Selda Soytürk: Negatif içerik taşıyan medyadan uzak durmak gerekiyor
Koronavirüs salgınının psikolojik etkileri üzerine röportaj
Haber Üsküdar - Esma Helen Sarıgül
Koronavirüs (Covid-19) salgınının bireyler üzerindeki psikolojik etkileri nelerdir ve kendimizi nasıl koruyabiliriz? Bu soruların cevaplarını almak üzere, kişisel web sayfasında kendisini "Türkiye'nin ilk ve tek sertifikalı The Journey / Bilinçaltına Yolculuk Uzmanı" olarak tanıtan yaşam ve yönetici koçu Selda Soytürk'le konuştuk.
Coronavirüs salgınının psikolojik etkileri nelerdir ve bu durum psikolojik olarak nasıl seyredecek?
Coronavirüs salgını tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kişiler üzerinde ruhsal, zihinsel ve bedensel birçok olumsuzluğu tetikledi maalesef. Aslında ölümcül dahi olsa hiçbir olay kişiyi bu boyutta birden bire etkilemez. Başka bir deyişle hiçbir şey 20’sinde, 30’unda ya da sonrasında ortaya çıkan bir kaos yüzünden kronik hal almaz. Kişilerin bilinçaltlarına çocukluk itibariyle yüklenen korku, kaygı, panik, stres gibi duygular gündeme gelen böylesine ciddi bir olayla patlama gösterir. Zaten hayatla ilgili genel kaygı düzeyi yüksek olan kişi bu olayla beraber iyice panikler. Depresyona meyilli olanlar ya da panik atak hastaları bu tarz toplumsal olaylardan çok daha fazla etkilenirler. Dolayısıyla içlerinde bulundukları olay onların bilinçaltı kayıtlarını tetiklediği için ortaya işin içinden çıkılması zor psikolojik travmalar çıkar. Bu tarz kişilerin hepsinin çocukluk döneminden taşıdıkları oldukça yüklü negatif hatıraları vardır. Yazılı ve görsel medyanın da etkisiyle kişilerin içlerinde bulundukları olumsuz psikolojik süreçler kişiyi iyice dibe çeker ve panik atak krizleri, uç düzeyde seyreden anksiyete, ölüm korkusu, kaybetme korkusu gibi duygular art arda kişinin hayatını çıkmaza sokar. Bardağa damlayan kirli su damlaları gibi düşünebiliriz olayları. Bunlar biriktikçe eninde sonunda o bardak taşacak ve kişiye ciddi anlamda zarar verecektir. Bu tarz durumlarda olayın psikolojik ve fiziksel etkileri orta ve uzun vadede daha çok kendini gösterir.
Okullar süresiz olarak tatil edildi ve şüphesiz ki bu izolasyon durumundan psikolojik olarak en çok etkilenen çocuklar. Bu durum ilerde travmaya dönüşür mü?
Bilinçaltımızın daha anne karnında oluşmaya başladığını düşünürsek, bu süreç daha hamilelik esnasında çocuk psikolojisine yerleşmeye başlar. Yani olaydan negatif etkilenen annenin tüm stresi karnındaki bebeğe de geçer. O an tabii ki bununla ilgili direkt gözlenen bir durum olmaz ama bebek doğup büyümeye başladığında mutlaka kaygı düzeyi yüksek bir çocukluk ve sonrasında da yetişkinlik geçirecektir. Bilinçaltının önemi toplumumuzda hâlâ yeterince bilinmediği için ileride çocuğun yaşayacağı korku ve kaygıların sebebi anlaşılmayacak ve hatta abartıyor şeklinde yaklaşımlarla yeterince ilgi gösterilmeyecektir. Bu da kişi yetişkin olduğunda aslında daha büyük problem olarak gündeme gelecektir. Anne karnı dahil 0-6 yaş arası tüm hayatımızın temellerinin atıldığı dönemdir. Bu, daha çocuk anlamaz diye yanında salgınla alakalı olan biten tüm negatifliklerin, ölümlerin, hastalıkların vs. konuşulduğu çocuklar aslında konu bazlı olayı anlamasalar da duygulardan dolayı ortada bir gerginlik olduğunun farkındadırlar. Maalesef bu kaygı ve stres aynen onlara da geçer ve uykusuzluklar, gece kâbusları, aşırı anne-baba bağımlılığı, ebeveyn kaybetme korkusu, yalnız kalma endişesi gibi farklı şekillerde çocuğun hayatında kendini gösterir. Bu da yine orta ve uzun vadede ciddi anlamda travmatik sonuçların alt yapısı demektir.
Bu süreçten en az psikolojik hasarla çıkabilmek için yapılması gereken en önemli şey nedir?
Yetişkinlerin kesinlikle konuyla ilgili negatiflik taşıyan yazılı ve görsel her türlü medyadan uzak durmaları gerekmektedir. Eş-dost, akraba ile mümkün olduğunca bu muhabbetten uzak durulmalıdır. Çünkü konuşulanlar zaten zihinde yer alan olumsuz düşünce ve inanışları daha da büyütür ve sadece ruhsal değil fiziksel hastalıkların da alt yapısını oluşturur. Bugün kalp için de, bel fıtığı ya da migren için de doktora gittiğimizde doktorun ilk sorusu ‘şu aralar seni üzen ne var’ olur. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz her türlü negatif ortam bizim sağlığımızı direkt etkileyecektir.
Covid-19 salgını çocuklara nasıl anlatılmalıdır?
Çocuklarımızı bu kaostan mümkün olduğunca uzak tutmak hayati önem taşımaktadır. Onların yanında hiçbir şekilde ölümlerden, hastanelerden, yaşanan maddi ve manevi tıkanıklıklardan bahsedilmemelidir. Zararlı bir virüs olduğunu ve bundan korunmamız gerektiğini basit bir şekilde söylememiz ve yapmamız gerekenleri nazikçe anlatmamız yeterlidir. ‘Öldüren bir virüs var’la başlayan cümleler çocuğu ciddi anlamda korku ve panik içine sokar. Virüsün şu anki etkisi bazı tedbirlerle, tedavi veya aşı yoluyla birkaç ay sonra geçse de psikolojik etkileri maalesef çok uzun yıllar kendini gösterir.
Sosyal medyadaki yalan yanlış paylaşımların da etkisiyle toplumda ciddi bir korku ve panik hakim. Bu durumdan psikolojik olarak en az hasarla korunmak için neler yapmalı?
Sosyal medyadaki paylaşımlar maalesef korkuları uç düzeyde tutmaya yönelik oluyor. Elbette ki olayın ciddiyetini bilmemiz gerekiyor ama tamamen hayattan koparan negatif içeriklerin bizlere hiçbir faydası olmadığını da bilmemiz lazım. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki, korkarak ne başımıza gelecekleri önleyebilir ne de süreci yönetebiliriz. Bu gibi durumlarda hayatımızı en çok kolaylaştıracak şey sakin olmaktır. Süreç içerisinde yapılması gerekenlerin başında mümkün olduğunca evde kalarak virüsün yayılma sıkılığını engellemek ve hijyen kurallarına dikkat etmek var. Bununla beraber rahatlatıcı meditasyonlar ve nefes egzersizleri yapmak, pozitif içerikli, gülümseten dizi, film ya da belgeseller izlemek, aile içindeki bağlarımızı kuvvetlendirici oyunlar oynamak, hatta farklı müzikler eşliğinde belki de dans etmek herkesi çok rahatlatacaktır. Ayrıca günlük tutmak, şiir ya da kısa hikayeler yazmak, resim çizmek gibi zihnimizi rahatlatan aktivitelerle uğraşmak sürecin üzerimizdeki etkilerini çok daha azaltacaktır. Ciddi anlamda sıkıntı yaşayan kişilerin mutlaka psikolojik destek almalarını öneririm.