Üsküdar İletişim öğrencilerinin sosyal medya bağımlılığı düşük düzeyde
İletişim Fakültesi öğrencilerinin sosyal medya bağımlılıkları konusunda araştırma
Haber Üsküdar - Nilay Tuğçe BOSTANCI ve Burak DEMİRBAŞ
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Aylin Tutgun Ünal, sosyal medya bağımlılığı konusunda çalışmalar yapıyor. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin sosyal medya bağımlılıkları konusunda yaptığı son çalışmayı 6. Uluslararası İletişim Günleri kapsamında düzenlenen Dijital Dönüşüm Sempozyumu’nda sundu. Biz de Haber Üsküdar olarak hocamıza araştırmayla ilgili sorular yönelttik.
Öncelikle sosyal medya bağımlılığının tam olarak ne anlama geldiğini anlatabilir misiniz? Sosyal medyayı az ya da çok kullanan herkes bağımlıdır diyebilir miyiz? Örneğin az kullananlar az bağımlı çok kullananlar çok bağımlı gibi.
Sosyal medya bağımlılığı kişiye zihinsel, duygusal ve sosyal olarak çok boyutlu zarar veren ve hayatında olumsuz sonuçlara sebep olan psikolojik bir sorun olarak tanımlanabilir. Bir kişiyi sosyal medya bağımlısı olarak tanımlamak için sadece kullanım süresi yeterli değil. Kişinin düşünsel, duygusal ve sosyal olarak oraya bağımlı hale gelmesi gerekir. Kişi eğer sosyal medyayı yoğun bir şekilde düşünüyor, orada neler olup bittiğini sıklıkla merak ediyorsa, sosyal medya duygularına iyi geliyor ve sosyal medya kullanırken sorunlarından uzaklaşıyorsa, sosyal ihtiyaçlarını karşılıyor ve gerçek yaşamdaki kişileri, işleri vs. ihmal ediyorsa sosyal medya bağımlılığından söz edilebilir. Buna paralel olarak da kişi daha çok zaman harcamak isteyecektir.
Siz sosyal medya bağımlılığı konusunda Türkiye’de bir ölçek geliştirmiştiniz. Tam olarak ölçek ne demektir, açıklayabilir misiniz?
Ölçekler, var olan bir durumu ortaya çıkartmak ve sebeplerini araştırabilmek için çeşitli sayısal karşılaştırmaların yapılabilmesini sağlayan araçlardır. Kişilere ölçekte yer alan maddeleri okuyup ne derece katıldığını (hiç, kısmen, sık sık gibi) işaretlemesi istenir ve genel bir puan ortaya çıkar. Ölçme aracından elde edilen puan/puanlar sayısal analizlere tabi tutulur. Örneğin cinsiyete göre ölçme aracından elde edilen puan farklılaşıyor mu diye bakılabilir. Türkiye’de ilk sosyal medya bağımlılığı ölçeğini 2015 yılında doktora tezimde geliştirdik. Halen yoğun bir şekilde kullanılan ölçme aracında sosyal medya bağımlılığı meşguliyet, duygu durum düzenleme, tekrarlama ve çatışma olarak isimlendirilen dört boyutta ölçülebiliyor. Her bir boyut ile ilgili maddelerin yer aldığı ve toplam 41 maddeden oluşan ölçme aracı kişinin sosyal medya bağımlılığını çok boyutlu olarak ölçebiliyor. Boyutların kendi içinde değerlendirilebiliyor olması önemli. Örneğin meşguliyet boyutunda sosyal medya bağımlılığı seviyesi diğer boyutlara göre daha yüksek bulunduysa ona uygun önlem çalışmaları yapılabilir. Ölçeğin tamamı ise zaten sosyal medya bağımlılığı seviyesini ortaya koyuyor.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yaptığınız sosyal medya bağımlılığı araştırmasında birçok soruya cevap aradınız. İzninizle ben de size bazı sorular yönelteceğim araştırmanızla ilgili. İlk olarak, cevap aradığınız sorulardan birisi iletişim fakültesi öğrencilerinin sosyal medya bağımlılığının ne seviyede olduğuydu. Araştırmanızın sonucunda fakültemizdeki öğrencilerin sosyal medyaya az bağımlı olduğunu söylüyorsunuz. Bu sizce bilinçli olmalarından mı kaynaklanıyor yoksa başka nedeni var mı?
Sosyal medya bağımlılığı ölçeğinden elde edilen herhangi bir seviye aslında bir bağımlılık sorununu ortaya koyuyor. Öğrencilerde “az seviyede” bile olsa sosyal medya bağımlılığının olması bir sorunun olduğunu ortaya koyuyor. Alt ölçekler ve pek çok değişkene göre yapılan karşılaştırmalarda orta seviyede ve yüksek seviyede bulunan sosyal medya bağımlılıkları oldukça ürkütücü. Alt boyutlar ayrıca incelendiğinde, iletişim öğrencilerinin meşguliyet boyutunda sosyal medya bağımlılığının orta seviyede bulunması öğrencilerin zihinsel olarak sosyal medyaya bağımlı olduklarını gösteriyor. Duygu durum düzenleme boyutunda da sosyal medyaya bağımlılığın orta seviyede çıkması öğrencilerimizin sosyal medyadan duygusal destek aldığını ve sorunlarından kaçmak için sosyal medyaya sığındığını ortaya koyuyor. Sosyal medya bağımlılığı ölçeğindeki diğer iki boyut olan tekrarlama ve çatışma boyutunda az bağımlılık seviyesi bulundu. Tekrarlama boyutu, kişilerin sosyal medya kullanımlarını azaltmak isteyip başaramamasını ve aynı dozda kullanıma devam etmesini anlatıyor. Çatışma boyutu ise sosyal medya kullanımları yüzünden hayatlarındaki kişilerin ihmal edilmesi, yapılacak işlerin ertelenmesi veya zamanında bitirilememesi, üretkenliklerinin azalması gibi pek çok olumsuzlukları içeriyor. Araştırma sonucunda fakültedeki öğrencilerimizin orta bağımlılık gösterdiği iki boyutta daha fazla problem yaşadıklarını söyleyebiliriz. Zihinsel olarak sosyal medyayı fazla düşündükleri ve orada olma isteklerinin bağımlılık derecesine gelip hayatlarına zarar verdiği söylenebilir. Duygusal olarak sosyal medyaya sığınmaları da beraberinde orta seviyede sosyal medya bağımlılığını ortaya çıkarmıştır. Problemlerini unutmada en iyi seçenek olarak sosyal medyayı gören öğrencilerimiz aslında sanal bir bağımlılığın içinde kayboluyor. İletişim Fakültesi’nde zihinsel ve duygusal olarak sosyal medyaya bağımlılığının orta seviyede olması aslında bir an önce önlem alınması gerektiğini işaret ediyor.
İletişim Fakültesi öğrencilerinin sosyal medya bağımlılığının cinsiyete göre farklılaşmadığını söylüyorsunuz. Bu konudaki yorumunuz nedir?
Daha önceki farklı örneklemler ile yürütülen bazı araştırmalarda kadınlar ve erkeklerin farklı açılardan sosyal medyaya bağımlı olduğu söyleniyordu. 2015 yılında 1034 üniversite öğrencisi ile yürüttüğümüz araştırmada da cinsiyet açısından bir farklılık bulunmamıştı. Alt boyutlarda farklılıklar tespit edilmişti, kadınların daha çok sosyal medyadan duygusal destek aldığı, erkeklerin ise daha fazla çatışma halinde olduğu ortaya çıkmıştı. Fakültemiz kapsamında yürütülen bu araştırmada kadınlarda da erkeklerde de aynı seviyede sosyal medya bağımlılığının gözlendiği hem ölçek genelinde hem de alt ölçeklerde ortaya çıkmıştır. Buna göre erkeklerin de kadınlar kadar sosyal medyadan duygusal destek aldığı ve sıkıntılarını gidermek için sosyal medyaya başvurduğu söylenebilir. Diğer taraftan, kadınların da sosyal medya kullanımlarından dolayı erkekler kadar çatışma yaşadıkları ve işlerini, hayatlarındaki kişileri ihmal ettiği, üretkenliklerinin ve hatta uyku saatlerinin azaldığı raporlanabilir.
Öğrencilerin yakın yaş gruplarında olmaları nedeniyle sosyal medya bağımlılığı konusunda farklılaşma beklemiyordunuz sanırım. Ancak araştırmanızda 20-22 yaş grubundakilerin diğerlerine göre daha bağımlı oldukları ortaya çıkıyor. Sizce nedeni ne olabilir?
2015 yılında 1034 üniversite öğrencisi ile yaptığımız çalışmada 20 yaşından küçükler daha büyüklere göre sosyal medyaya daha fazla bağımlı bulunmuştu. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde durum farklı çıktı. Bu sefer 20-22 yaşındakiler küçüklere göre sosyal medyaya daha fazla bağımlı. Özellikle çatışma alt ölçeğinde de bu sonucun aynı olması oldukça kayda değer. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi kapsamında değerlendirmek gerekirse, üniversitenin son yıllarına yaklaştıkça öğrencilerin sosyal medya kullanımları yüzünden işlerini, ders proje/ödevlerini ihmal ettikleri, üretkenliklerinin azaldığı, başladıkları işleri zamanında bitiremedikleri, çevrelerindeki kişilerle çatışma halinde oldukları ve pek çok olumsuz sonuç yaşadıkları söylenebilir. Üsküdar Üniversitesi kapsamında ulaşılan bu sonuca 20 yaş altındaki grupta varılamamasının sebepleri, öğrencilerin üst sınıftaki öğrencilerden zamanla etkilenmesi ve öğrenciler arasındaki etkileşim, tanışma, arkadaşlıklar arttıkça sosyal medya platformlarına eğilimin de artması, fakültede edindikleri arkadaşlıklarının sürdürülebilmesi için zamanla sosyal medyanın daha yaygın kullanılması gösterilebilir. İletişim Fakültesi’nde yaşları 20-22 arasında olan öğrencilerin, arkadaşlıkları arttıkça ve ders/iş yükü arttıkça yaşanılan çatışmanın da arttığı gözlenmektedir. Bu çatışmanın 23 yaştan sonra artık fark yaratmadığı görülmüştür. Böylece, sosyal medya ile çatışma durumu 20 yaşından başlayıp ilerleyen yıllarda aynı dozda seyretmeye devam etmektedir.
Araştırmada öğrencilerin sosyal medyayı gün içinde ne kadar kullandıklarını da sordunuz. Ne gibi bir sonuç aldınız? Sizce öğrenciler gerçek cevaplar veriyor mu kullanım süreleriyle ilgili?
Sosyal medya kullanım süreleri sosyal medyayı konu alan pek çok araştırmada sorulur. Günümüzde devamlı çevrimiçi olma durumunu göz önüne alarak bu araştırmada soru sorma biçimini farklılaştırdım. Öğrencilerimize ölçme aracını elden vererek samimiyetle doldurmalarını rica ettim. Günlük kullanım sürelerinin fazla olduğunu belirten öğrencilerin sosyal medya bağımlılığı ölçeğinden de yüksek puan alıyor olması birbirini doğruluyor ve destekliyor aslında. Sadece teşhis etmede yeterli bulunmayan günlük kullanım süreleri sosyal medya bağımlılığının en önemli yordayıcılarından biridir. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin günlük sosyal medya kullanım süreleri arttıkça sosyal medya bağımlılıklarının da arttığı sonucu yüksek anlamlılık düzeyinde bulunmuştur. Bu konudaki pek çok araştırmada da benzer sonuçlar bulunduğundan fakültemizde varılan bu sonuç bilimsel yazını desteklemiştir.
Öğrencilerimizin yüzde 22’si günde 7 saatten fazla sosyal medyayı kullandığını belirtmiştir. Günde 4-6 saat sosyal medyayı kullanan öğrenciler ile 7 saatten fazla kullanan öğrencilerin sosyal medya bağımlılığı puanları birbirine yakın bulunmuştur. Buna göre kırılma noktasının 4 saat olduğu ortaya çıkıyor. Fakültemizde yapılan araştırma sonucunda, günde 4 saatten fazla sosyal medya kullanan öğrencilerin orta seviyede sosyal medya bağımlısı olduğu sonucuna varılmıştır. Alt boyutlarda yapılan incelemelerde de günde 4 saatten fazla sosyal medya kullanan öğrencilerin zihinsel olarak orta seviyede sosyal medyaya bağımlı olduğu bulunmuştur. Ayrıca 4 saatten fazla sosyal medya kullanan öğrencilerin duygusal destek almada ve problemlerini unutmada sosyal medyaya orta seviyede bağımlı oldukları ortaya çıkmıştır.
Sabah uyanır uyanmaz sosyal medyaya koşan öğrencilerin daha fazla bağımlı olduğunu söylüyorsunuz. Başka semptomları var mı bağımlılığın?
Sosyal medya bağımlılığının oluşması için kişinin zihinsel anlamda bazı durumları yaşıyor olması, duygusal olarak bazı durumların içinde bulunması ve sosyal hayatında da bazı durumları yaşıyor olması gerekir. Örneğin sabah uyanır uyanmaz sosyal medya kullanımı zihinsel anlamda sosyal medyayı yoğun kullanma isteğini göstermekte olup, kullanamadığı zamanlarda aklında sosyal medyada olma düşüncelerinin dolaşması, sosyal medyayı hayal etmesi, orada neler olup bittiğini merak etmesi gibi pek çok durumu da yaşaması zihinsel boyuttaki yordayıcılar olarak kabul edilebilir. Duygusal boyutta, kişinin duygularını düzenlemede yani sıkıntılarından uzaklaşıp iyi hissetmesine yönelik duygusal hali dikkate alınır. Sorunlarından kaçmak için sosyal medyaya sığınmak örnek verilebilir. Kişinin aşırı dozdaki sosyal medya kullanımını azaltmak isteyip başaramaması da sosyal medya bağımlılığının yordayıcılarındandır ve tekrarlama boyutu olarak ifade edilir. Sosyal medya kullanımını tekrarlamak anlamındadır. Çatışma veya başka isimlerle ifade edilen diğer bir durum ise sosyal medya kullanımının kişinin sosyal hayatına zarar vermesi ve pek çok sorun yaşamasına sebep olması durumudur. Sosyal medya kullanımı yüzünden kişi artık hiçbir işi tam yapamaz hale gelebilir ve çevresindeki kişilerle çatışma yaşar. Bu durumu anlatan maddeler/durumlar da sosyal medya bağımlılığını yordayıcı olarak ölçme araçlarında yer alır.
İletişim öğrencilerinin en çok Instagram ve YouTube kullandıkları görülüyor. Facebook tarih mi oluyor? Twitter kullananlar tahmin edilenden daha az, sizce nedir nedeni?
Y kuşağı olarak adlandırabileceğimiz üniversite öğrencilerini de kapsayan gençlerin ilgileri ve sosyal medya platformlarından beklentileri diğer kuşaklara göre farklı. Bu araştırmada da yoğun olarak fotoğraf ve video paylaşımlarına öncelik veren iki uygulamanın ön plana çıkması oldukça normal. Gençlerin kendilerini istedikleri görünüme sokarak fotoğraf paylaşmaları, akıllı telefon aracılığıyla kolay ve hızlı şekilde videolar çekip yayımlamaları yaşlarına ve gelişimsel görevlerine (beğenilme arzusu) oldukça uygun. Fakültemizde de yüzde 96,8 kullanım oranıyla Instagram birinci sırada bulundu. İkinci sırada yüzde 89,8 kullanım oranıyla YouTube bulundu. Diğer uygulamaların kullanım oranları yüzde 50’nin altında çıktı. Fakültemizde Facebook kullanım oranının yüzde 39,5 bulunması, zamanında en popüler uygulama olan Facebook’tan gençlerin Instagram’a kaçtığını gösterdi. Her yaştan kesimin paylaştığı içeriklerin dolaştığı Facebook’un artık özellikle gençlerin ilgisini çekmediği açıktır. Y kuşağının kısa sürede topluluk oluşturma ve bir gruba ait olma isteklerini Facebook’ta gerçekleştiremediklerini ve Instagram’a taşındıklarını söyleyebiliriz. Instagram da gençlerin isteklerine cevap verebilecek pek çok özelliği her geçen gün bünyesine katarak popülerliğini koruyor. Bu da araştırmalarımıza görüldüğü gibi yansımaya başladı. Görsellik ve rahat içerik paylaşmada kısıtlı özellikler taşıyan Twitter’ın öğrencilerimiz tarafından kullanım oranı yüzde 20,4’tür. Araştırmada birinci sırada kullandıkları sosyal medya sorulduğunda sıralama Instagram, YouTube ve Twitter şeklinde oldu. 314 öğrenci arasından en çok Facebook’u kullanıyorum diyen öğrenci sayısı sadece 3’tü. Birinci sırada Instagram kullandığını belirten öğrencilerin meşguliyet boyutunda orta seviyede sosyal medya bağımlısı olduğu bulundu. Instagram kullanıcılarının sosyal medya meşguliyetleri YouTube kullanıcılarına göre anlamlı düzeyde daha yüksek çıktı. Buna göre, Instagram kullanıcılarının zihinleri YouTube kullanıcılarına göre daha çok yoruluyor. Ayrıca, birinci sırada Twitter kullananların da meşguliyet boyutunda orta seviyede sosyal medya bağımlısı olduğu belirlendi. Bu kişilerin içerik paylaşma veya taramada çevrimiçi olsa da olmasa da zihinlerinin oldukça meşgul olduğu sonucuna varıldı.
Sosyal medyada paylaştıkları fotoğraflara makyaj yapanların daha bağımlı olduklarını söylüyorsunuz. Güzel görünmeyi istemek kötü bir şey mi?
Sosyal medyada görünür olma, güzel görünme ve kendini istediği şekilde kabul ettirme arzusu ile fotoğraf paylaşan gençler sosyal medya kullanımlarını sınırlayamıyor, tahmin ettiğinden fazla süre sosyal medyada kalıyor ve pek çok semptomun oluşmasına olanak sağlıyorsa söz konusu kullanımları bağımlılık sorununu da beraberinde getiriyor. Öğrencilerin fotoğraflarını paylaşmadan önce filtre/makyaj yapıp yapmadıklarına göre sosyal medya bağımlılığı puanları karşılaştırıldığında, meşguliyet ve duygu durum düzenleme boyutlarında anlamlı sonuçlar elde edildi. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde, paylaşacakları fotoğraflarına filtre/makyaj uygulaması yaptığını belirten öğrencilerin zihinsel ve duygusal olarak sosyal medyaya orta seviyede bağımlı olduğu ortaya çıktı. Bu öğrencilerin fotoğraflarını düzenlerken aynı zamanda zihinsel olarak sosyal medyaya bağımlı olduğu söylenebilir. Fotoğraflarına filtre/makyaj yapıp paylaşan öğrencilere bu durumun iyi geldiğini, yani kendilerini daha iyi hissettiklerini ve bu durumun da duygusal olarak sosyal medyaya daha bağımlı olmalarını sağladığı ortaya çıktı. Söz konusu filtreli/makyajlı fotoğraf paylaşarak iyi hissetme durumu beraberinde psikolojik bir sorun olarak sosyal medya bağımlılığını getirdiği için oldukça tehlikeli.
İçeriğine bakmadan arkadaşları tarafından paylaşılan her gönderiyi beğenenlerin sosyal medya bağımlılığının daha yüksek olduğunu ifade ediyorsunuz? Açıklamanız nedir bu konuda?
Diğer araştırmalara biraz yenilik katmak adına sosyal medyada güncel bir meşguliyet sebebi olarak beğeni yollama, beğeni sayılarını kontrol etme gibi davranışlar içeren sosyal medyada beğeni tarzını da araştırmak istedim. Deneme amaçlı olarak ilk defa bu araştırmada sorduğum beğeni tarzı açısından sonuçlar sürpriz oldu. Sosyal medyada beğeni tarzı, kişiye göre beğeni yani kendisini beğenenlere göre beğeni yollama, kişiye göre değil içeriği görüp/okumaya göre beğenme veya beğeni yollamamaya göre kategorize edilerek incelendi. Araştırma sonucunda, paylaşılan gönderinin içeriğine bakmaksızın arkadaşlarının tüm gönderilerini beğenen öğrencilerin sosyal medya bağımlılığı orta seviyede bulundu. Sosyal medyada kişiye göre beğenen grubun diğer gruplara göre anlamlı düzeyde sosyal medya bağımlılığı puanı yüksek bulundu. Özellikle kişiye göre tüm gönderileri beğenen öğrencilerin meşguliyet boyutunda sosyal medya bağımlılığı yüksek seviyede bulundu. Bu öğrencilerin sosyal medyadaki tüm kişilerin gönderilerini takip ederek kaçırmadan hepsini beğenmeleri beraberinde zihinsel olarak sosyal medyaya bağımlı olmalarına da sebep oluyor. Duygusal destek almada da orta seviyede bağımlılığın bulunması, söz konusu beğeni tarzının kendilerine beğeni olarak döndüğünde mutlu olduklarını göstermektedir. “Beni beğeneni ben de beğenirim” tarzındaki beğeni yollama ve beğeni kazanma durumunun kişilerin ruh haline iyi geldiği, beğenilme ihtiyacını karşılamada rol oynadığı için psikolojik olarak iyi hissettirdiği söylenebilir. Fakat beraberinde bir psikolojik sorun olarak orta seviyede sosyal medya bağımlılığını getirdiği için oldukça riskli bir durumdur.
Gelelim en kritik soruya. Araştırmanıza göre fakültemizde sosyal medya bağımlılığının en yüksek olduğu bölüm Medya ve İletişim. Bu bölümü de Yeni Medya ve Gazetecilik takip ediyor. Bunun sebebi acaba bu iki bölümün haber odaklı olmaları olabilir mi? Belki haber okuyorlardır sosyal medyada, olamaz mı?
Bölümler açısından karşılaştırma yaptığımızda anlamlı düzeyde bir farklılaşma gözlenmedi. Fakat sosyal medya bağımlılık puanlarına bakıldığında iki bölümün puanının diğerlerinden daha yüksek olduğu görüldü. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Medya ve İletişim bölümünün sosyal medya bağımlılığı puanı en yüksek bulundu. İkinci sırada ise Yeni Medya ve Gazetecilik geliyor. Bölümlerin isimlerinde de geçen medya kelimesi dikkate alınarak yorum getirilebilir. Yoğun bir şekilde medya ile bağlantıda kalma istekleri ve çabalarından dolayı da bu durum oluşmuş olabilir. Çünkü meşguliyet ve tekrarlama alt ölçeklerinde de ilk iki sırada aynı bölümler yer alıyor. Bu da söz konusu bölümlerdeki öğrencilerin daha fazla zihinsel olarak sosyal medyaya bağlı kaldıklarını ve sosyal medya kullanımlarını azaltamadıklarını gösteriyor. Duygu durum düzenlemede sosyal medya bağımlılığına en yatkın bölümün ise Radyo, Televizyon ve Sinema olduğu görüldü. Buna göre, Radyo, Televizyon ve Sinema bölümü öğrencilerinin duygusal destek almada sosyal medyaya orta seviyede bağımlı olduğu tespit edildi. Sosyal medyanın iyi hissetmelerini sağladığı ve oradayken tüm sıkıntılarından uzaklaştıkları ve bu durumun sosyal medya bağımlılığına yol açtığı söylenebilir. Sosyal medya bağımlılığı puanı en düşük olan bölüm ise Görsel İletişim Tasarımı. Görsel İletişim Tasarımı öğrencilerinin bilgisayar laboratuvarında yoğun vakit geçirerek projeleriyle meşgul olmaları, sanal ortamda sosyalleşme, duygusal destek alma gibi ihtiyaçlara vakit kalmamasına neden olabilir. Net sonuçlara varılabilmesi için yapılacak detaylı incelemelere ihtiyaç var. Bu araştırmadaki veriler aslında ipucu sağlıyor. Bu konunun detaylı araştırılabilmesi için iki bölüme yalnızlık ölçeğinin de olduğu sorulardan oluşan ölçme aracı ile yeni bir araştırma planı yapıyorum. Böylece duruma farklı açılardan bakılmış olacaktır.
Son soru, günde 7 saatten fazla zamanını sosyal medyada geçiren bir öğrenciye ne tavsiye edersiniz?
Gerçek yaşamlarında farklı kişilerle bir araya gelebilecek imkânlar yaratmalarını tavsiye ederim. Okul dışında yapılabilecek pek çok aktiviteye, hobi gruplarına dahil olarak sosyalleşme, duygusal destek, kabul görme arzularını sanallıktan gerçek dünyaya taşıyabilmelerini ve bunun için çaba göstermelerini öneriyorum. Bazen okulda arkadaşlık, dersler veya öğretim elemanıyla problemler yaşadığını düşünen öğrenciler içine kapanıyor ve sosyal medyada yeni bir yaşam kurmaya çabalıyor. Aslında uyku düzenlerinin bozulduğunun, okula geç kaldıklarının ve bu yüzden başarılarının düştüğünün ve öğretim elemanıyla iletişimlerinin bozulduğunun farkındalar. Bununla birlikte pek çok sorun yaşadığını kişi zaten kendisi biliyor. Bu konuyla ilgili farkındalık yaratma ve yönlendirme çalışmaları yapılırsa etkili olabileceğini düşünüyorum. Bilinçlendirme çalışmaları, fakülte kapsamında verilecek seminerler ve öğrenci danışmanlığı yapan öğretim elemanlarının öğrencileri yeteri kadar tanıma ve yönlendirme çabaları ile sağlanabilir.