Organik tarımsal üretimde on sekizinci sıradayız
Haber Üsküdar – Betül Tilmaç
Yirminci yüzyılda yoğunluk kazanan endüstriyel tarım ürün verimliliğini artırırken sağlıksız gıda konusundaki kaygıları da artırdı. Gelişmiş ülkelerde toplum ilaçlı gıdalar yerine organik gıdalara yönelmeye başladı. Türkiye’de de 2000li yıllardan itibaren organik tarımsal ürünlere talep arttı.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın web sitesinde organik tarım “insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyen ve üretimde kimyasal girdi kullanılmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimi” şeklinde tanımlanıyor.
Kaynaklar, Türkiye’de organik tarımın 1986 yılında iç pazardan çok ihracatçı firmaların talepleri doğrultusunda Ege Bölgesi’nde organik üzüm ve incir üretimiyle başladığını gösteriyor. Organik tarımsal üretim 2000li yıllarda artmaya başladı, devlet desteğinin artmasıyla birlikte en büyük sıçrama 2009 yılında yaşandı. 2008 yılında 14 bin 926 olan üretici sayısı 2009 yılında 35 bin 565’e, üretim alanı da 1 milyon 668 bin 803 dekardan 5 milyon 16 bin 410 dekara çıktı.
Organik tarımda Avustralya lider ülke konumunda
Organik Tarım Araştırma Enstitüsü (FIBL) ve Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM) tarafından hazırlanan organik tarım istatistiklerine göre, dünyada organik tarıma en çok toprak ayıran ülke Avustralya. Türkiye bu listede Avusturya, İsveç, Çek Cumhuriyeti ve Yunanistan’ın ardından 18. sırada yer alıyor.
Lihtenştayn, ülke topraklarının neredeyse yarısını organik tarıma ayırmış durumda
Öte yandan, toplam tarım alanları içinde organik tarım için ayrılan alan miktarına bakıldığında Türkiye yüzde 1.4 oranıyla 59. sırada görünüyor. Ülke tarım topraklarının yüzde 41'ini organik tarıma ayoran Lihtenşıtayn ilk sırada yer alırken, onu sırasıyla Avusturya, Afrika'da bir ada ülkesi olan Sao Tome ve Principe, Estonya, İsveç, Çek Cumhuriyeti, Uruguay ve İtalya izliyor.
Son 10 yılın organik tarım verilerini inceledik
Bu haber için Tarım ve Orman Bakanlığı web sitesinde yayımlanan son 10 yılın organik tarım verilerini inceledik. Yıllara göre organik tarım istatistiklerine bakıldığında üretim miktarınının 2011 yılında 639 bin 810 tondan, 2020 yılında 1 milyon 631 bin 943 tona ulaşarak yaklaşık 2.5 kat arttığı görülüyor. Tabloya göre, organik tarımsal üretimin 2018 yılında zirve yaptığı, ancak bu yükselişini sürdüremediği görülüyor.
Organik tarım yapan çiftçi sayısı da arttı
Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre son 10 yılın çiftçi sayısında da ciddi bir artış olduğu görülüyor. 2011 yılında 15 bin 642 olan çiftçi sayısı 2020 yılında 52 bin 590'a ulaştı. Artık daha çok çiftçi organik tarıma yöneliyor.
235 ürün çeşidinde organik üretim yapılıyor
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın Haber Üsküdar'a sağladığı verilere göre üzümden incire, zeytinden elmaya hatta kavuna, karpuza kadar aklınıza ne gelirse tam 235 ürün çeşidinde az ya da çok miktarda organik tarımsal üretim yapılıyor. 2020 yılı verileri dikkate alındığında üretim miktarı en çok 10 ürün şu şekilde sıralanıyor: zeytin, üzüm, buğday, elma, arpa, incir, mısır, kayısı, yonca ve nar.
Organik tarımsal üretimin lideri Manisa
2020 yılı organik tarımsal üretim verilerine göre, Manisa yaklaşık 200 bin ton üretimle ilk sırada yer alıyor. Manisa'yı Mardin, İzmir, Malatya, Ağrı, Kars, Niğde, Şanlıurfa, Aydın ve Afyonkarahisar izliyor.
Karabük ve Ardahan organik tarımla tanışmamış şehirler
Verilere göre Karabük ve Ardahan organik tarımla tanışmamış şehirlerimiz. Çankırı, Bingöl, Osmaniye, Şırnak, Edirne, Hakkari, Uşak ve Kırıkkale de yıllık 100 tonun altında organik tarım üretimi yapan şehirler arasında.
Pandemi döneminde organik tarım maliyetleri arttı
Konya’da Bahribaba çiftliğinde çiftçilik yapan Muazzez Ünal ve Ali İsa Ünal ile organik tarım hakkında konuştuk.
Hangi ürünleri üretiyorsunuz?
Biz Konya Seydişehir ilçesi Kızılca köyünde babadan yadigar çiftliğimizde; başta üzüm ve türevleri (pekmez, kuru üzüm, sirke, üzüm çekirdeği unu) ile ceviz olmak üzere “atalık tohum” kullanarak doğal tarım yapıyoruz. Bu kapsamda yetiştirdiğimiz sebzeleri işliyoruz, salça, sebze-meyve kurusu yapıyoruz. Kimyasal ilaç ve gübre kullanmıyoruz. İhtiyaç duyduğumuz ilaçları ve gübreleri genellikle kendimiz üretiyoruz veya temin ediyoruz.
Yetişen ürünlerin denetimi nasıl yapılıyor?
Biz ürünlerimizi kendi denetimimizde üretiyoruz. Ürünlerimizin tarladan sofraya kadar olan tüm süreçlerini kendimiz takip ediyoruz. Uygun gübre ve doğal ilaç takibi, ürünlerin pH’ını ölçmek, ısısını ölçmek gibi. Organik tarıma dair her şeyin denetimi Tarım Orman Bakanlığı'nın ilgili birimleri tarafından yapılıyor.
2019-2020 arasında organik tarım ürünlerinde belirli miktarda azalmalar oldu. Bunu pandemiye bağlayabilir miyiz?Yoksa başka bir etken söz konusu mudur?
Sertifikalı organik tarım devlet kontrolünde yapıldığından, gübre, ilaç, işçilik, kontrol ve denetim giderleri yüzünden maliyetlerin sürekli artması üretimde azalmaya neden olmuş olabilir. Ayrıca, pandemi nedeniyle insanlar organik ürünlere, balkonlarında bile olsa sebze yetiştirmeye ilgi gösterdiler. Ancak iklim değişikliği, küresel ısınma gibi faktörler genel olarak tarımı olumsuz etkiledi, üretimi azalttı, maliyeti yükseltti.
Türkiye’nin organik tarım üretiminde son 5 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de son 15-20 yıldır organik tarıma çok ilgi duyulmaktadır. İnsanlar sağlıklı beslenmek için doğru ve temiz gıdaya ulaşmaya çalışıyor. Özellikle çocuklarını pestisitli gıdalarla beslemek istemiyorlar. Burada zaman ve emek önemli bir unsur. Bu da maliyetlerin artmasına neden oluyor. Ayrıca küresel ısınma, mevsim kaymaları organik tarımı da olumsuz etkilemektedir. Türkiye bir tarım ülkesi olduğu için nüfusun çoğunluğu tarım ve hayvancılıktan geçimimi sağlarken günümüzde koşulların ağırlaşması nedeniyle tarıma ilgi azaldı. 1980’lere kadar çiftçiler doğal ilaç, tohum, gübre vb. kullanmaktayken, son yıllarda konvansiyonel tarım uygulamalarında yurtdışına bağımlı hale gelindi.
İnsanlar doğal/organik tarım konusunda bilinçlenmeye başladı. Konvansiyonel tarımın zararlarını araştırıyorlar. Koşulların ağırlaşmasından dolayı köylerde tarım yapacak genç nesil pek kalmadı. Tarımın sürdürülebilir olması için devlet desteği alınarak ve küçük tarlaların birleştirilerek kentten köye göçün özendirilmesi gerekebilir.