“Dijital medya ne bakıcıdır, ne ödüldür, ne de bir cezadır”
Öğretim Görevlisi Ezgi Ercihan, çocuk ve dijital dünya hakkında değerlendirmeler yaptı.
Haber Üsküdar - Büşra Nur Akarsu
Koronavirüs salgını sürecinde tüm dünyada ebeveynlerin çocuklarıyla evde kalmaları bir zorunluluk haline geldi. Türkiye’de 18 yaş altı çocuklar için hala sokağa çıkmakta kısıtlaması var. Evlere kapanan çocuklar zamanlarının çoğunu dijital dünyada geçiriyorlar. Bu durum ebeveynlere her zamankinden daha fazla sorumluluk yüklüyor. Bu çerçevede, Üsküdar Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Görevlisi Ezgi Ercihan ile pandemi sürecinde çocuk ve dijital dünya üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bütün dünyada koronavirüs sürecinden geçiyoruz. Türkiye’de bu süreçte çocuklar eve kapandı ve daha fazla dijital dünyaya, sosyal medyaya maruz kalıyorlar. Uğur Okulları’nın veli ve öğrencileriyle yaptığı bir araştırmada çocukların evde kaldıkları dönemde ebeveynlerinden daha çok sosyal medyada zaman geçirdikleri sonucu çıkmış. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında bu durumun çift yönlü olduğunu düşünüyorum. Yani ebeveynler de çocuklarıyla zaman geçirmekten daha çok, işleri nedeniyle ya da eğlence amaçlı olarak dijital dünyada veya sosyal medyada zaman geçiriyorlar. Bu sonuç aslında ebeveynlerin çocuklarıyla neler yapabilecekleri, nasıl zaman geçirebilecekleri, çocuklarını eğitici etkinliklere nasıl yönlendirmeleri gerektiği konusunda bilgi sahibi olmamalarından kaynaklanıyor. Aynı zamanda çocuklar da okula gitmeden, kursa gitmeden, çok fazla ödev ve sınav olmadan evde nasıl vakit geçirebileceklerini bilmiyor. Çünkü hiçbirimiz bu döneme kadar evde birlikte bu kadar fazla zaman geçirmemiştik.
Aynı araştırmada çocukların evde zaman geçirmek için en çok sosyal medyayı kullandıkları gözlemlenmiş. Peki ebeveynler bu pandemi sürecinde çocukları ve dijital dünya arasındaki ilişkiyi yönetmek için neler yapmalılar?
Şu anda çocukların sosyal hayatları çok sınırlı olması sebebiyle hem arkadaşlarıyla görüşmek hem de eğlenmek amacıyla sosyal medyayı ve dijital ortamları tercih ediyorlar. Burada sorun yaratan durum, çocukların sosyal medyayı veya dijital ortamları kullanmaları değil, kullanım sıklığı, süresi ve karşılaşılabilecek içerikler. Ebeveynlerin bu ilişkiyi başarıyla ve güvenle yürütebilmeleri için uygulayabilecekleri iki basit adım bulunuyor. Birincisi, sınırlı süre ile kullanım. Biraz önce bahsettiğimiz yaş gruplarına göre günlük izleme süreleri temel alınmalı, ebeveyn çocuk ile bu süreyi nasıl kullanmak istediğini konuşmalıdır. Örneğin çocuk 20 dakika çizgi film izleyip 20 dakika oyun oynamak isteyebilir. Bu şekilde günlük kullanım süresi etkinliklere ve programlara göre belirlenebilir. Çocuğun izleme ya da medya aracını kullanma süresi dolduğunda ise kesinlikle sürede esneme yapılmamalıdır. Konulmuş olan süre kuralına uyulmalıdır. İkincisi ise, kullanılacak/izlenecek olan içeriğin önceden ebeveyn tarafından denetlenmesi. Eğer çocuk bir çizgi film izleyecekse ebeveyn önce kendisi izlemeli; şiddet, kaba konuşma, cinsellik veya sahip olduğumuz değerleri zedeleyecek içerikler bulunmuyorsa çocuğun izlemesi için izin vermelidir. Uygun olmayan içeriklerle karşılaşıldığında ise ebeveyn çocuğa bu çizgi filmin neden uygun olmadığını çocuğun anlayacağı bir dil ile anlatmalıdır. Aynı durum oyunlar, çocuğun ziyaret edebileceği internet siteleri için de geçerlidir. Çocuk kullanmadan önce tüm içerikler ebeveynin denetiminden geçmelidir.
Dijital medya kullanım yaşı kaç olmalıdır ve bu yaştan önce dijital medya çocuklara yasaklanmalı mıdır? Yoksa kullanımlarına sınırlandırma getirerek mi izin verilmelidir?
Yaşadığımız dönemde çocukları dijital medyadan izole etmemizin mümkün olmadığını düşünüyorum. Ancak, üç yaşın altındaki çocuklar dijital medya ile tanıştırılmamalıdır. Gelişimi gereği henüz kullanıcı durumuna geçememiş olan bu yaş grubu çocuğu iletilerin pasif alıcısı konumundadır. Özellikle tek yönlü iletişim nedeniyle dil gelişimi olumsuz yönde etkilenmektedir. Üç yaşından sonra ise medya kullanımı günde toplam 1 saati geçmemelidir. 4-6 yaş dönemi için de bu süre biraz daha artabilir ancak 2 saati geçmemelidir. Ayrıca çocuk eğitiminin hiçbir noktasında yasaklar ve cezalandırmalar olumlu davranışların geliştirilmesine etki etmemektedir. Bu nedenle ebeveynlerin yasaklamalar ve cezalandırmalar olmadan, çocukla inatlaşmadan bir ilişki kurmaları daha sağlıklı olacaktır.
Bu süreçte ebeveynler çocuklarıyla birlikte dijital dünyayı keşfetme konusunda neler yapabilirler?
Çocukların sınırlı süre ile dijital içeriklere erişmelerinden bahsetmiştik. Bu davranışı ebeveynlerin kendi hayatlarına da uygulamaları gerekmektedir. Çünkü çocuklar kendilerine söyleneni yapmazlar, rol model olarak seçtikleri kişinin neler yaptığını gözlemleyerek kendi davranışlarına yön verirler. Bu nedenle ebeveynler de sınırlı süre ile medya araçlarını kullanmalı; televizyon, bilgisayar ve cep telefonu ile çevrelenmiş bir dünyada yaşamamalıdırlar. Medya araçlarını kullanma konusunda çocuklarına örnek olmalıdırlar. Çocuk ile birlikte bir içerik izlenecekse, öncelikle ebeveyn içeriği değerlendirmelidir. Rastgele değil planlı bir kullanıcı olunmalıdır.
Dijital medyanın çocukları oyalama veya yaptıkları bir şey karşılığı ödül olarak sunulması hakkında düşünceleriniz nelerdir? Ebeveynler bu konuda nasıl bir yol izlemelidir?
Ebeveynler cep telefonu, tablet ve televizyon gibi medya araçlarını genellikle ‘çocuk bakıcısı’ olarak kullanma eğilimindeler. Yemek yedirirken çocuğun sakin durması için video izlemesini sağlamak, ev temizliği yaparken ya da şu anki pandemi sürecinde evden çalışırken bölünmemek için televizyon izletmek, gezmeye gidilen bir yerde daha fazla vakit geçirmek veya daha rahat sohbet edebilmek için tabletten oyun oynamasına izin vermek şeklinde görebiliyoruz bu uygulamaları. Bu süreçte çocuk medya araçlarını kullanırken ebeveynin denetlemediği, gelişimi açısından uygun olmayan içeriklere ulaşabilir, günlük kullanım süresini aşabilir. Aynı şekilde, ‘uslu durursan, yemeğini yersen, ödevini bitirirsen’ diyerek başlayan cümlelerde de ödül olarak medya araçları kullanılıyor. Dijital medyayı ödül olarak alan çocuğun, günlük kullanımının üzerinde bir süre medya araçlarıyla baş başa kalması çocuğun gelişiminde olumsuz etkilere neden olacaktır. Dijital medya araçları ne bakıcıdır ne ödüldür ne de bir cezadır. Bu araçların yüceltilmemesi ve ulaşılması gereken bir hedef haline getirilmemesi gerekmektedir. Ebeveynlerin çocuklarının ilgi alanlarını fark etmeleri ve bu alanlara yönelik eğitici oyuncaklar, etkinlikler, kitaplar, dergiler gibi materyaller ile çocuklarını buluşturmaları gerekmektedir.
Çocukların dijital dünyayla çok fazla iç içe olduğu bu süreçte ebeveynler çocuklarını siber zorbalıktan nasıl koruyabilirler?
Öncelikle ebeveynlerin çocukları ile dijital dünya ve burada karşılaşabilecekleri durumlara ilişkin bilgilendirme yapmaları gerekiyor. Şifrelerin, fotoğrafların, kişisel bilgilerin başkalarıyla paylaşılmaması gerektiğini anlatmalılar. Ailelerin, çocukların yaşadığı olayları kendilerine anlatabileceği açık ve güvenli bir iletişim kurmaları önemlidir. Çocuklar dijital dünyayı kullanırken de aktivitelerini takip etmeleri gerekiyor. Zorbalık gerçek veya sanal ortamda olması fark etmeksizin çocuğun sosyal ve duygusal dünyasında değişimlere sebep olur. Ebeveynler bu tip davranış ve duygu değişikliklerini gördüklerinde çocukları ile suçlayıcı, yargılayıcı ve sorgulayıcı olmadan sohbet etmeli, durumu anlamaya çalışmalıdır. Bunun dışında antivirüs programları kullanarak, internet sağlayıcıların özel paketlerini seçerek çocuklarını siber zorbalıktan koruyabilirler.
Dijital ortamda yanlış içeriklere maruz kalan çocukların davranışlarında ne gibi değişiklikler gözlemleyebiliriz? Dijital medyanın çocuğun gelişimi üzerindeki olumlu veya olumsuz etkileri nelerdir?
Çizgi filmlerde, oyunlarda, videolarda en sık karşılaşılan olumsuz içerik, şiddet ve saldırganlık öğeleri oluyor. Bu durum çocukların şiddeti ve saldırganlığı içselleştirmelerine ve normal bir durum olarak görmelerine sebep oluyor. Şiddete ve saldırganlığa karşı duyarsız bir hale geliyorlar. 3 yaştan itibaren dijital içerikler ile çocukların tanıştırılabileceğini söylemiştik. Bu yaş grubu çocuklar cinsiyet kavramını kazanmaya ve gelişim özellikleri dolayısıyla hamilelik, doğum, kadın-erkek farkı gibi konularda sorular sormaya başlar. Bu dönemde denetimsiz içerikler nedeniyle cinselliğe ilişkin içeriklere maruz kalan çocukların merak duyguları gelişim özelliklerinin ilerisinde olacak şekilde etkilenir. Soruları ve merakı nedeniyle ebeveynleri tarafından cezalandırıldığında ise merak ettiği şeyleri başkalarına sorarak öğrenmeye başlar. Bu da cinsellik ile ilgili yanlış veya gelişiminin ilerisinde bilgileri öğrenmesine neden olur. Sigara, alkol, uyuşturucu gibi maddelerin kullanımına da medya içeriklerinde maruz kalabilecekleri gibi sosyal medyada akrabalarının fotoğraflarından görebilirler. Özellikle tanıdıkları kişilerin bu maddeleri kullandıklarını görmeleri, çocuklarda bu maddelere karşı bir sempati gelişmesine sebep olmaktadır.
Pandemi döneminde dijital medya online dersler için de kullanıyor. Çocukların online platformlar üzerinden dersi kavraması ve doğru bir şekilde öğrenebilmesi mümkün müdür? Ebeveynlere bu durumda düşen görevler nelerdir?
Küçük yaş gruplarında kalıcı öğrenmenin sağlanması için çocukların eğitim etkinliklerine aktif olarak katılmaları, yaparak, yaşayarak öğrenmeleri gerekmektedir. Bana göre online dersler küçük yaş grubu çocukların öğrenmesi için çok fazla aktif katılım ortamı yaratamamaktadır. Ebeveynler, okul öncesi dönem çocuklarının ilk öğretmenleri olarak tanımlanmaktadır. Daha sonra bu görevi örgün eğitimdeki öğretmenlere devrederler. Pandemi süreci ebeveynlerin öğretmenlik rollerine yeniden dönüşünü sağladı. Ailelerin evde düzenleyeceği etkinliklerle çocuklarının eğitimlerine yardımcı olmaları gerekmektedir. Derste nelerin anlatıldığını takip etmeli, gerekirse kendisi konuya çalışıp çocuğuna yeniden anlatmalıdır. Bu anlatımlar sırasında çocuklara somut yaşantılar kazandırılırsa ya da anlatılan konuyu destekleyecek videolar, etkinlik sayfaları bulunur, izlenir ve incelenirse çocuğun daha kalıcı ve kaliteli öğrenmesi sağlanmış olacaktır. Bu süreçte ebeveynler ve çocukları arasındaki iletişim ve etkileşim de desteklenmiş ve farklı bir boyuta geçmiş olacaktır.
Dijital dünya ile sürekli iç içe olan ‘dijital yerliler’ pandemi süreci bittiğinde normal hayatlarına nasıl adapte olabilirler? Ebeveynler çocuklarına bu konuda nasıl yardımcı olmalıdır?
Çocuklar okulda vakit geçirmeye, akran gruplarıyla sosyal etkileşimlerde bulunmaya alışkın. Bu nedenle okul ortamını ve arkadaşlarıyla olan canlı ve gerçek paylaşımları özlemiş olacakları için normal hayata adapte olma konusunda sorun yaşayacaklarını düşünmüyorum. Ebeveynlerin de bu geçiş sürecinde sosyal mesafeyi ve sağlık kurallarını da dikkate alarak ev ortamı dışında, açık havada birlikte zaman geçirme, spor yapma gibi etkinlikler düzenleyerek çocuklarına gerçek hayatın eğlencesini ve heyecanını hatırlatmaları gerekmektedir.
Son olarak, çocuklara, öğrencilere vermek istediğiniz mesajlar veya tavsiyeler var mı?
Sosyal medya ve dijital ortamlar artık hayatımızın vazgeçilmez unsurları. Bunları elbette kullanacağız ama kullanırken biraz daha dikkatli, seçici, sınırlı ve kontrollü olmak bizleri daha mutlu ve sağlıklı yapacaktır.