Emre Kızılkaya: “Sosyal medya, haberi hızlandırıp özgürleştirdi ama niteliğini artırmadı”
Sosyal medya haberi hızlandırıp özgürleştirdi
Haber Üsküdar - Melisa Duygun, Ramazan Eles
Üsküdar Üniversitesi öğrencileri tarafından dijital ortamda gerçekleştirilen ankete göre kullanıcıların büyük bölümü haberleri sosyal medyadan takip ediyor. Sosyal medya platformları arasında Twitter’ın ön plana çıktığını gösteren anket, sosyal medyanın habere ulaşımı kolaylaştırdığı ve gazetecilik kültürünü olumlu etkilediği düşüncesinin ağırlıkta olduğuna işaret ediyor. Ankete göre doğrudan haber sitelerini takip edenlerin oranı yüzde yirmi sekiz oranında kalırken, en çok takip edilen haber içeriklerini ise politik ve ekonomik haberler oluşturuyor. Sosyal medyanın haber ve gazetecilik üzerindeki etkisini değerlendirmesini istediğimiz Gazeteci Emre Kızılkaya, sosyal medyanın haberin hızlı üretilip dağıtılmasını teşvik ederken gazetecileri de kişisel markalaşmaya yönelttiğini ifade ediyor.
Uluslararası Basın Enstitüsü’nün Türkiye Ulusal Komitesi Başkan Yardımcısı ve Türkiye Gazeteciler Sendikası ile Avrupa Birliği’nin desteklediği Journo’nun proje editörü olan gazeteci Emre Kızılkaya, sosyal medyanın haber ve gazetecilik pratikleri üzerindeki etkisini Haber Üsküdar için değerlendirdi.
Sosyal ağlar ve internet zihnimizde nasıl bir yer edindi, internete yönelmemizin sebebi nedir?
Bu soru, üzerine kitap yazılabilecek kadar uzun bir cevap gerektiriyor, çünkü bu süreç çok boyutlu. Sadece bilişsel boyut dikkate alınırsa özetle şu söylenebilir: İnternet ve özellikle mobil cihazlar, insan beyninin bir uzantısı hâline geldi (bkz. Marshall McLuhan’ın teorisi). Geçmişe kıyasla çok daha az bilgiyi ezberleme ihtiyacı duyuyoruz, mesela telefon numaraları… Öncelikle bir veri ve bilgi deposu olduğu için internete yöneldiğimiz söylenebilir. İkinci temel neden ise insanın toplumsal bir hayvan olması ve özellikle sosyal ağların toplumsal bağlar kurma süreçlerindeki etkinliği/verimliliği. Bu durum hem bireyler arası ilişkiler hem de topluluklar için geçerli.
Sosyal medyadaki gazetecilik anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir tarafta medya kuruluşları var. Bunlar da kendi içlerinde eski ve yeni medya diye ayrılabilir. Eskiler, gazeteciliği, dijital öncesi çağda olduğu gibi sosyal medyada da devam ettirme çabasındalar. Dijitale doğan yayınlar ise yenilikler keşfetme yarışında… Bir de sosyal medya üstünden bireysel gazetecilik girişimleri var. Burada da neredeyse birey sayısı kadar bol miktarda tarz ve yöntem olduğu söylenebilir. Ancak özelikle bireysel girişimlerin, habercilikten çok, analiz ve yorumculuğa ağırlık verdiği bir gerçek. Bu da bir habercilik açığı yaratıyor.
Geleneksel medya ile sosyal medyadaki habercilik pratikleri arasındaki farklar nelerdir?
24 saat yayın yapan haber kanallarının yaygınlaştığı 1990’lara kadar, geleneksel medya yavaş yayıncılık yapıyordu. Gazetede çalışanların, ertesi günkü sayının hazırlanması için düşünüp tartacak epey zamanı vardı. Haftalık ve aylık yayınlar daha da rahattı. Sosyal medya çağında en önemli değişim, vatandaşların bilgiyi giderek daha da hızlı talep etmesine koşut olarak yayıncıların sürat yarışına girmesi oldu. Daha birçok fark mevcut ama bence en önemlisi bu. Sosyal medya her sektör gibi haber medyasını da etkiledi. Gazetecilik kültürünün de etkilenmemesi mümkün değildi. Haberin hızının aşırı vurgulanmasının yanı sıra, sosyal medyanın kurumlar yerine bireyleri ön plana çıkaran mekanizmasının gazetecilikte kişisel markalaşma kültürü yarattığı da söylenebilir.
24 saat içinde kaybolan hikâye haber yayıncılığı yaygınlaşıyor. Hikâye haber anlayışı hakkındaki görüşleriniz neler?
“Hikâyeler” biçimi, daha ziyade, toplumun mahremiyet talebinden doğan bir yenilik. Snapchat bu biçimi ilk kez kullanıma sunduğunda, o dönemde ABD’deki gençler bunu kendi aralarındaki iletişime yönelik bir güvence olarak gördüler. Kaydedilmeyen, kayboluveren, uçucu içeriğin temel değer önerisi buydu. Dik ekranlarda güzel görünen, dijitalin hızlı tüketim anlayışına uygun, “dikkat ekonomisi” için optimize edilmiş bu biçim çok popüler olunca hemen her platforma yayıldı. Birçok medya kuruluşu da haber içeriklerinde “Hikâyeler” kullanmaya başladı. İnsan kaynakları ve teknik olanakları buna imkân veren her medya kuruluşu, popüler olan veya hızlı büyüme potansiyeline sahip her platformu içerik dağıtımından çok, düşük maliyetli bir halkla ilişkiler ve pazarlama kanalı olarak kullanmalı bence. Ancak son tahlilde her tür biçim gelip geçicidir. Yarın Hikâyeler de modasını veya işlevini yitirebilir. Kendisi de “kaybolan” bir mecra olan kâğıt gibi ikinci plana düşebilir veya tamamen terk edilebilir.
Sosyal medya sayesinde etkileşim arttı, sosyal medyayla haberler özgürleşti diyebilir miyiz?
Özgürleşmeden ne kastedildiği önemli. Haberin üretim ve dağıtım maliyetinin düşmesini, medya sektörüne giriş bariyerlerinin alçalmasını kastediyorsak; evet, sosyal medya ile haber özgürleşti. Genel olarak İnternetin, birkaç medya kuruluşunun kapalı kapılar ardında halkın hangi haberi alıp hangilerini alamayacağına karar veren eşik bekçilerini emekliye sevk ettiği söylenebilir. Demokratikleşme adına bu hayırlı bir gelişme. Ama daha nitelikli haberlerin üretildiği, genel olarak kamu yararına bir dönüşüm yaşandığı ileri sürülebilir mi? Bence zor.
Sosyal medyada haber akışı çok hızlı, yalan haberlerin yayılma hızı da oldukça fazla. Haberlerin doğruluğunu nasıl teyit edebiliriz? Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Teyit ve Doğruluk Payı başta olmak üzere birçok kuruluş bu konuda üzerlerine düşeni hakkıyla yapıyor. Herkesin içerik üreticisi olduğu bir ortamda, dezenformasyona karşı toplumda tam bağışıklık sağlamanın tek yolu ise tüm vatandaşların dijital okuryazarlığından geçiyor ki, bu konuda da hem söz konusu kuruluşların hem de sivil toplumdaki birçok başka aktörün eğitim başta olmak üzere farklı alanlarda çabaları var. Avrupa Gazetecilik Merkezi’nin yayımladığı, Teyit’in Türkçe ’ye çevirdiği “Dezenformasyon ve Medya Manipülasyonu üzerine Doğrulama El Kitabı” bu alanda tavsiye edebileceğim yararlı kaynaklardan biri.
Yurttaş gazeteciliği sosyal medya sayesinde yaygınlaştı, gazetecilik mesleğine olumsuz etkileri olabilir mi? Yurttaş gazeteciliği hakkındaki görüşleriniz neler?
Ben “yurttaş haberciliği” demeyi tercih ediyorum. Çünkü gazetecilik, belirli mesleki tekniklerin, belirli mesleki ilkeler doğrultusunda kullanıldığı profesyonel bir faaliyettir, yani meslektir. Haber ise herkes tarafından üretilebilen bir maldır. Eğer bunu parayla satarsanız metaya dönüşür. Örneğin, Türkiye’nin bir yerinde bir adamın bir köpeği ısırdığını düşünelim. Bu fotoğrafı çeken kişi, telif haklarını bir medya kuruluşuna satabilir. Bu bir haberdir sonuçta. Ama bu kişi bir foto muhabiri değilse, hayatını bu işten kazanmıyorsa, o fotoğrafı çekerken gazetecilik teknik ve ilkelerini uygulamıyorsa ona gazeteci diyemeyiz. Bu örnekteki faaliyetine yurttaş haberciliği diyebiliriz, yurttaş gazeteciliği diyemeyiz. Bu çerçeveden bakıldığında yurttaş haberciliğinin çok yeni bir kavram olmadığı görülür. Meslek erbabı olmayan kişilerin de zaman zaman haber malzemesi sağlaması, gazetecilik tarihi kadar eski. Dijitalleşme, kameralı akıllı telefonlar başta olmak üzere haber üretim araçlarının mülkiyetini demokratikleştirdiği ve kullanımlarını kolaylaştırdığı için yurttaş haberciliği yaygınlaştı. Ama işin özünde değişen pek bir şey yok. Bu iki faaliyet alanının birbiriyle etkileşimi dijitalleşmeyle beraber artmış olsa bile, bunlar aslen farklı yörüngelerde, biri diğerine alternatif olmadan ilerliyor.
Sosyal medya sayesinde artık herkes ücretsiz bir şekilde haber paylaşabiliyor. Sosyal medyadan kolay ve ücretsiz bir şekilde habere erişilmesi gazetecilik mesleği için olumsuz bir gelişme midir?
Habere daha kolay erişilmesi, gazetecilik için olumsuz değil, tam aksine büyük bir şans ve fırsat. Sonuçta çok daha ucuza, çok daha fazla insana, çok daha hızlı ulaşabilmenizi sağlayan araçlar var artık elimizde. Haberin “ücretsiz” olması ise farklı bir konu. Aslında ücretsiz haber yok. Siz bir habere tıkladığınızda, dikkatinizi vererek ücretini ödemiş oluyorsunuz, çünkü o tıklama sonucu ekrana gelen reklamlardan yayıncı gelir elde ediyor. Tüm dünya medyası için temel sorun hem trafik kanalı olarak hem de dijital reklam teknolojileri alanında tekelleşen Google ve Facebook’un, her bir tık’tan elde edilen gelirin çoğunu alıp küçük bir kısmını yayıncılara bırakması. Böyle bir ortamda tüm dünyada haberciliğin reklama dayalı iş modellerinden, okur gelirine dayalı modellere geçiliyor. Türkiye’de medya bu konuda dünyanın çok gerisinde kaldı. Bu yüzden okur alışkanlıkları da henüz dönüşemedi. Asıl olumsuzluk burada ama unutmamak gerek ki her sorunun bir çaresi vardır.
“SEO haberciliği haber sitelerini sıkıntıya sokabilir”