Haber Üsküdar – Hazal Göksun

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin düzenlediği ‘Akademik Konuşmalar’ serisinin ikincisi gerçekleştirildi. Söyleşide konuşan Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, uluslaşma süreçlerinin psikopolitiğini anlattı.

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan tarafından yönetilen ve farklı akademik alanlardaki akademisyenlerin konuk olduğu ‘Akademik Konuşmalar’ başlıklı etkinliğin ikincisinde Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan konuştu. 

"Türkiye’de politik psikolojinin ciddi bir eksiklik olduğunu görüyoruz"

Politik psikolojinin, politikayla psikoloji arasında bir bağ kurduğundan söz ederek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Politik psikoloji, politik kararlarımızın insan psikolojisi ve kitle psikolojisi üzerindeki etkilerini inceliyor. Otoriter birtakım kararlar; baskı, soykırım kararları gibi kitle psikolojisini nasıl etkiliyor? Korkmuş ve öfkeli bir kitlenin siyasi davranışını nasıl yansıttığını yani seçim davranışlarına nasıl etki ettiğini buluyor. İkili bir ilişki aslında yaptığımız şey. Birçok politik kavramın kurgusunda psikolojik faktörler göz önünde bulunduruluyor. Türkiye’de de bunun ciddi bir eksiklik olduğunu görüyoruz. Çok ciddi yapılmayan birtakım kampanyalar, alınan kararlar kitle üzerinde düşünülenin tersine etkiler yapabiliyor” ifadelerini kullandı.

"Millet, din kavramıyla referans edinen sosyolojik bir olgu"

Politik psikologlarla birlikte yaptıkları çalışmalardan ve çıkardıkları sonuçlardan bahseden Deniz Ülke Arıboğan, "Cumhuriyetin erken dönemleriyle birlikte ortaya çıkan modern Türk ulusal kimliğinin hangi psikopolitik faktörlerle şekillendiğini bulmaya çalışıyoruz. Bugüne kadar tarihçiler çok inceledi. Ama politik psikologlar hiç ilgilenmemiş. Yani neden biz Misak-ı Millî'yi önemsemişiz, vatan niye bizim için bu kadar önemli olmuş, Atatürk kült bir lider olarak neden bu kadar önemli, neden Batı’ya yönelimli olmuşuz?’ falan. Bunların hepsini inceliyoruz. Bir ulus inşası dediğimiz zaman aslında politik ve ideolojik bir süreçten bahsediyoruz. ‘Millet’ ve ‘Ulus’ kavramları birbirinden farklılaşıyor. Millet kavramının özünü oluşturan ‘Milla’ kavramı Aramiceden geliyor. Bir dinsel ve inançsal birliktelik üzerinden tanımlanıyor. Millet kavramından bahsettiğimizde din kavramıyla referans edilen sosyolojik bir olgudan bahsediyoruz. Ulus kavramına geldiğimizde, özü itibarıyla soy bağına dayanıyor. Atatürk’ün de millet kavramından ulus kavramına geçtiğini görüyoruz. Kuruluş yıllarındaki felsefenin nasıl sekülerleştiğini görüyoruz. Sonrasında ‘Laiklik’ ilkesi de geliyor. İdeolojik ve politik bir kurgu ve bir tasarım. Dünyada birbirinden çok farklı uluslaşma süreçlerinden de bahsedebiliyoruz” dedi.

"İnsanların önceden ulusal bir bağı yoktu"

Ulus kavramının çıkış döneminden dağılma ve bütünleşme dönemine kadar olan süreçten bahseden Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, "Ulus denilen kavram son birkaç yüzyılda ortaya çıktı. Daha önce insanların böyle bir bağı yoktu. Sanayi toplumu, modernite ve sekülarizasyon bunların tamamının ortaya çıkardığı yeni bir anlayıştan söz ediyoruz. Ezeli ve ebedi bir kategori değil. Tarihin başından beri olmaması, tarihin sonuna kadar olamayacağı anlamına da gelmez. Tarihsel süreç içerisinde bir dalgalanma var. İki temel eğilimden söz ediyoruz. Fragmentasyon (parçalanma) ve entegrasyon (bütünleşme) eğilimi. İnsanoğlu, avcı-toplayıcı dönemde parçalı halde yaşıyordu. Birbirinden çok farklı küçük ve dağınık topluluklar söz konusuydu. Sonra ilk uygarlıklar sürecine giriyoruz. Fragmente yapı entegre olmaya başlıyor. Mezopotamya’da ilk defa uluslar çıkıyor ve ilk defa siyasal merkezi otoritelerden söz ediyoruz. Sümerler ilk defa askeri yapı oluşturuyorlar. Mısır'da firavunlarla siyasi otoritenin iyice yüceltildiğini görüyoruz. Sümerlerle birlikte toplaşan yapı daha sonra Antik Yunan döneminde polis devletlere dağılıyor. Sonra Roma döneminde tekrar toplaşıyor. İnsanlık tarihi daimî bir dağılma ve bütünleşme sürecinde” sözlerini kullandı.

"Ulus inşa süreçleriyle ilgili çok farklı teoriler söz konusu"

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, ulus devletin inşa süreçleriyle ilgili çok farklı teoriler olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: "İlkçi teorilere göre ulus dediğimiz şey evvelden beri var. Yani insanların birtakım bağları var ve kabilecilik üzerine kurgulanmış diyorlar. Ulus hep vardır, inşa etmek gerekmemiştir, doğal bir akışta kendiliğinden oluşmuştur diyorlar. Bunun dışında ekonomik temelli teoriler var. Merkez çevre doktrinleri içerisinde olaya bakıyorlar. Ulus devlet süreçlerinin ekonomik mantıkla üretim ilişkileri içerisinde algılanabileceğini söylüyorlar. Marksistler, ulus devletlerin dünya üzerindeki sınıfsal farklılaşmaya bir alternatif olarak burjuvalar tarafından üretilmiş bir tasarım olduğuna inanıyorlar. Ulus devletler ortaya çıktığında sınıfsal çatışmaların yerini ulusal çatışmalar almıştır.”

"Toplulukta samimiyet, toplumda kurallar vardır"

Toplum ve topluluk kavramlarına da değinen Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, "Kapitalizmin ürünü olarak ulus devlete bakarsak, hiyerarşik örgütlenmeye ihtiyaç duyan bir yaklaşım vardır. Sosyokültürel temelli olarak bakanlar vardır, Weber gibi. İnsanoğlunun temelde bir arada yaşayan sosyal bir varlık olduğu için birlikte davranmaya eğilimli olduğunu ve bu aidiyet, bağlılık, sadakat gibi konuların insan tabiatının içinden geldiğini söyler. Burada Tönnies’in ‘Gemeinschaft ve Gesellschaft’ ikilemi de çok önemli. Gemeinschaft ‘topluluk’, Gesellschaft ‘toplum’ olarak tanımlanır. Topluluk aslında kendiliğinden ortaya çıkan bir şeydir. Topluma geçtiğinden itibaren; hukuk, rasyonalite, sözleşme, sekülerleşme gibi kavramlar ön plana çıkmıştır. Topluluk halindeyken insan, ailedir ve samimiyet vardır. Toplumda artık kurallara doğru dönüşmüştür. Dolayısıyla bir modernite süreci vardır” dedi.

"Bireyin bir toprak alanıyla olan ilişkisi ulus devlet sürecinde çok önemli”

Konuşmasında psikopolitik faktörleri de anlatan Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Bir ulusun nasıl inşa edildiğine baktığımız zaman biz nelerin üzerinde duruyoruz? Damasio’nun da söylediği gibi hareketlerimizin çoğu bilincimizin dışında şekillenen tutumlardır. Öyle insan her şeyi kafasının içinde gerçekleştirmez. Politik psikolojide zaten bu kadar rasyonel bir insan tipolojisinden söz etmenin siyasal davranışın her aşamasında çok da sağlıklı olmadığını söyleyen bir yaklaşıma sahiptir. Bunu için biz duygusal faktörlere bakmak zorunda kalıyoruz. Neler var? Bireyin bir toprak alanıyla olan ilişkisi ulus devlet sürecinde çok önemli. Bu toprak alanıyla ilişki aslında bir aidiyet bağı. Yani aidiyete tekabül ediyor. Ulus devlet öncesi dönemde insanlar oradan oraya, toprak ve su olan her yere gidiyorlardı. 1920’lerde Amerika kıtasına 50 milyon insan göçmüş. Göçüyor ve orayı yurt biliyor. Henüz oluşmuş gerçek bir toprak bilinci yok. Zamanla oluşacak. Önce öğreniliyor, sonra yaşamaya alışılıyor. 'Burası bana ait' lafının olmadığı aşamalarda bu bağın geliştirilmesi de çok kolay gerçekleştirilen bir şey değil. Bu aidiyet zaman içerisinde farklılaşıyor” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan kimdir?

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını İstanbul Üniversitesi’nde tamamladı. Ardından 1995 yılında İskoçya’da bulunan St. Andrews Üniversitesi’nde Terörizm ve Uluslararası Güvenlik Okulu’nu bitirdi.

Deniz Ülke Arıboğan, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Hava Harp Okulu ve Harp Akademileri’nde dersler verdi. 2007-2010 yılları arasında Bahçeşehir Üniversitesi Rektörlüğü yaptı. Ardından İstanbul Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği görevini üstlendi. 2016 – 2017 Yılları arasında Oxford Üniversitesi St.Antony’s College’de misafir öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2018 – 2022 yılları arasında Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanlığı görevini yürüttü. Yine Üsküdar Üniversitesi’nde, Türkiye’de bir ilk olan Politik Psikoloji Merkezini kurdu. Deniz hoca halen Oxford Üniversitesi CRIC (Centre for the Resolution of Intractable Conflict) merkezinde kıdemli üye olarak görev yapmaktadır.

2023 yılında tekrar Üsküdar Üniversitesi’ne döndü. Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan'ın Duvar, Uluslararası İlişkiler Düşüncesi, Terör: Tarihin Sonundan Barışın Sonuna, Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter’le birlikte editörlüğünü yaptığı Bitmeyen Yas Covid 19: Pandemide Politik Psikoloji, Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı ile birlikte editörlüğünü yaptığı Pandeminin Psikopolitiği isimli kitapları ile çok sayıda makalesi bulunmaktadır.