Dr. İsmail Gürsoy: Girişimcilik yeni bir şey ortaya koymaktır
Haber Üsküdar - Abdullah Şaşkın
Üsküdar Üniversitesi Reklamcılık Bölümü tarafından "Girişimcilik Sohbetleri: Girişimcilik Adımları ve Girişimcilik Finansmanı" konulu söyleşi gerçekleştirildi. Etkinliğin moderatörlüğünü üstlenen Doç. Dr. Dinçer Atlı’nın konuğu ise yönetim ve yatırım danışmanı Dr. İsmail Gürsoy oldu.
Üsküdar Üniversitesi Reklamcılık Bölümü tarafından düzenlenen söyleşide “Girişimcilik Sohbetleri: Girişimcilik Adımları ve Girişimcilik Finansmanı” konusu ele alındı. Doç. Dr. Dinçer Atlı, konuğu yönetim ve yatırım danışmanı Dr. İsmail Gürsoy ile girişimcilik üzerine kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide girişimciliğin yaşı, nelere ve nasıl yatırım yapılması konuları üzerinde duruldu.
"Erken yaşta girişimde bulunmak mümkün"
Girişimciliğin yaş aralığına değinen yönetim ve yatırım danışmanı Dr. İsmail Gürsoy, "25 yaş altı olanlar var. Mark Zuckerberg, Bill Gates, Steve Jobs gibi örnekleri sayabiliriz. Türkiye’den de Nevzat Aydın, o da 25 yaş altındaydı. 25-30 yaş aralığında ise Amazon’un kurucusu Jeff Bezos var. Ali Baba’nın sahibi Jack Ma var. Türkiye’den Trendyol’un sahibi Demet Mutlu buna örnektir. 36-45 kısmına Türk olarak örnek verecek olursak, Getir’in sahibi Nazım Salur olur. Bu örneklere baktığımız zaman net bir yaş aralığından bahsetmek zor. Ben özellikle bu konuyla ilgili araştırmaları da inceledim. Harvard Business Review’in 2018’de yaptığı çalışma var. Onlar ortalama girişimcilik yaşını 45 olarak belirlemişler. Bundan erken yaşta da girişimde bulunmak mümkün. Genelde deneyimle beraber, piyasayı daha iyi analiz ederek, hesapları daha iyi yapılan girişimlerin çok tutulduğunu da biliyoruz" dedi.
"Her işletme bir girişim değildir"
Türkiye’nin iş modeli yaklaşımından bahseden Dr. İsmail Gürsoy, "Girişimcilik aslında yeni bir şeyi ortaya koymak demek. Mutlaka yeni bir yaklaşım olması lazım. Her işletme bir girişim değildir. Bu yeni bir ürün olabilir ya da o ürünün yeni kullanımı olabilir. Mutlaka yenilikçi olmanız gerek. Bunu yaptığınızda işte o zaman bir fark yaratabiliyorsunuz. Bu yeni fikir ya da ürün müşteri için ne değer katıyor? Buna dikkat etmemiz lazım. Yurt dışındaki Türk girişimciliğine değinmek istiyorum. Almanya üzerinden örnek vermek istiyorum. Yahudilerin girişimciliklerini ve Türklerin girişimciliklerini incelemişler. Yahudiler bir yere gittikleri zaman ondan önceki Yahudiler ne iş yapıyorlar ona bakıyorlar ve onların yapmadığı bir ürünü ya da bir fikri ortaya koymaya çalışıyorlar. Böylece birbirlerinden alışveriş yapıp birbirlerine destek oluyorlar. Türklere baktığımız zaman, bir Türk Almanya’ya gidiyor ve dönerci açıyor. Arkasındaki kişi de dönerci açıyor. Onun arkasından giden kişi de dönerci açıyor. Belki o ilk gelen arkadaşın Almanya’da yaptığı bir yenilikti. Fakat arkadan bu kadar kişi gelip de bu kadar aynı tür dükkan açtıklarında ya da ürün ürettiklerinde arz-talep dengesizliği oluşmaya başlıyor. Çünkü herkes bu işi yapınca eğriyi aşağıya doğru çekilmeye başlıyorlar" ifadelerini kullandı.
"Popüler trendler risk taşıyor"
Kısa zamanda popüler olup aynı hızla modası geçen piyasa trendlerine de değinen Dr. Gürsoy, "Popüler trendlere değinecek olursak, Türkiye’de 2000’li yıllarda hemen hemen her sokakta internet cafe vardı. Çünkü bu Türkiye için çok yeniydi ve çok popülerdi. Birçok kişi internet cafe açmaya başladı. Zaman içerisinde internetin evlere girmesiyle ve cep telefonlarının kullanımlarının artmasıyla bu girişim birkaç sene içerisinde iflaslar ile sonuçlandı. Bugün internet cafeler var ama sayı olarak çok az diyebiliriz. Sonrasında 2005 yılında Türkiye’de fatura ödeme merkezleri ortaya çıktı. Oradaki yaklaşım ise bütün faturalarınızı ödeyebileceğiniz tek bir merkezdi. Fatura başına 1 liralık ücret alıyorlardı. Şimdi ise internet bankacılığının geliştiği bir ortamda bu girişimler de kendisini kısa süre içerisinde bitirdi. 2010’lu yıllarda Türkiye’de çiğ köfteci furyası ortaya çıktı. Alışveriş merkezleri, sokaklarda, caddelerde ve kısacası her yerde çiğ köfteci vardı. Hatta aynı sokakta birkaç markanın çiğ köftecisi vardı. Bu da popüler bir trend olarak her tarafta başladı ama sonrasında bu kadar çok arza gerek olmadığı anlaşıldı. Burada arz-talep eğrisini dengeleyemezseniz ve piyasayı doğru bir şekilde analiz edemezseniz günün sonunda yaptığınız yatırım sizi mutlu etmeyecektir. 2015 gibi Osmanlı tulumbacısı trendi başlamıştı. Biz genel olarak tulumba tatlısını biliyoruz. Osmanlı tulumbası da biraz portakallı, antep fıstıklı, çikolatalı, karamelli gibi soslarla servis edilmeye başlanmıştı. Kilo fiyatı sade olarak 10 lira ise soslar ile 30 liraya kadar çıkabiliyordu. Bu da çok uzun sürmedi. Bir yıl içerisinde onlar da iflas etti. Yakın zamanda da lokmacı dükkanları vardı. Her tarafta, köşe başlarında lokmacılar vardı. Yine lokma da tulumba gibi geleneksel bir tatlı olmasına rağmen farklı soslar ile müşterilere servis ediliyordu. Bu da bir yenilikçi bakış açısı aslında. Bu bahsettiğim sektörlerde hala devam edenler mevcut ama buna dahil olanların büyük bir bölümü piyasadan çekilmek zorunda kaldı. Bu noktada girişim kısmında popüler trendi takip etmek büyük risk oluşturabilir. Her ne kadar yenilik olsa da risk taşıyabilir” şeklinde konuştu.