Medyanın doğal afetleri nasıl vermesi gerektiği konusunda yol gösterici ilkelere ihtiyaç var
Medyanın doğal afetleri nasıl vermesi gerektiği konusunda yol gösterici ilkelere ihtiyaç var
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)
Deprem, sel ve terör gibi toplumsal olaylarda toplumun bilgi ihtiyacı artıyor. Uzmanlar, medyada bilgi akışının kesintiye uğraması durumunda gerçekle ilgisi olmayan söylentilerin arttığını ve sonucunda toplumda panik havasının yayıldığını belirtiyor. Depremzedelerin kurtarılma haberlerine yer verilmesini doğal karşılayan uzmanlar, mucizevi bir şekilde kurtulan vatandaşlara ait görsellerin ticari amaçla tüketim ürünlerinde kullanılmasını kabul edilemez bir davranış olarak değerlendiriyor. Uzmanlar, medyanın doğal afetleri nasıl vermesi gerektiği konusunda meslek örgütleri tarafından yol gösterici bazı ilkeler geliştirilmesi gerekliliğinin de altını çiziyor.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, toplumda doğal afetler sonrası oluşan bilgi ihtiyacı ve bu süreçlerde sosyal medya araçlarının doğru kullanımı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Bilgi eksikliği söylentilere yol açıyor
Deprem, sel gibi doğal afetlerle, savaş, terör gibi toplumsal olaylarda toplumun acil bilgi ihtiyacının arttığını dile getiren Prof. Dr. Süleyman İrvan, “İnsanlar olan biteni bir an önce öğrenme çabasına giriyor. Bu gibi olağan dışı durumlarda medyanın en çabuk ve en doğru biçimde toplumu bilgilendirmesi önem kazanıyor. Eğer medyadan bilgi akışı kesintiye uğrarsa devreye dedikodular, inanması güç söylentiler girebilmekte, bu da toplumda panik havasının yayılmasına yol açabiliyor. Bunun sayısız örneği söz konusu. Medya doğru bilgiye ulaşabilmeli ve toplumu tam ve doğru bilgilendirme görevini yerine getirmeli” diye konuştu.
Sansasyondan uzak ifadeler kullanılmalı
Süleyman İrvan, medyanın deprem ve sel gibi yaygın etki bırakan afetlerle terör gibi olayları sansasyondan uzak, toplumu tam ve doğru bilgilendirecek biçimde vermesi gerektiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından hazırlanan Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde de vurgulandığı gibi, ölümlerin söz konusu olduğu haberlerde sansasyonel ve acıları artıracak üslûplar, insanlarda travma yaratacak görüntüler kullanılmamalı. Medyanın doğal afetleri nasıl vermesi gerektiği konusunda meslek örgütleri tarafından yol gösterici bazı ilkeler geliştirmesi gereklidir.”
Görüntüler ticari amaçla kullanılmamalı
Depremlerde mucize olarak kabul edilen kurtarma hikâyeleri haberlerinin verilmesinin normal olduğunu belirten İrvan, “Ancak bu haberler verilirken kurtarılan bebeklerin gelecekteki yaşantıları da düşünülmeli, onlarda travma yaratacak görüntüler haberlerde kullanılmamalı. Kurtarılan bebeklerin görüntülerinin bazı fırsatçılar tarafından ticari amaçla kullanılması kabul edilebilir bir davranış değil. Örneğin, arama-kurtarma ekibindeki görevlinin parmağını bırakmayan Elif bebek görüntüsünün fincan, bardak, kalemlik gibi tüketim ürünlerinde resmedilmesi asla kabul edilemez bir davranıştır” dedi.
İletişim internet üzerinden kurulabilir
Türkiye’de deprem, afet ve terör olayları gibi yaygın etki bırakan olaylarda GSM şebekelerinin kolayca kilitlendiğine dikkat çeken İrvan, “Bunun çözümü, altyapı imkânlarının geliştirilmesine bağlı. Öte yandan, insanlarımızın da bu tür kilitlenme ihtimalini düşünerek alternatif iletişim kanallarına, örneğin internet üzerinden haberleşmeye yönelmeleri daha iyi olabilir. Bu tür durumlarda anında kriz iletişimi devreye girmeli, toplum hızla sosyal medya platformlarından bilgilendirilmelidir” ifadelerini kullandı.
Sosyal medya okuryazarlığı eğitimleri olmalı
Prof. Dr. Süleyman İrvan, sosyal medyanın bilgi arayışında ilk başvurulan mecra haline geldiğine vurgu yaptı ve sözlerini şöyle tamamladı: “Biz ne yaparsak yapalım, doğru bilgiler kadar yanlış bilgiler de bu mecrada dolaşıma giriyor. Bunu önlemek de şimdilik pek mümkün görünmüyor. Yapılması gereken, resmi ve güvenilir kanallardan bilgi akışını kesintiye uğratmadan sürdürmek, yalan ve yanlış haberleri anında deşifre etmek, toplumun bilgi ihtiyacını karşılamaktır. Ayrıca, sosyal medya okuryazarlığı konusunda toplumu bilgilendirici eğitimlerin verilmesinin, doğru bilgiyi yanlış bilgilerden nasıl ayırt edebileceklerinin gösterilmesinin de önemli olduğunu düşünüyorum. Hayatımızın önemli bir parçası haline gelen sosyal medya konusunda eğitici programlara duyulan ihtiyaç arttı.”