Toplum ceza infaz kurumlarını dizilerden öğreniyor
Toplum ceza infaz kurumlarını dizilerden öğreniyor
Haber Üsküdar - Büşra Yavuz
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, Mart 2019 itibariyle Türkiye'de 313 kapalı, 75 açık, 9 kadın kapalı, 8 kadın açık, 7 çocuk kapalı, 5 çocuk eğitim evi olmak üzere toplam 396 ceza infaz kurumu bulunuyor. Hürriyet gazetesinde 2 Ocak 2019 tarihinde yayımlanan Oya Armutçu'nun haberine göre cezaevlerinde 250 bin 764 erkek, 10 bin 285 kadın ve 2 bin 982 çocuk olmak üzere toplam 264 bin 31 kişi kalıyor. Bunların 208 bin 457'si hükümlü, 55 bin 574'ü ise tutuklu konumunda.
Son dönemlerde ceza infaz kurumlarını konu alan birçok dizi ve film yayımlandı, yayımlanmaya devam ediyor. Bu diziler ve filmler, toplumda ceza infaz kurumlarıyla ilgili çoğu yanlış fikirlerin oluşmasına yol açıyor. İzleyiciler ceza infaz kurumlarını kötü ve karanlık yerler olarak görüyor. Dizilerde mahkûmların diledikleri gibi davranmaları, suç olaylarının sürekli devam etmesi, içeri girmemesi gereken aletlerin içeri girmesi, infaz ve koruma memurlarının mahkûmlara kötü davranması ve şiddet uygulaması gibi görüntüler toplumun algısını olumsuz etkiliyor.
Dizi ve filmler gerçekleri çarpıtıyor
İstanbul'daki bir ceza ve infaz kurumunda görevli olan ve isminin açıklanmasını istemeyen infaz ve koruma memuru; ceza ve infaz kurumlarına ilişkin olarak dizilerde ve filmlerde anlatılanların gerçekleri yansıtmadığını anlatıyor. Mahkûmların kuruma nasıl giriş yaptıklarını ve bir günlerini nasıl geçirdiklerini soruyorum. İnfaz ve koruma memuru şunları söylüyor: “Cezaları onandıktan sonra yerleşecekleri ceza ve infaz kurumuna gönderilen mahkûmlar ilk önce üç gün geçici koğuşta kalıyorlar. Üç günün sonunda kalacakları koğuşa alınıyorlar. Mahkûmlar her gün saat 07.00’de uyanıyorlar ve ardından saat 08.00’de bahçeye çıkıyorlar. Bu sırada mahkûmların sayımları yapılıyor, sayımları yapıldıktan sonra gün içi faaliyetlerine dönüyorlar. Tüm günün ardından akşam saat 19.00’da tekrar sayımları yapılan mahkûmlar günü tamamlıyorlar.”
Dizi ve filmlerde anlatılan olayların gerçeği yansıtmadığını söyleyen infaz ve koruma memuru, gösterilenlerin bir kurgu üzerinden çarpıtılarak anlatıldığını ifade ediyor: “Örneğin dizi ve filmlerde görülen, koğuşa telefon sokma, kesici aletler sokma, uyuşturucu maddeler sokma gibi durumlar kesinlikle doğru değil. Burada çok yüksek güvenlik önlemleri var, koğuşa girmeden son anda bile x-ray cihazından giriş yapılıyor, cihazın ötmesi durumunda mahkûmun tekrar üstü aranarak temiz bir şekilde giriş yapması sağlanıyor. Bu yüzden dizi ve filmlerde yaşanan olaylar gerçek hayattaki ceza ve infaz kurumlarında yaşananları yansıtmıyor.”
Mahkûmlar birçok olanağa sahip
Dizilerde ve filmlerde mahkûmlara sağlanan olanakların az olduğunu görüyoruz, peki bu gerçekte nasıl diye sorduğumda şunları söylüyor: "Burada mahkûmlar sağlık, eğitim, sosyal faaliyet açısından birçok olanağa sahipler. Bütün mahkûmlar ilk geldikleri zaman doktor ve psikolog tarafından muayene ediliyor, ardından kendi isteklerine göre birçok sosyal faaliyetten yararlanabiliyorlar. Okumak isteyen mahkûmlar açık öğretim üzerinden öğrenimlerine devam edebiliyor, ceza ve infaz kurumunda açılmış olan kurslardan faydalanabiliyorlar."
Bir suça, kavgaya karıştıklarında disiplin nasıl sağlanıyor, dizi ve filmlerdeki gibi infaz ve koruma memurları tarafından şiddete maruz kalıyorlar mı diye soruyorum. Şiddete maruz kalmadıklarını, ancak kendilerine tanınan bazı haklardan mahrum kaldıklarını ifade ediyor. Bu haklarınsa, telefon görüşmeleri, sosyal faaliyetlere katılma, hava almaya çıkamama gibi durumlar olduğunu söylüyor. Bu durumların şiddetten daha kötü olduğunu söyleyen infaz ve koruma memuru, mahkûmlar için bu durumun daha kötü olduğunu, hiç kimsenin sevdiği bir insandan haber alamamayı istemediğini, tüm günlerini koğuşta geçirmek zorunda kalmayı istemediklerini, bu sebeplerden dolayı da kavga olaylarının çok sık yaşanmadığını dile getiriyor.
Röportajın sonunda dizi ve filmlere inanmamanın en doğrusu olduğunu söyleyen infaz ve koruma memuru, “Buradaki hayat çok daha farklı, anlatılanlar her zaman gerçeği yansıtmaz” diyor.