Haber: Kemal Arda Ayvalıoğlu

Türkiye’yi derinden sarsan ve asrın felaketi olarak adlandırılan Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden bir buçuk yıl geçti. Bölgedeki 11 ili etkisi altına alan ve büyük bir yıkıma yol açan 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremlerin ardından Türkiye tek vücut oldu ve yaraları sarmaya çalıştı. Depremin ardından ülkede bir haftalık milli yas ilan edildi.  Depremin yıkıcı etkisi nedeniyle bölgede amansız mücadele verildi. AFAD, UMKE, AKUT ekipleri ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının da desteğiyle enkazların altında kalan birçok can sağ olarak çıkarıldı.  İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 6 Şubat depreminin yıl dönümünde 53 bin 537 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

‘Yüzyılın felaketi’

6 Şubat depremleri, 1939 yılında gerçekleşen 7,9 şiddetindeki Erzincan depreminin ardından Son yüz yılın en büyük ikinci büyük depremi olarak kayıtlara geçti. Sabah 04:17 saatlerinde gerçekleşen ilk depreme birçok insan uykuda ve çaresiz bir şekilde yakalandı. Deprem Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Malatya, Adana, Osmaniye ve Kilis olmak üzere 10 ilde büyük bir yıkıma yol açtı. Bu illerin yanı sıra Suriye’nin Kuzeybatısı da depremin etkilendiği ve yıkıma yol açtığı bölgeler arasında yer aldı.  Kahramanmaraş merkezli 7,7 şiddetinde gerçekleşen ilk deprem 65 saniye sürerken, Elbistan merkezli 7,6 şiddetinde gerçekleşen ikinci deprem ise 45 saniye sürdü. TÜİK tarafından 2023 yılı sonunda yayımlanan nüfus istatistiklerine göre, 6 Şubat depremlerinin etkilediği 11 ilde nüfus 220 bin 450 kişi azaldı.

İçişleri Bakanlığı, 2023 mart ayında depreme ilişkin bir veri yayınladı. Veride şubat ayında depremde kurulan çadır kentlerin sayısı ortaya konuldu. Açıklanan verilere göre 332 çadır kent ve beraberinde 209 konteyner kentin kurulduğu şehirlerde, Hatay'da 101 bin 168, Kahramanmaraş'ta 81 bin 216, Gaziantep'te 49 bin 795, Adıyaman'da 50 bin 763, Malatya'da 39 bin 871, Adana'da 17 bin 515, Şanlıurfa'da 8 bin 990, Osmaniye'de 8 bin 602, Diyarbakır'da 7 bin 458, Kilis'te 4 bin 624 ve Elazığ'da 480 olmak üzere 370 bin 482 çadırın kurulumunun yapıldığı belirtildi.

Tüm televizyon kanalları yaraları sarmak için tek ses, tek yürek oldu

15 Şubat Çarşamba gecesi saat 20.00’de tüm ülkede televizyon kanalları depremin yaralarını sarmak için tek yürek oldu. Deprem sonrasında ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmak üzere yardım kampanyası düzenlendi. Ortak yayın yapılan kanallarda 115,1 milyar liralık bağış toplandı, aynı zamanda yardım kampanyası için vatandaşlar tarafından gelirleri AFAD ve Kızılay’a ulaştırılmak üzere 9 milyondan fazla ‘tek yürek’ SMS’i gönderildiği de belirtildi.

Tarihi saat kulesinde saatler 04.17’de durdu

6 Şubat’ta yaşanan depremin ardından saat 04.17’de duran Adıyaman’daki saat kulesi depremin sembol fotoğraflarından biri haline geldi. Depremin üzerinden geçen bir buçuk yıllık sürede saat kulesinin akrep ve yelkovanı ilerlemedi.  45 yıl önce inşa edilen saat kulesi şehirde kalıcı anıt yapıldı. UNESCO Tarihi Miraslar Listesi’nde yer alan Diyarbakır Surları, Adıyaman Ulu Cami, Gaziantep Kalesi, Hatay Meclisi de depremde hasar alan tarihi yapıtlar arasında yer aldı.

Bu haber kapsamında Türk Jeolog ve deprem bilimci Prof.Dr. Naci Görür ile konuştuk. 

Prof.Dr. Naci Görür: “Depremlerin nerede olacağından çok ülkemizi depreme nasıl hazırlarız diye bakmamız lazım”

Türkiye’nin deprem kuşağında yer alan bir ülke olduğunu söyleyen Görür, “Türkiye’deki depremler 13,6 milyon seneden beri yaşanmaya devam ediyor. Daha da yaşanmaya devam edecek. Dolayısıyla bizim gibi ülkeler sürekli bu depremlerle karşı karşıya kalacak.  Depremlerin nerede, nasıl olacağı üzerinde durmaktan çok biz ülkemizi depreme nasıl hazırlarız,  deprem direnişli bir ülke nasıl oluruz diye bakmamız lazım.  Dünyada bunu başarmış Çin, Hindistan, Şili, Japonya gibi birçok ülke ve eyalet var” şeklinde konuştu.

“6 Şubat depremlerinde yıkımın önüne geçebilirdik”

6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan depremde önlem alınsaydı yıkımın önüne geçilebileceğini kaydeden Naci Görür, “Deprem yaşandığında az hasar görebilecek, depreme karşı dirençli binalar yapmak gerekli.  Aynı zamanda yapı stokunun da elden geçirilmesi gerekli.  Binalarda gerekli süspansiyonlar ve elastik malzemeyi kullanırsan, yüksek malzeme yapmazsan, zemin etüdü yapmayı önceliğine alıp malzemeden çalıp çırpmazsan, gerekli hesapları da yaparsan büyük ölçüde binalar yıkılmaz. Bizim burada derdimiz bir binanın, sahibini depremden sağ bir şekilde çıkarmasını sağlamasıdır.  Bunu yapan bina görevini yapmış demektir.  Yoksa her bina hasar görür.  Binalarda yanlış bir şey var ki depremlerde ağır yıkımlar yaşanıyor. Biz ülke olarak, binanın iskânını bilmediğimiz için, bilim dışı işler yaptığımız için yıkımlar oluyor” dedi.

“Yakın zamanda Tunceli Karlıova bölgesindeki Yedisu fayının kırılabileceğini düşünüyoruz”

Önümüzdeki süreçte deprem yaşanma riski taşıyan illerden de bahseden Görür, endişe ettiğimiz bölgelerin başında Erzincan ve Tunceli bölgesi geliyor. Özellikle Karlıova bölgesindeki Yedisu fayının yakın zamanda kırılabileceğini düşünüyoruz. O bölgede en son deprem 1784 yıllarında olmuş, o günden bugüne fayın tekerrür etmesi durmuş durumda. Biz de bu konuda bir uyarı yaptık. Sağ olsun Tunceli valiliği hükümet ile birlikte işi ciddiye aldı. Bizim halkımız depremleri ciddiye almaz bir halk değil. Halk korkuyor. Halkı bilinçlendirmek yerine, kentleri depreme dirençli hale getirmeliyiz.  Yoksa halk depremin ne olduğunu zaten biliyor” ifadelerini kullandı.

6 Şubat depremlerinin ardından oğlundan haber alamayan ve kayıp yakınlarıyla bir araya gelerek ‘Deprem Mağdurları Derneği’ni’ kuran Sema Güleç ile konuştuk.

Sema Güleç: ‘İnsan insana cenazesi bulununca gözün aydın der mi?’

6 Şubat depremlerinin ardından 26 yaşındaki oğlu Batuhan’dan haber alamayan Sema Güleç şöyle konuştu: “Bir yılı aşkın bir süre oldu. 26 yaşındaki oğlum Batuhan, 6 Şubat depremlerinin ardından enkazların arasında kayboldu. Biz bundan iki ay önce X platformu üzerinden İçişleri Bakanı  Ali Yerlikaya’ya ulaştık. Sağ olsun, kendisi AFAD Başkanını arayıp kayıplarla ilgilenilmesi talimatını verdi. Bunun üzerine bizi Ankara’ya çağırdılar.  AFAD Başkanlığı bana İçişleri Bakanlığının talimatı üzerine bir komisyon kurulacağını söyledi. Ertesi gün AFAD başkanı Abdullah Özçelik Ankara’ya geldi, hemen ardından AFAD ile Milli istihbarat birleşerek bir komisyon kurdu. Biz bayramdan önce Abdullah Bey ile görüntülü konuştuk. Kendisi bizden biraz müddet istedi. Köylere giden varmış, mezarlar tespit edilmiş. Bunlara bakacağız ve DNA alacağız denildi.  Biz de şu an beklemedeyiz.” 

“Batuhan öldü mü yaşıyor mu?”

Güleç,  6 Şubat depreminde biz bittik, her şeyimiz bitti, Allah kimseye yaşatmasın o gün bizim için kıyametti, mahşerdi. Oğlum evde tek kalıyordu. Batuhan öldü mü, yaşıyor mu, Öldüyse nerede gömülü? Enkazların arasında oğlumla birlikte ben de kaldım, hayata dönemedim. Biz AFAD başkanıyla görüşmeye başladıktan sonra Kahramanmaraş’ta 1 kişiyi buldular. İnsan insana cenazesini bulunca gözün aydın der mi? Biz hem üzüldük, hem sevindik. Oğlum büyük ihtimalle ölmüş olabilir, ama annesin, bir mucize bekliyorsun çünkü henüz oğlumun mezarına ulaşamadık” ifadelerini kullandı.

Kahramanmaraş depremlerinde enkazların arasında kaybolduğu iddia edilen 145 kişi için mücadele veren Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği (DEMAK) Başkanı Selahattin Kaban ile depremde kaybolduğu iddia edilen kişilerin durumu hakkında konuştuk.

Selahattin Kaban: ‘Anne Fatma Kılıç her gün gözyaşı döküyor’

Depremin üzerinden geçen 1 buçuk senede dernek olarak deprem kayıplarının bulunması için mücadele içinde olduklarını belirten Kaban şöyle konuştu: “Depremin üzerinden geçen 1 buçuk senede verdiğimiz mücadelede bizim önerimiz bu konuda mecliste bir araştırma komisyonu kurulmasıdır. Bu noktada her siyasi partiden milletvekili bu komisyonda yer alsın istiyoruz. Biz resmi bir kurumuz. Hatay’daki İçişleri Bakanlığından sorumlu memurlara komisyon kurulması için durumu sorduğumuzda bir araştırma olduğu ama araştırmanın uzun süreceği bize söylendi. İnsanların acısına acı mı katılmalı? Sizlere Kılıç ailesinden bahsedeyim, Kılıç ailesi 1 çocuklu, iki ikiz çocuğu olacak bir aileydi.  Depremde yeni yapılan apartmanları yıkıldı. Kılıç ailesinin annesi, babası, kardeşi perişan oldu. Gitmedikleri resmi kurum kalmadı. Anne Fatma Kılıç her gün ibadet edip gözyaşı döküyor. Gece nedir bilmiyorlar. İlke Apartmanı’nda 28 kişi kayıp, bir kişi mi bulunamaz?"

“Yakınları kayıplarını arıyor”

Dernek Başkanı Kaban, “Malatya’da Gezer ailesi var, resmi kayıtlara göre aileden Uğur Gezer isimli tek bir kişi kayıp,  Kendisi engelli bir vatandaşımız. Kafe tarzı bir işletmede çalışıyordu. Bina yıkılınca tek o kayboldu. Annesi, her gün yıkılan o binaya gidip oğlum gelecek diye bekliyor. Kahramanmaraş’ta Buket sitesinde Afrikalı, Özbekistanlı ve Türk öğrenciler kayıp. Gaziantep’te İrem Nur Karaca kayıp. Canlı olduğu görülmüş ancak bulunamadı. Merve Ateş, enkazın altından çıkarıldı.  Enkazın altından çıkarıldıktan sonra ayağında sadece yara vardı. Birinci günde ailesini tanıyordu. Merve Ateş ambulansa bindirildikten sonra kendisinden hiçbir şekilde haber alınamadı. Aileler çok perişan durumdalar. Bu durumda olan 145 aile var” ifadelerini kullandı.

“İnsanlar kayıpları için öldüklerini biliyorum ama bir mezar taşı olsun istiyorum diyor”

 Deprem kayıp yakınlarının beklentilerinin bir mezar taşı olduğunu söyleyen Kaban, “Kılıç ailesinin babası Selahattin Kılıç,  ‘ben ne ev istiyorum ne bark istiyorum bana evladımı verin’ diyor. Tek isteği evlatlarının bulunması. 50 yaşında bir kadının annesi ve babası kayıp. Öldüklerini biliyorum ama mezarı olsun, gidip duamı okuyayım' diyor. Nineler torunlarını arıyor. Her gün isyan ediyorlar. Yeniden dile getiriyorum. Benim isteğim mecliste bir araştırma komisyonu kurulmasıdır. Gerçekten çok acı verici bir durum. Komisyon kurulmuşsa arasınlar. Biz 6 Şubat’ta gönüllü çalıştığımızda AFAD da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da oradaydı. Sağlık Bakanlığındaki verilerle de bu işin yapılması lazım.  Bu ülke deprem bölgesinde yer alan bir ülke ve ülkede yine deprem olacak. Herkes her an kaybolabilir. Herkes her an o acıyı yaşayabilir. Ülkemizde bir an önce Doğal Afet Bakanlığı kurulması lazım. Ülke doğal afet ülkesidir. Kayıplarla ilgili kimi aileler başvuru yapıyor. Toplamda 145 kayıp var.  Kayıpların 44 tanesi çocuk” diye konuştu.

6 Şubat günü Kahramanmaraş’ta depreme şahitlik eden, oturdukları binanın çökmesi sonucu enkaz altında kalan ve sağ bir şekilde enkazdan çıkarılan 23 yaşındaki bedensel engelli Burak Danyıldızı ile depremi konuştuk.

“Enkaz altından gelen sesleri unutamıyorum”

Deprem anında yaşadıklarından bahseden Burak, "Deprem anı öyle bir andı ki, kendimi bırakıp başkalarına yardım etme ihtiyacı duydum. Ben de enkaz altındaydım ama diğer depremzedelere yardım edememe çaresizliği beni çok üzen ve yaralayan bir olay oldu. Enkaz altındayken olay yerindeki insanlardan ve diğer enkaz altındaki kişilerden gelen yardım çığlıklarını ve o bağırışları unutamıyorum, beni kurtarın bağrışları hala kulaklarımda, uyumaya çalışırken beni rahatsız ediyor” dedi.

“Deprem sonrası camide kaldık”

Depremin yaşandığı ilk gün çevresinde olan olaylardan bahseden Burak, “Deprem günü ilk geceyi Kahramanmaraş’ta geçirdik, sonrasında hava epey soğuk olduğu için şehrin merkezinde yer alan camiye geçtik ve orada kaldık.  İlk günü atlattıktan sonra,  ikinci günde yardımlar gelmeye başladı.  Caminin yanında yer alan kütüphanenin önünde boşluklar vardı. Oradan cesetler toplanmaya başlandı, Cesetleri halılara sarılı bir vaziyette gördüm, bu da beni psikolojik olarak olumsuz etkiledi" şeklinde konuştu.

“Yağmur suyu içmeye mecbur kaldık”

Enkaz altından çıkarılma sürecini anlatan Burak, o anları şu sözlerle anlattı: “Kardeşim ve ben enkazdaydık. Bizi kurtarması için annem dayımı aradı,  onların evinde az hasar olduğu için bize yardıma geldiler. Beni enkazdan dayım çıkardı. Ben zor durumda olmama rağmen ilk önce kardeşlerimi düşündüğüm için, çevremdekilere ben iyiyim dedim ve ailemi sakinleştirdim, kardeşim de yardım için onları bana yolluyormuş. Kardeşimin nasıl çıktığını bilmiyorum, enkazdan çıkarken yüzüne darbe almış, kardeşlerimi güvenli bir yere bıraktıktan sonra dayılarım ve eniştem beni kurtarmak için geldi.  Enkazdan çıktığımızda ise hava soğuk olduğu için dayımın akrabasının arsasına gittik. Boş bir arsada kaldık. Yağmur yağdığı için çadır yapmaya çalıştık ama hava çok soğuktu ve her yer ıslaktı. Yağmur suyu içmeye mecbur kaldık” ifadelerini kullandı.