Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal: Sosyal medya okuryazarlığına geçmemiz gerekiyor
12.04.2020 13:01

Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal: Sosyal medya okuryazarlığına geçmemiz gerekiyor


Haber Üsküdar - Erdem Örs

Üsküdar Üniversitesi Öğrenci Konseyi tarafından Instagram üzerinde olan online söyleşide sosyal medyanın gücü konuşuldu. Öğrenci Konseyi başkanı Büşra Özdoğan’ın moderatörlüğünü yaptığı söyleşide Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal Kovid-19 salgını sürecinde sosyal medyanın gücü ve etkileri üzerinde durdu.

 ‘’Sosyal medyada enformasyon hızlı yayılıyor’’

Söyleşiye Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal’ı tanıtarak başlayan Büşra Özdoğan’ın, "Sosyal medyada haber akışı çok hızlı, ancak aynı hızla yalan ve yanlış haberler de yayılıyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?" şeklindeki ilk sorusuna Dr. Aylin Tutgun Ünal şu cevabı verdi: "Sosyal medyada enformasyonun hızlı yayılma gibi bir özelliği var. Olumsuz içerikler olumlu içeriklere göre daha hızlı yayılıyor. Bu konu hakkında yapmamız gereken, sosyal medya okuryazarlığımızı ve bilinçli kullanımımızı birey olarak arttırmamız gerekiyor. Bir enformasyon gördüğümüzde bunu doğrulamak için hangi hesaptan yayıldığına, hesabın ismine ve tarihine bakabiliriz. Ayrıca yalan haber yayan hesaplar genelde profil resmi olmayan hesaplar oluyor. Profil resmi olsa dahi kişi kendini değil, anonim bir resim koyuyor. Özellikle kriz döneminde açılan hesaplar yeni tarihli hesap oldukları için kuşkulanmamız gerekiyor. Kriz dönemlerinde bilinçli olmalıyız ve birkaç kaynaktan haberi doğrulamalıyız’’ dedi.

"Sosyal medyada iz bırakıyoruz ama farkında değiliz"

Büşra Özdoğan’ın, ‘’Sosyal medyada çok ciddi bir kaynak var ve bize avantaj sağlıyor. Kendi içinde avantajı ve dezavantajı bulunduruyor. Artık sosyal medyayla haberler özgürleşti diyebilir miyiz?’’ sorusuna Dr. Aylin Tutgun Ünal, ‘’Tabii avantajları ve dezavantajları bulunuyor. Dezavantajları sıralayacak olursak, yalan haberler, troll hesaplar, olumsuz içerikler. Hatta olumlu gibi gözüküp olumsuz mesaj içerenler var. Olumsuzluktan devam edecek olursak, eğlence yapacağız diye izinsiz videoya çekilmesini de ekleyebiliriz. Bunu özellikle Twitter’da görmüştük. Gençler tarafından görüntüler mizaha dökülüyor. Kriz dönemlerinde insanların korku ve panikten kaçması için mizaha ihtiyacımız olabilir. Ama bunu yaparken etik değerlere saygı duyularak, kişinin toplumsal konumuna zarar vermeden, ondan izin alınarak belirli bir seviyede yapılabilir.  Olumlu yanları da var tabii ki. Filtreler, medya aktörleri yok. İstediğim haberi denetlenmeden kendi profilimde paylaşayabiliyorum, ihtiyacıma göre davranabiliyorum. Yani hangi haber bana hitap ediyorsa ona bakıyorum. Sosyal medyanın aslında en büyük avantajı küresel iletişim. Düzenli paylaşımlar yaparsanız ve etrafınızda bir topluluk oluşturursanız dünyaya açılan bir kapı aslında. Sesinizi duyurabiliyorsunuz. Öte yandan sosyal medyadan duygusal olarak da etkilenebiliyoruz. Mutlu bir paylaşım yaptığımızda, bu mutlu paylaşımı görenler de mutlu oluyor. Öte yandan, olumsuz bir paylaşım yaptığımızda, bir de bu olumsuz paylaşım re-post yapılarak hızlı bir şekilde yayılıyorsa küresel anlamda bir olumsuzluğa yol açıyor. Aslında iz bırakıyoruz, farkında değiliz. İz bırakırken daha bilinçli olmakta fayda var’’ dedi.

"Haberciler hitap edeceği kitleyi iyi bilmeli"

Kuşakların önemine vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal, "1946-1975 yılları arasında doğan kuşak en çok hangi sosyal medyayı kullanıyorsunuz sorusuna Facebook cevabını vermiş. 65 yaş ve üzeri Facebook’ta dolaşıyor. Burada dolaştıklarına göre onlara burada daha sık içerik sunmak gerekir. Y kuşağına ulaşmak istiyorsak, yani 1980-1999 yılları arasında doğanlara, Instagram’da içerik sunmak gerekir. Hatta içerik türü de değişiyor. Bu kuşaktakilerin haberlere bakmaları için kısa story’ler oluşturmak gerekebilir. Gönderi şeklinde fotoğraf ve video koymak gerekecek. Ama az yazı koyacağız gibi. Z kuşağına yani 2000 yılı sonrasında doğanlara ise Youtube’dan kısa ve etkili videolar ile ulaşılabilir. Yani haberci hitap edeceği yaş grubunu iyi analiz etmeli. Farklı formatlarda, farklı mecralarda haberini hazırlamalı" dedi.

"Uzaktan eğitimin Facebook hali"

Büşra Özdoğan’ın, "Şu an insanlarla aramıza fiziksel bir mesafe koymak zorundayız. Arkadaşlarımızla olan bağımızı korumamızda bize yardım eden araç, sosyal medya. Bu anlamda sosyal medya, üzerindeki kötü izlenimi bu dönemde atmış olabilir mi?" sorusuna ise Dr. Aylin Tutgun Ünal şu cevabı verdi: "Sosyal ilişkileri devam ettirme anlamında olumlu oldu. Meselâ eğitimde sosyal medya kullanımı anlamında çalışmalar oldu. İlk çıkış noktası da 2012-2013 yıllarında Facebook’tan eğitim veren akademisyenler oldu. Facebook grupları üzerinden ders yaptılar. Uzaktan eğitimin Facebook hali gibi. Böyle faydaları oldu. Habercilere katkı sağladı, farklı kuşaklara farklı ihtiyaçlara göre haber üretildi. Sosyal medyanın etki gücü yüksek, ulaşamadığımız kişilere ulaşıyoruz. Yazdığımız bir tweeti dünyanın bir ucuna yayabiliyoruz. Epey bir sayacağımız olumlu özelliği bulunuyor. Olumsuz anlamda sosyal medya bağımlılığı gibi birçok çalışma yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor. Ben de 2015 yılında doktora tezimde sosyal medya bağımlılık ölçeğini geliştirdim, bu çalışmanın atıf sayısı 200’e yaklaştı. Yani sosyal medya bağımlılığı konusunda o kadar çok çalışma yapılıyor ki ben buradan görebiliyorum. Hâlâ çalışmalara devam edileceğini gösteriyor. O kadar ciddi bir sorun ki, kullanımımızı kısıtlamazsak psikolojik tedavi almaya kadar getirebilir bireyi."

"Sosyal medya okuryazarlığına geçmemiz gerekiyor"

Medya okuryazarlığının yanında  acilen sosyal medya okuryazarlığına da geçmemiz gerektiğini ifade eden Dr. Aylin Tutgun Ünal, bu konuda şunları söyledi: ‘"Sosyal medya okuryazarlığını geliştirebilirsek daha genelden daha özele inmiş oluruz. Herkes sosyal medya kullanıyor. Sosyal medya okuryazarlığı dersi 14 haftalık eğitimde verilirse daha içselleştirilir diye düşünüyorum. Sosyal medya okuryazarlığı konusunda seminerler de verilebilir. Şu anki durumda uzaktan eğitim yapıyoruz. Uzaktan eğitim müfredatlarımıza da sosyal medya okuryazarlığını koyabiliriz. Yani bir an önce derslerde sosyal medya okuryazarlığına yer vermeliyiz."