Uzman diyetisyenden obeziteyle mücadele rehberi
ÇAĞIMIZIN SORUNU OBEZİTE ÜZERİNE UZM. DİYETİSYEN BERFU NİLÜFER FINDIK ATALAY İLE BİR RÖPORTAJ İlk olarak obezite nedir ve nasıl teşh
Haber Üsküdar - Aleyna Sıla Ağırman
Çağımızın sorunlarından birisi olan obezite üzerine Uzman Diyetisyen Berfu Nilüfer Fındık Atalay ile konuştuk. Diyetisyen Fındık Atalay, düzenli ve dengeli beslenme ile obezite sorunundan kaçınabileceğimizi söylüyor.
İlk olarak obezite nedir ve nasıl teşhis koyulur?
Obezite kişinin normalden fazla, aşırı miktarda kilo alması ve vücut yağ kütlesinin aşırı artması denebilir. Teşhis konusuna gelecek olursak birkaç tane ölçüt var. Bunlardan bir tanesi beden kitle indeksini hesaplamaktır. Beden kitle indeksini kiloyu boyun karesine bölerek hesaplarız. Bu çıkan sonuca göre kişinin olması gereken aralığı buluruz ve teşhisler kilolu, aşırı kilolu, obez olarak koyulur. Eğer kişinin beden kitle indeksi 30’un üzerindeyse obez, 40’ın üzerindeyse morbid obez diyoruz. İkinci ölçütümüz bel kalça oranıdır. Kadınların bel kalça oranının 0.8’den küçük, erkeklerin ise 1.0’den küçük olması gerekir. Bir diğer ölçütümüz ise bel çevresidir. Bel çevresinin kadınlarda en fazla 88, erkeklerde ise 102 santimetreden fazla olmaması gerekmektedir. Bu santimetreler büyüdükçe ve oranlar arttıkça kişiye kilolu, aşırı kilolu, obez ya da morbid obez teşhisi koyarız.
Obezitenin Türkiye’deki durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’de son 10-15 yıldır kilolarda ciddi artış görüyoruz. Bu konuda neredeyse Avrupa birincisiyiz diyebilirim. Neredeyse her üç kişiden birinde obezite problemiyle karşılaşıyoruz. Obeziteyi çoğunlukla yetişkinlerde ve ergenlerde görürken pandeminin de etkisiyle artık çocuklarda da görmeye başladık. Pandemide maalesef ki daha çok sağlıklı yaşama yönelmemiz gerekirken daha da hareketsiz ve sağlıksız bir yaşama yöneldik. Evde kalmaktan kaynaklanan sürekli atıştırma isteği, abur cubur yeme isteği ve bu dönemde kullanımı daha da çok artan telefonlarımızdaki yemek siparişi ve market siparişi uygulamalarıyla her şeye ulaşımımız hızlandı. Şu anda Türkiye’de yüzde 20’den fazlamız ya aşırı kilolu ya da obez konumuna geldi.
Obeziteye sebep olan şeyler nelerdir?
Obezitenin aslında çok fazla sebebi var. Bunlardan en önemlisi, aşırı ve yanlış beslenmedir. Biz her zaman diyoruz ki, yeterli, dengeli ve doğru beslenmeyi öğrenmek çok önemlidir. Bir başka sebebi ise fiziksel aktivitelerdeki yetersizlik. Burada kastettiğimiz aslında spor değil. Tabii ki sporu haftanın hiç olmazsa üç günü yapmanın da çok büyük önemi var fakat bizim burada asıl söylediğimiz, yürüyüşü bile yapan insan oranı çok düşük. Diğer sebebi ise kişideki hormonal sıkıntılar. Meselâ insülin direnci, diyabet ve hipotiroid gibi. Bir diğer sebep de psikolojik problemler diyebiliriz. Aslında pek bilinmese de psikolojiyle obezite çok iç içe. Bundan dolayı çoğunlukla biz danışanlarımızdan psikolojik destek almalarını talep edebiliyoruz. Çünkü bazılarında yeme bozuklukları görebiliyoruz. Bunlar tıkınırcasına yemek, gece yemek ya da yedikten sonra kusma olabiliyor. Aynı şekilde kişinin kullandığı ilaçlar da özellikle kortizon içerenler ve antidepresanlar obeziteye sebep olabiliyor. Genetik faktörler de en önemli etkenlerden biridir. Hamilelik de sebepler arasında olabiliyor. Hamilelik döneminde zaten kilo alıyor, doğumdan sonra bir kısmı kalıyor, tam emzirmeyle kilo verecek diyoruz, bunu da ye şunu da ye süt olur diyerek daha fazla kilo alımı oluyor. Birkaç yıl içerisinde kilo kaybediyor, ideal kilosuna ulaşıyor derken bir gebelik daha oluyor. Aslında hamilelik kadınlarda obezitenin en büyük sebepleri arasında yer alıyor. Bir de kimin uydurduğunun belli olmadığı su diyeti, hurma diyeti gibi kısa sürede uygulanan, hızlı kilo verdiren diyetler de obeziteye yol açıyor. Çünkü sağlıksız kaybedilen bu kilolar iki üç katı olarak geri dönüyor. Her zaman söylerim, her kilo alışın verişi daha zordur. Önemli olan kişinin emin ve sağlam adımlarla kilo verip, verdiği kiloyu koruyup, o koruduğu kiloyu da yaşam tarzı haline getirdiği beslenme düzeniyle sürekli hale getirmesi gerekir.
Peki bunlardan kaçınmanın yolları nelerdir?
Genetik faktörler var dedik. Tabii ki bunlardan kaçınmak biraz daha zordur. Kişinin başkalarına nazaran daha çok dikkat etmesi gerekir. Diğeri de psikolojik sebepler demiştik. Eğer sebep buysa tamamen bir psikolog eşliğinde kilo probleminin çözülmesi gerekir. Onun dışında, eğer doğumlardan sonra kilo problemi varsa kesinlikle bir diyetisyenden destek alarak kilo vermeli. Kişi zayıf da olsa kilolu da olsa daha önceden de söylediğim gibi yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmeli. Böyle beslenirse zaten hiçbir zaman kilo problemi veya obezite problemi olmaz. Yapılacak en önemli şey yaşam tarzını değiştirmektir. Örneğin kişi güne kahvaltı yapmadan başlıyorsa kahvaltı alışkanlığını kazandırmamız lazım, gece çok atıştırmalık tüketiyorsa bunu bırakmasını sağlamamız lazım, bazen de kişi kendisini gün boyu çok aç bırakıp gece birden her şeye saldırabiliyor, bu durumda da beslenme düzenini oturtmamız lazım. Spor yapmasak da olabildiğince hareket ve yürüyüş çok önemlidir. Bu yürüyüş bir markete gidip gelmek bile olabilir. Kendimize günlük 10 bin adım hedefini koymalıyız.
Obezitenin tedavisi nasıl olmalıdır?
Burada bir hekimlerin görevi var, bir de bizim görevimiz var. İhtiyaç duyulduğunda da psikologların görevi var. Bu multidisipliner bir çalışma gerektirir aslında. Kişi eğer morbid obez düzeyindeyse ve kişinin birçok metabolik rahatsızlığı varsa sadece diyetten yanıt alamayabilir. Bu kişilerin fiziksel aktivitesi çok kısıtlanmış olabiliyor. O zaman yapacağımız şey bir hekimden destek almak olur. Bu bariatrik cerrahi operasyon bile olabilir. Ama kişinin bu şekilde ciddi bir kilosu yoksa ve kişi diyetle kilo verebiliyorsa bizim eşliğimizde diyet yaparak ideal kilosuna ulaşabilir ve tedavi olur. Bizim için en önemli şey kişiyi belli aralıklarla görmek. Çünkü bu süreçte kişinin motivasyona ihtiyacı oluyor. Her kontrolde kişinin yaşam şekline göre, kas, yağ oranına göre yeni listeler hazırlıyoruz. Ezbere bir program söylersek kişi onu yaşam tarzı haline getiremediği için uygulayamaz. Eğer psikolojik bir sıkıntısı varsa psikoloğa yönlendirerek tedavi süreci başlar. Biz psikologla beraber çalışınca kişi kilo kaybedebildiyse bu sefer bir spor hocasının desteğine ihtiyacı vardır. Toplu bir ekip çalışması gerekiyor aslında. Obeziteden kurtulmanın yüzde 70’lik kısmı diyetse yüzde 30’luk kısmı spor ve harekettir. Çünkü aşırı kilolu ya da obez kişiler egzersiz yapmadan kilo verirse vücudunda ciddi sarkmalar oluyor. Kişi bu sefer de kilo verdim ama hala güzel görünmüyorum diye düşünüyor. Bu da bir başka psikolojik sorunu beraberinde getirebiliyor.
Danışanlarınızda şimdiye kadar obezitesi olan var mıydı? Vardıysa tedavi edebildiniz mi?
Tabii obezite olan danışanlarım oldu. Bazılarıyla çok güzel ilerledik. 140-150 kilolarda danışanlarım oldu. 2-3 sene içerisinde beslenmeyi düzenleyerek ve spor yaparak ideal kilolarına ulaştılar. Hala daha kilosunu koruyanlar da var. Bu tarz danışanlardan önce kan tahlili istiyoruz sonra tahlillerinde sorun çıkan danışanları mutlaka dahiliyeye ya da endokrinolojiye yönlendiriyoruz. Hekimlerle olan tedavi sürecinde de diyet uygulanmaya başlanıyor. Hatta birkaç danışanım bariatrik cerrahi operasyon da geçirdi.
Obezitenin yol açtığı rahatsızlıklar nelerdir?
Sayalım sayalım bitmez. İlk olarak çok karbonhidrat tüketiminin en çok etkilediği organ pankreas olduğu için insülin direnci, hiperinsülinemi ve tip 2 diyabet. Tabii aşırı yağlı beslenmeyle ortaya çıkan kardiyovasküler hastalıklar ile tansiyon ortaya çıkıyor. Aynı zamanda kolesterol yükselmesi görüyoruz ve zaten bunlardan iki veya daha fazlası kişide varsa biz buna metabolik sendrom diyoruz. Obez kişi hiçbir zaman rahat uyuyamaz çünkü büyük çoğunlukla uyku apnesi gelişir. Uyku apnesinin tedavisi için hekimler kilo kaybını öneriyor. Karaciğer yağlanması, rahim çevresi yağlanması da yol açtığı rahatsızlıklardandır. Kadınlarda rahim çevresi yağlanması ile adet düzensizlikleri görebiliyoruz. Bazı ruhsal rahatsızlıklar da ortaya çıkabiliyor. Meselâ bulimia nervozo ve anoreksiya. Gün içerisinde belli bir süre tıkınırcasına yemek de binge eating’dir. Var olan kiloyu taşıyamamaya bağlı kas ve eklem rahatsızlıkları ortaya çıkıyor. Cilt problemleri de görebiliyoruz. Akne, mantar, deri enfeksiyonları gibi. Yani obezitenin sebep olduğu birçok rahatsızlık var diyebiliriz.
Obezitede genetik faktörlerin rolü nedir?
Genetik faktörlerin rolü henüz tam bilinmiyor. Yapılan bilimsel araştırmalarda yüzlerce genin vücut yapısını belirlemede rolü olduğu söyleniyor. Ancak bunu diğer soruyla da bağdaştırabiliriz. Yani genetik faktörler var ama çevresel faktörleri de gözardı edemeyiz. Kişinin obez olmasının tek sebebi genetik faktörler değildir, çevresel faktörlerle birlikte gelişir. Sadece genleri suçlamak yanlış olur. Son 20-30 yılda obezitede dünya çapında ciddi artış var. Bunun tek sebebinin genetik olması mümkün değil.
Bireyler genetik ve çevresel faktörlerden nasıl kaçınabilir?
Çevresel faktörler dediğimiz etkenler olan daha sağlıklı yaşam, düzenli beslenme, dengeli beslenme, fiziksel aktiviteleri artırmak, kendimize iyi bakmak, vücudumuzu iyi dinlemek, bunları yaparsak genetik faktörleri arkada bırakabiliriz.