Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal: "Sosyal medya kullanımını sınırlandırmamız lazım"
Gazeteci Giray Poyraz Ürey’in moderatörlüğünü yaptığı söyleşide Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal’ın katılımlarıyla Dijital bağımlılık konusu irdelendi
Haber Üsküdar – Ayça Aracıçam
Gazeteci Giray Poyraz Ürey’in moderatörlüğünü yaptığı ve MATRA programının desteğiyle yürütülen “Genç Gazeteciler ve Bağımsız Medya Projesi” kapsamında düzenlenen etkinliğin konuğu Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal oldu.
Etkinliğin moderatörlüğünü yapan gazeteci Giray Poyraz Ürey, söyleşiyi Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal’a yönelttiği “Pandemi süreci boyunca dijital bağımlılığımız nasıl etkilendi?” sorusuyla başlattı. Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal, “Sosyal medya herkesi etkileyen farklı bir boyuta ulaştı” yanıtını verdi. Pandemi sürecinde değişen sosyal medya kullanımını ele alan Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal: “Evde kaldığımız süre boyunca sosyal medya kullanımı ciddi ölçüde arttı. Pandemiyle birlikte evden eğitime devam edilmesi, yarı zamanlı çalışma gibi durumlardan dolayı zaman yönetimi, günlük yaşam alışkanlıkları, iletişim alışkanlıkları, uyku alışkanlıkları değişti. Bu noktadan başlayacak olursak hepimizin alışkanlıkları değişti. Sosyal medyanın etkilerini ve kuşaklar üzerinde oluşturduğu şeyleri zaten konuşmuştuk ama artık sosyal medya herkesi etkileyen farklı bir boyuta ulaştı. Sosyal medyanın farklı etkileme boyutları var. Alt boyutları, bilişsel etkilenme gibi. Kişiler kullanımda çoğu zaman aşırıya kaçıyor ve günlük hayatını etkileyecek dereceye ulaşıyor. Kişiler sorunlarından kaçmak için sosyal medyayı kullanma eğilimini gösteriyor” dedi.
“Pandemi döneminde sosyal medya sığınma aracı oldu”
Pandemi döneminde sosyal medya kullanımına da değinen Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tugun Ünal, “Pandemi döneminde sosyal medya, yaşanılan korku, stres, panik, yakınlarına ulaşamamak gibi nedenlerden ve haberleri izlerken karşılaştığımız rakamlar karşısında kaçış yeri oldu. Bu zamanlarda kullanımımız daha fazla arttı. Hem haber almak için kullandık hem de duygusal olarak bu durumumuzdan uzaklaşmak için kullandık. Üsküdar Üniversitesi tarafından yürütülen Koronafobi araştırması sorularında insanların bu süreçte kalp çarpıntısı, göğsünün sıkışması gibi çok yoğun ölüm korkusu yaşayan kişiler oldu. Sosyal medya özellikle bu kişiler için aslında bir sığınma aracı oldu. Artık uyku bozukluğu bile yaşayanlar oldu. Zaman kavramı büyük ölçüde değişti. Kişiler bu yolla sıkıntılarını gidermeye başladı. Duygulara iyi geldi. Tekrarlama ve çatışma boyutlarında kişi sosyal medyayı kullanımda bir türlü azaltamıyor. Günlük yapacağı işlerini azaltıyor ve kişilerle çatışma yaşıyor” ifadelerini kullandı.
Kuşaklar arasındaki bağımlılık derecesi ele alındı
Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal, kuşaklar arasındaki bağımlılık derecesine ilişkin olarak, “Kuşaklar üzerinde baskın olan bir takım özellikler var ve bu özellikler içerisinde sosyal medyayı kullanım oranı değişiyor. Kuşak farklılıkları ve kuşaklar arasındaki iletişimi farklılaştıran önemli bir şey ise teknolojik gelişmişliktir. Bu gelişmişlik, kuşaklar arasındaki tüm iletişim alışkanlıklarından tutun çoğu alışkanlığı farklılaştırıyor. Mesela X,Y,Z kuşağını sınıflandırırsak kırk beş yaş üzeri kişiler tamamen radyo kuşağı. İnternetle büyümedikleri için kullanıma daha uzaklar. Otuz-kırk beş yaş aralığındaki kişiler televizyonla iç içe büyüyen Y kuşağı. Otuz yaş altı on beş-yirmi dokuz yaş aralığı Z kuşağı tamamen internet kuşağıdır. Bu sınıflandırmalar, günümüzde internet ile iç içe olan kuşak açısından etkilenme derecesi haline geliyor. Yeni bir dünya açılıyor, farklı kültürleri ve değerleri benimseyebiliyorlar. Yürütülen araştırmalara göre; Z kuşağı genellikle haberleri takip etmiyor, kısmen spor ve görsel uygulamaları kullanıyor, müzik ve video içeriklerini takip ediyorlar. Kırk yaş ve daha üstü kuşaklar da sosyal medyayı bir şekilde kullanabiliyor. Adapte oldular ancak kullanım şekilleri spor takip etmek, beğeni almak amacından ziyade gündemi takip etmek ve müzik dinlemek olduğu görülüyor” açıklamalarında bulundu.
“Kişi sevilmediğini hissettiği zaman kendini sosyal medyaya adıyor”
Gazeteci Giray Poyraz Ürey’in yönelttiği “Sosyal medyada beğenilme bağımlılığı hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal şu şekilde yanıt verdi: “Kişiler beğeni toplama amacı için özel mekanlarda bulunuyor, özel bir çaba gösteriyorlar. Kendini beğenilme arzusu için tehlikeye atan kesim de mevcut. Beğenilme arzusunu frenleyemezsek bu da sıkıntılı bir duruma doğru gidecektir. Kişide zaten beğenilmediği düşüncesi varsa hali hazırda kişide hastalıklar oluşabilir. Beğenilmeyi istemek sorun değildir. Herkes beğenilmek ister. Beğenilmenin bir ihtiyaç ve normal bir istek olduğunu Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine bakarak da elbette söyleyebiliriz. Bunda yanlış bir durum söz konusu değil. Sevilmek, sevmek de bir ihtiyaçtır. Kişi sevilmediğini hissettiği zaman kendini sosyal medyaya adıyor, oraya sığınıyor. Ancak sanalı gerçek yerine koyup aşırıya kaçarsak bu büyük bir bağımlılık ve sorun haline gelir. Pandemi sürecinde bu durum eğilimli kişilerde daha fazla arttı. İnsanlar sürekli ekrana baktığı için mod düşüşü de oluyor. Çok boyutlu problemlere yol açan online toplantı yorgunluğu gibi konular da gündeme geldi.”
“Çalışmak zorunda olan anneler çocuklarıyla iletişim kuramıyor”
Pandemi sürecinde aile içi iletişim şeklinin de değiştiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal, “Aile içi iletişimde insanlar özellikle pandemi başlangıcında yakınlarını kaybetme korkusuyla birbirinin değerini daha fazla anladı. Daha fazla duygusallaştık. Diğer bir yandan teknolojiye hapsolmak, insanların rutinlerinin birden değişmesi gibi olaylara alışmak çok zor. Şu anda işlerin yorgunluğu nedeniyle insanlar fazla bir arada kalmak istemiyor. Bu olay Zoom yorgunluğuyla da ilişkilendirilebilir. Devamlı online toplantılarda aynı evde bulunan kişilerle, çocuklarla fazla ilgilenemiyorsunuz. Çalışmak zorunda olan anneler de çocuklarıyla iletişimini kuramıyor. Aile içi iletişim de büyük ölçüde etkilenmiş oluyor. Bir süre sonra online toplantı yorgunluğu nedeniyle kişilerin enerjileri kalmayacak ve belki de bu nedenle çatışmalar yaşanacak. Bu konularda tespit ve önlem çalışmalarının yakın zamanda yapılacağını düşünüyorum” dedi.
“Aile içi iletişimimizi bertaraf etmemek gerekiyor”
Gazeteci Giray Poyraz Ürey’in yönelttiği “Gelişim çağında olan çocuklar pandemi döneminde ekran bağımlılığından dolayı gelecekte sorun yaşar mı?” sorusuna Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal, şu yanıtı verdi: “Sürekli ekrana bakmanın verdiği yorgunluk, beyin kimyasallarına varana kadar iş yapma şekillerini bile etkiliyor. Bunun iyi gelen yanlarının yanı sıra ilerleyen süreçlerde büyük sorunlar olarak kişiye geri dönüyor. İnternetten hastalık arama hastalığı da ülkemizde çok yaygınlaşan bir konu. Yapılan araştırmalarda Z kuşağı gençler ve çocuklarda vücudunun belirli yerlerinde belirti gördükleri zaman doktora gitmek yerine internette araştırma yapıyorlar. Artık öyle bir noktaya geldik ki herhangi bir şeyi merak ettiğimiz zaman internetin başına geçiyoruz. Kıyafet alırken, yemek siparişi verirken nasıl olsa internet üzerinden işleri yapıyorum diyerek yerimizden kalkmıyoruz. Aile içi iletişimimizi bertaraf etmemek gerekiyor. Herkesin birbirine gereken vakti ayırması gerekiyor. Kullanımı sınırlandırmamız lazım.”