Haber-Fotoğraf: Umutcan Aygün

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya  ve İletişim Bölümü  ile Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü ortaklığında düzenlenen "Yaratıcı Endüstrilerde Çocuk Etkinliği" panelinde çocuk oyuncuların yaşadıkları sorunlar ele alındı.

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü ile Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü ortaklığında düzenlenen “Yaratıcı Endüstrilerde Çocuk Emeği” başlıklı panel 11 Aralık 2024 tarihinde Fuat Sezgin Koferans Salonu'nda yapıldı. Açılış konuşmasını Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan'ın yaptığı etkinliğe Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gül Esra Atalay, Üsküdar Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Doç. Dr. Esennur Sirer, Oyuncular Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi ve Çocuk Oyuncular Kampanyası Sorumlusu Özlem Zeynep Dinsel, Oyuncular Sendikası üyesi ve çocuk oyuncu koçu Gamze Dar, klinik psikolog Sinem Akar ve İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Sözcüsü Av. Çağla Gül Bulut katıldı. Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği etkinlik soru cevap ve ardından toplu fotoğraf çekilmesiyle sona erdi.

Süleyman İrvan: “Çocuk oyunculuğu özellikle Youtube’da denetlenmeyen bir alan”

Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, panelin açışılında yaptığı konuşmada etkinliğin konusunun önemine değindi: “Yaratıcı endüstrilerde çocuk emeği konusu çok önemli bir konu. Bizim de İletişim Fakültesi olarak misyonlarımızdan bir tanesi, toplumsal sorunlara duyarlı gençler yetiştirmek ve sorunların çözümü için katkıda bulunmak. Bugünkü etkinliğimiz de bu anlamda çok önemli. Bu gibi önemli konuları gündemde tutmamız lazım. Yıl boyunca farklı konularda çeşitli etkinlikler yapıyoruz ama iletişimciler olarak bu bizi doğrudan ilgilendiren bir konu. Özellikle Youtube'da içerik üreticiliği yapan çocuklar var. Youtube zaten denetlenemeyen bir alan. Ayrica çocuk oyuncuların da yer aldığı saatler süren diziler var. Dolayısıyla bu dizilerde, Youtube gibi sosyal medya platformlarında oynayan, çerik üreten çocukların yaşadığı sorunlar nelerdir, bunlara nasıl çözümler bulunabilir, bunları nasıl gündeme taşıyabiliriz gibi konularda bugünkü panelin çok katkı sağlayacağını düşünüyorum."

Gül Esra Atalay: "Sektör maalesef toplumsal eşitsizliklerin ve emek sömürüsünün de yaşandığı bir alan"

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gül Esra Atalay, açılış konuşmasında, “Yaratıcı endüstriler, küresel ekonomide önemli bir yer tutan kültürel alanlardır. Ancak bu sektör maalesef toplumsal eşitsizliklerin ve emek sömürüsünün de yaşandığı bir alan. Çocuk emeği meselesi, özellikle medya tarafından üzeri örtülen bir alan. Yaratıcı endüstrilerde çocuk iş gücü, çocukların fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişimlerini tehdit ediyor ve aynı zamanda onları birer tüketim nesnesine dönüştürebiliyor. Çocukların bu sektörde yer alması, çoğu zaman sosyal haklarının ve hukuki güvencelerinin yok sayıldığı bir çalışma düzeniyle mümkün hale geliyor. Bu noktada akademi, hukuk, sendikalar ve medya profesyonelleri olarak hepimize görevler düşüyor. Bizler yalnızca sorunları tespit etmekle kalmamalıyız; aynı zamanda çocukların haklarının korunması ve sürdürülebilir bir sektör yapısının oluşturulması için de birlikte çaba sarf etmeliyiz. Bu panel de aslında bu çabaların bir parçası olma amacıyla organize edildi diyebilirim. Umarım bugün burada yapacağımız tartışmalar, yaratıcı endüstrilerde çocuk emeği ile ilgili farkındalığı artıracak ve hukuki düzenlemelere ve daha etik bir sektör anlayışının ortaya çıkmasına katkı sağlayacaktır” dedi.

Özlem Zeynep Dinsel: "Birçok sektörde olduğu gibi oyuncular da haklarının farkında değil"

Oyuncular Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi ve Çocuk Oyuncular Kampanyası Sorumlusu Özlem Zeynep Dinsel panelde yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Maalesef birçok sektörde olduğu gibi oyuncular da haklarının farkında değil. Sendikalar bu hakları oyunculara hatırlatmaktadır. İş Kanunu’na göre çocuklar çalıştırılamaz. Çalıştırılmak için belli bir yaş aralığı vardır. Çalıştırılabilecek çocuk yaş aralığı 14-18 yaş aralığıdır. Bunun kanunda yeri vardır. Bu çocuklar gece geç saatlerde çalıştırılamazlar, ağır işlerde çalıştırılamazlar, eğitimlerini engellemeyecek şekilde çalıştırılmalılar. Fakat biz biliyoruz ki çocuklar çalıştırılıyor. Biz bu konuda hemen çalışmaya başladık. Maksadımız neydi? Kanun maddesine uygun bir yönetmelik yapmak. Yani kültür sanat alanını istisnai bir alan olarak çocukların çalışabileceği bir yönetmelik ile koruma altına almak. Bu neyi kazandırıyor bize? Çocukların çalışabileceği ortamların kurallarını belirleyen bir yönetmelikle, çocukları koruma altına alabiliriz. Bu kurallar olmadığı zaman çocuklar işverenin vicdanına kalmış durumda oluyorlar” dedi. Özlem Zeynep Dinsel, konuşmasının devamında, “Biz Çalışma Bakanlığı’na gittiğimizde şunu gördük ki bakanlık setlerdeki durumlardan hiç haberdar değil. Dolayısıyla biz de buralardan gelen insanlar olarak buradaki koşulları bakanlığa anlatmaya çalıştık. Çalışma koşulları oyuncular için kolay değildir, özellikle setler. Dizi setleri çalışma standardında “az riskli” olarak gözüküyor fakat çoğu, çok riskli olarak görülen hastaneler, inşaatlar gibi alanlara dönüşebiliyor. Dışarıdan görülen o şaşaalı ve şatafatlı hayat maalesef sadece bir avuç oyuncuya kısmet. Bu yönetmelik üç defa gidip geldi. Üçüncüsünde bir yönetmelik oluşturuldu. Tam istediğimiz düzeyde olmasa da oluşturuldu. Bakanlık bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesi için 6 ay süre koydu. Fakat maalesef olmadı. 2015’te yürürlüğe girmesi gerekiyordu fakat yıl 2024 oldu ve hâlâ yürürlüğe girmedi” ifadelerini kullandı.

Gamze Dar: "En çok önemsediğim konu, çocukların psikolojik durumlarıydı"

Oyuncular Sendikası Üyesi ve Çocuk Oyuncu Koçu Gamze Dar, “Bir yapım şirketinin çok iyi sonuçlanmış dizisinde çocuklarla çalıştım. Burası benim için bir okul niteliğindeydi çünkü okulda böyle bir eğitim almamıştım. Buraya başlama sebebim, bende çok sevgi olması, çocuklarla iletişimimin çok fazla olması. Ben işi çalışırken öğrendim, neye ihtiyaçları var, neler yapılması gerekir, bunları gözlemledim. Çünkü o zamanlar Türkiye’de oyuncu koçu denilen şey yoktu. Ben de 2010’dan sonra oyuncu koçluğu yapmaya başladım” dedi. Gamze Dar konuşmasının devamında, “Burada en çok önemsediğim konu, çocukların psikolojik durumlarıydı. Bir çocuk, travma ile yakın temas halinde ilerler. Yapılan herhangi bir müdahale muhakkak bir travmaya dönüşebilir. Dikkat edilmesi gereken bir alandır, o yüzden de bu anlamda kendimi donatmaya çalıştım. Çocuk oyuncu kimdir derseniz, medya kollarında, dizilerde, sinemalarda, reklam gibi alanlarda yaratıcı sürece dahil olup kendini buna hazırlayan oyuncu çocuklardır. Hepimizin ekranda görüp izlediği kadarıyla, bu çocuğa birisi bir rolü öğretmiş, bir ezber, bir metin verilmiş ve bu metni şu duygularla oyna denmiş. Şu anda yazılı senaryolarda görüyorsunuz ki çok gerçekçi senaryolar var. Bir çocuktan isteniyor ki bu gerçekçi senaryoları bu kadar gerçekçi oyna” ifadelerini kullandı. Gamze Dar, “Çocuğa rol teklifi geliyor. Bu teklif de direkt, ‘sen seçildin’ olarak değil, ajanslara davet ediliyor. Metin gönderiliyor. Bu metin, çocuğa aile tarafından ezberletiliyor. Çocuk ezber yaptıktan sonra kıyafetleri giydiriliyor, ajansa getiriliyor ve ajansta da tıpkı onun gibi hazırlanmış bir sürü çocuk daha var. Tüm çocuklar aynı odada, aynı role hazırlanmış. Aileler burada çocuklara, ‘O senin rakibin, onun yanına gitme’ gibi tepkiler veriyorlar. Buradaki görevliler çocuklara sürekli ‘Sessiz olun, susun’ gibi tepkiler veriyorlar. Seçilen çocuklarla biz temas etmeye başlarız, ön provamız olur. İşte önemli süreç bundan sonra başlar. Çocuğun karşılanması, çocukla tanışmak, çocuğun gözetilmesi, tüm bunların çok olması gerekir. Biz çocuklarla tanışırız, karşılaşırız ve beraber oynayacağı diğer oyuncularla tanıştırırız. Bazen televizyonda gördüğü çok ünlü oyuncuları bir anda karşılarında görünce çok fazla heyecanlanabiliyorlar, korkabiliyorlar, çekinebiliyorlar. Bizim burada yapabileceğimiz şey, çocuğa ailesi gibi davranmak. Gerçek anne ve babası nasılsa, aynı şekilde diyaloğa girmeye çalışmak” şeklinde konuştu.

Sinem Akar: “Güvenli bağlanma ortamları çocuğa sorun çıkarabilir”

Klinik Psikolog Sinem Akar, “Bebekler dünyaya geldiklerinde bizim ‘duygu regülasyonu’ dediğimiz bir şey var. Bu nedir derseniz, bir duygu düzenleme becerisidir. Bebekler çok fazla ağlar, isteklerini ağlayarak dile getirirler. Bazen sakinleşmeleri çok zordur. Bu sakinleşme becerileri için, buna ilk başta sahip olmadıkları için bir sahip olana ihtiyaç duyarlar. Bu ilk başta annedir. Daha sonra baba eklenir, diğerleri eklenir; okulda öğretmen eklenir, düştüğünde arkadaşlar eklenir gibi. Bu tarz duygu düzenlemede yardımcı olacak yetişkinlere ihtiyaç duyarlar. En başta bebekler bu duygu düzenlemeye sahip değilken, setlerde bebek kullanımı beni çok ürküten bir şey oldu. Daha sonra buna robot bebek alternatifi olduğunu öğrendim ve bu bana daha mantıklı geldi. Çünkü set ortamını düşündüğümüzde; çok sıcak bir yer, çok soğuk bir yer, çok fazla gürültünün olduğu bir yer, sigara dumanının olduğu bir yer… Bugün bu ortamlarda bir bebeğin duygularını düşünün. Bu duyguların çok fazla yükseldiğini veya eksik olduğunu düşünün. Orada annesi bile olsa, duygu düzenlemesini yapması oldukça zor. Anne, istediği kadar bebeğini emzirsin, altını temizlesin; ortam çok soğuksa, bebeğin duygu düzenlemesi yapması çok zor. Bu sebeplerden dolayı robot bebeklerden destek almak çok daha sağlıklı olacaktır diye düşünüyorum” dedi. Akar konuşmasına, “Aileler bebeklerini neden setlere gönderiyor diye düşündüğümde, ‘Acaba kendi hayallerini gerçekleştirmek mi? Maddi kazançlarını artırmak için mi çocuklarını kullanıyorlar?’ diye düşündüm. Çocuğun ruh sağlığının, fiziksel ve duygusal bütünlüğünün korunması gerekiyor. Sendikanın çıkartmak istediği yönetmelikte yer alan Milli Eğitim Bakanlığı’ndan izin alınması, çocuğun işe başlaması için hastane raporunun olması çok önemli. Çocuk çok sevimli olabilir ama set ortamındaki stresi kaldırıp kaldırmayacağını mutlaka konuşması gerekir. Çocuklar performans gösterirken, zaman dilimlerine dikkat edilmesi gerekiyor. Yönetmelikte de yer alan şeylerden biri, çocuğun fiziksel ihtiyaçları ve okul saatlerinde çalışma saatlerinin olması gerektiği. Çünkü okul, sadece eğitim ve öğretim alınan bir alan değil, çocuğun sosyalleştiği bir yerdir” şeklinde devam etti.

Avukat Çağla Gül Bulut: “Aileler arşiv tutmak veya ileride bakmak için çocuklarının fotoğraflarını paylaşıyorlar ama hiçbir şekilde paylaşmamamız gerekiyor”

İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Sözcüsü Avukat Çağla Gül Bulut, “Biz kimlere çocuk diyoruz, önce buna bakmamız lazım. Bizim için 18 yaşından küçük her birey çocuktur. İster çok gelişmiş olsun ister zeki olsun; ama 18 yaşından küçükse çocuktur. Çocuk oyuncu dediğimiz kişiler aslında çocuk işçilerdir. Çocukların, çocukluklarını yaşamaktan alıkoyan, onların fiziksel, sosyal, ahlâki gelişimini her türlü etkileyecek işlerde çalıştırılan kişilere çocuk işçi denir. Bu yüzden de setlerde çalışan çocuklara çocuk işçi diyoruz. Kanunlarımızda 15 yaşından küçük çocukların çalıştırılması kesinlikle yasaktır. Fakat kültür ve sanat alanında 15 yaşından küçük çocuklar da çalıştırılabilir ve bunların da şartları vardır. Her bir iş için sözleşme yapmak ve izin almak gerekir. Kanunda bu şartların nasıl olacağı, yönetmelikle belirlenir diyor. 2015 yılında bir yönetmelik taslağı hazırlanıyor ama o taslak geçmiyor. Tabii, o yıldan bu yana çok şey değişti; değişen bir teknoloji ortamı var. Dijital çağda çocuk emeğinin bulunduğu alanlar da değişti” dedi. Bulut konuşmasının devamında, “Bizim mevzuatımızda çocuğa ilişkin maddeler çok dağınık. RTÜK kanununda şöyle bir madde vardı: ‘Çocuk sadece kendi tükettiği ürünlerin reklamlarında oynar.’ Ancak bu madde daha sonra Danıştay tarafından iptal edildi ve çocukların her türlü reklamda oynamasının önü açıldı. Bizim en çok yararlandığımız ve ülkemizin de tarafı olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde maddeler var. Anayasamızın 90. maddesi gereği, kanunlarda yazmıyorsa uluslararası sözleşmeleri baz alabiliriz, çocuğu her türlü ekonomik sömürüden ve tehlikeli işlerden koruyabiliriz. Çocuk oyuncu kavramına ve çocuk işçi kavramına fikir olarak karşıyım. Çocuklar zorunlu staj da yapıyorlar ve oralarda da sömürülüyorlar. Bu tür işlere çocukların hiçbir şekilde karıştırılmaması gerektiği fikrindeyim. Çocuklar artık sadece geleneksel medyada değil, YouTube, Instagram gibi sosyal medyalarda da varlar ve bunlar setlerden daha da tehlikeli. Çocukların bu tarz ortamlarda paylaşılması, çocukları direkt olarak istismara açık hale getiriyor. Çocuk fenomenlerin kendi hesapları var, çok fazla takipçileri var ve hesapları da herkese açık olduğu için dünyanın herhangi bir yerinden herhangi bir insan çocuğun görsellerine ulaşabilir. Aileler arşiv tutmak veya ileride bakmak için çocuklarının fotoğraflarını paylaşıyorlar ama hiçbir şekilde paylaşmamamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Esennur Sirer: “Buradaki öğrencilerimiz ileride setlerde olacaklar, dijital mecralara yön verecekler”

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Doç. Dr. Esennur Sirer, panelin kapanış konuşmasında şunları söyledi: “Ben bugün yaptığımıza etkinlik diyemeyeceğim çünkü bir çalıştaya dönüştü. Bir sonuç bildirgesi yazabiliriz. Burada çok güzel kurgulanmış bir akış vardı. Bu akış çerçevesinde bizler de kafamızdaki taşları yerine oturttuk; neyin nasıl olduğuna, sektörde durumun nasıl olduğuna, bu durumlarla ilgili neler yapılabilir bunlara baktık. Hukuki olarak neler yapabileceğimize baktık, öğrendik. Gerçekten ışık tutacağına inanıyorum. Buradaki öğrencilerimiz ileride setlerde olacaklar, dijital mecralara yön verecekler. Onlara da bugünkü toplantımızın çok güzel bir ufuk açacağını düşünüyorum” dedi.

Etkinlik, toplu fotoğraf çekilmesinin ardından sona erdi.