Köy okulları birer birer kapatıldı
Taşımalı eğitim
Haber Üsküdar - Semra Marangoz
Türkiye'de taşımalı eğitim 1989-1990 eğitim yılında pilot bölge seçilen Kırıkkale ve Kocaeli'nde başladı. Temel amaç, nüfusu az ve dağınık yerleşim birimlerinde bulunan ve birleştirilmiş sınıf uygulaması yapan ilköğretim okullarındaki öğrencilerin merkezi yerlerdeki okullara günübirlik taşınarak eğitim almalarını sağlamaktı. Taşımalı eğitim yaygınlaştıkça köylerdeki okullar birer birer kapatıldı. Özellikle kırsal kesimlerdeki köy ve mezaralarda yaşayan çocuklar, evlerinden kilometrelerce uzaktaki okullarda eğitim görüyorlar.
Binlerce köy okulu kapatıldı
Hürriyet gazetesinde 3 Nisan 2000 tarihinde yayımlanan bir haber göre, taşımalı eğitimin yaygınlaşmasıyla birlikte ülke genelinde 15 bin 550 okul kapatıldı. Öğrenci mevcudu 40'ın altında kalan 27 bin 998 okuldan 635 bin 721 öğrenci büyük yerleşim merkezlerindeki okullara taşınmaya başladı. Sözcü gazetesinde İsmail Şahin imzasıyla 25 Eylül 2019 tarihinde yayımlanan habere göre, 2018 yılında taşımalı eğitim kapsamına alınan öğrenci sayısı 1 miyon 338 bin 672'ye ulaştı. Haberde, Milli Eğitim Bakanlığı'nın taşımalı eğitim için yaptığı harcamaların da 2013 yılında 962 milyon liradan 2018 yılında 2 milyar 514 milyon liraya ulaştığı aktarıldı.
Çekmeköy'de taşımalı eğitim
Taşımalı eğitim meselesine yakından tanık olmak için İstanbu'un Anadolu yakasında yer alan Çekmeköy ilçesi sınırları içindeki Saadet Yılmaz İlkokulu'nu ziyaret ettik ve burada Müdür Yardımcısı ve rehber öğretmen Baykal Taştan ile köy okulları ve taşımalı eğitim konusunu konuştuk.
Taşımalı eğitimden dolayı köy okullarının kapatılmasını doğru bulmuyorum. Çocukların kendilerine yakın okullarda eğitim görmelerini daha sağlıklı buluyorum. Çünkü çok uzak yerlerden gelen öğrenciler uzun seyahatler yapıyorlar. Okula geldiklerinde yorgun öğrencilerle karşılaşıyoruz. Bir de çocukları kendi mekânlarından çok uzak bir yere götürdüğünüzde kendilerini oraya ait hissetmeyebilirler. Taşımalı eğitime ya da birleştirmeli sınıf uygulamasına gitmeden öğrencilerin evlerine yakın bir okulda okumaları sağlanmalı bir şekilde.
Öğrencilerin taşımalı eğitimde çok erken saatlerde uyanmaları başarı seviyelerini olumsuz etkileyebilir mi?
Tabii ki olabilir. Öğrencilerin dinlenmiş bir şekilde okula gelmeleri çok önemli. Bazı öğrenciler taşımalı eğitim yüzünden sabah kahvaltı yapmadan servise biniyorlar. Taşımalı eğitim belki bir zaruretten doğdu, bir okulda 3 öğrenci diğer okulda 5 öğrenci olunca hepsini bir araya toplayalım, merkezi yerlerde eğitim görsünler mantığıyla kuruldu. Fakat bu süreçte ekonomik olarak bir katkı sağlandıysa da öğrencilere verimlilik açısından bir fayda sağlamadı.
Ülkemizde taşımalı eğitim yanlış mı uygulanıyor ?
Meselenin farklı boyutları mevcut. Köyden şehire yoğun bir göç var. Türkiye’de tarım ve tarımın ürettiği katma değer her geçen gün azalıyor. Genç insanların köyde kalıp orada geçimlerini sağlamaları kolay değil, bizdeki topraklar miras yoluyla parçalanıyor.. Bir ailenin geçimini sağlayacak kadar çok arazi yok. Bundan dolayı da insanlar şehire göç etmek istiyorlar, bazı köylerde çok az öğrenci var, buraya bir okul yaptırmak, öğretmen atamak maliyet açısından ciddi bir yük. Tabii ki sayı kotası konabilir, 10 öğrencisi olan köylerde taşıma yapılmadan çözüm üretilebilir. Fakat bütün öğrencileri merkeze taşımanın da bir mantığı yok.
Devlet gerekli yardımı yapıyor mu?
Taşımalı eğitim devlet bazlı ücretsiz bir uygulama. Aileler taşımalı eğitimde belirli bir ücret ödemezler. Öğrencilerin ulaşım ve öğle yemeği ihtiyaçları devlet tarafından karşılanıyor. Dolayısıyla devlet bu konuda gerekli yardımı sağlıyor.
Taşımalı eğitim yapılan okullarda akıllı tahta, tablet gibi teknolojik ekipmanlar var mı?
Projeksiyon cihazlarımız var. Fakat akıllı tahta uygulamasına ara verildiği için akıllı tahta dağıtımı devam etmiyor. Öğretmenlerimizin kişisel bilgisayarları var, projeksiyona yansıtabiliyoruz. Bu şekilde görsel metaryelleri sınıf ortamında kullanabiliyoruz.
Taşımalı eğitim yapılan okullarda öğretmen sayısı yeterli mi?
Kısmen yeterli, okuldan okula değişebilen bir durum. Ama atama bekleyen çok fazla okul var. Dolayısıyla ücretli öğretmenlik denen bir kavram ortaya çıkıyor, atanamamış, ek ders karşılığı derse girerek açığı kapatan öğretmenlerimiz var. Atama bekleyen binlerce öğretmen olduğu da acı bir gerçek. Okullarda ücretli öğretmenlik yapan öğretmenlerin sayısı artmakta, özellikle bazı branşlarda atama bekleyen çok fazla öğretmen var. İlçelerdeki özel eğitim sınıfları dolaşıldığında kadrolu öğretmen sayısının yüzde 10 civarında olduğu, yüzde 90’lık kısmın ihtiyacını ise ücretli öğretmenlerin karşıladığı görülür. Tabii mesele, atamayla beraber fiziksel mekânları da iyileştirmek. Çekmeköy bölgesindeki okulların sınıf mevcutları 50’ye dayanıyor.
Servis şoförleri belirli sağlık testlerinden ve eğitimlerden geçiyor mu?
Normalde böyle bir prosedür var. Birtakım psikoteknik raporlar almaları gerekiyor. Psikolojilerinin dayanıklılığıyla ilgili, uyuşturucu madde kullanıp kullanmadıklarına ilişkin olarak. Bunları aile hekiminden aldıkları için sağlıklı değerlendirmeler yapıldığını düşünmüyorum. Bu raporu aile hekimi vermemeli, aile hekimi psikolojik dayanıklılık testini neye göre yapıyor olabilir? Bu testin bir psikolog ya da psikiyatr tarafından yapılması gerekir. Bununla birlikte, servis şoförleri ve yardımcı rehber öğretmenler eğitimden geçiyor fakat servislerde çok sık sirkülasyon olduğu için takip edilmesinin kolay olduğunu düşünmüyorum.
Foto: Kapanan ve harabeye dönen bir köy okulu