Çamlıca Camisi ibadete açıldı
Haber Üsküdar - Esra Aygün
Yapımına 2013'te başlanan Çamlıca Camisi 7 Mart tarihinde ibadete açıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım'ın da katıldığı sabah namazıyla gerçekleşen açılışa vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Başbakanlık yaptığı dönemde 6 Ağustos 2013 tarihinde temelini attığı Çamlıca Camisi yoğun ilgiyle birlikte ibadete açıldı. Tamamlanması altı yıl süren ve İstanbul'un en yüksek tepesine inşa edilen Cumhuriyet tarihinin en büyük camisi olma özelliğine de sahip Çamlıca Camisi, Osmanlı ve Selçuklu mimarisiyle günümüz çizgilerinin bütünleştiği bir mimariye sahip olma özelliğini de taşıyor.
Aynı zamanda yaşam alanı
Çamlıca Camisi ibadet alanının yanı sıra 11 bin metrekarelik müze, 3 bin 500 metrekarelik sanat galerisi, 3 bin metrekarelik kütüphane, bin kişilik konferans salonu, 8 sanat atölyesi, 3 bin 500 araçlık kapalı otoparkı bünyesinde barındırıyor. Cami, 63 bin kişilik kapasiteye sahip. Aynı zamanda bir düzenek ile işitme engellilerin cami içerisine girdikleri andan itibaren çok özel bir ses ile karşı karşıya kaldığı bir cami.
Dünya'nın en büyük alemine sahip
Çamlıca Camisi, 7 metre 77 santimetre boyundaki dünyanın en büyük alemine sahip. İmanın şartlarıını temsilen 6 minareli olarak inşa edilen Çamlıca Camisi'nin üç şerefeli 4 minaresi Malazgirt Zaferi'ne ithafen 107,1 metre, iki şerefeli 2 minaresi ise 90 metre yüksekliğinde. Caminin 72 metre yükseklikteki ana kubbesi İstanbul'da yaşayan 72 milleti, 34 metre çapındaki kubbesi İstanbul'u simgeliyor. Caminin ana kubbesinin üzerinde 3 metre 12 santimetre genişliğinde, 7 metre 77 santimetre yüksekliğinde, 4,5 ton ağırlığında alem bulunuyor. Çamlıca Camisi'nin bir başka özelliği ise herhangi bir afet anında sivil savunma anlamında kapalı alanları ile 100 bin kişiyi barındıracak şekilde planlanmış olması.
Caminin tüm detayları bittikten sonra ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla resmi açılışın yapılması planlanıyor.
Çamlıca Camisiyle ilgili Yüksek Mimar Tarık Mermer'e bazı sorular yönelttik.
Günümüzde modern mimariden ziyade neoklasik mimarinin eserleştirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Modern ya da neoklasik mimari üzerinden yapılan eleştiriden ziyade çağdaş olmama durumunun eleştirildiği ve eleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mimarlık ve mimari üretimin tarihi bir kaynak olarak kullanıldığı düşünülürse döneminin teknolojik, kültürel, sosyo-ekonomik özelliklerini barındırması gerekmektedir. Modern mimari 20. yy başlarında bütün dünyanın değişme sürecine ışık tutarken günümüzde de çağdaş olan en önemli yorumlardan üretim biçimlerinden biri olarak mimari eğitimin tam içinde olmaya devam etmektedir. Oysa neoklasik üretim doğrudan taklit, tekrar ve yapı üretim teknolojisinde olmayan araçlarla yapı elde etmeye çalışmak olduğundan daha fazla eleştiriye açık olması da doğal bir sonuçtur.
İstanbulʼun en yüksek tepesine inşa edilen bu cami sizce İstanbulʼun silüetini etkiliyor mu?
İstanbul silüeti denildiğinde aslında ilk akla gelen Sarayburnu'ndan başlayarak Süleymaniye ve Haliç boyunca devam ettiği söylenebilir. Dolayısıyla Çamlıca Camisi doğrudan İstanbul silüetini etkilemese de en az onun kadar önemli Boğaz silüetinde ön plana çıktığını düşünüyorum. Özellikle Anadolu Yakası Boğaz için özellikle yalılar ve konut ağaç birlikteliğini temsil etmektedir, zarif ve narin bir dokudan oluşmaktadır.
Çamlıca Camisi'nde de gördüğümüz gibi caminin sadece ibadet alanı olarak değil aynı zamanda yaşam alanı olarak da planlanması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Camiler ölçek olarak mahalle hatta köy camilerinde dahi sadece ibadet alanı olarak planlanmamıştır. Cami kültürümüz yüzyıllar boyu bu coğrafyada şekillenirken hep yaşamla birlikte onun bir parçası olarak yorumlanmış ve hatta en merkezde yer almıştır. Bu nedenle Çamlıca’da yapılan cami tüm biçimlenişiyle ve hatta oran orantısı ile eleştiriye açık olsa da kullanım olarak ek kültürel işlevleri barındırması normal bir durum olarak gözükmektedir.
Mimarlar arasında yapılan yarışma sonucunda belirlenen Çamlıca Camisi'nin cami mimarisinden beklenen sembolik anlam ve mekân etkisini taşıdığını düşünüyor musunuz?
Yarışmalar ve yarışma yolu ile proje elde etme süreci özellikle kamusal-dini ve kültürel yapılar elde edilirken başvurulan en etkin ve doğru yöntemlerden biri olduğunu düşünüyorum. Çamlıca Camisi yarışma sürecine tam hakim olmamakla birlikte istenilen “sembolik anlam ve mekân etkisi” karşılığının sonuç ürün incelendiğinde yanlış bazı kararların uygulamaya geçirildiği düşüncesindeyim. Caminin Sinan camilerinin taklidi ve kopyası olması eleştiriden en büyük payı almasını sağlarken camilerde istenilen kubbe, minare, revak vs. gibi unsurların biçimsel taklidine bu kadar bağlanılması ise kullanıcı, idareci vb. kesimler tarafından uygulanma isteği başka bir sürecin sonucudur.
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yavuz Ünal'ın "Açıkçası Çamlıca Camisi bundan sonra yapılacak camiler için bir örnek olabilecek, bir öncül olarak görülebilecek bir cami. Sadece cami olması açısından değil, tarihteki geleneği sürdürmesi, yani tepelerin üzerine bir mabedin dikilmesi ve kimlik oluşturulması noktasında da çok önemli. Özellikle müştemilatı açısından Türkiye'deki cami geleneğine yeni bir ufuk katacak yapısı var" açıklamasına katılıyor musunuz? Bu bağlamda Çamlıca Camisi'ni nasıl değerlendirirsiniz?
Mimarlığımız açısından ve dini kurum yöneticileri tarafından yapıldığı için talihsiz bir açıklama olarak değerlendiriyorum. Çünkü örnek ve öncül olmak için yeni ve özgün olma şartı sağlanmalıdır. Taklit edilen bir yapının bundan sonra yapılacak olanlara örnek olması üzerine düşünülmesi gerekmektedir. İstanbul’un önemli yerlerine cami yapma isteği başka bir konu iken kimlik konusu ise başka uzmanlık konularına girmektedir. Tarihi gelenek önemli ve her yeni uygulamada dikkat edilmesi gereken bir unsur iken bunun sonucunun sadece tarihin bir döneminde üretilen cami biçimine odaklanılması düşündürücüdür. Oysa Osmanlı geç döneminde hatta ilk döneminde üretilen camiler de gelenektir, kültürdür.