Gül Esra Atalay: Yeni medya insan hayatını kolaylaştırıyor
Dr. Öğr. Üyesi Gül Esra Atalay ile yeni medya üzerine röportaj
Röportaj: Muhammet Enes YILMAZ
Fotoğraf: Kemal ÜNAL
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Gül Esra Atalay, yeni medyanın toplum üzerindeki etkilerine yönelik sorularımızı yanıtladı. Atalay “Yeni medya insan hayatını kolaylaştırıyor. Fakat bu kolaylık, yeni medyaya bağımlı hale gelmemize neden oldu” dedi.
Yeni medya mecraları günümüzde oldukça yaygınlaştı. Hatta öyle ki zihinlerimize bile etkisinin artık ölçülemeyecek derecede arttığını söylemek mümkün. Bu noktada sizce yeni medya araçları insan psikolojisine doğrudan etki ediyor diyebilir miyiz?
Evet, bunu söylemek mümkün. Bugün dünya nüfusunun yarıdan fazlası internet kullanıcısı. Mobil telefon kullanımı ise yüzde 70’lere yaklaşıyor. Dünyada 3.4 milyar sosyal medya kullanıcısı var. Dünya genelinde günlük ortalama internet kullanım süresi 6 saat 42 dakika. Türkiye’de ise dünya ortalamasından daha uzun süre internet kullanıyoruz, günde ortalama 7 saat 15 dakika. Türkiye’de nüfusun yüzde 72’sinin internete erişimi var. Bu kadar yoğun kullanılan bir teknolojinin insana birçok farklı açıdan etki ettiğini gözlemleyebiliyoruz. İnsan psikolojisine de elbette etkileri var. Her şeyden önce bireyin kimlik oluşumu ve inşası yeni medya mecralarından güçlü bir şekilde etkileniyor. Artık farklı yeni medya platformları, sosyal medya mecraları arasında akışkanlık gösteren amalgam kimliklerden bahsediyoruz. Farklı mecralarda benliğimizin farklı yanlarını ortaya koyuyoruz. Öte yandan mutluluk ve başarı gibi kavramlar da artık yeni medya mecralarında farklı anlamlar içermeye başladı. Yaşamaktan çok teşhir etmenin öne çıktığını görüyoruz.
Kapsama alanı, içerik, multimedya, sınırsızlık gibi özellikleri açısından ele alırsak, yeni medya mecraları birey için bir tehdit oluşturuyor mu?
Yeni medya mecraları insan hayatını kolaylaştırıyor. Zaman ve mekân sınırlamalarını aşarak birçok şeyi eskisine nazaran daha kolay yapmamızı sağlıyor. Fakat bu kolaylık ve pratiklik yeni medyaya bağımlı hale gelmemize de neden oldu. Çok fazla zaman harcağımız bu teknoloji sağlığımızı, güvenliğimizi, özel hayatımızı, kişilik haklarımızı tehdit ediyor.
Şimdi sözü yeni medyanın en çok tercih edilen mecrası sosyal medyaya getirmek istiyorum. Zira artık sosyal medya kullanmayan kişi sayısı yok denecek kadar az. Peki sosyal medya kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Yeterince bilinçli kullanılıyor mu sizce?
Sosyal medya çok yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Daha önce de belirttiğim gibi dünya nüfusunun neredeyse yarısı sosyal medya kullanıcısı. Fakat sosyal medya bilinçli bir şekilde kullanılmıyor. Bu konuda özellikle sosyal medya-çocuk ilişkisi çok problemli. Çocuklar çok küçük yaşlardan itibaren sosyal medya kullanmaya başlıyorlar. Denetimsiz şekilde sosyal medya mecralarına ulaşan çocuk, kendisine uygun olmayan içeriklere maruz kalabiliyor. Siber zorbalığa uğrayabiliyor. Bunun çok ciddi sonuçları var. Siber zorbalık çocuk ve ergenlerde depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, kaygı bozukluğu gibi problemlere yol açabiliyor. Hatta maalesef siber zorbalık nedeniyle intihar eden çocuk ve ergenlerle ilgili haberler gittikçe artmakta. Öte yandan çocukların küçük yaşlardan itibaren sosyal medya hesabı açtıklarını ve bu mecralarda içerik oluşturmaya başladıklarını, kendi fotoğraf ve videolarını paylaştıklarını gözlemliyoruz. Sosyal medya platformlarının kendi belirledikleri kurallara göre 13 yaşından küçükler sosyal medya hesabı edinemiyor. Fakat elbette ki bu kuralın uygulanması mümkün olmuyor. 6-7 yaşındaki çocukların sosyal medya mecralarında “fenomen” olduklarını görüyoruz. Ebeveynlerin bu konuda bilinçli olmamaları nedeniyle çocuklar bu mecralarda yer alarak büyük risklerle karşı karşıya kalıyorlar. Tüm özel yaşamını bu mecralarda aktaran çocuğun kötü niyetli kişilerin hedefi haline gelmesi çok kolay. Çocuklar bu platformlarda performans sergileme faaliyetleri nedeniyle çocukluklarını yaşayamıyorlar. Neil Postman, televizyonun yaygınlaşmasıyla çocukluğun yok olmaya başladığını söylemişti. Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla aslında çocukluk da hipergerçek bir konsept halini aldı.
Güncel verilere göre 2018’den 2019’a sosyal medya veya internet kullanıcı sayısında ciddi derecede artış var. Fakat bu artış belli sorunları da beraberinde getiriyor doğal olarak. Örneğin tahakküm. Sosyal medyada tahakküm de çok fazla. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Sosyal medya toplumları demokratikleştirme ve özgürleştirme potansiyeli olan bir platform iken, bugün gittikçe tahakküm altına alma pratiklerini destekleyen bir form halini almaya başladı. Sosyal medya bir gözetim mekanizması sağlayabiliyor. Bizi özgürleştirdiğini sandığımız teknolojiler zamanla bizi gözetler hale geldi ve mahremiyet kavramının sınırları değişti. Artık her yerde ve her zaman gözetleniyoruz. Bu bir tahakküm biçimi.
Bireyin yeni medya mecralarındaki psikolojisi ile normal yaşantısındaki psikolojik durumu arasında ilginç olmakla birlikte bariz farklar var. Nasıl bir açıklama getirebiliriz bu çelişkiye?
İnsanların bu mecralardan lanse ettiği ruh halini anlıyorsak eğer, sosyal medyada olduğundan daha mutlu, olduğundan da pozitif ve dertsiz tasasız görünme gibi bir genel eğilim var. Bu gerçeği yansıtmayabiliyor fakat sosyal medya kullanıcıları bu tür içerikler paylaşarak, egolarını tatmin ediyor ve dijital ayak izlerini şekillendiriyorlar.
Hocam sosyal psikolojinin ilgilendiği bazı durumlara bugün yeni medyada sıkça rastlanabilmekte. Örneğin sosyal algıyı yönlendirme ve saldırganlık bugün sanal ortamda çok rahat gerçekleştirilebiliyor. Buradan hareketle, sanal ortamdaki birey psikolojisini nasıl açıklayabiliriz?
Sosyal psikolojideki en temel bulgulardan biri şudur: Yüz yüze olmanın insan üzerindeki etkisi son derece yüksektir. Doğası gereği sosyal ortamda diğer insanlara uyma ihtiyacı olan, sürekli uyum arayan insan yüz yüze iletişim sırasında karşısındaki kişiyle çatışsa da öfke, nefret gibi olumsuz duyguları muhatabına yansıtması kısıtlıdır. Oysa sosyal medyada yüz yüze olmanın etkisi ortadan kalkıyor ve bu nedenle sosyal medya kullanıcıları muhataplarına karşı çok daha acımasız ve kaba davranabiliyorlar. Yine sosyal psikoloji açısından baktığımızda kimlik belirsizliği kavramı sosyal medya ile yakından ilişkili. Bu mecralarda takma isimlerle var olan bireyler kendi kimliklerini gizleyebildikleri için bu belirsizlikte normalde olmaya cesaret edemeyecekleri kadar saldırgan, kaba ve sınırsız davranabiliyorlar.
Son olarak, yeni medyanın bilinçli kullanımının sağlanmasına yönelik neler önerirsiniz?
Yeni medyanın bilinçli kullanımı için yeni medya okuryazarlığı şart. Çok erken yaşlardan itibaren çocuklara bu ders, seviye seviye verilmeli. Toplumun genelini bilinçli yeni medya kullanımı konusunda uyaran projeler olmalı. Yeni medya mecralarını kullanırken, bunlardan faydalanmak ana amaç olmalı. Bağımlılık noktasına varacak şekilde kontrolsüz ve sınırsız kullanımından kaçınılmalı. Bireyler kendi kendilerini sosyal medya kullanım sıklıkları ve süreleri konusunda kontrol etmeliler. Ebeveynler çocuklarını bu mecraların kullanımı konusunda uyarmalı ve baskı yapmadan denetlemeli.