Düzce Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Erol Tayhan: Şantaj ve tehditle haber yapan sözde gazetecilere pirim vermemek lazım
Haber Üsküdar – Aysu Vatansever
Üsküdar İletişim’de verilen Yerel Gazetecilik dersi kapsamında Düzce Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Erol Tayhan ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okul mezunusunuz, gazeteciliğe ne zaman, hangi medyada ve hangi görevle başladınız?
Benim tanıtımım biraz uzun olabilir ancak kısaltarak anlatmaya çalışayım. 1958’de Düzce merkeze bağlı Duraklar Köyü’nde doğdum. İlköğretimimi köyümde lise öğrenimimi Düzce’de tamamladım. 1979’da Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü mezunuyum. Gazetecilik benim hep idealim olmuştur. Lise yıllarımda okulda fotoğraf çekerek başladım. Sınıf öğretmenliği yaptığım yıllarda da öğrencilerimle hep Duvar Gazetesi çıkartarak öğrencilerimi gazetecilik heyecanıma ortak etmişimdir.25 yıl ülkenin birçok yerinde öğretmenlik yaptım. Düzce Merkez Avni Akyol İlköğretim Okulu’ndan 2005 yılında emekli oldum.
21Şubat 1994 yılında kurulan Öncü TV’de görev aldım. O yıllara kadar yerel ve yaygın bazı gazetelerde fahri muhabirlik yaptım. Köşe yazarlığı yaptım. Öncü TV’de 1998 yılı sonuna kadar haber koordinatörlüğü ve TV programcılığı görevlerinde bulundum. “Erol Tayhan’la YANKI” isimli bir canlı yayın programı yaptım. Ardından aynı kanalda “2.000’e Doğru KÖYÜMÜZ KÖYLÜMÜZ” adlı belgesel programı hazırladım, 25’i aşkın köyün çekimini yaptım. O program Bolu Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği “Başarılı Gazeteciler Yarışması’’ndan ödül aldı. Öncü TV’de çalıştığım yıllarda TRT’den ve AA’dan aldığım tekliflerle uzun yıllar Düzce muhabiri olarak görev yaptım. Bu arada Hürriyet Haber Ajansı ve DHA’da Düzce muhabirliği yaptım. 1998’in sonlarında patronla anlaşmazlığa girerek Öncü TV’den ayrıldım. Düzce’de yeni kurulan ve ilk iki sayısı yayımlanmış olan haftalık Objektif gazetesinin genel yayın yönetmenliğine getirildim. 3 ay sonra bu gazeteyi ailece satın aldık, ben öğretmen olduğum için eşim imtiyaz sahibi olarak ben de genel yayın yönetmeni olarak uzun yıllar görev yaptım. Daha sonra öğretmenlikten emekli olunca gazeteyi eşimden 2002 yılında devraldım. Halen de bu gazeteyi çıkartmaya devam ediyorum.
2017-2019 yılları arası Bolu’da bulunan uydudan yayın yapan Merkez TV’de programcı olarak görev yaptım. Belediyelerin iş ve icraatlarının çekiminin yapıldığı, belediye başkanlarının canlı yayın konuğu olarak katıldığı “Yerel Yönetimler KONUŞUYOR” adlı program yaptım. Programda Batı Karadeniz ve Doğu Marmara yöresinde yer alan il, ilçe ve beldelerde yapılan çalışmaları tarihi ve turistik güzelliklerin ön çekimini yaparak belediye başkanlarının canlı yayın konuğu olarak katıldığı programda birçok belediye başkanı canlı yayın konuğum oldu. Bunun yanında konukların katıldığı “GÜNDEM” ve “BUGÜNE ÖZEL” adlı programları yaptım. Merkez TV’nin uydudan internet yayınına geçmesiyle birlikte programları sonlandırdık, kanaldan ayrılıp Düzce’ye döndüm.
2020 yılı sonunda göreve başladığım Düzce’de OXİJEN TV’deki görevime devam ediyorum. KULİS adlı canlı yayın programının program yapımcısı ve moderatörü olarak görev yapıyorum.
Halen başkanlığını yaptığınız Gazeteciler Cemiyeti’nin tarihçesi hakkında bilgi verebilir misiniz? Ne zaman kuruldu, şimdiye kadar neler yaptı? Amacı ne? Kaç üyeniz var? Son olarak da Cemiyet olarak neler yapıyorsunuz?
2000 yılında, Düzce’nin il olmasının hemen ardından Düzce Gazeteciler Cemiyeti’ni çadırda kurduk. Düzce Gazeteciler Cemiyeti (DGC) Türkiye’de, belki de dünyada “çadırda kurulan tek cemiyettir, meslek örgütüdür…” Halen cemiyet başkanlığım devam ediyor. Bu arada Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) Düzce İl Temsilciliği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) İl Temsilciliği görevlerini de yürütüyorum. Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Denetleme Kurulu üyesiyim. Son genel kurulda “Gazeteciler Cemiyetleri BASIN VAKFI Genel Başkan Yardımcısı seçildim. Cemiyet mesleki bir dayanışma kuruluşudur. Meslektaşlarımızın etik kurallara göre mesleği icra etmelerine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Hedefimiz ilkeli bir gazetecilik…! “Düzce Bayram” gazetesini çıkarttık uzun süre. Ekonomik şartlardan dolayı iki yıldır ara verdik..
Cemiyet Başkanlığını yaptığınız şehrinizde gazetecilik faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Kaç basılı gazete var, kaç bağımsız haber sitesi var? Şehrinizdeki gazeteciliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlimizde resmi ilan alan yedi gazete var. Bunların dışında iki haftalık gazete bulunuyor. Aylık iki dergi vardı bunlar da artık çıkamıyor...Bunların ikisi çevre ilçelerde Akçakoca ve Yığılca ilçesinde yayımlanıyordu. Haber siteleri çok. Gazetelerin dışında vergi mükellefi bile olmayan çok sayıda internet sitesi mevcut. 20 civarında diyebilirim. Şehrimizdeki gazetecilik faaliyetlerine dört dörtlük demem güç, diğer illerden farklı değil çünkü. Buna ilaveten şöyle dersem daha iyi anlaşılabilir: Düzce Gazeteciler Cemiyeti kuruluşundan bu yana 2 üyesini ihraç etmiştir. Basın etik kurallarına uymayan kişiler üyemiz dahi olamaz.
Şehrinizdeki medya kuruluşlarının temel sorunları nelerdir? Bu sorunları çözmek için neler yapılmalıdır? Cemiyet olarak bu konuda çalışmalarınız var mı?
Ana sorun ekonomik. Tek kişinin iki dudağı arasında yayın yapmak kolay bir iş değil. Patron anlayışından bahsediyorum. Gazete patronu ekonomik sıkıntı yüzünden gazetesini çıkaramayınca kaliteli, etik kurallara uygun gazeteci yetişmiyor. Bir ajansa üye olup, tek ajansın yemeğini yani haberini yiyip içiyor. Sonra gazete çıkartıyorum diyor. Böyle bir anlayışla ilkeli ve seviyeli gazeteci yetişmez, yetişmiyor. Bunun için meslek örgütleri güçlenmeli. Etik kurallara uymayan bir kişiyi cemiyetten atmak zorunda kalırsanız, belli bir grubun meslek örgütlerini sevmesi, istemesi mümkün müdür! Ancak önemli değil. Biz doğru bulduğumuz, ilkeli gazeteciliğin yaşaması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Ben olmasam da bu meslek örgütü yaşayacaktır.
Şehrinizdeki medyanın olumlu yönleri nelerdir? Halk gazetecilere nasıl bakıyor? Takdir ediyor mu?
Şantaj ve tehditle haber yapan, yayın yapan sözde gazetecilere pirim vermemek lazım. Onların görev yaptığı gazeteleri almamak ve okumamak lazım. Çalıştığı TV’leri izlememek lazım. Halk yani okur veya izleyici ‘seçici olmalı. Halkın gazetelere nasıl baktığını öğrenmek için satılan gazete sayısına bakmak lazım. TV’lerin izlenme oranına bakmak lazım. Bayilerden gazete satma oranı o kentin gazetelere nasıl baktığını gösterir. İlanlı gazeteler şartlar yerine gelsin diye fatura kesmek zorunda kalıyorsa, gazetelere olan güveni buradan anlamanız mümkündür. Halk gazetelere yüzde yüz güvense yerel gazeteler bayilerde yok satar. Halk gazete seçmiyor, gazeteci seçiyor. İstediği güvendiği gazeteci neredeyse oraya akın ediyor.
Basın Kanunu ile gazeteciliği ilgilendiren bazı kanunlarda son yapılan değişiklikler hakkındaki değerlendirmeleriniz nelerdir? Yasa değişikliklerinin olumlu ve olumsuz yönleri hakkında değerlendirme yapabilir misiniz?
Sözlerimin başında ana problem ‘ekonomik’ demiştim. İlanlı gazetelerin ilan bedellerine yüzde yüz zam yapıldı. Böyle giderse bu da yetmeyecek. Kalıplar dolar bazında artış gösterdi, kağıt fiyatları uçtu. O yüzden birçok yerel gazete artık matbaalarını da kapattı. Büyük şehirlerdeki matbaalarda gazetelerini bastırıyor. Bu gelecek için büyük bir tehlike. Bu büyük matbaaların bir sıkıntı yaşaması halinde bu yerel gazeteler gazete basamayacak demektir. İllerdeki matbaaların yaşaması için çaba sarf edilmeliydi. İstanbul’da bir matbaa Düzce’deki 5 ilanlı gazetenin tamamını basıyor. Bu matbaa bir tökezlese bu gazeteler nerede basacak gazetelerini. Bir başka büyük matbaada. Kendi ellerindeki matbaayı hurdacıya sattılar çünkü! Dediğim anlaşıldı değil mi!
Yerel medya yaygın/ulusal medyaya göre daha mı özgür yoksa daha mı kısıtlı?
Bana göre çok fark yok. Kendi matbaasını satan ya da kendi gazetesini çıkartamayan, basamayan bir yerel gazete yaygın basından daha büyük tehlike altında diyebilirim. Yerelin geleceği yok. Korku ve endişe hakim. Yerel daha büyük tehlike ve tehdit altında. Belediyeden resmi ilan alan bir yerel gazete o ilin belediyesi hakkında bir eleştiri yapmaktan korkar hale geldiyse çıkan bu gazeteler de “resmi paralı ilanlı yayın organları hüviyetindedir! Yerel gazetelerde gazeteci yetişmez bu anlayışla. İlkeli gazeteci ilkeli gazetelerin varlığı ile mümkündür.
Son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mıdır?
Konu çok uzun ve sıkıntılı aslına bakarsanız. Meslek örgütleri ülkede darmadağınık, paramparça. Bu dağınıklık da birilerinin işine geliyor. Sistemli ve güçlü bir meslek örgütünü gazete patronları sevmiyor, istemiyor. Sevmez, istemez. Onun için bizim gibi meslek örgütleri sevilmez, istenmez. Sevmezler çünkü meslek örgütü olaylara ‘mesleki etik açısından’ bakıyor. Bir menfaat peşinde değildir.
Yeri gelmişken şunu belirteyim: Biz iki depremi yaşayıp 1999’da il olduktan sonra sekiz-on gazeteci bir araya gelerek Düzce Gazeteciler Cemiyeti’ni kurduk. İlk işimiz Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ni (TGC) ziyaret etmek oldu. Biz neler yapabiliriz. Nasıl bir yol ve yöntem izleyelim. Bize ne gibi tavsiyeleriniz olur diye sormaya gittik. Bir üst örgütümüzden bilgiler aldık, öyle kurduk sistemimizi. Nail Güreli başkandı rahmetli o zaman, Allah rahmet eylesin. Biz bir üst kuruluşa danışarak yola çıkalım dedik. Basın Konseyi’ni aradık. Sonra Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) genel merkezini aradık. O yüzden herhalde ki TGC ve TSYD İl Temsilcisi olarak bu görevi bize emanet ettiler. Sonra baktık bir de Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) var ona da durumumuzu izah ettik. Müracaatta bulunduk bizi bu bünyeye de aldılar. Siz etik olursanız karşı taraf ta sizi tanıyor, size güveniyor. Düzce’de tek meslek örgütü olarak Düzce Gazeteciler Cemiyeti’nin olması da bununla ilgilidir.
Vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ederim Erol Bey, iyi günler dilerim, iyi çalışmalar.
Ben teşekkür ediyorum. Sizlere de iyi bir gelecek diliyorum. Başarılar diliyorum. Gazetecilik zor ama çok önemli ve gerekli bir meslek. Gazeteler ve gazetecilik toplumun aynası bir anlamda...Halkın gelişimi ve bakış açısı da bizim meslekle ilgili. Eleştirmeyen ya da eleştirmekten korkan bir anlayış çöküşü hazırlar. Gelişimi engeller. Bakış açısını zedeler. Eleştirmekle karalamak aynı değildir. Karalayarak tehdit ve şantajla üç beş kuruşun hesabını yapanlar gazeteciliğin katilleridir, mesleğin hainleridir bana göre. Hain ve zalimler o yüzden bizim çatımızda yer alamazlar. Yer bulamazlar. O yüzden işimiz çok kolay değil. Ancak direncimiz devam ediyor, devam edecektir. Selam ve sevgilerimi sunuyorum. Tekrar başarılar diliyorum teşekkür ediyorum.