Doç. Dr. Hüseyin Ozan Tekin: Bilim alanında ilerlemek için literatüre iyi hakim olmak gerekir
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Müdürü Hüseyin Ozan Tekin 2018 Yılı Genç Bilim İnsanı Ödülü’ne layık görüldü.
Haber Üsküdar - Dr. Aylin Tutgun Ünal ve Sema Kahriman
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu (SHMYO) Müdürü Doç. Dr. Hüseyin Ozan Tekin 2018 Yılı Prof. Dr. Şevket Erk Genç Bilim İnsanı Ödülü’ne layık görüldü. Başarılı genç bilim insanı, Üsküdar Üniversitesi SHMYO’dan, ulusal ve uluslararası çalışmalarından ve literatüre yaptığı katkılarından bahsetti.
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu'nda yaklaşık 40 program ve 6000 civari öğrenci olduğunu söylüyorsunuz. Bu kadar programı ve öğrenciyi nasıl koordine ediyorsunuz? Zor olmuyor mu sizin için?
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, üniversitenin belki de en kalabalık birimi. Koordine etmekten kastımız öğrenci popülasyonu ise çok fazla program çeşitliliğimiz olduğunu da göz önünde bulundurmalıyız. Zorluğundan ziyade sistematik bir şekilde yürüdüğü zaman ben her türlü kalabalık popülasyonun idare edilebilir olduğunu düşünüyorum. Özellikle öğrenci ve akademik bir kadrodan oluşan bir ortam ise bence sistematik ilerleyiş burada çok önemli. Sistematik ilerlediği sürece idare edilebilir. Sistematikten kastımız: en başta müdürlük, müdür yardımcılığı onun altında gelen bölüm başkanlıkları, bölüm başkanlıklarının altındaki program başkanlıkları ve program başkanlıklarıyla koordineli giden sınıf temsilcileri ve sınıf yapısı. Bu hiyerarşi sağlanırsa işler daha kolay oluyor. Tabii bunu sağlamak bir anda olmuyor. Özellikle ön lisans alanlarında tabii lisans programları da buna dahil. Lisansüstünde yani yüksek lisans, doktorada anlaşılıyor tabii çünkü insanlar belli bir lisans eğitimini aşıp gelmiş oluyor. Ama ön lisansa baktığımız zaman yüzde 90’dan fazlasının ilk gördüğü üniversite ortamı burası. Hoca profilini, üniversite işleyişini tanımaya başlıyorlar ve tanıyana kadar iki yıl bitiyor aslında. Bu bizim ön lisanstaki en büyük handikapımız.
Sağlık sektörünün dünyada geldiği nokta ortada. Branş çok fazla alt dallara ayrılmış durumda: koruyucu sağlık hizmetleri, önleyici sağlık hizmetleri. Bunlar çeşitlendiği için bu alanlarda da hizmet verecek sağlık personeline ihtiyaç var. Sağlık branşının altında sağlık tanımının ve tedavi hizmetlerinin farklılaşması söz konusu. Bunlar oldukça meslek dalları olgunlaşıyor, meslek dalları olgunlaştıkça bölümlere ihtiyaç oluyor. Biz SHMYO’nun çok farklı programlarında çok fazla öğrenci olmasını anlayabiliyoruz. Elbette Türkiye’deki her üniversite böyle değil. Ama Üsküdar Üniversitesi'nin tematik bir yapısı var. Sağlık odaklı gittiğimiz için en güçlü tutmamız gereken yanlarımızdan biri sağlıktaki tekniker profili. Çünkü onlar da en azından bir hekim, bir sağlık operatörü kadar hastanın sağlığı, emniyetine dokunan insanlar aslında. Dolayısıyla bunların Üsküdar Üniversitesi gibi tematik, sağlık odaklı bir üniversitede yetişmesi avantaj sağlayacaktır.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu programlarının diğer sağlık meslek yüksekokullarından farklı olduğunu söylediniz. Nedir bu farklar?
En belirgin fark, belirttiğim gibi, programların Üsküdar Üniversitesi gibi sağlık alanında, davranış bilimleri alanında tematik olan bir üniversitenin çatısı altında olmaları. İkinci farklı olan konu Üsküdar Üniversitesi'nin köklerini bir hastanecilik kültüründen almış olması. NP Hastanesi yani klinik ile başlayan bir sürecin sonucunda Üsküdar Üniversitesi oluşmuş. Ve Üsküdar Üniversitesi sağlık alanında ne yapması, ne yapmaması gerektiğini bilen bir üniversite olarak bu alanda olgunlaştı. Üçüncü olarak halihazırda mevcut ve büyüyen bir hastane profili var. Biliyorsunuz, NP Hastanesi geçtiğimiz yıl farklı bir formata büründü ve büyüdü. Dolayısıyla artık öğrencilerimizin staj ve uygulama anlamında direkt dokunacağı bir hastanemiz var. Malumunuz bu yıl Tıp Fakültesi açıldı. Onun dışında İl Sağlık Müdürlüğü'yle yaptığımız ve özel kuruluşlarla yaptığımız uygulama anlaşmaları. Dönem içi uygulamaları zorunlu tutuyoruz. Böylece öğrenci yaz stajının dışında dönem içinde de uygulamaya gidiyor ve bu bir dersin sorumluluğu kapsamında oluyor.
Öğrenciler hazır olarak mezun oluyorlar mı?
Tabii ki. Hem teorik, hem de pratik anlamda dolu ayrılıyor. Onun dışında zorunlu tuttuğumuz 25 günlük bir yaz stajımız var. Öğrencinin bunu sadece yapmış olması değil aynı zamanda değerlendirmeye de tabi tutuyoruz. Program başkanımız bu uygulamayı değerlendiriyor. Hem dönem içinde olan alan uygulamasını hem de yaz stajı uygulaması bir değerlendirmeye tabi. Böylelikle hem pratik olarak hem de teorik olarak eğitime katkı faktörünü artırmaya çalışıyoruz. Bunun dışında hatırı sayılır sayıda tam zamanlı hocalarımız var. Belki de Türkiye’deki sağlık hizmetleri bölümünde en fazla tam zamanlı hoca sayısına sahip üniversitelerin başında geliyoruz. Bu aynı zamanda teorik eğitimin de kalitesini artırmakta. Çünkü bizim burada teorik dersler için görevlendirdiğimiz hocalarımız, tam zamanlı kadromuz sadece “dersi anlatsın, gitsin” değil, kendi kişisel akademik gelişimini sürdüren, alandan olan aynı zamanda multidispliner çalışmalara yaklaşım sağlayacak tam zamanlı hocalardan kuruldu.
Bizi tam zamanlı kadromuz kadar farklılaştıran diğer bir konu da biz bazı özel laboratuvar eğitimlerinde sektörde uzmanlaşmış gelip burada öğrencilere laboratuvarda uygulama yaptırabilecek, sektörle ilgili bilgilerini onlara aktarabilecek hocalarla da çalışıyoruz. Bunun dışında bağlı oldukları bir sivil toplum örgütü varsa bazı özelleşmiş kişilere burada ders anlattırıyoruz. Aslında bu kısa vadede öğrencilerin öğrencilik hayatı boyunca dersleri, alanı tanımasına uzun vadede ise sektör temsilcilerinin vasıtasıyla öğrencilerimize istihdam politikası yaratmasına yol açıyor. Böyle bir farklılaşma içerisindeyiz.
Peki bu STK’lardan gelen hocalar düzenli olarak mı gelip eğitim veriyorlar?
Evet, tabii. Örnek vermek gerekirse, Türk Medikal Radyoloji Derneğimiz var. Türkiye’deki radyoloji teknikerlerinin en büyük sivil toplum kuruluşu. Onların dernek başkanı Barış Cavlı burada dersler vermekte. Dernek burada öğrencilerin faydalandığı katılım belgeli eğitimler düzenliyor. Geçen ay yaptığımız bu eğitime 300-400 kişi katıldı. Ve öğrenciler o tam günlük eğitimden çıktıklarında vizyonları değişmişti. Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu olarak amacımız bunların sayısını artırmak. Hatta şimdi SHMYO olarak üniversitemizin faaliyet takip sistemine ek olarak biz bir de kendi içimizde kalitemizi ön plana çıkaracak etkinlikleri yapıyoruz. SHMYO olarak en önemli misyonumuz sektörle öğrenciyi buluşturmak. Kendi hocalarımızı teşvik anlamında kendi hocalarımız için puanlama yaptık. Yani hocamızın burada yaptığı her bir etkinliğin puan karşılığı olacak. Ve her senenin sonunda SHMYO özelinde yapılan bu etkinlikleri kendi içimizde bu seneden itibaren sene sonunda hoca bazında puanlayacağız. Puanlama tablosu rektörlükten onayını aldı.
Bir diğer farklılığımız ise bir iki programımız için Erasmus anlaşması yaptık. Belki de Türkiye’deki ön lisans programlarında bir ilk olabilecek uygulamalardan bir tanesi. Umarım seneye yaptığımız anlaşmaların sayısını artırabiliriz. Dileriz ki, seneye ilk öğrencilerimizi ilk defa Erasmus ile yurt dışına göndereceğiz.
2018 Yılı Prof. Dr. Şevket Erk Genç Bilim İnsanı Ödülü’ne layık görüldünüz. Ödüle layık bulunan çalışmalarınızdan ve süreçten bahsedebilir misiniz?
Ödül, Türk Fizik Derneği tarafından verildi. Alanına katkı sağlayan adaylar yönetim kurulunda değerlendiriliyor ve ödülün kime verileceği belirleniyor. Ödül 2018 yılında verildi ama aslında 2017 yılının ödülüydü. Hayatım boyunca bir unvan veya ödül için bir çabam olmadı. Ben sadece bilimsel anlamda doğru bildiğim, doğruluğuna inandığım yolu takip ettim. Bu doğrularla kastettiğim şey öncelikle bilimsel bir yaklaşım, mutlaka projelendirilmiş bir şeyin etrafında gelişmeliydi. Ben doktoramın ortalarından itibaren hatta başlarından itibaren hep bu yönde ilerlemeye çalıştım. Eğer siz bir olayı kafanızda iyi projelendirirseniz ve temelinde yatan literatüre iyi hâkim olursanız, bir sonraki adımda ne yapmanız gerektiğini iyi bilirseniz, kantitatif açıdan da çok üretirsiniz. Bunun altında yatan en büyük etken, literatüre iyi hâkim olmak. Alandaki literatür bilgisi çok önemli. Çünkü ancak literatürü yakından takip ederseniz halihazırda ne yapıldığını bilirsiniz. Burada Üsküdar Medikal Radyasyon Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÜSMERA) var. Bu merkez 2015 yılında kuruldu ve benim yurtdışı deneyimlerimin de kısmen etkisiyle ÜSMERA olarak yurtdışında hangi ekiplerle birlikte çalışmamız gerektiğinin üstünde durduk ve uluslararası işbirliklerinin sayısını artırmaya çalıştık. 2015 yılından beri hatırı sayılır dergilerde yayınlarımız oldu.
Ödül için yayın ve atıf sayılarına mı baktılar?
Evet tabii, 2017'de çıkartılan yayın sayısı çok önemliydi. Yayınlarınızın hangi dergide yayımlandığı ve aldığınız atıfların sayısı. Ciddi bir bilimsel değerlendirme ölçeğinden geçti. Sonuçta böyle bir ödüle layık gördüler. 2018 yılı Eylül ayında Türk Fizik Derneği’nin uluslararası konferansında bu ödül bana verildi. Ödül törenine YÖK Başkanı Prof. Dr Yekta Saraç, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal katılmıştı. Bu benim aldığım en ciddi ödül olmuştu. Bu nedenle heyecanlandım, mutlu da oldum. Güzel bir motivasyon oldu. Bu motivasyonu sağlamak ileride yapacağınız şeyler için çok önemli. Bu ödülün ulusal ve uluslararası çok büyük yansımaları oldu.
2018 yılındaki çalışmalarınıza da baktılar mı ödül için?
Evet aslında 2017'den Mayıs 2018 tarihine kadar yapılan çalışmalarımıza baktılar.
Lisans eğitiminiz süresince bulunduğunuz Litvanya’da ne tür çalışmalar yaptınız?
Ben üniversiteye kadar Malatya'da okudum. Sonra Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi'nde eğitime başladım. Birinci ve ikinci yıl lisans eğitimimi orada aldım. Biz o zamanlar daha Türkiye'de olgunlaşmamış Erasmus programını duyuyorduk. O yıllarda Avrupa Birliği Türkiye’de böyle bir program oluşturdu. Benim ise küçüklüğümden beri yabancı dillere ilgim vardı. Çok iyi hatırlıyorum, 6-7 yaşlarındaydım, daha doğru düzgün okuma yazma bilmiyorum, rahmetli babamdan üzerinde dünya küresi olan bir ansiklopedi istemiştim. Ve o halen bende duruyor. Daha Malatya'da yaşarken internet kafelere gidip İngilizce kelimeleri çevirirdim. Sonra gider İngilizce kurslardan testlerini isterdim. Üniversiteye başladığımda çok iyi hatırlıyorum bahar dönemine denk gelmişti bölüm başkanımız geldi ve “arkadaşlar Erasmus diye bir program var” dedi. Teoride Erasmus fikri çok hoş geldi ama çevremizde bunu yapan kimse yoktu. Hiç unutmam sınıfta 40 kişiyiz hoca “kim gitmek ister? Ellerinizi kaldırın göreyim” diye sorunca bir tek ben elimi kaldırdım. Çocukluktan beri bende var olan yabancı kültür, dil, insanları tanıma merakı sanki bir anda hayat buldu. Ertesi gün bir sınava girmem gerektiğini öğrendim. Dil sınavına girdim ve başarılı oldum. Fizik bölümü adına gidiyorum Litvanya’ya. İşin ilginç tarafı Litvanya’ya giden ilk öğrenciydim, aynı zamanda oranın da Fizik bölümünden ilk Erasmus öğrencisiydim. Yani onlar da ne yapacaklarını bilmiyorlardı, ben de bilmiyordum. Hatta bölüm başkanı bütün bölüm hocalarını toplantı odasına toplamıştı, ben de karşılarında oturuyordum. Ne yapacağımızı konuşuyorduk. İlk yurtdışına çıkışım ve hatta ilk uçağa binişim böyle oldu. Eğitim dilinin İngilizce olması, fizik bölümünü İngilizce okuyor olmam ve farklı ülkelerden farklı insanların olması beni heyecanlandırıyordu. Orada tam olarak küçüklüğümde dünya haritasına bakıp, hayalini kurduğum şeyler gerçekleşmişti. İki yabancı her zaman birbirini anlama çabası içindedir. Orada aldığınız kültür bir süre sonra normal hayatınıza da yansıyor. Birlikte çalıştığınız yüksek lisans, doktora öğrencilerine de yansıyor. Birlikte çalıştığım birçok öğrenci var. Ben ilk başta onların ne istediklerini anlamaya çalışırım. Bir yıl sonra tekrar oraya gittim. Üniversitemde yüksek lisansımı yaptım. 3-5 ay laboratuvar çalıştım. Doktoramı yaptıktan sonra beni ders vermem için çağırdılar Litvanya’ya. Medikal Fizik programında 10 kişilik doktora grubuna uzun süreli ders verdim. Monte Carlo simülasyon yöntemlerini anlattım.
Doktora yıllarınızda bulunduğunuz “parçacık hızlandırıcı merkezi” projesini biraz anlatabilir misiniz?
Bu Türk Hızlandırıcı Merkezi projesi halen devam ediyor. Proje o zamanlar Devlet Planlama Teşkilatı'na varis olan Kalkınma Bakanlığı'na bağlandı. Bunun amacı Türkiye’de ilk parçacık hızlandırıcı tesisinin kurulmasına yönelik bir proje yapmaktı. Projede ortak üniversiteler vardı. Süleyman Demirel Üniversitesi bu üniversitelerden bir tanesiydi. Hocalarım beni projeye dahil olmam noktasında teşvik ettiler. Genelde bu tarz büyük projelerde şöyle işler: projeye yüksek lisans ve doktora öğrencileri alınır. Katılan herkes projenin bölümlerini, ekipmanlarını oluşturur, tezlerini yazar, böylece tezinizi yazıp bitirdikten sonra aslında o laboratuvarın bölümleri de bitmiştir. Bilirsiniz 2007 yılında bir uçak kazası oldu. Uçak kazasında ölenler bu projenin İstanbul’dan Isparta’ya gelen grubuydu. Biz on üniversite her ay bir çalıştay yapıyorduk. O ayki çalıştay Isparta’daydı ve o kazada rahmetli olan hocalar bu çalıştaya gelecek olan hocalardı. Ben bu projeye uçak kazasından iki yıl sonra dahil oldum. Devlet görevlendirilmesiyle bu projenin “Bremsstrahlung” (Frenleme Işıması) ayağına dahil oldum. Böylece bir Almanya deneyimim oldu.
Müdürlük, eğitmenlik, yayınlarınız vs. derken zaman yönetimini nasıl hallediyorsunuz? Şöyle olsaydı daha iyi olurdu dediğiniz oluyor mu?
Ben genelde mevcut durumu ele alıp buna göre çözüm yöntemleri üreten bir insanımdır. Bu bahsettiğiniz bence bahane bulmaya girer. Tabii ki şartlar çok önemli ama eğer şartları değiştiremiyorsak veya belli bir iş planlamasının içindeyseniz sizin buna iyi ayak uydurmanız gerekir.
Gün buna yetiyor mu?
24 saat bazen yetmiyor. Ben uzun yıllardır biyolojik ihtiyaç nedeniyle uyuyan bir insanımdır. Farklı çalışma başlıklarınız varsa bir gün çok kısa gelir. Teorik olarak gün yetmiyor ama uygulamada bunu siz gerçeğe dönüştürebilirsiniz bence.
Bir laboratuvar kurulduğu doğru mu? Bahsedebilir misiniz?
Evet, Üsküdar Üniversitesi bünyesinde kurulan radyoloji laboratuvarından bahsediyorsunuz. Biliyorsunuz İstanbul’da artık çok fazla vakıf ve devlet üniversitesi var. Öğrenciler artık uygulama yeri bulamıyorlar. Yani bulabiliyoruz ama daha rekabetçi bir hale dönüştü. Biz de öğrencilerimize nasıl daha iyi radyografi öğretirizin peşine düştük. Ve yerleşkemizde X-ışını tüpü deaktif olmuş olan bir laboratuvar kurduk. Bir dönemdir uyguluyoruz da. Öğrencilerimiz benden teorik dersleri alıyorlar, alanda uzman hocalardan pratik dersler alıyor ve röntgen cihazına dokunmuş oluyorlar.
Son olarak alanınızdan veya alanınız dışındaki öğrencilerine vermek istediğiniz bir tavsiye var mı?
Öncelikle okudukları bölüme de, daha sonra yapacakları işe de “iş, zorunluluk” gibi kalıplarla yaklaşmamalılar. Öğrencilere tavsiyem kendilerini o koltukta, o işte hayal ederken mutlaka “saat beş olunca ben eve gitmek isterim” mi yoksa “hadi şunu da halledeyim” mi demek isterdim gözüyle baksınlar. Ünlü bir yazarın “sevdiği işi yapanlar ömür boyu çalışmamışlar” diye bir sözü vardır. Çünkü sevdiğiniz bir şeyi yapıyorsunuzdur. Yapmaya mecbur hissettiğiniz bir işi değil.
Doç.Dr. Hüseyin Ozan TEKİN kimdir?
Doç. Dr. Hüseyin Ozan Tekin, 1987 yılı Malatya doğumludur. Lisans eğitimini Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümünde, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimini ise Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Nükleer Fizik Ana Bilim Dalında tamamlamıştır. Lisans eğitiminde çeşitli Avrupa Birliği bursları ile 1 yıl Litvanya Siaulai University’de eğitim almıştır. Yüksek Lisans ve Doktora Eğitimi süresinde, T.C. Kalkınma Bakanlığı projeleri kapsamında Almanya Helmholtz Zentrum Dresden Rossendorf (HZDR) ve Tabriz University of Medical Sciences’da çeşitli araştırma projelerine dahil olmuştur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) paydaşlarından olan ve 180’e yakın ülkeyi kapsayan Dünyanın en büyük Radyoteknoloji ve Radyoloji oluşumlarından “International Society of Radiographers & Radiological Technologists (ISRRT)nin Avrupa Eğitim Direktörüdür. Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği (TMRT-Der) Eğitim ve Bilim Komisyonu Başkanıdır. T.C. Sağlık Bakanlığı bünyesinde Medikal Radyasyon Alanlarında Kalite üzerinde birçok eğitim vermiştir. Monte Carlo simülasyon metotları ve Tıbbi Uygulamaları ile ilgili bir çok uygulamalı eğitim ve çalıştay gibi faaliyetler düzenlemiştir. Alanında 150 ye yakın bilimsel eser üretmiştir. İleri derecede İngilizce, orta derecede Litvanca, orta derecede Farsça bilmektedir. Evlidir.
Kendisine ait Google Scholar ve ResearchGate profillerine ait linkler:
ResearchGate: https://www.researchgate.net/profile/Huseyin_Tekin2
Google Scholar: https://scholar.google.com.tr/citations?user=IygRDNQAAAAJ&hl=tr
Çalışma Alanları:
Bilgisayarlı Tomografi (BT), Mamografi, Tıbbi Görüntüleme Fiziği, Medikal Fizik, Radyasyondan Korunma, Radyoterapi Fiziği, Parçacık Hızlandırıcısı Simülasyonları, MCNP Monte Carlo Kodu, Nano Yapılar, Detektör Fiziği, Bremsstrahlung Radyasyonu, Linux – Linux Tabanlı İşletim Sistemleri, Radyasyon Zırhlama Malzemeleri, Nano Yapılar.