Gazeteci Murat Ağırel: Gazeteci sorgulayıcı, şüpheci, muhalif ve halktan yana olmak zorunda
Haber Üsküdar – Hazal Göksun
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde gazeteci Öğr. Gör. Gökhan Karakaş tarafından verilen Polis-Adliye Muhabirliği dersine gazeteci Murat Ağırel konuk oldu.
İletişim Fakültesi’nde verilen Polis-Adliye Muhabirliği dersine konuk olan gazeteci Murat Ağırel; haber konusu bulma, araştırma, belge tarama, doğrulama, yazma, kamuoyuna sunma ve fikri takip yapma gibi araştırmacı ve belgeli gazeteciliğin aşamalarını, gazetecinin görevlerini ve kendi yaşadığı deneyimleri geleceğin gazetecilerine aktardı.
“Gazeteci doğrunun tarafındadır, halkın tarafındadır, gerçeğin tarafındadır”
Gazeteci Murat Ağırel, araştırmacı gazetecilik ve gazetecilerin haberine sahip çıkmasını belirten 'kalemin namusu' deyimini şu sözlerle anlattı: “Yaptığınız haberlere ve kaleminize sahip çıkmalısınız. Günümüzde gazetecilik ne yazık ki taraf olmayı gerektiren bir meslek dalıymış gibi gösteriliyor sizlere ama doğru değil. Bunu düzgünce yapabileceğiniz, yalnızca halkın yanında durup gerçekleri savunabileceğiniz bir meslek aslında gazetecilik. Kalemin namusu için gazetecilerin savunması gereken yegane şeyi bizler yaşayarak görüyoruz. Araştırmacı gazetecilik dediğimizde bu çok geçmiş zamanlarda başladı. Uğur Mumcu ekolünden geliyor araştırmacı gazeteciler. O dönemde şu an bizim sahip olduğumuz imkânların hiçbiri yoktu. Uğur Mumcu, Cemalettin Kaplan haberini yapabilmek için gittiği Almanya’da sadece bir firmanın adresi için 15 gün gezdiğini anlatıyor. Şu anda biz elimizdeki imkânlarla bilgisayarın iki tuşuna basınca her şeye ulaşabiliyoruz. Araştırmacı gazeteci olmak; eline gelen evrağı doğrulatmak, karşı tarafla konuşarak röportaj yaparak bunun altını genişletmek, sonrasında bunu halka sunmak demektir. Halka sunduğunda ise belgeli gazeteciliğin vermiş olduğu güçle de olayın üzerine giderek fikri takibini yapıp gerçekleri ortaya çıkartmaktır. Ne adına? Kamu adına. Gazeteci doğrunun tarafındadır, halkın tarafındadır, gerçeğin tarafındadır. Gerçeği eğip bükmeden, kamu yararını gözeterek bütün her şeyi çıplaklığıyla vermek zorundadır. Kalemin namusu dediğimiz budur.”
“Sonu nereye giderse gitsin haberinizin peşinden koşmalısınız”
‘Parsel Parsel’ başlığıyla yazdığı kitabın yolculuğunu anlatan gazeteci Murat Ağırel, “Bülent Arınç’ın Melih Gökçek’e söylemiş olduğu, onunla bütünleşmiş bir söz. Herkes böyle biliyor ama değil. Çok daha öncesinde 1994 yılında CHP Belediye Meclis Üyelerine Ankara’daki yolsuzluklarla ilgili gazeteye verdikleri demeçte yazan sözün tezahürüdür aslında. Kitabın içinde 25 yıl boyunca bir belediye başkanının yaptığı usulsüzlük ve yolsuzluklar var. Bunları yaparken gerçeğin izinden ayrılmamak gerekiyor. Birçok belge topladım. Belki de hayatımda hiç öğrenmemem gereken bilgiler öğrendim. Ama bunu öğrenmeniz gerekiyor çünkü bir hikâye yazıyorsunuz. 25 yıllık bir hikâye yazarken onun içinde var olan her şeye adapte olmak zorundasınız. Geldiğimiz noktada ise öğrendikleriniz sizleri çok farklı noktaya getiriyor. Yapacağınız işte sizi toplum önünde güvende tutacak şey belgelerdir. Aramaktan usanmayacaksınız. Hiç aramak istemeyeceğiniz bir kişi bile olsa elinize ulaşan belgeyi doğrulatmak zorundasınız. Gazetecilik etiği gereği karşı tarafın söz hakkını vermek zorundasınız ve hiçbir şeyden korkmamalısınız. Hiç kimseden çekinmemelisiniz. Sonu nereye giderse gitsin haberinizin peşinden koşmalısınız. Gazetecinin yegane görevi budur” ifadelerini kullandı.
“Önemli olan haberi doğrulama süreci, yazıya geçirme en sonuncu ve en kolay kısmı”
Yaptığı bir araştırma haberinden ve araştırma sürecindeki öğrendiklerinden, deneyimlerinden bahseden gazeteci Ağırel, “Daha önce Kahramanmaraş Üniversitesi’nden bana bir ihbar geldi. Gazeteciliğin büyük bir bölümünde ihbarlar da yer alıyor. Gelen ihbarları iyi derecelendirip bu ihbarların doğruluğunu ve ihbar kaynağını iyi araştırmanız gerekiyor. Bu dönemde sosyal medyanın bu kadar aktif olduğu ve teknolojinin kullanıldığı bir dönemde ne yazık ki size yanlış bilgi vererek yanlış işler yapmanıza sebep verebilecek çok fazla insan var. Malum terör örgütlerinin mensupları siyasi iktidar karşısında birtakım işler yaptırabilmek adına gazetecilerin hırslarını görüp onlara üstünde oynanmış veya aslında farklı olan evrakları vermeye çalışıyor. Yanlış bilgiler veriyor. O dönemde onların kumpasına uğramış bir kişi olarak 3 doğrunun yanına 1 yanlış yerleştirerek manipülasyon yaptıklarına canlı şahidim. Buna çok dikkat etmeniz gerekiyor. Gelen haberi derecelendirdiniz, haber kaynağınıza güvendiniz, araştırdınız, belgeyi doğrulattınız. Belge elinizde ve bunu yazmanız gerekiyor. Onun için de olayın faillerine ulaşmanız gerekiyor. Faillere ulaşıp onlara doğrulatmanız gerekiyor. Bu doğrulatmayı yaptığınızda da son iş yazmak. Yazmak çok kolay. En son iş yazmak. Önemli olan araştırma süreci. Bana bir ihbar geldi. Kahramanmaraş Üniversitesi’nde tarihi geçmiş ilaçlar bulunuyor dediler. Oradaki birine ulaştım. Fotoğraflarını rica ettim. Ve ne olursa olsun kaynağınızı asla açık etmeyeceksiniz. Ne olursa olsun hiçbir şekilde deşifre etmeyeceksiniz. Hiçbir şartta onun ismini söylemeyeceksiniz. Güvenilir gazeteci olmalısınız. Kendisi beni tanıdığını söyledi ve fotoğrafları verdi. Gerçekten tarihler üzerine yeni tarihler basılmış ve insanlara enjekte edilmeye başlanmış. Fotoğrafları aldıktan sonra o ilaç firmasının üreticisine ulaştım. Önemli olmadığını, bir yıl geçse de verebileceklerini söyledi. Bu sefer Türk Tabipler Birliği’ni aradım. Böyle bir şey gerçekten doğru mu? Sonra Türk Eczacılar Birliği’ni aradım bütün hepsini doğrulattıktan sonra böyle bir ilacın bulunmadığı ortaya çıktı. Alerji ilaçları tarihi geçtikten sonra çöp oluyormuş. Bununla ilgili ben haber yaptım. Televizyonda da konuştum. Ortalık karıştı. Rektör çıktı iftira attığımı söyledi. Ardından bir kampanya başladı. Üstümüzden bir yük geçti. Sonra Sağlık Bakanlığı soruşturma açtı. O sırada rektör değişti. Yeni gelen rektör de soruşturma açtı. Bir sürü şey oldu. Yeni haber çıktı. Narkotik ilaçların olduğu ortaya çıktı ve bunun peşine düştüm” ifadelerini kullandı.
“Gazeteci şüpheci olmalı, hiçbir şeye inanmamalı”
Gazeteci Murat Ağırel, gazetecinin cesur olması gerektiğine vurgu yaparak gerçeği yazıp mesleği halkın yanında olarak güven kazanmak için yapmamız gerektiğini şu sözlerle anlattı: “Geleceğiniz için, yarınlarınız için cesur olmak zorundasınız. Gazeteci de korkar. Ama korkularınıza rağmen yazarsanız bunun adı cesaret oluyor. Korkularınızı bastırmanız gerekiyor. Gerçeği yazmak zorundasınız. Araştırmacı gazetecilik farklı bir boyuttur. Her belge, her bilgi doğru değil. İyi analiz etmeniz gerekiyor. İyi sentezlemeniz gerekiyor. Bu da tecrübeyle oluyor. Her gördüğünüz kişiye inanmamanız gerekiyor. Gazeteci şüpheci olmalı, hiçbir şeye inanmamalı. İktidarda kim varsa muhalif olmak zorundasınız. Daima duracağınız yer halkın yanı olmak zorunda. Halkın, hakkın gazetecisi olmalısınız. Gerçeği yazdığınızda herkes sizinle aynı şekilde yol yürüyecek. Belki suya yazı yazmış gibi hissedeceksiniz. Sabah kalktığınızda sizin için çok büyük olan bir haber paylaştığınızda büyük etkileşimler alacak sosyal medyada. Ama emin olun yüzlerce insan sizin haberinizi çeşitli platformlarda paylaşarak metroda, orada, burada okuyacak. Ben bunu çok yaşadım. Marmaray’da iki arkadaş benim yazdığım haberi okuyup birbirlerine gösteriyorlardı. Biri beni takip ediyorken, inanıyorken diğeri inanmıyordu. Gazetecilerin sahtekâr olduğunu söylüyordu. Ben de tam arkalarındayım, dinliyorum. Arkadaşını ikna etmek için olur mu öyle şey, ben tanıyorum annemin arkadaşının eşi falan diyordu. Ben de araya girdim. Ne okuduklarını sordum. Yolsuzluk deyip bana baktılar. Kız birden görünce şaşırdı. Diğerine haberi ve elimdeki belgeleri gösterdim. Doğruluğunu anlatarak güvenini kazanmaya çalıştım. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmeniz gerekiyor."