Üsküdar Üniversitesi TRT Akademi’ye ev sahipliği yaptı
Haber - Fotoğraf: Emre Sertdemir
Üsküdar Üniversitesi TRT’nin yayıncılık deneyimini gençlere ulaştırmayı hedefleyen TRT Akademi söyleşisine ev sahipliği yaptı. Etkinlikte dizi sektörünün geleceği ve dijital yayıncılığın dizi sektörü üzerindeki etkisi masaya yatırıldı.
Üsküdar Üniversitesi, TRT’nin yayıncılık birikimini geleceğin iletişimcilerine aktarmak üzere yol çıkan ve üniversitelerde bu amaçla söyleşiler düzenleyen TRT Akademi projesi kapsamında, sektörün tanınmış isimlerini dizi sektörünün geleceğinin tartışıldığı söyleşide öğrencilerle buluşturdu. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi ile TRT Akademi’nin işbirliğinde gerçekleştirilen etkinlikte TRT 1 Kanal Koordinatörü Cemil Yavuz, oyuncu Vildan Atasever, yapımcı Faruk Turgut, yapımcı Onur Güvenatam ve BluTV İçerik Yöneticisi Şehnaz Uğur dizi sektörünün geleceği hakkındaki düşüncelerini iletişim fakültesi öğrencileriyle paylaştılar. Prof. Dr. Nazife Güngör’ün açılış konuşmasıyla başlayan ve TRT Medya Eğitim Müdürü Ekrem Özdemir’in moderatörlüğünde devam eden etkinlikte öne çıkan başlık ise yaygınlaşan dijital platformların geleneksel yayıncılık anlayışı üzerindeki etkisi oldu.
‘Gençleri sektöre yön veren isimlerle buluşturuyoruz’
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Prof. Dr. Nazife Güngör, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin sektörün güncel eğilimlerini yakalayabilmek için medyanın öne çıkan kurum ve isimleriyle birlikte hareket etmeyi önemsediğini belirtti. Prof. Dr. Güngör, “TRT önemli bir paydaşımız ve bu kapsamda ilk etkinliğimizi yapıyoruz. Daha önce de TRT ile temaslarımız oldu ancak ilk kez bizlere konuk oldular ve bu nedenle çok mutuyuz. Bugün üzerine konuşacağımız konu hem toplumsal hem de sektör çerçevesinde çok önemli, diziler. Üretimden dağıtım aşamasına kadar, izleyiciye ulaşan içeriğe katkı sunan isimler, oyuncu, yapımcı, kanal yönetimi ve dijital platform temsilcileri konuklarımız var. İletişim fakültesi öğrencilerinin güncel meseleleri kaynağından dinlemeleri çok önemli” dedi.
‘Ekran kültürümüz değişiyor’
Yayıncıların ve içerik üreticilerinin dijital dönüşüme ayak uydurmak zorunda olduğunu belirten yapımcı Faruk Turgut, konuşmasında değişen izleme alışkanlıklarına dikkat çekti. Turgut, “Türkiye’de özel televizyonun tarihi 1993 yılına dayanıyor. Bu tarihten 2012 yılına kadar özel televizyon yayıncılığı ve bu kapsamda dizi sektörü en güçlü dönemini yaşadı. 2012’den sonra ise dizilere olan ilginin azaldığını fark ediyoruz. Özellikle genç nüfusun sabit ekranlardan mobil cihazlara doğru yönelmesiyle birlikte dijital içerikleri öne çıkmaya başladı. Bu gelişmeye paralel olarak dizi sektörünün de dijital platformlara kaydığını görüyoruz. İzleyiciler artık yayın akışının sabit olduğu ekranlara bağlı değiller, daha fazla seçenek sunan dijital yayıncılığa yöneliyorlar ve bu televizyon yayıncılığı için bir risk oluşturuyor. Televizyon yayıncılığı mutlaka dijitale döneme uyum sağlamak zorunda” dedi.
'Dijital yayıncılık üreticiler için de çok yeni'
Dijital yayıncılığı yakından bilen bir isim olarak etkinlikte yer alan BluTV İçerik Yöneticisi Şehnaz Uğur ise dijital yayıncılığın izleyici için olduğu kadar bu alanda faaliyet gösteren üreticiler için de yeni olduğunu belirtti. İnternet üzerinden gerçekleştirilen içerik tüketiminin hızla nitelik değiştirdiğine değinen Şehnaz Uğur, “Sektörde kuşak farkı var ve bu nedenle şu an televizyon ile dijital platformlar birlikte devam edebiliyor. Ancak yeni nesil hızlı tüketilebilecek içeriklere yöneliyor. Trafikte, metroda, toplu taşımada sürekli bir içerik tüketiliyor. Bir içerik kısa sürede hızla yükseliyor ve yine aynı hızla ilgiyi kaybedebiliyor. Televizyon bu hıza uyum sağlayabilecek bir platform değil. Dolayısıyla dijital yayıncılık yeni bir dünya sunuyor. Artık, 140 dakika süren dizilerin olmadığı, çeşitliliğin en önemli nitelik olduğu bir yayıncılık hâkim oluyor. Dijital yayıncılık kurumları olarak bizler de aslında yeni izleyici pratiklerine ayak uydurmaya çalışıyoruz. Denemeye ve görmeye çalışıyoruz, yaşananlar bizim için de yeni” dedi.
‘Televizyonun ayrı bir gücü var’
Televizyonun geleceği konusundaki karamsar görüşlere katılmadığını belirten yapımcı Onur Güvenatam ise geleneksel yayıncılık ile yeni yayıncılık türlerinin bir arada var olabileceklerini belirtti. Güvenatam, “Mantıklı düşünüldüğü zaman dijital ve televizyon, ikisi de hiçbir zaman tekel olamıyor. İçeriğin sonu yok, bundan 7-8 yıl önce Netflix yoktu. İçerik ve rakip sürekli çıkıyor veya eksiliyor. Televizyon ve dijitalde bir izleyici kitlesinin her zaman olacağına inanıyorum. İki taraf için de içeriğin sonunun olmadığını düşünüyorum. Türkiye’de yönetmenlerin başarısız olduğuna dair varsayımlar var. Dizilerde hikâyelerin ne anlattığı çok önemlidir. Hikâye çok dağınık, içine kapanık ise kimi getirirseniz getirin içinden çıkamaz. Bunu yönetmenlere yüklemek yerine senaryo kısmına bakmak daha doğru. Bu işin en önemli kısmı senaryodur, dünyanın en iyi yönetmenini getirseniz de kötü bir senaryoya hiçbir şey yapamaz” dedi.
‘Televizyon hiçbir zaman bitmez’
TRT 1 Kanal Koordinatörü Cemil Yavuz kendisinin de televizyon yayıncılığının geleceği konusunda iyimser olduğunu ifade etti. Yavuz, “ Ben televizyonun hiçbir zaman bitmeyeceğini düşünüyorum. Bunu bir televizyon yöneticisi olarak söylemiyorum. Ekonomiyi ve toplumsal gerçekleri görmezden gelerek yorumlar yapıldığını düşünüyorum. Televizyonda gündüz kuşağı denilen bir kuşak var, bunu hesap etmeden konuşmamamız gerekli. Televizyon kanalları yeni yayıncılık türlerine uyum mu sağlamalı yoksa kendi yollarında mı devam etmeli elbette bu önemli bir tartışma. Bana göre büyük bir rekabet olacak ancak televizyon devam edecek. Dünyanın 100’den fazla ülkesine dizi satıyoruz. Bunu devlet sağlamadı, kanallar sağlamadı. Bunu yapımcılar, set çalışanları, oyuncuların özverisi, deneyimi, çabası sağladı” dedi.
‘Senaryonun içeriği her şeyden önemli’
Dizi sektörünün bir oyuncunun gözünden bakıldığında nasıl göründüğünü anlatan oyuncu Vildan Atasever ise senaryonun önemine dikkat çekti. Atasever, “Bir oyuncu olarak kendi açımdan baktığım zaman, insanları bir hayal âlemine sürüklediğimizi ve bunun sorumluluğunu taşımanın önemli olduğunu düşünüyorum. Oynadığım karakterin beni izleyen insanlarda nasıl bir etki bırakacağına dikkat ediyorum. Hikâyenin derinliği ve farklılığı var mı diye bakıyorum. Sadece hikâye ile de olmuyor, hikâyeyi anlatacak insanın da o hikâyeye ne kadar hâkim olduğu önemli. Buradaki öğrencilere tavsiyem önce cesur olmalarıdır. Kendinize inanın ama bunu yaparken kendinizden hiçbir zaman uzaklaşmayın. Bir şey ürettiğiniz zaman etrafınızı saran benzer şeylerden ayrılın. Öncü olun, farklı olun” dedi.