Foto muhabiri Ercan Arslan: Depremin izlerinin yıllarca süreceğini düşünüyorum
Gazeteci Ercan Arslan ile depremi konuştuk.
Röportaj: Eda Gençel
Eskiler, “zor zanaat” der gazetecilik mesleği için. Hayatımızın her anında haber dinler, izler ya da okuruz. Üstelik bu haberler magazin, spor, aktüel veya felaket içeriklerinden oluşuyor ancak bizler bu haberleri evimizden takip ederken “muhabiri kimmiş?” diye pek merak etmiyoruz. Çoğu zaman sahadaki muhabirler gazeteciliğin görünmez kahramanları olarak kabul edilir. Kahramanmaraş depreminde de gördük ki, sahada görev yapan gazeteciler çok önemli görev üstlendi. Yaklaşık 30 yıldır Milliyet gazetesinde foto muhabiri olarak görev yapan Ercan Arslan da basın emekçilerinden sadece biri. Arslan, “Foto muhabiri tarihi masada değil sahada yazar!” diyerek meslektaşlarının yaptığı görevin önemine vurgu yapıyor.
Siz 30 yıldır Milliyet gazetesinde foto muhabiri olarak çalışıyorsunuz. Bu nasıl bir duygu, biraz anlatır mısınız?
30 yıl aralıksız Milliyet’te çalışmanın reçetesi olarak, gazetenin ilkeleri, kültürü ile dünya görüşümün örtüşmesi olarak görüyorum. Adımın, fotoğraflarımın, Milliyet’in sayfalarında yer almasından hep gurur duydum, gelecekte ülkenin görsel hafızasında yer alacak olmasından da gurur duyacağım. Milliyet, çalışmanın bana kattıkları satırlara sığmayacak kadar uzun ve güzel bir yolculuk.
Aynı zamanda Mimar Sinan’da hocalık yapıyorsunuz, zor olmuyor mu hem çalışmak hem hocalık yapmak?
Fotoğrafın sınırlarını zorlayan biriyim. Üniversitede okurken gece Milliyet’in fotoğraf servisinde çalışıyordum. Mezun olduktan sonra yurt içinde ve yurt dışında sergiler açtım. Araya yüksek lisansımı sığdırdım. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde dersler vermeye başladım. 21 bölümlük bir televizyon programı hazırladım ve sundum. Bir sürü farklı projede yer aldım. Birkaç işi bir arada yapabilmeyi kıymetli bir kazanım olarak görüyorum, şikâyetçi de değilim.
Sizin kıdeminizde bir gazeteci sahaya çıkmayı pek sevmez ama sizin çektiğiniz fotoğraflardan anladığımız kadarıyla tüm bölgeyi dolaşmışsınız. Neler söyleyeceksiniz?
Ben bir foto muhabiri olarak yaşadığım dönemi belgelemekle kendimi sorumlu hissediyorum. Ülke tarihinin en öneli olaylarından birini gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında izlemek bir foto muhabiri için ızdırap olması gerekir. Böylesine önemli bir olayda masada değil sahada olduğum için kendimi şanslı saydım. Unutmamak gerekir, foto muhabiri tarihi masada değil sahada yazar.
Kaç il dolaştınız?
Deprem bölgesine aralıklarla iki kez gittim, toplamda 15 gün bölgede kaldım, sadece bir şehir değil bölgenin tamamını dolaşmaya gayret ettim. Ağırlıklı olarak da Kahramanmaraş, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman, Hatay, Gaziantep’te fotoğraflar çektim.
Zorlu şartlar altında görevinizi yaptınız, zorlandığınız anlar oldu mu?
Depremzedelerin yaşadığı sıkıntıların yanında bizim yaşadığımız zorluktan, sıkıntıdan bahsetmek insaflı olmaz sanırım. Deprem bölgesinde yattığınız yerin, yediğiniz şeyin kıymeti yok bence. Onların bir bardak çaylarına, bir kap çorbalarına mecburiyetten ortak olmak bile zor geliyor insana.
Sizi en çok etkileyen, aklınıza kazınan kare hangisiydi?
Aklıma kazınmış iddialı bir kare yok. Çektiğim fotoğrafları gazeteye gönderiyordum onlar da uygun olanları kullanıyorlardı. Sonra kaleme aldığım kendi izlenimlerim gazetede iki tam sayfa yayımlandı. Depremden 40 gün sonra da Instagram hesabımda fotoğraflar paylaşmaya başladım, onlarda da insan yok.
Bu yaşananların sizde bıraktığı en büyük iz ne oldu?
Öncelikle bu depremde gördüğüm ve unutmayacağım şey, kurtarma ekiplerinin koordinasyonsuzluğu ve müdahalelerde gecikmesi olacak. Ayrıca insan hayatını hiçe sayan, şov peşinde olan kurtarma ekiplerini siyasetçileri ve gazetecileri de bir kenara yazmam gerekiyor.
En çok neye ihtiyaç duyuluyor?
Depremin izlerinin yıllarca süreceğini düşünüyorum. En önemli sorun çocuklar bence, onları bu travmadan kurtarmak gerekiyor. Çocuklar için yapılacak bir seferberlik çok anlamlı ve yerinde olur.
Deprem bölgesine iki kez gittiniz, genel bir değerlendirme yapar mısınız?
Deprem bölgesinde olmak insanların acılarını paylaşmak bana iyi geliyor. Kendimi onlarla tedavi ettiğimi düşünüyorum. İlk fırsatta tekrar gitmeyi umuyorum.
NOT: Fotoğraflar foto muhabiri Ercan Arslan'dan temin edilmiştir.