekosistemin ortadan kaldırılması’’

Üsküdar Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Araştırma Görevlisi Seher Sav konuşmasında, depremin kültürel sonuçlarından bahsetti. Sav, “Bir çocuk gelişimci ve psikolog olarak, biraz kültürel sonuçlardan bahsetmek istiyorum. Deprem bölgesi ile ilgili konuşmak istiyorum. Bizim de projemizi inşa ettiğimiz ekolojik sistem teorisinden Demet Hocam bahsetti. Ekosistem ve kültür birbiriyle ilişkilidir dersek, depremin yıkıcılığının en önemli simgesi de ekosistemin ortadan kaldırılmasıdır. Bu durum çocukların yaşadıkları ortama yabancılaşmasına neden oldu" şeklinde konuştu.

Etkinlik, hatıra fotoğrafı çekilmesinin ve konuklara plaket verilmesinin ardından sona erdi. Etkinliğin ardından fotoğraf sergisinin açılışı yapıldı.