Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü, III. Halkla İlişkiler Sempozyumu etkinliğini gerçekleştirdi. Etkinlik
Haber-Fotoğraf - Emre Sertdemir ve Ömer Karaoğlu
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü, III. Halkla İlişkiler Sempozyumu etkinliğini gerçekleştirdi. Etkinlikte “Dijital Çağda Halkla İlişkiler” başlığı altında dijitalleşme sürecinin halkla ilişkiler faaliyetlerini nasıl etkileyeceği tartışıldı.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Halkla İlişkiler Sempozyumu, Üsküdar Üniversitesi Güney Yerleşke Fuat Sezgin Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Etkinlikte, YouTuber Uras Benlioğlu, Dr. Öğr. Üyesi Duygu Aydın Aslaner, Doç. Dr. Betül Onay Doğan, İletişim Uzmanı Necati Özkan ve Uluslararası Sosyal Medya Derneği Başkanı Said Ercan halkla ilişkilerin geleceğini değerlendirdiler.
“Dijital bir kültür haline geliyoruz”
Her yıl düzenlediğimiz bu etkinliğin en büyük artısı organizasyon sürecinin tümüyle öğrencilerimiz tarafından yürütülmesi oluyor. Bu etkinlikler sayesinde öğrenciler teorik bilgiden ve sınıf ortamından uygulamaya geçişi en iyi şekilde deneyimliyorlar. Biz çağın önemli konularından olan halkla ilişkiler alanını enine boyuna, akademik camia bir araya gelerek değerli akademisyenlerle birlikte bu platformda tartışırken öğrencilerimiz de eğitim öğretimin gereklerini yerine getirerek hem teorik hem pratik bilgilerini pekiştirmiş oluyor. Dolayısıyla bu etkinliğin bizim için çok boyutlu bir getirisi var. Bu yılın konusunu ‘Dijital çağda halkla ilişkiler’ olarak belirledik. Artık dünyayı giderek dijitalleşen bir kültür ve toplum olarak biçimlendiriyoruz. Dijitali bir kültür haline getiriyoruz. Dolayısıyla kültürel değişimler yaşam biçimlerini oluştururken bütün akademik ve bilimsel alanlara dijital imgeler dolmaya başladı. Bu gidişatta süreç hızlanırken bu konuyu çok farklı yönleriyle sorgulamak gerekir. Bütün süreçlerin getirileri kadar götürüleri de vardır. Eğer gereği gibi kontrol altında tutmazsak, doğru planlama yapılmazsa yeniliklerin götürüsü de çok olur. İnsanların yaşamını bu yeniliklerle yeni teknolojilerle biçimlendirirken artıların çoğaltılması lazım. Artıların çoğaltılmasıyla birlikte planlamanın çok yapılması, eğitim öğretim süreçlerinde doğru kullanılması gerekiyor. Bunun için de bu gibi tartışma platformları konuyu enine boyuna masaya yatırıp birlikte farklı açılardan bakmak ve farklı yönlerini değerlendirmek, varsa olası sorunları önceden görmek ve önlem almak çok önemlidir.
"Yanlış kişiye yanlış reklam vermeyin, batarsınız”
Markaların doğru reklam için doğru Influencer profillerine ulaşması gerektiğini vurgulayan YouTuber Uras Benlioğlu, “Ben de sizler gibi iletişim fakültesinde okudum ve ardından 14 sene aktif habercilik yaptım. Atv Ana Haber ve Show Ana Haber’de çalıştım. Çalışmaktan gurur duyduğum Ali Kırca ile birlikte 13-14 yıl beraber çalıştım ve bu benim için güzel bir deneyim oldu. Haberciliğimin son 6-7 senesini istemeye istemeye yaptım çünkü 2008 yılında televizyonculuğun yok olacağını gördüm. Daha sonra bir Vine fenomenin 6 saniyelik Vine sonucunda 2500 ₺ aldığını öğrenince burada iş bitmiş, televizyona kim reklam parası verecek diye düşündüm. 2017’de 2 milyar dolar olan dijital reklam geliri 2020’de 10 milyar dolara doğru gidecek. Önümüzdeki süreçlerde markaların influencer profilleri ile arasındaki iletişimini gerçekleştirecek insanların olduğunu düşünüyorum, aranızda bu kısımda yer alacak insanlar olacak. Influencer karakterlerin kanal yapılarına ve kitlelerine göre ulaşmaları konusunda şimdiden bir uyarıda bulunuyorum, yanlış kişiye yanlış reklam vermeyin, batarsınız. Mesela Trendyol’dan bana ‘kıyafet reklamı yap’ dediler. Ben normalde eşofman giyerim, çok şık giyinen birisi değilim. Kim alır benim önerimi dedim ve gerçekten de kimse almadı. Kanalımın konusu olan ilginç ürünlerle ilgili bir çalışma yapsalardı çok daha faydalı olurdu onlar için” dedi.
“Akademik çevrelerde YouTube küçümseniyor”
Her iletişim öğrencisinin bir Youtube kanalı olması gerektiğini belirten Uras Benlioğlu, “Bence Youtube kanalı ya da Instagram hesabı açmak, bir iletişim fakültesi mezunun kendi meramını anlatması adına bu platformları kullanması kadar doğal ve gerekli bir şey olamaz diye düşünüyorum. Aslında işin özünde algoritmayla nasıl baş edeceğinizi de böyle öğrenirsiniz. Youtube kanalınız olsa, video yükleseydiniz bunun ne kadar zor ama gerekli olduğunu görmüş olurdunuz. Ben akademik çevrede Youtube kanalı açılmasının küçümsendiğini görüyorum. Sadece akademik kadrolar değil öğrenciler arasında da aynı durum mevcut. Fakat hayata çok büyük bir eksikle başlıyorlar” dedi.
Canlı videolar daha çok ilgi çekiyor
Dijitalleşmenin hayatımıza hızla girdiğini ve gelişmeye devam ettiğini belirten Doç. Dr. Betül Onay Doğan, “Her geçen gün daha fazla dijitalleşen bir evrende yaşıyoruz. Markaların iletişim sürecinde bunların hepsi bir şekilde hayatımıza giriyor. Hem teknik bakımdan hem de içeriği etkileme bakımından. Yakın zamanda haberlere de konu oldu. Bir YouTuber arttırılmış gerçeklik uygulamasın kullandı. Kullanıcılara kameralarını açtırarak sponsoru olduğu markanın rujlarını görsel açıdan gösterme imkânı sağladı. Sizlere anında deneme şansı tanıdı aslında, bir noktada da deneyimsel pazarlama sürecini bu şekilde aktif hale getirdi. Şu an belki bir YouTuber üzerinden bunu söylüyoruz, böyle bir şey denendi diyoruz ama çok yakın tarihte çok daha fazla insanı bu pazarlama süreci içerisinde göreceğiz. Çok fazla video tüketiyoruz. 2025 yılında tükettiğimiz içeriklerin %75’nin video olacağı söyleniyor. Hızla videoya doğru gidiyoruz fakat videolar da bizi kesmiyor artık. Marka iletişimi bağlamında baktığınızda canlı videoların normal videolara kıyasla %300 oranında daha fazla izlendiğini görüyoruz” dedi.
Kuşak farkları daha yoğun hissediliyor
Dijitalleşme sürecinin Türkiye’de kuşaklar üzerindeki etkisinden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Duygu Aydın Aslaner, “Ben bir kuşak araştırmacısıyım. Türkiye’de kuşakları merak ettim ve araştırdım. Bizde yapılan araştırmaların hepsi Amerika’dan devşirmeydi. Kuşağın tanımını yaptıktan sonra orada geçerli olan dinamiklerin buraya aynen aktarılmasının mümkün olmadığını açık şekilde görüyoruz. Amerika’da yaşanan bir olayla, Türkiye’de yaşanan olay birbirinden çok farklıydı. Türkiye’de genel olarak baktığımızda 5 farklı kuşağımız var ama son bir kuşak daha geldi, alfa kuşağımız. Geleneksel kuşakları sessiz kuşak olarak biliyoruz, baby boomers, 68 kuşağı... Bunların ardından gelen X kuşağı ara kuşak, Y kuşağı bilgisayar çocukları dediğimiz kuşak, Z kuşağı ise kristal çocuklar dediğimiz kuşaklar. Geleneksel kuşaklar en keyif aldığım kuşaklardı. Geleneksel kuşak için markalardan söz etmek mümkün değil. X kuşağı benim en üzüldüğüm kuşaklardan birisi çünkü çok ara bir kuşak, Türkiye’de yeni değerlerin inşa edildiği bir dönemde dünyaya geliyorlar ve o dönemde hayatlarını sürdürüyorlar. Boşanmalara tanıklık ediyorlar. X kuşağı zor bir dönemden geçiyor, renkli televizyondan internete kadar yaşadılar ve adapte olmak zorunda kalıyorlar. Tüketim toplumunun ilk bireyleri bu kuşak oluyor. Tükettiği ürünler üzerinden elde ettiği imajlara bakarak bir yaşam kurmaya çalışıyorlar” dedi.
Hikâye anlatmayı bilmek önemli
Halkla İlişkiler ve raklamcılık çalışmalarında hikâye anlatımının önemine vurgu yapan İletişim Uzmanı Necati Özkan, özellikle siyasal iletişim kampanyalarında iyi bir hikâye anlatımının başarı için bir zorunluluk olduğunu vurguladı. Türkiye’de yakın zamanda gerçekleştirilen seçim çalışmalarından örnekler veren Özkan, daha iyi bir hikâye kurgulayan adayların daha başarılı sonuçlar aldığını belirtti. Dünya genelinden çeşitli seçim kampanyalarından da örnekler veren Özkan, küresel bir eğilimin dünya genelinde halkla ilişkiler ve siyasal iletişim çalışmalarına yansıdığını, Türkiye'de yaşanan gelişmelerin de bundan bağımsız olarak düşünülemeyeceğini belirtti.
Sosyal medya kullanımında öndeyiz
Türkiye’de sosyal medya uygulamalarının kullanımından bahseden Uluslararası Sosyal Medya Derneği Başkanı Said Ercan, “Türkiye’de sosyal medya kullanım durumuna baktığımız zaman Instagram’da dünya ikincisiyiz, TikTok’da dünya üçüncüsüyüz. Maalesef bunu söylerken utanarak söylüyorum. Bu uygulamalar yeni fırsatlar, ifade biçimleri sunduğu kadar tehlikeli bir dünyaya da kapı aralıyor. Örneğin TikTok şu an Çin’in Türkiye’den veri topladığı çok büyük bir uygulama haline gelmiş durumda. Sosyal medya kullanımında ön sıralarda olmak her zaman iyi bir anlam ifade etmeyebiliyor. Bu anlamda halkla ilişkiler anlamında konuya baktığımız zaman dikkat edilmesi geren yeni bir alanın da açıldığını görüyoruz” dedi.