Haber Üsküdar - Doğan Mert Erçel, Hande Deniz Uluğ, Ömer Faruk Uyak
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından 21-23 Ekim tarihleri arasında düzenlenen 7. Uluslararası İletişim Günleri / Dijital Çağda İletişim Eğitimi sempozyumunun 22. oturumunda dijital çağda reklamcılık ve pazarlama uygulamaları irdelendi. dönüşüm ve sinema üzerine bildiriler sunuldu. Maltepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Gürdal Ülger'in yönettiği oturumda Nur Gözde Tayfur, Öğr. Gör. İbrahim Yılmaz, Yrd. Doç. Dr. Sevilay Ulaş, Araş. Gör. Dr. Şükrü Güler ve Dr. Öğr. Üyesi Sevgi N. Sadedil birer sunum yaptı.
Nur Gözde Tayfur: "Modern reklamlarda kadın daha çok ev hanımı ve anne olarak konumlandırılıyor"
Maltepe Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık doktora öğrencisi Nur Gözde Tayfur, Prof. Dr. Gürdal Ülger'le birlikte hazırladıkları "Dijital Çağda Femvertising: Elidor (Pembeye Bir De Şimdi Bak) ve Atasay (Biliyor Musun Pırlanta Ne Demek?) Örnekleri" başlıklı sunumunda kadının reklamlardaki konumlandırılması üzerinde durdu. Tayfur, konuşmasına reklamı tanımlayarak başladı. Sunumun devamında şunları söyledi: "Modern reklamlarda kadının konumlandırılmasının daha çok ev hanımı ve anne olarak yapıldığını görüyoruz. Femvertising olarak adlandırdığımız feminist reklamcılığı ise kadınların günümüze kadar yapılan reklamlarda erkekten telkin bekleyen ve cinsel olarak objeleştirilen bir figür olması nedeniyle ortaya çıkmıştır. Günümüze kadar süregelen kadın vücudunun metalaştırılması ve kadın güzelliği gibi konuları ele alan reklamlar kadını tüketilip harcanabilecek bir nesne konumuna getirmişti." Gözde Tayfur, ardından Elidor ve Atasay reklamlarına ilişkin analilerini aktardı: "Elidor reklamında son dönemlerde hayli popüler bir sanatçı olan Zeynep Bastık'ı pembe kıyafetler içinde sahnede şarkı söylerken görüyoruz. Sonrasında pembe cüppeli bir avukatı, pembe kıyafetle boks yapan genç kadını ve pembe kask kullanarak motorsiklet süren bir kadını izliyoruz. Burada pembenin masum bir renkten öte olduğu ve motorsiklet kullanma, boks yapma gibi erkeğe atfedilen eylemlerin kadınlar tarafından da gerçekleştirilebileceğini bizlere göstermek istiyor. Atasay reklamında ise tektaşın bir ağırlığının olduğu ve bu ağırlığın taşın ağırlığı değil, karşı tarafa yükleyeceği sorumluluk olduğuna vurgu yapılmıştır. Bu ağırlık ise aynı evde yaşayan bireylerin aslında gerçek hayatta kadınların sorumluluğu gibi görülen işlerin müşterek olduğu ve birlikte yapılacağıdır. Atasayın ve Elidor’un yaptığı bu reklamlardan da anlaşılacağı gibi, yeni dönemde farkındalığı arttırmaya çalışan reklamlar artarak devam etmektedir."
Arş. Gör. Dr. Şükrü Güler: "Kurumsal reklamlarda en çok tercih edilen reklam türü imaj reklamı"
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Arş. Gör. Dr. Şükrü Güler, Prof. Dr. Emel Karayel Bilbil'le birlikte hazırladıkları "Kurumsal Reklamda Tema: Bankaların 2015-2019 Yılları Arasındaki Kurumsal Reklamları Üzerine Bir İnceleme" başlıklı çalışmayı paylaştı. Şükrü Güler, çalışmada betimsel analiz yöntemini tercih ettiklerini ifade etti. Güler konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yapılan araştırmada kurumsal reklamların nasıl oluştuğunu ve tüketicide yansımalarının nasıl olduğunu inceledik. Kurumsal reklam, halkla ilişkiler ve reklamcılığın kesiştiği bir çalışma alanıdır. İlk kurumsal reklamlar 1900’lerin başında Amerika'da yapılmaya başlamıştır. Kurumsal reklamlar doğrudan kurumun yararına yapılan ve kendisinin tanıtıldığı reklamlardır. Kurumun imajını oluşturmayı ve farklılık yaratmayı amaçlar. Bu reklamların içeriğinde kamuoyuna bilgi verme, projeleri açıklama ve tutum değiştirmeye ilişkin içerikler bulunur, yani bu içerikler ürünle ilişkili olmayan içeriklerdir. Literatüre bakıldığında, bazı çalışmalarda imaj reklamı olarak kullanımı tercih edilmektedir. Kurumsal reklamlar 5 başlık altında incelenmektedir. Bunlar; kimlik, imaj, finansal reklam, kurum savunma reklamları ve sorumluluk reklamlarıdır. Bu çalışmada Akbank, Garanti BBV ve QNB Finansbank’ın yaptığı reklamlar araştırma konumuz olmuştur. Bu bankaların yaptığı reklamların içeriklerinin misyon, vizyon ve sorumluluk faaliyetleri olduğunu gözlemledik. Akbank’ın reklamlarını incelediğimizde 2016-2019 yılları arasında 14 reklama ulaştık ve en çok imaj reklamının kullanıldığını, 1 adet kimlik ve 1 adet sorumluluk reklamı olduğunu tespit ettik. İmaj reklamlarının içeriğine baktığımızda ödül ve özel gün kutlamarına ilişkin olduğunu gözlemledik. En çok izlenen, Akbank’a ait olan kalbinin sesini dinle sloganlı reklam 15 milyon izlenmeye ulaşmıştır."
İbrahim Yılmaz: "Tercih döneminde üniversiteler açık hava reklamlarına önem veriyor"
Bandırma Üniversitesi'nden Öğr. Gör. İbrahim Yılmaz, "İstanbul’daki Vakıf Üniversitelerinin Tercih Dönemlerindeki Açık Hava Reklamlarının Tasarım Açısından Analizi" başlıklı bildirisini sundu. İbrahim Yılmaz şunları söyledi: "Üniversiteler hazırladıkları reklam çalışmalarını geniş kitlelere ulaştırmak, markalaştırmak ve bilinirliğini arttırmak amacıyla en dikkat çeken reklam türlerinden biri olan açık hava reklamlarına girmiş bulundular. Üniversiteler reklam ve tanıtım kampanyalarını toplum nezdinde değerli olması ve bu başarılı bir tanıtım konseptiyle hedef kitlelerine ulaşarak iletişim faaliyetlerini gerçekleştirirler. Bu süreçte reklamların hazırlığı aşamasında grafik tasarım büyük öneme sahiptir, iyi bir reklamın arkasında yaratıcı fikirler gereklidir ve özgün tasarım donanımlarıyla hazırlanması gerekmektedir. Bu sene pandemi sürecindeki tercih döneminde çok fazla reklama giren olmadı, vakıf üniversitelerini kastediyorum. Bu bağlamda Atlas Üniversitesi, otobüs giydirme ve giantboard gibi yollara başvurdu. İstanbul Aydın Üniversitesi reklam çalışmalarına her sene çok önem veriyor, bu sene de en çok önem veren üniversitelerden bir tanesi. Esenyurt Üniversiesi çok az yere reklam verdi, İstanbul Kent Üniversitesi sadece bannerlera girdi."
Yrd. Doç. Dr. Sevilay Ulaş: "Dijital iletişim alanında her şey anlık gelişiyor"
Yakın Doğu Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Sevilay Ulaş, "Dijital İletişim Ortamında Reklam Uygulamaları: Pegasus Havayolları Örneği" başlıklı şalımasını paylaştı. Sevilay Ulaş şunları söyledi: "Dijital reklam deyince ne anlıyoruz, geleneksel reklamdan farkına değinip sunumuma geçeceğim. Dijital iletişim dediğimizde aslında hepimizin bildiği gibi yeni medya araç ve ortamlarıyla başlayan, günümüze kadar gelen analog ve dijital olmayan bir iletişim sürecini en yalın haliyle ifade edebiliriz. Kurumsal markalarda dijital uygulamaları sıklıkla görüyoruz, bunları yadsımamız çok da mümkün değil ve sürekli kendilerini geliştiriyorlar, özellikle reklam uygulamalarında. Her anlamda reklamda, bilgilendirici reklam olabilir, tanıtıcı olabilir ya da tüketime direkt işaret eden tüm reklamların hepsinde biz aslında dijital boyutta bunları görüyoruz ve izliyoruz. Dijital reklam dediğimizde aslında geleneksel olan mecralar ve reklam mecraları tabii ki de yok olmuyor ya da eskimiyor, sadece hedef kitleyle arasında bazı yanlış anlamalar olabiliyor. Araştırmam aslında çok genel anlamda bakan bir çalışma. Tabii ki tek bir reklam örneği ve kampanyasıyla bu süreci açıklamak mümkün değil, ama ben ortaya dijital iletişim sürecinde hem ne olduğunu tanımlamak hem de Pegasus üzerinden metinsel bir çalışma ortaya koymak istedim.
Çalışma kapsamında Pegasus Hava Yolları'nı seçtim. Şimdi de bulgularına geçmek istiyorum. Sloganı Türkiye'nin dijital hava yolu olarak çıkıyor bu şekilde tanımlıyor. Bu markanın tüm tanıtım sürecinde bütün ürün ve hizmetlerini anlatmaya çalışıyor ve bir seri reklam şeklinde gidiyor ve bu uygulamaların ne olduğu hedef kitlenin uygulamayı nasıl kullandığına dair bilgiler içeriyor ve bu uygulamaların gündelik yaşam pratiklerine nasıl etki ettiğini ve onun nasıl kolaylaştırdığını bize sunuyor. Reklam kampanyasında genellikle gençler kullanılıyor, yani daha çok genellikle dijitalin içinde olan X ve Y kuşağı bulunuyor. Kişiler kendi fotoğraflarını çekiyor ya da birbirilerine hikaye atıyorlar. Bunları Pegasus uygulamaları ile birleştiriyorlar, dolayısıyla biz reklamın kendı içerisinde bu etkileşim unsurunu görebiliyoruz. Söz konusu kurumsal reklamın dijital bu markanın dijital dönüşümünü her markada, her alanda ve her uygulamada görmekteyiz. Bu firmanın her uygulamasında, her reklam filminde yer alıyor. Bunu yaparken de kurum kaynaklı mesajın gittiği ve aynı anda hedef kitleden de mesajı aldığı bunun da reklamda yer aldığını söyleyebiliyoruz."
Dr. Öğr. Üyesi Sevgi Sadedil: "Pazarlama iletişimi yapmak isteyen kurumlar tüketicisini nerede bulacaksa oraya seslenmek zorundadır"
İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Sevgi Sadedil, "Gerçek Zamanlı Pazarlama Yaklaşımı: Uygulama Örnekleri" başlıklı çalışmasını dinleyicilerle paylaştı. Sevgi Sadedil şunları söyledi: "Bugün ele alacağım konu, gerçek zamanlı pazarlama yaklaşımı ve uygulama örnekleri. Pazarlama iletişimi açısından baktığımızda şunu görüyoruz, pazarlama iletişimi yapmak isteyen kurumlar tüketicisini nerede bulacaksa, kullanıcı neredeyse oraya seslenmek zorundadır ve pazarlama mesajlarını orada iletmek durumundadır. Dolayısıyla gündemin gerekliliklerini biliyor olmaları gerekmektedir. Burada da geleneksel medyanın direk etkisinin azalması ve dijital medyanın etkisini arttırması firmaların gündeminde ve pazarlama stratejelerinde olması gerekiyor. Dijital medyaya baktığımızda buradaki tüketiciler aslında kitle iletişim araçları gibi heterojen yapıda değiller, daha homojen, küçük gruplar var ve web 2.0 ile beraber üretiyor ve hatta web 3.0 ile biz bu içerikleri ve kurumlar bu içerikleri veriye dönüştürebiliyor pazarlama faaliyetlerinde bu verileri kullanıyorlar. We Are Social raporuna göre Türkiye’de 52 milyonu aşkın sosyal medya kullanıcısı var. Bu kişilerin günlük yaşam pratiklerinde sosyal medya var ve kültürleri haline gelmiş durumda. We Are Social raporuna göre Türkiye'de en çok tercih edilen mecralar sırası ile; Youtube, Instagram ve Whatsapp. Gerçek zamanlı pazarlama kavramı bir yandan gelişirken bir yandan da tartışma konusu oluyor. Kavram, güncel olayları ve trendleri içermesi gerekliliği yönünde mevcutken kişiselleştirilmiş içerik olarak da yorumlanıyor. Kişiselleştirilmiş içerik de doğru mesajı iletmek olarak yorumlanıyor."