Röportaj – Ece Nur Pınar

11 ilimizi acı ile sarsan büyük afetin yaşandığı bölgelerde görev almış, aynı zamanda afet bölgesinde yaşayan muhabir Berfin Güler ile depremin acı gerçeklerini konuştuk. Röportajımızın detayları aşağıda.

 Öncelikle çok geçmiş olsun Berfin Hanım. Yaşanan afet hepimizi derinden sarstı. Birinci gözden yaşamış biri olarak sizin de derin acı ve üzüntü içinde olduğunuzu biliyoruz. Bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

27 yaşındayım. Evrensel gazetesi Malatya muhabiriyim, aynı zamanda İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü son sınıf öğrencisiyim. Malatyalıyım. Aynı zamanda İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde İNÜ-Haber uygulama biriminde yer almaktayım.

Neden gazetecilik mesleğini tercih ettiniz?

Gazetecilik mesleğine hep ilgim vardı ve gerçekleri yazma, yansıtma noktasında hep bir şeyler yapma isteğim vardı. Evrensel gazetesinin eki olan ‘Genç Hayat’a mektup yazmakla başlamıştım ilk. Sonrasında mesleğe dair daha çok ilgim oldu, böyle yöneldim.

Deprem bölgesinde bulunduğunuzu, hatta depremden etkilenen bölgelerden biri olan Malatya’lı olduğunuzu biliyoruz. Siz bu bölgelerle yakından ilgilenirken bölgeye gönderilen yardımların amacına ulaştığına inanıyor musunuz?

Bölgeye gönderilen birçok yardım özellikle Malatya’da, AFAD’ın gelen yardım tırlarına el koymasından kaynaklı yardımlar dağıtılmadı. Depolar uzun süredir açılmıyor. Bundan kaynaklı ciddi ihtiyaçlar mevcut ve bölgedeki insanlar temel ihtiyaçlarına bile ulaşamamakta.

Deprem bölgesinde şahit olduğunuz ve sizi etkileyen bir olayı anlatabilir misiniz?

Birçok olay var aslında. Depremin ilk günleri regl olan bir kadın pet ve iç çamaşırı bulamadığı için hasarlı evine girip bunları temin ettiğini söylemişti. Havanın soğukluğundan kaynaklı insanlar üşüdükleri için günlerce odun bulamadıklarından hasta bezi ve kadın pedi yakmak zorunda kaldılar. Çocuklar çorapsız, ayakkabısız geziyordu, çok üşüyen bir çocuğa yanımda, çantamda yedek bulunan atkımı, çorabımı vermiştim. Yani açıkçası öyle şeyler gördüm ki, uzun bir süre etkisinden çıkabileceğimi sanmıyorum.

Hiç çadır kentlerde bulundunuz mu? Çadır kentlerin eksik bırakılan yönleri var mıydı?

Birkaç gece izlenim yazmak için gece bulundum. Onun dışında da gün içinde sürekli gidiyorum. Depremin ilk günleri açıkçası hava çok soğuk olduğu için koşullar çok zordu. Odun yoktu. Malatya Büyükşehir Belediye Binası yanına kurulan çadır kente mesela tuvalet kurulmuştu, su bağlamadıkları için tuvaletler 20 gün kirli halde öylece kaldı. İnsanlar tuvalete bile gidebilmek için, dakikalarca soğukta yürümek zorunda kalıyordu. Duş birinci aydan sonra belli bölgelere yeni yeni geldi. İnsanlar haftalarca iç çamaşırına ulaşamadığı için değişme şansları olmadı. Yemek kuyrukları soğukta bir buçuk saat sürüyordu ve soğukta beklemeye gücü kalmayan insanlar aç uyuyordu. Yani tamamıyla yönetilemeyen bir süreç yaşandı.

Göçük altından gelen seslere sizce yeterli ve anında müdahale yapıldı mı?

Kesinlikle arama kurtarma çalışmaları eksik kaldı. Depremin ilk günleri insanlar enkazları elleri ile kazarak açtı. Yakınlarını öyle kurtarmaya çalıştılar. AFAD günlerce gitmedi birçok bölgeye. En son zaten birçok insanı kepçe ile girip çıkardılar. Enkaz altında kalan, çıkarılmayan belli bölgelerdeki insanlar akrabalarının cesetlerini parçalanmış şekilde çıkarabildi. Korkunç bir görüntüydü. Anında müdahaleyi geçtim, günlerce AFAD’ı belli bölgelerde göremedik bile. Gidilen bölgeler illa vardı, ama bazı bölgelerde günlerce yoktu.

Not: Fotoğraflar, gazeteci Berfin Güler'den temin edilmiştir.