Harvardlı vlogger Ali Kurmuş: “Bana göre bir sosyal medya profilini mükemmelleştirmeye çalışmak zaman kaybı"
28.05.2020 13:53

Harvardlı vlogger Ali Kurmuş: “Bana göre bir sosyal medya profilini mükemmelleştirmeye çalışmak zaman kaybı"


Haber Üsküdar – Meryem Bektaş

Ali Kurmuş 18 yaşında. Harvard Üniversitesi'nde Fizik okurken çektiği vloglar ile yaklaşık iki milyon izlenme almış bir üniversite öğrencisi. Disiplinli, çalışkan ve başarılı bu genci daha fazla tanımak için Haber Üsküdar olarak keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Merhabalar Ali, röportaj teklifimizi kabul ettiğin için öncelikle çok teşekkürler. Flu TV kanalındaki Harvard Günlükleri vloglarının hepsini bir günde izledim. Ve izlediğim kadarıyla seni çok samimi, karakterli, enerjisi güzel ve orijinal düşüncelere sahip biri olarak betimleyebilirim. Bence bunu izleyen herkes böyle hissettiği için, senin için güzel yorumlar yapmışlar ve videolarının izlenme oranları oldukça yüksek. Peki sen kendini nasıl tanımlarsın? Bu genç yaşında kendi karakterin ve yeteneklerinle ilgili neleri fark ettin?

Öncelikle beni böyle güzel bir şekilde tasvir ettiğiniz için teşekkür ederim. İsmimle başlayayım. Ben Ali Kurmuş, 18 yaşındayım, Harvard Üniversitesi’nde ilk yılımı 15 Mayıs itibarıyla online bir şekilde bitirmiş oldum. Fizik okumayı ve akademik bir kariyere yönelmeyi planlıyorum. Hayatta yapmayı en sevdiğim şey, bir şeyler bulmak. Bu hissi Amerikalı fizikçi Richard Feynman “The Pleasure of Finding Things Out” (Keşfetmenin Hazzı) kitabında çok güzel bir şekilde anlatıyor. Akademik bir kariyere ve fiziğe yönelme sebebim de bu hissi olabildiğince fazla yaşamak. Kendimi övmeyi pek sevmesem de benden bahsederken en çok kullanılan 3 sıfat “akıllı”, “komik” ve “düşünceli.” Bazen bunlardan bir tanesinin “yakışıklı” olmasını dilemiyor değilim. Bu yaşımda karakterimle ilgili fark ettiğim şey, keşfetmekten aldığım haz. Ayrıca hayatta beni en mutlu eden şeyin üzerine, en rahat ettiren şey de 'elimden gelenin en iyisini yaptım' diyebilmek. Bu bakış açısı, sonuç odaklı yerine süreç odaklı yaşamamı ve kendimi nasıl geliştirebileceğimi çok kolay bir şekilde görmemi sağladı. Meselâ istediğim bir pozisyonu elimden gelenin en iyisini yapmama rağmen alamadıysam, 'demek ki kendimi bu konuda geliştirmem gerekli' diye düşünürüm. Pozisyonu aldıysam zaten harika. 

Farkındalıklarımın hayatımın çeşitli yerlerinden gelmesine rağmen yeteneklerimin hepsini tek bir nokta üzerinden aldığımı düşünüyorum. O nokta basketbol. Basketbolda öğrendiklerimi hayata yansıttım. En büyük yeteneğimin dayanıklılık ve pes etmemek olduğunu düşünüyorum. Hedeflerime giderken başarısız olsam ve zorlansam da pes etmiyorum. Büyük hedeflerin büyüklüğünü unutarak ama vereceği zevki hatırlayarak çalışıyorum. Bu bir kondisyon antrenmanında 100 tur koşmak gibi bir şey. 50. turda bir 50 tur daha çıkaramayacağımı düşünmeme rağmen bir tur daha çıkarabileceğimi düşündüm. O bir turlar sonunda 100 tur yaptı. Bana göre bu yeteneğimin daha önemli kısmı bunu başkalarına yansıtabilmem. Basket takımımın kaptanıydım ve bu da bir şekilde bir liderlik getirdi. Bir grupla birlikteysem tavrımı, dayanıklılığı tüm gruba yansıtıyorum ve birlikte hedefe doğru gidiyoruz. Bir basketbol antrenörünün bir sözünü hayatıma uyguladım: “Şampiyonluk maçından önce nasıl hissedersin: heyecanlı, gaza gelmiş, hazır. Sabah 6’daki bir ceza antrenmanında nasıl hissedersin: yorgun, isteksiz, ruhsuz. Bu yanlış! Sabah 6 antrenmanındaki tavrın, şampiyonluk maçı öncesi tavrınla aynı olmalı!" 

Bunu uygulamayı başardım, hatta sabah 6 antrenmanında neredeyse herkesi şampiyonluk maçı öncesi gibi hissettirebilmeyi başardım. Tabii ki bu tavrı saha dışına, hayattaki şampiyonluk maçları ve sabah antrenmanlarına da taşıdım. Bu benim hayatımda kendimle en çok gurur duyduğum özelliğim.

Basketbolun bana kattığı diğer yetenek ise geri bildirim alabilmek. Bu kendini net açıklayan bir özellik gibi geliyor, bu yüzden çok üstünde durmayacağım. Ancak eleştiri aldıktan sonra sahada yüzlerce kişi önünde küçük düşürülünce, o olaydan dersini çıkarıp yıkılmadan devam edebilmek çok önemli bir yetenek.

Bu soruda kendimi çok övmüş gibi oldum. Burada söylediklerim bana göre benim şu ana kadar aldığım bütün akademik ve finansal başarılardan daha önemli. Bence hayatta önemli olan ve bir kişiyi özelleştiren bu tip özelikler. Karakterimle ilgili hayatımda vardığım sonuç da bu tip özelliklerimi geliştirmek veya yenilerini katmak. Bunlar olunca diğerleri geliyor.

İlker Canikligil'in "Harvard'a Nasıl Girilir ve Çıkılır?" videosunda bahsettiğin 'entelektüel alçak gönüllülük' kavramını biraz açar mısın? Bu değerin senin hayatındaki yeri ve önemi nedir?

Entelektüel alçak gönüllük çok basitçe hayatta bilmediğin şeylerin olduğunun farkına varmak ve bunun üzerine bilmediğini bilmek, bilmediğin şeylerin olduğunun da farkına varmak. Bu değer sayesinde daha önce üzerine ne kadar yazdıysam yazayım tertemiz kalan bir beyaz sayfam oluyor. Her yeni tecrübeye ve düşünceye açık bir şekilde bakıyorum ve bu sayede dünyadaki bilgileri gelişmek için en iyi şekilde kullanıyorum.

Videolarında fark ettiğim en önemli şeylerden biri de insanlar tarafından kabul görmek için saçma sapan şeyler yapmayı, onlara havalı görünmek için çaba harcamayı eleştiriyorsun. İnsan sosyal bir varlık ve bir şekilde içinde yaşadığı topluluk tarafından kabul görmek istiyor, özellikle de ergenlik dönemlerinde. Özellikle sanal ortamlarda beğeni (like) almak için, dikkat çekmek için gençler saçma sapan şeyler yapabiliyorlar. Özgüven problemi olan gençlerimize söylemek istediğin şeyler var mı?

Bu argümanı çok duydum ve üzerine çok düşündüm. İnsan sosyal bir varlık ve onaylanmak mutlu ediyor. Bu kesinlikle çok doğru. Bir psikolog ya da sosyolog değilim, bu yüzden bu konu üzerine genel bir yorum yapmak benim haddimi aşar. Ancak kişisel görüşümü paylaşmak isterim. Onay almak istediğimiz toplum aslında değer verdiğimiz ve değerlerini özümsediğimiz toplum. Bu toplum popüler toplum ya da yaşadığımız toplum olmak zorunda değil. Kişisel olarak kendimizi daha iyi tanıyınca hangi toplumun düşüncesini önemsediğimizi ve değerlerini benimsediğimizi anlayacağız. Örneğin, benim Instagram profilimin 'güzel' olmaması benim değer verdiğim toplum tarafından önemsenmezken, bana verilen bir görevi yapabileceğim en iyi şekilde yapmamak, o toplum tarafından önemsenir. İnsanlar kısa zamanda ortalama bir şekilde bir işi yapabilecekken, onu en iyi şekilde yapmak için zaman harcamama zaman kaybı diyebilir. Bence değil. Bana göre bir sosyal medya profilini mükemmelleştirmeye çalışmak zaman kaybı. Herkesin farklı değerleri var, vereceğim öneri, kendinizinkini bulmaya çalışın olabilir. Ama kendi bulduğunuz değerlere radikal bir şekilde bağlanmayın. Ben de eskiden kendi değerlerimden başkalarını saçma buluyordum. Oysa burada doğru ve yanlış yok. Bunu fark etmek dünyayla çok daha barışık ve mutlu olmamı sağladı. Gördüğünüz gibi entelektüel alçak gönüllük burada da var.

Hayatta hem başarılı hem de mutlu olmanın şartı sence nedir? Güçlü bir ruh sağlığına, psikolojiye sahip olmak için neler yapılabilir?

Bence hayatta hem başarılı, hem mutlu olmanın sırrı, bu iki kavramı ayrı tutmamak. Bana göre başarı mutlu olmaktır. Hedeflerimi hep beni mutlu edecek şeylere ulaşmak için koydum. Herhangi bir dönemde, her türlü koşulda mutlu olmam benim için başarının göstergesidir. Okuduğum üniversitede dünyanın en başarılı öğrencileriyle birlikte olabilme şansına sahibim. Bu insanların çoğu daha önceki videolarda da söylediğim gibi mutsuz ya da depresyonda. Bunu görmek beni gerçek başarının ne olduğu ile ilgili tekrar düşünmeye teşvik etti. Sonunda kendime verdiğim ve bu soruların ikisine de vereceğim cevap, bireyin kendini iyi tanıması ve gerçekten ne istediğini bilmesi oldu.

Peki günümüz gençlerine kendilerini tanımaları ve keşfetmeleri yolunda neler tavsiye edersin?

Bu çok kolay gözükse de çok zor bir soru. Cevabım, düşünmek! Bunu okuduğunuzda 'ne?', 'düşünmek mi?' gibi sorular anında aklınızda yankılandıysa bu çok güzel bir şey. 'Dersimiz Dünya' web sitesinde bu soruya çok detaylı bir şekilde cevap verdiğim bir yazım var. Yazının başlığı “Düşünmek Her Şeyin Başlangıcı”.

YouTube'da vlog çekmeye başlamanın hayatına ve sana etkisi ne yönde oldu? Nasıl bir deneyim?

Öncelikle, herhangi bir yerde “Ben bir Youtuber’ım” demek harika bir sohbet açıcı. Sıkıştığımda her zaman kullanabileceğim bir şey oldu. Vlog çekerken özel hayatımın yok olacağı çekincesiyle çektim. Amerika’dayken rahat rahat çekebiliyordum, çünkü o ayrı bir hayatımdı. Orada kimse Türkçe vlogları izlemiyor, Türkiye’den izleyenler de Amerika’ya gelmiyor. Kısacası, Amerika’dayken arada karşılaştığım turistler dışında vlog çekmek kişisel hayatımı neredeyse hiç etkilemedi. Türkiye’de vlog çekmek etrafımdakileri etkileyeceği, onları da videonun içine çekeceği için şimdilik Türkiye’de vlog çekmiyorum. Sonuçlardan bağımsız olarak kamera önünde konuşma yeteneğimin geliştiğini düşünüyorum. Bana herhalde en büyük etkisi, katkısı, yıllar sonra bakıp üniversite anılarımı tekrar yaşayabilecek olmam. Bir ünlü olduğumu veya bir ünlü hayatı yaşadığımı düşünmüyorum. İnsanları olumlu bir şekilde etkileyebildiysem nu mutlu bana.