Hemşire Merve İrem Kardaş: "Sağlık çalışanlarına, devamlılığı olan bir desteği yeğlerdik"
Hemşire Merve İrem Kardaş'la mesleği üzerine konuştuk
Haber Üsküdar - Özge Aksu
Merve İrem Kardaş, Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik bölümü mezunu. Üç senedir aktif olarak iş hayatında ve öncesinde de yaşadığı bir staj hayatı var. Şimdi onun gözünden hemşirelik nasıl algılanıyor, fikirleri neler bakalım.
Bu mesleği seçme nedeniniz neydi?
Annem küçüklüğünden beri hep hemşire olmak istemiş, yıllarca bunun hayalini kurmuş, fakat ailesi yüzünden bu eğitimi alamamış. Benim annem bir ev hanımı ve bana küçüklüğümden beri hep bu hayalinden bahseder. Ben de annemin bu hayalini merak ederek mesleği araştırmaya başladım ve bir anda kendimi mesleği severken buldum. Her geçen gün daha çok sevdim ve tercih ettim. Mesleği seçme hikâyem bu şekilde gelişti.
Öğrenim hayatınız ve staj döneminiz nasıl geçti?
Üniversitenin ilk yılı benim için çok heyecan vericiydi. Sonunda hayal ettiğim bölümdeydim, istediğim eğitimi alabiliyordum. Liseden farklı olarak gelecekteki mesleğimle alakalı bir eğitim görüyordum. Öğrenim sürecimi başarılı bir öğrenci olarak geçirdim. Staj sürecimde de tanık olduğum iyi ve kötü olaylar olmasına rağmen, güzel deneyimler kazanarak bu süreçleri sonlandırdım.
Peki bu öğrenim ve staj sürecinde sizi meslekten uzaklaştıran olaylar yaşadınız mı?
Elbette, yapılan yanlış uygulamaları gördüm staj dönemimde. Bazı hastaların bizlere karşı yanlış tutumu olduğunu gördüm. Hakarete, fiziksel şiddete uğramak buna örnek olacak durumlardı.
İlk iş gününüz nasıldı? O gün neler hissettiniz?
Tam olarak ne yapacağımı bilmiyordum ama gerçekten çok güzeldi. Sürekli gözlem yapıyordum. Artık ‘hemşire hanım’ diye anılan biri olmak gerçekten paha biçilemez bir histi. Mesleğe ait olduğumu ilk günden hissettim.
Mesleğiniz gereği nöbet sistemi ile çalışıyorsunuz. Bu durumun iyi ve kötü yanları neler?
Bu mesleği seçmeden önce bu sistemin olduğunu öğrenmiştim ve bu beni heyecanlandırmıştı. Çünkü gece uyanık kalmayı seven biriydim ve nöbet sistemi bana göre diye düşünmüştüm, fakat çalışma temposunun içine girince çok farklı oluyor. İyi yanları tabii ki var. Göğsü süt dolmuş, bebeğini emziremeyen, kimseden de gecenin üçünde yardım isteyemeyen bir kadın size geliyor. Bebeğini emzirmesine yardım ediyor, onu rahatlatıyorsunuz. Bunun verdiği manevi doyum paha biçilemez. Ama tabii ki sosyal hayatınıza da olumsuz yansımaları oluyor. Aileniz, sevdikleriniz birlikte vakit geçirirken siz o süreçte nöbetten çıktığınız için uyuyor oluyorsunuz, ama bunu da avantaja çevirmek sizin elinizde. Birazcık uyuduktan sonra çıkıp sevdiklerimle vakit geçirdiğim de oldu, biraz fedakârlıkla hem bu mesleki doyumu yaşamak hem de sevdiklerine zaman ayırmak mümkün.
Biraz da günümüzden bahsetmek istiyorum. Kovid-19 salgını hayatınızı ve mesleğinizi nasıl etkiledi?
Bu süreç hepimizi çok etkiledi. İnsanlarımızın bilinçlenmesi çok zamanımızı aldı ve bize bu görev düştü. Kendimizi mi, sevdiklerimizi mi, yoksa hizmet vermek zorunda olduğumuz hastalarımızı mı koruyalım diye düşünüp önlem alırken sağlıkçılarımız çok yoruldu. Biz isterdik ki bu süreçte gerçekten değerimiz bilinsin, biraz olsun insanlarımız tedbirlere uysunlar. Bu günlerde çok sağlıkçı arkadaşımızı kaybettik bu salgın yüzünden, çok üzgünüm.
Günümüzde hemşirelik mesleğinde gördüğünüz sorunlar nelerdir?
Bu mesleğin saygınlığını yitirmesi büyük bir sorun. Koronavirüs döneminde halktan sağlık çalışanlarına destek geldiğini, örneğin alkışlayarak desteklemek gibi, hepimiz görüyoruz, fakat bu yetmez. Alkışladıktan iki gün sonra yoğun bakımdan yüzünde maske yarası ile çıkan doktora ya da hemşireye şiddet uygulamak hiçbir anlam ifade etmiyor. Devamlılığı olan bir desteği yeğlerdik.
Peki bu sorunların çözülmesi ve mesleğin gelişmesi için neler yapılabilir?
Belki biz hemşireler olarak kendimizi hastalarımıza doğru biçimde ifade edemiyor olabiliriz. Tıbbi bilgimiz olduğu kadar iletişim alanında da becerilerimizi geliştirirsek faydalı olabilir, çünkü karşımızdaki kişi hasta veya hasta yakını olduğu için o an çok sağlıklı düşünemiyor olabilir. Bu süreçte bizim sorun çözücü olmamız gerek.
Herhangi bir hasta tarafından hakarete ya da kötü bir davranışa maruz kaldınız mı?
Stajyerken şizofreni tanılı bir hastam vardı. Ona verilmesi gereken bazı ilaçlar vardı ve o ilaçları ona verme konusunda büyük sorun yaşıyorduk. Rehber hemşirem o gün görevi bana vermişti, hastanın yanına gittim ve ilacı alması için onu motive etmeye çalıştım, ben bunları açıklarken hasta bir anda saçıma yapıştı ve çekmeye başladı. O anda diğer arkadaşlarım yardım ettiler, fakat benim için korkunç bir andı. Neyse ki bunu atlattım, üzerime yapışıp kalan bir duygu olmadı. Bir hastam da insulin uyguladığım sırada canı yandığı için hakaret etmişti.
Hiç hasta-hemşire ilişkisini aşmaya çalışan bir hastanız oldu mu?
Bazen aradaki samimiyetin dozunu kaçırıp yapmamanız gereken, göreviniz olmayan şeyleri sizden bekleyen hastalar olabiliyor. ‘Çorabımı çıkarabilir misin?’ , ‘Bana su getir’ , ‘Bana dışarıdan şunu alabilir misin?’ gibi isteklerde bulunabiliyorlar. Bu tip durumlarda da yine doğru iletişim kurarak bunun benim görevim olmadığını, benim sadece onun sağlığı için orada olduğumu söyleyerek bunun önüne geçiyorum.
Son olarak, gelecekte bu mesleği yapmak isteyenlere önerileriniz nelerdir?
Öncelikle, bu mesleği yapmak isteyen kişiler kesinlikle vicdanları ile yapmalılar. Vicdan bizim işimizin olmazsa olmaz boyutu. Yetenek ve tıbbi bilgiden önce vicdan olmalı, çünkü insan canıyla uğraşıyoruz, uğraştığımız hasta bizden büyükse, annemiz veya babamız ya da küçükse kardeşimiz gibi düşünerek tedavi sürecine dahil olursak işimizin hakkını veririz. Bunun dışında hemşirelik sadece lisans eğitimi ile yetinilecek bir meslek değil, mutlaka lisans üstü eğitimi de tamamlamalılar. Kendilerini geliştirmek için sempozyumlara, etkinliklere katılsınlar. Hangi alana ilgileri olduğunu keşfetsinler. Bu mesleği sevmediklerini fark edip birinci, ikinci sınıfta bırakan arkadaşlarım oldu. Eğer gerçekten sevmiyorlarsa geç olmadan bölüm değiştirmelerini tavsiye ederim.