Türkiye’de kadına şiddetle ilgili resmi veri yok
İstanbul Sözleşmesi’nin Feshedilmesiyle Türkiye’de Neler Yaşandı?
Röportaj: Kevser Yılmaz / Fotoğraf: Mor Çatı Vakfı
İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesi sonucu yaşanan gelişmeleri ve günümüzde yaşanan kadına şiddet olaylarını, Mor Çatı Vakfı gönüllüsü Elif Ege ile konuştuk. Günümüzde yaşanan kadın cinayetlerinden ve İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye için öneminden bahseden Elif Ege, şiddetin yıllardır süregelen bir olgu olduğunu ve Türkiye’de kadına şiddetle ilgili resmi bir veri bulunmadığını kaydetti
Son dönemde yaşanan kadına şiddet olayları hakkında neler söylemek istersiniz?
Mor Çatı perspektifinden değerlendirdiğimizde toplumda reaksiyonun çok güçlü olduğunu söyleyebiliriz. Şiddet, yıllardır benzer şekilde süregiden bir oluşum, zaman zaman da reaksiyon artabiliyor. Öncelikle Türkiye’de kadına şiddetle ilgili resmi bir veri olmadığından bahsetmek gerekiyor. Devletin tuttuğu bir veri maalesef yok. Dolayısıyla biz kadına şiddetin artmasından veya azalmasından bahsedemiyoruz. Çünkü bilmiyoruz. 30 yıldır Mor Çatı Vakfı olarak bir mücadele içindeyiz. Kadına şiddetin Türkiye’de ne kadar yaygın olduğunu, hiçbir sınıf, ekonomik durum, eğitim durumu dinlemediğini, toplumun çok farklı kesimlerinde erkek egemen sistemin bir sonucu olarak yaygın bir şekilde ilerlediğini söyleyebiliriz.
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması bu olaylarda nasıl rol oynadı?
İstanbul Sözleşmesi uluslararası bir sözleşmedir. Sözleşmenin temeli, şiddetin eşitsizlikten doğduğunu söyler. Kimsenin alkolik, madde bağımlısı veya ekonomik durumu kötü olduğu için değil aslında erkeklerin güç göstermek, kadınları kontrol etmek amacıyla şiddet uyguladığından bahseder. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmesiyle bu gerçeklik tehlikeye girdi. Toplumsal eşitsizlik meselesi ortaya çıktı. Devlet burada, “Şiddet eşitsizlikten doğar” demek yerine sözleşmeyi feshederek aslında tam tersini dile getirmiş oldu.
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun dışında ne gibi adımlar atılabilir?
Bu meselede hukuki kısım kadar aslında eğitim, sağlık, medya gibi birçok alanın da etkili olabileceğini söyleyebiliriz. Eğitimin başından itibaren, şiddetin neden doğduğunu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin dinamiklerini, kadınlar üzerindeki şiddetin toplumdaki etkilerini anlatmak gerekir. Bugün toplumda bir reaksiyon olduğunu söylüyoruz ama bu reaksiyonun içinde çok fazla ses olduğundan da bahsetmek gerekir. Bu reaksiyonda en önemli etken medya. Basın dili gerçekten çok önemli. Türkiye’de yıllarca kadın cinayeti davası nasıl yazılırın mücadelesi verildi. Çok uzun yıllar, "Adam cinnet geçirdi, karısını öldürdü" şeklinde haberler yazıldı. Sonrasında sosyal medya aracılığı ile özellikle kadın gazeteciler bir cinayet haberi böyle yazılmamalı demeye başladı. Kadın gazetecilerin burada çok önemli bir payı var. Yazdıklarının pozitif yönde etkiler bıraktığını görebiliyorum. Aslında tam olarak da bu haberler doğrultusunda toplumda failin erkek olduğu vurgusu daha çok yapılmaya başlandı diyebiliriz.
İstanbul Sözleşmesi tam olarak neyi hedefliyordu?
İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından 2011 yılında imzaya açılan ve kadınlara yönelik şiddet ile ev içi şiddeti önlemeyi amaçlayan ilk uluslararası sözleşmedir. Türkiye, sözleşmeyi 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalayan ilk ülke olmuş ve 2014 yılında yürürlüğe koymuştur. Sözleşmenin dört temel ilkesi; önleme, koruma, kovuşturma ve politika koordinasyonudur. Bu ilkeler doğrultusunda taraf devletler, kadına karşı şiddeti önlemek için çeşitli hukuki ve sosyal önlemler almayı üstlenmiştir. Ayrıca, sözleşme toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığı da yasaklar ve özellikle kadınların korunmasını vurgular. Sözleşme, bugüne kadar Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylanmıştır. İstanbul Sözleşmesi’nin bir önemli yanı ise Avrupa ülkelerini hukuki olarak bağlayan ilk belge niteliğinde olmasıdır.
6284 sayılı kanun neler sağlıyor?
Türkiye, 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 1 Temmuz 2021'de kadına şiddetle mücadelede önemli bir metin olan İstanbul Sözleşmesi’ni feshetti. Sözleşmenin feshi kararı çok tartışıldı. Sivil toplum kuruluşlarından, muhalefet partilerinden ve kadınlardan yoğun tepki geldi. Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) gibi kurumlar Türkiye’yi iptal kararını gözden geçirmeye davet etti. İstanbul Sözleşmesi'nin ‘6284’ özelinde tartışmalı maddeleri olduğu ve bu maddelerin zararları doğrultusunda Türkiye’nin sözleşmeden çekildiği aktarıldı.
2012 yılında yürürlüğe giren "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” genellikle 6284 sayılı kanun olarak biliniyor. 6284 sayılı kanun, İstanbul Sözleşmesi’nin bütüncül sistemini (Önleme, Koruma, Kovuşturma, Ceza) kabul ediyor. 6284 sayılı kanunun sağladığı en önemli hukuki araç, başvuru veya ihbar yoluyla işlem başlatılarak, belge veya delil şartı olmaksızın, şiddet mağduru lehine koruyucu tedbir kararı verilmesine olanak sağlamasıdır. Bu çerçevede, 6284 sayılı kanuna istinaden talep edilebilecek koruyucu önleyici tedbirlerden bazıları şunlardır:
• Hayati tehlikenin varlığı halinde ilgilinin geçici koruma altına alınması, barınma yeri temin edilmesi,
• Hukuki, mesleki, psikolojik ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmesi,
• İlgilinin iş yerinin değiştirilmesi,
• Başvuru sahibinin evli olması durumunda, ortak konuttan ayrı yerleşim yeri belirlenmesi,
• Geçici maddi yardımda bulunulması,
• Hayati tehlike halinde Tanık Koruma Kanunu çerçevesinde kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi.