Sosyoloji Kulübü'nün deprem konulu paneli gerçekleştirildi
Toplumun Ertelenen Yüzü “Deprem” konulu panel gerçekleştirildi
Haber Üsküdar – Sefa Mert Kahraman
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Kulübü tarafından "Toplumun Ertelenen Yüzü Deprem” konulu bir panel gerçekleştirildi. Panele Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan, Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter ve Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan konuk oldu.
Üsküdar Üniversitesi Güney Yerleşke Fuat Sezgin Konferans Salonu’nda gerçekleşen etkinlikte depremin sosyolojik, psikolojik ve medyatik yönü ele alındı.
Prof. Dr. Süleyman İrvan: "Çok unutkan bir toplumuz"
"Deprem konusunda deneyimli habercilik yapabilecek muhabir yok"
Medyada deprem konusunda habercilik yapılabilecek donanıma sahip kimsenin olmadığını söyleyen Süleyman İrvan, "Deprem olduğunda sahaya magazin muhabirlerini bile deprem haberi yapmaya göndermişler. Çünkü medyada afetler konusunda deneyimli muhabir yok. Magazin muhabirleri deprem olduğunda biz de sahaya gidelim demişler. Hayatları boyunca ünlüler hakkında haber yapmaya çalışan magazin muhabirlerini medya kuruluşları Maraş’a, Adana’ya, Hatay’a gönderdiler. Bu arkadaşlar oradan deprem haberi yaptılar. Ben öğrencilerime bölgeye giden gazetecilerle röportaj yaptırdım. Gazetecilere ne tür bir hazırlık yaptıklarını sorduk, hiç kimsenin doğru düzgün bir hazırlığı yoktu, tamamen akıllarına ne geldiyse onları alıp gitmişler bölgeye. Oraya gittiklerinde ihtiyaçların ne olduğunu görüyorlar. Bir süre sonra yardımlaşarak süreci devam ettiriyorlar. Bütün bu olumsuzluklara rağmen şunu da söyleyeyim. Ufak tefek hatalar elbette oldu ama iyi bir habercilik yaptılar" şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Barış Erdoğan: "Deprem tahrip gücü en yüksek doğal afetlerden bir tanesi"
"İnsanlar içinde yaşadıkları kültürün öngördüğü şekilde tedbirler alıyor"
Felaketi nasıl yönettiğimizi belirleyenin içinde yaşadığımız kültürel dünya olduğunu söyleyen Erdoğan, “Aslında deprem bir doğa olayı. Herkese karşı sınıfsal olarak bakarsak; işçiye de, zengine de milliyet açısından bakarsak Türk’e de Japon’a da, din açısından baksak Müslümana da gayrimüslime de bir ayrıcalık yapmıyor. Ancak içinde yaşanılan toplumun değerleri, inançları, sosyal normları depreme karşı farklılık gösteriyor. Bizler depreme karşı nötr değiliz, her birimizin içinde yaşadığımız kültüre göre onu algılayışımız, onu bir yönetme biçimimiz var. Sosyal bilimlerin bize öğrettiği, depremin yıkıcı etkilerine karşı mücadelenin sadece deprem yönetmelikleriyle işte birtakım mühendislik standartlarına uyarak yapıların yapılmasıyla ya da bu yapıların uygun olmasıyla yeterli olmadığını da gösteriyor. Türkiye ve Japonya’nın deprem yönetmeliklerine bakacak olursak aralarında neredeyse hiçbir fark yok. Bakıyoruz benzer şiddet ve büyüklükte bir deprem olduğu zaman Japonya’da neredeyse hiç insan ölmüyor, binalar yıkılmıyor ama ne hikmetse aynı yönetmeliğe sahip bizim toplumumuzda binlerce, on binlerce insan ölüyor, binalar yıkılıyor. Demek ki aslında felaketleri yapılandıran içinde yaşadığımız kültür. İçinde yaşadığımız yapı onların nereye doğru gideceğini bize belirtiyor. Çünkü insanlar içinde yaşadıkları kültürün öngördüğü şekilde tedbirler alıyor” ifadelerini kullandı.
Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter: "Biz psikologlardan travmaların etkilerini kaybetmemizi bekliyorlar"
"Herhangi bir şeyden travmatize olabilirsiniz"
Travma ve afeti birbirinden ayırmak gerektiğini dile getiren Narter, "Travma ve afeti birbirinden ayırmak lazım, felaket ve afeti birbirinden ayırmak lazım. Herhangi bir şeyden travmatize olabilirsiniz. Bedensel ve ruhsal bütünlüğünüzü bozan herhangi bir şey travma yaratıcı olabilir. Travmayla nasıl baş edeceğiniz başta size aittir ve travmayla baş etmek istemenizle ilgilidir. İş toplumsal boyuta geldiğinde bazen toplumlar travmalardan da beslenirler. Travma da bir arada olmak o toplumun önemli yürütücülerinden biri olabilir. Biz hep ihtiyaçlı halde kalmayı tercih ediyoruz, bu kadar ihtiyaçlı halde kalmak da büyümemek demektir. İhtiyaçlı olmamak demek aslında travmayı alt etmiş olmak demek. Böyle bir felakette yaşanan travmanın boyutu tartışmasız. Yani bizim meslek alanımızda burada yaşanan travma ve psikologların psikolojik destek hizmeti verirken uyguladıkları yöntemler çok özel ve önemli. Bunlar için özel eğitimler alınması gerekir, öyle her önüne gelen gidip de orada bunu yapamaz” diye konuştu.