Haber: Suden Gülsüm Işık / Fotoğraf: Umut Şimşek-Kadir Ayhan

11. Uluslarası Iletişim Günleri Sempozyumu’nun ikinci gününde davetli konuşmacılar Prof. Dr. Ulises A. Mejias, Prof. Dr Nick Couldry, Prof. Dr. Elena Vartanova ve Prof. Dr. Tuğba Asrak Hasdemir veri sömürgeciliği mücadele yöntemleri üzerinde durdular.

Üsküdar Üniversitesi İlişim Fakltesi tarafından düzenlenen 11. Uluslarası Iletişim Günleri Sempozyumu’nun ikinci gününde davetli konuşmacılar  Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan’ın moderatörlüğünde yapılan oturumda kapitalizm, dijitalleşme ve veri sömürgeciliği üzerine sunumlarını gerçekleştirdiler. Davetli konuşmacılar Prof. Dr. Ulises A. Mejias, Prof. Dr Nick Couldry, Prof. Dr. Elena Vartanova ve Prof. Dr. Tuğba Asrak Hasdemir veri sömürgeciliğinin gelişimi üzerine tarihsel perspektiften bakarak geleceğe yönelik projeksiyonlarını ortaya koydular.  

Prof. Elena Vartanova: "Teknolojide ulusallaşma dönemini yaşıyoruz”

Moskova Devlet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Elena Vartanova, Batı merkezli küreselleşme sürecinin gerilemekte olduğunu belirtip bölgesel güçlerin yükselmekte olduğunun altını çizdi. Prof. Dr. Vartonova, Rusya örneği üzerinden ulusal teknoloji firmalarının gelişiminden bahsederek, “Mesele sadece dijital dönüşümle alakalı değil, ekonomik ilişkilerin de dönüşümüyle alakalı. Akışkan bir dönemden geçmekteyiz. Özellikle dijital medya platformları döneminden geçiyoruz. Dijital platformlar sosyal ve teknolojik bir fenomen olarak önem teşkil ediyorlar. Medyanın ulusallaşma süreci başlıyor. Diğer yandan her ne kadar dünya daha refah daha konforlu hale dönüşse de artık adaletin tahakküm ettiği bir yer değil, hala bir bölünmüşlük olduğunu görüyoruz. Sosyal eşitsizlik, eğitime yeterince erişim olmaması gibi. Mesela internete bile aynı düzeyde erişemiyoruz. Tüm bu eşitsizlikler problemleri beraberinde getiriyor ve geleneksel eşitsizliğin üzerine tuz biber ekiyor. Dijital medya hem içerik açısından hem kanal açısından yeni bir imkan sunuyor. Günümüzde aktif bir medya tüketimi söz konusu. Bu da tüketiciler arasında ciddi bir ayak izi bırakıyor. İçeriğin entegrasyonu ve online alanlara geçmesi, çok farklı medyalarda bu içeriğin tüketilmesi söz konusu. Podcastler gibi. Bu da medya sistemlerince yeni üretime olanak sağlıyor. Geleneksel medya yaklaşımlarımız artık çağın sorunlarına cevap vermiyor. Rusya sektörüne bakarsak, oldukça çeşitlenme görüyoruz. Daha yeni aktörlerin önemli rol oynadığı medya sektörünü görüyoruz. Bu yeni oyuncuların yeni bir sistem getirdiğini görüyoruz. Medya sistemlerini dijitalleşme açısından ele alırsak, batılaştırma süreci medyada başlıyor. Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle beraber Rusya’da Sovyetsizleştirme gündeme geldi. Günümüzde ise medyada tekrar bir ulusallaşma süreci söz konusu. Rusya’da en eski sosyal medya ağlarından Vkontakte var, telegram var. Tiktok mesela bizim ülkemizde kullanılmıyor. Medya endüstrisindeki uluslararası aktörlerin günümüzde Rusya’dan çıktığını görüyoruz. Yerlerine örneğin Yandex’in geldiğini görüyoruz. Şu an Rusya’da medya sektöründe devlet en önemli aktör” ifadelerini kullandı.

Mejias ve Couldry: “Sömürgecilik son bulmadı, dijital ortama taşındı”

 

Dünyaca ünlü akademisyenler Prof. Dr. Ulises A. Mejias ve Prof. Dr. Nick Couldry, yakın zamanda Türkçe’ye çevirilen kitapları "Bağlantı’nın Bedelleri"nde ele aldıkları veri sömürgeciliği kavramı üzerine hazırladıkları sunumlarını birlikte gerçekleştirdiler. Prof. Dr. Mejias ve Prof. Dr. Couldry, sömürgeciliğin geçmişte kalmadığını sadece şekil değiştirdiğini belirttiler ve dijital ortamdaki verilerin yeni bir sömürgecilik alanı açtığını söylediler. Mejias ve Couldry tarihsel bir perspektiften ele aldıkları sömürgecilik kavramını şu sözlerle değerlendirdiler: “Dünyada neler olduğunu anlamak için sadece son 50 yıla değil, yüzlerce yıllık sömürgecilik tarihine bakmamız gerekiyor. Veri dijitalle, sömürgecilik ise geçmişle ilişkilendirdiğimiz iki kelime. Veri sömürgeciliği insanların veri üzerinden kâr etmesi. Eski sömürgecilik türlerine göre farklılıklar mevcut. Tarihsel sömürgecilik ile günümüzdeki sömürgecilik arasında farklar var ama çok önemli bir benzerlik de var. Bu da mülksüzleştirme fonksiyonudur. Kapitalizm her koşulda sömürgeciliği içinde barındırır. Sömürgeciliğin olmadığı bir kapitalizm mümkün değildir. Kapitalizmle beraber sömürgecilik daha sofistike bir hale geldi. Köleliğin yerini fabrikalar aldı. Şunu söyleyebiliriz, kapitalizm ve sömürgecilik başka bir yere evriliyor. 

"Sömürgeciliğin dört temel aşaması söz konusu"

Konuşmalarında sömürgeciliğin dört temel aşaması olduğunu belirten Prof. Couldry ve Mejias, sözlerini şöyle sürdürdüler: "Bunlar, yeni alanlar keşfetmek, genişlemek, kaynakları çıkartmak ve son olarak da yerel unsurları ortadan kaldırmaktır. Bu aşamaları tarihsel sömürgecilikte gördüğümüz gibi günümüzdeki veri sömürgeciliğinde de görmekteyiz. Medyanın dijitalleşmesiyle birlikte tüm insan ilişkileri de özellikle sosyal medya sayesinde dijitalleşmektedir. Böylece daha önce ulaşılabilir olmayan bir veri dünyası kapitalizm için ulaşılabilir hale gelmiştir. Kısaca kapitalizm yeni bir sömürü alanı keşfetmiştir. Veri sömürgeciliğinde genişlemek ise keşfettiğiniz bölgeleri sürekli yeni alanlara doğru genişletme çabasını ifade eder.  Meselâ traktörler bugün sadece traktör değiller. Bunlar bilgisayarlar sayesinde veri aktarıyorlar. Sağlık teknolojisine baktığımızda şu anda burada çok açık sınırlar var. Apple Watch’a baktığımızda bizim tüm sağlık verilerimizi görebiliyor. Sömürgeciliğin üçüncü aşamasının kaynakları çıkarıp işleme olduğunu görüyoruz. Günümüzde veri sömürgeciliği de her türlü bireysel verilerimize işleyip, yeni ürünler ve hizmetler olarak bize yeniden sunuyor. Sömürgeciliğin son aşaması ise yok etmektir. Burada soykırımsal şiddeti söylemek istemiyoruz. Burada şiddet daha farklı olacak. Tarihsel sömürgecilik dediğimiz şey ırkçı ve cinsiyetçi bir boyuta sahip olmuştur. Veri sömürgeciliğinde ise sonuçlar çok daha karmaşık ve dolaylı olacak gibi görünüyor. Dolayısıyla geleneksel sömürgeciliğin maaliyeti günümüzde daha fazla olacak. İnsan uzmanlığına ve insan iş gücüne daha az değer verilecek. En ucuz iş gücü ile iş yaptırmaya çalışıyorlar. Hayatımız daha verimli bir toplumsal dizayn için şekillendirilecek.

"Üç düzeyde çözüm gerçekleştirebiliriz"

Çözümler üzerinde de duran konuşmacılar şunları söylediler: "Üç düzeyde çözüm gerçekleştirebiliriz, sistem içinde, sisteme karşı ve sistemin ötesinde. Sistem içinde şirket içi direnişler, sisteme karşı protestolar, sistem ötesinde ise alternatif ve veri sömürgeciliğine karşı ilkeleri belirlemiş dijital platformlara yönelmek örnek verilebilir.”

Prof. Dr. Tuğba Asrak Hasdemir: “Dijital veriler iktidarlar tarafından da kullanılıyor”

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nden Prof. Dr. Tuğba Asrak Hasdemir, konuşmasında dijitalleşmenin sorunlar kadar yeni fırsatlar da yarattığını belirtti. Dijital verilerinin toplanıp işlenmesinin kullanıcılar için risk yaratmakla birlikte çeşitli faydalar da sunabileceğini belirten Prof. Dr. Tuğba Asrak Hasdemir,  “Son yüzyılda toplumlar bir dönüşüm içerisine girdi. Bu dönüşümün merkezinde veri alanını görüyoruz. Dijital veriler sadece ticari anlamda değil aynı zamanda karar mekanizmalarında da kullanılıyor. Bu olgu toplum liderleri ve farklı kişiler tarafından kullanılıyor. Eğer biz eleştirel açıdan bakarsak mahremiyet endişesini görebiliriz. Kişisel verilerin görülmesi, kitlesel bir gözetim anlamına geliyor. Burada veri gösterimin farklı güç algılarını görebiliyoruz. Bunun daha fazla eşitsizliğe yol açtığını görebiliriz. Özellikle şeffaflık ve hesap verilebilirlik açısından sorunlar öne çıkıyor. Bununla birlikte dijital verilerinin toplanmasının çeşitli alanlarda inovasyona da katkı sağladığı görülüyor. Verileştirme kullanıcı tecrübesini iyileştiriyor. Bunun dışında rekabetçi olduğunu görebiliyoruz. Şirketler özellikle müşteri tercihlerine istinaden daha isabetli karar verebiliyorlar. Kamusal söylem ve etkileşimde dijital verilerin oldukça önemli olduğunu söyleyebiliriz. Verilerden, özel mülkiyet hakkını gözeterek, kullanıcıların özel haklarını koruyarak da faydalanabiliriz” ifadelerini kullandı.