Haber Üsküdar - Burak Demirbaş

Sinema tarihinde gazetecilik mesleğini konu alan pek çok film var. Bu proje başlangıçta Twitter üzerinden bir gazetecilik filmleri listesi oluşturma fikriyle başladı ve ardından Haber Üsküdar için daha ayrıntılı bir çalışma yapmaya karar verdik. Bu ayrıntılı yazıda listeye aldığımız gazetecilik filmleriyle ilgili bilgileri derledik. Yazının oluşturulma sürecinde sinemalar.com, beyazperde.comfilmloverss.com gibi Türkçe ve rottentomatoes.comimdb.com/ gibi İngilizce sitelerden yararlandık. Filmlerin fragmanlarına bağlantılar verdik. 

Front Page Woman (1935)

Michael Curtiz'in yönettiği ilk gazetecilik konulu filmin başrollerinde Bette Davis ve George Brent oynuyor. Romantik komedi türündeki filmde kadıın muhabir Ellen Garfield (Bette Davis) kadınların da erkekler kadar iyi gazeteci olabileceklerini kanıtlamaya çalışıyor.  Filmin konusu şöyle: Erkek muhabir Curt Devlin (George Brent) rakip gazetenin kadın muhabiri Ellen Garfield'a aşıktır, ancak kadınların iyi gazeteci olamayacaklarına inanır. Ellen Garfield da en az onun kadar iyi bir polis muhabiri olduğunu kanıtlamaya çalışır. Önce yanlış bilgiye dayalı haber yaptığı için işinden olur, ancak sonunda işlenen cinayetin gerçek sanığına suçunu itiraf ettirmeyi başarır. Filmin fragmanı şu linkte yer alıyor.

Cuma Kızı / His Girl Friday (1940)

2. Dünya Savaşı yıllarında çekilen bu gazetecilik filmi de romantik komedi türünde. Howard Hawks'ın yönettiği filmde başrolleri Cary Grant ve Rosalind Russell oynuyor. Filmin konusuna gelince: The Morning Post isimli popüler gazetenin editörü olan Walter Burns, aynı gazetede birlikte çalıştığı eski karısı gazeteci Hildy'nin sigortacı bir adamla nişanlandığını ve evlenmek üzere olduğunu öğrenir. Bu durum Walter'ın en iyi çalışanını kaybetmesi anlamına gelmektedir. Walter, sigortacının başını çeşitli belalara sokarak Hildy'i gazeteye dönmesi için ikna etmeye çalışır. Filmin fragmanı şurada yer alıyor.

 

Yabancı Muhabir / Foreign Correspondent (1940)

 Alfred Hitchcock'un yönetmenliğini yaptığı 1940 yapımı filmde başrolleri Joel McCrea ve Laraine Day oynuyor. Filmin konusuna gelince, Avrupa'da başlayan 2. Dünya Savaşı'nı takip etsin diye Avrupa'ya gönderilen deneyimsiz Amerikalı muhabir Johnny Jones, kısa süre içinde kendisini diplomatik bir skandalın ortasında bulur. Çok önemli bir gizli antlaşmayı yerine ulaştırmakla görevli Hollandalı diplomat Profesör Van Meer, Londra'da Naziler tarafından kaçırılır. Jones, barış yanlısı eylemci Stephen Fisher, onunla aynı görüşlere sahip olan kızı Carole ve küstah bir İngiliz gizli ajanıyla tanışır. Carole'un yardımıyla, Van Meer'i takip ederek Hollanda'ya gider. Oraya ulaştığında diplomatın öldürüldüğüne tanık olur. Alfred Hichcock hayranlarının mutlaka izlemesi gereken bir film Yabancı Muhabir.  Filmin fragmanı şurada yer alıyor.

Yılmaz Ali (1940)

1940 yapımı bu Türk filmini Faruk Kenç yönetmiş. Türk sinemasında ilk polisiye film olarak kayıtlara geçmiş. Filmin başrollerinde Suavi Tedü ile Nevzat Okçugil oynuyor. Konusu şöyle: Yılmaz Ali bir polis hafiyesidir. Gazeteci kuzeni Hayriye ve bir muhabir arkadaşlarıyla gittikleri barda zengin bir tüccarın kızı olan Matmazel'i görürler, Matmazel Yılmaz Ali’nin dikkatini çeker. Yılmaz Ali’ye âşık olan Hayriye, bir başka akşam Matmazel’i başka bir erkekle görür. Matmazel sevdiği adama çok korktuğunu, başındaki beladan bir an evvel kurtulmak istediğini fısıldamaktadır. Matmazel'in korkuları boşuna değildir, vurularak öldürülür. Yılmaz Ali de cinayeti aydınlatır. Film hakkında Tuba Deniz imzalı oldukça aydınlatıcı br yazıyı şu adreste okuyabilirsiniz

Yurttaş Kane / Citizen Kane (1941)

Yönetmenliğini Orson Welles'in yaptığı ve başrolde yer aldığı filmde Joseph Cotten ve Dorothy Comingore ona eşlik eden diğer isimler...  Film, En İyi Özgün Senaryo Oscar'ına sahiptir. Ayrıca gazetecilik filmleri başlığı altında Oscar kazanan ilk filmdir.

Filmin konusu ise şu şekilde: Yurttaş Kane, ölen bir iş adamının ölmeden önce söylediği bir sözün sırrını açığa çıkarmaya çalışan bir muhabirin hikayesini konu ediyor. Tanınmış iş adamı Charles Foster Kane gösterişli bir hayatın barındırdığı her şeye sahiptir; bolca para, şöhret, prestij ve kadınlar... Fakat ani ölümünün ardından, ölmeden önce söylediği son söz olan “Rosebud” bir giz perdesini doğurur. Yakın çevresindeki kimsenin anlamanı bilmediği bu sözcük Kane’in ölümüne ve yaşamına dair bazı sırların varlığını işaret eder. Bu kelimenin anlamını açığa çıkarmaya çalışan gazeteci Jerry Thompson Foster’ın arkadaşları, ailesi ve iş arkadaşlarıyla röportajlar yapmaya başlar. Bu kişiler Kane hakkında hikayeler anlattıkça gazeteci puzzle’ın parçalarını birleştirmeye başlar. Usta yönetmen Orson Welles’in başyapıtı Yurttaş Kane, sinema tarihinin en önemli kilometre taşlarından biridir. Filmin fragmanı şurada yer alıyor.

Büyük Saat / The Big Clock (1948)

John Farrow’un yönetmenliğini yaptığı Kenneth Fearing’in aynı isimli romanından uyarlanan filmde Ray Milland, Charles Laughton, Maureen O’Sullivan gibi oyuncular yer alıyor.

George Stroud, bir suç dergisinde editörlük yapmaktadır. Çok yoğun bir iş hayatı olduğu için 5 sene önce evlendiği karısıyla bir türlü balayına çıkamamaktan muzdarip olan Stroud, sonunda bu duruma isyan eder. Patronu Earl Janoth’tan izin ister ama bu isteği geri çevrilir. Stroud, kovulmak pahasına da olsa bu tatili (karısı için) istemektedir. Fakat cimri ve kaybetmekten hiç hoşlanmayan Janoth, çok iyi bir elemanı olan Stroud’u da kaybetmek istemez. Hem de en çok ihtiyacı olduğu zamanda… Janoth, gizli sevgilisi Pauline York’u sinirli bir anında öldürünce cinayet işlediğini itiraf etmeden Stroud’tan yardım ister. Janoth’un bu durumdan kurtulabilmek için Stroud’tan sakladığı bir planı vardır. Filmin fragmanı şurada yer alıyor.

Büyük Karnaval / Ace in the Hole (1951)

Yönetmenliğini Billy Wilder'ın yaptığı filmin başrollerinde Kırk Douglas, Jan Sterling ve Porter Hall oynuyor. Filmin konusuna gelince: Chuck Tatum, New York City'den New Mexico'ya gelmek zorunda kalmış; bencil, şansı ters gitmiş, son derece inatçı bir muhabirdir. Önceden çalıştığı gazeterlden yalan haber yazmak, aşırı alkol tüketimi gibi sebeplerden dolayı atılmıştır. Bir yıldır son derece önemsiz Albuquerque Sun-Bulletin gazetesinde yazmaktadır ve durumundan hiç memnun değildir. Bir gün çıngıraklı yılan avı üzerine bir haber için giderken, Leo Minosa'nın durumundan haber olur. Yerel bir dükkân sahibi olan Minosa, Kızılderililerden kalma tarihi eserleri ararken göçük altında kalmıştır. Küçük bir boşluktan kendisine ulaşılabilmektedir fakat yardım olmadan kurtulabilmesi imkánsızdır. Olay yerinden geçmekte olan muhabir Tatum, bu olayı basit bir kaza olmaktan çıkarıp sansasyonel bir haber haline getirmeyi amaçlar. Haberi kasabanın gazetesinde "Lanetli Kazı, Diri Diri Gömülen Adam" manşetiyle verir. Haber tüm ülkeye yayılır. Filmin fragmanı şurada yer alıyor.

Gazeteciler Savaşı / Deadline U.S.A (1952) 

Yönetmenliğini Richard Brooks'un yaptığı filmde başrollerde Humphrey Bogart, Ethel Barrymore ve Kim Hunter oynuyor. Filmin konusu şöyle: Sahibi ölünce Day isimli gazete eşi Margaret Garrison'a kalır. Gazetenin mücadeleci editörü Ed Hutcheson (Humphrey Bogart) gazete sahibine sadık biridir, ancak Garrison gazeteyi bir mafya babasına satmak üzeredir. Gazetenin muhabirleri genç bir kadın cinayetini araştırırlarken bu kadının gazeteyi satın almak üzere olan mafya babasının metresi olduğunu öğrenirler. Gazete baskıya girmişken mafya babasının "Bu neyin sesi?" sorusunu Humprey Bogart alaycı bakışlarıyla cevaplar:  "Basının sesi bebeğim, basının sesi!" Bu meşhur gazetecilik filmi için Ekşi Sözlükte şöyle bir entry mevcut. Filmin fragmanına da şuradan erişebilirsiniz.

Roma Tatili / Roman Holiday (1953)

Yönetmenliğini William Wyler'ın yaptığı filmin başrollerinde Audrey Hepburn ve Gregory Peck yer alıyor. Filmin konusu şöyle: İsmi verilmeyen bir ülkenin prensesi olan Ann (Audrey Hepburn), tatil için Roma'ya gelir ve protokolleden sıkılmıştır. Bir akşam, kendisine verilen sakinleştirici ilacı içtikten sonra, uyumak yerine kaçıp şehirde küçük bir tur atmaya karar verir. İlaç etkisini, genç, güzel ve tecrübesiz prenses şehre inmeyi başardığında gösterir. Bir bankta sızan Ann'i Joe Bradley (Gregory Peck) adındaki Amerikalı gazeteci alıp evine götürür. Tüm şehir genç prensesi aramaya başladığında gerçeğin farkına varan ama durumu genç kadına çaktırmayan Bradley, yakın dostu bir foto muhabiri arkadaşıyla bir plan yapar. Halkın arasına karışıp sıradan bir insan olmanın keyfini çıkartmak isteyen Ann'a, Roma'yı gezdirecek, bol bol fotoğraf çekecek ve Avrupa'nın en erişilmez şahsiyetlerinden biriyle, ona farkettirmeden müthiş bir röportaj yapacaktır. Filmin fragmanı şurada yer alıyor. 

Uçan Daireler İstanbul'da (1955)

1955 yapımı filmin türü Gizem/ Komedi şeklindedir. 66 dakikalık filmde Orhan Erçin hem yönetmen hem oyuncu. Filmin başrollerindeki diğer isimler Zafer Önen, Halide Pişkin ve Uzaylı Kraliçe rolündeki Türkan Şamil. Tuhaf ve bir o kadar komik olan filmin konusu ise: Edirne’de bir köylü akşam üzeri tarlasını sularken, yuvarlak biçimli çok parlak bir nesnenin tarlasının ortasına indiğini görür. Ne olduğunu anlayamayan köylü, etrafına göz kamaştıran ışıklar saçan nesnenin etrafında dolaşırken birdenbire bir kapı açılır ve içinden güzel kızların indiğini görür. Adam ne olduğunu anlayamadan korku içinde evine kaçar. Bir süre sonra bu olay gazetelere manşet olur. Çalıştığı gazetede durumu pek parlak olmayan genç bir gazeteci bu olayı araştırmakla görevlendirilir. Çılgın ruhlu bir gazeteci olan genç, bu uzay gemisinin peşine takılır. Amacı bu bulmaktır. Gazeteci ile kadınlar arasında komik olaylarla dolu bir kovalamaca başlar. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

Başarının Tatlı Kokusu / Sweet Smell of Success (1957)

1957 yapımı filmin yönetmenliğini Alexander Mackendrick üstlenirken başrollerde  Burt Lancester, Tony Curtis ve Martin Milner oynuyor. Filmin konusu ise: New York’lu megaloman bir köşe yazarı olan J. J. Hunsecker (Burt Lancaster) yazılarıyla birçok kişinin kaderini belirlemektedir. Hunsecker, kız kardeşinin bir müzisyenle evlenmesini engellemek için bir adamı devreye sokar ve meslek ilkelerini hiçe sayarak müzisyen hedef haline getirir. 

Medya, eğlence ve siyaset ilişkilerindeki yozlaşmışlığı konu alan filmde Tony Curtis de entrikacı basın sözcüsü rolündedir. 

Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

İzmir Ateşler İçinde (1959)

Yönetmenliğini Osman Nuri Ergün'ün yaptığı filmde başrollerde Ahmet Mekin, Kenan Pars ve Mualla Kaynak yer alıyor. Filmde, Milli Mücadele’ye destek olmak için gazeteci kılığında casusluk yapan bir Türk askerinin hikâyesi anlatılır. Milli Mücadele subayları İngiliz ordusunun içine sızarak istihbarat sağlamaya çalışmaktadır. Kemal de bu vazife ile cepheye gönderilir. Savaşı cepheden takip etmek üzere görevlendirilen Kemal, bir Amerikalı gazetecinin yerine geçer. Kemal, bu sayede İngiliz askerlerinden önemli bilgiler alır. Bu sırada İngiliz subaylarından birinin kızı olan Suzy ile Kemal’in arasında bir yakınlık doğacaktır.

Filmin tamamını izleyebileceğiniz Youtube linki şuradadır.

Tatlı Hayat / La Dolce Vita (1960) 

Federico Fellini'nin yönetmenliğini yaptığı Fransa- İtalya yapımı filmde başrollerde Marcello Mastroianni, Anita Ekberg ve Anouk Amiee oynuyor. Filmin konusu şöyle: Tuhaf gazeteci Marcello Rubini zengin ve şöhretli İtalyan aristokrasisine dair söylentilerin yayımlanacağı bir köşede yazması için Roma’da çalıştığı gazete tarafından görevlendirilir. Marcello, bir partiden diğerine geçmekte, bu esnada da sosyetenin en güzel, en ilginç insanlarıyla tanışmaktadır. Başlarda tatlı görünen hayat, zamanla Marcello’yu daha yalnız, daha ucuz bir insan haline getirir. Bol içki ve dansla kapattığı geceler Marcello’yu hem bedenen hem de zihnen yavaş yavaş yok etmektedir. Marcello aslında haz almadığı bu tatlı hayatı sonuna kadar yaşamaya devam eder. Film, modern kent yaşamındaki yozluğu ve ahlak çöküntüsünü yüksek sosyetenin peşinde koşan bir gazetecinin gözünden anlatır. Filmin orijinal İtalyan fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

The Day the Earth Caught Fire (1961)

Yönetmenliğini Val Guest'in üstlendiği filmde başrollerde Janet Munro, Leo McKern ve Edward Judd oynuyor. Bilim kurgu türündeki film nükleer silah korkusu üzerinden bir kıyamet senaryosu çiziyor. Muhabir Peter Stenning (Edward Judd), iklim değişiminin ardındaki nedeni araştırır ve önemli bir detayı açığa çıkarır: Hem ABD hem Sovyetler Birliği nükleer testler yapmaktadır ve bu testler yüzünden gezegenin iklimi bozulmaya başlar. Böylece Londra’da tropikal fırtınalar oluşur. Yönetmen Val Guest filmin gerçekçi görünmesi için çok kararlıdır. Bu kararlılığı Daily Express’teki haber merkezini yeniden yarattırır. Türkçe'ye "Dünyanın Alev Aldığı Gün" şeklinde çevrilebilecek filmin posterinde "Akla hayale gelmeyen gerçek oluyor! İmkansız mümkün oluyor! İnanılmaz gerçekleşiyor!" gibi ifadeler dikkat çekiyor.  

Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

Sokakta Kan Vardı (1965)

Yönetmenliğini Vedat Türkali’nin yaptığı filmin başrollerinde gazeteci Turgut karakteriyle Yılmaz Güney ile Esen Püsküllü oynuyor. Turgut, kayınpederinin sahibi olduğu bir gazetede çalışan başarılı bir gazetecidir. Filmde, genç kızları kötü yola düşürülüp fuhuşa zorlayan çetenin peşine düşer. Bu uğurda günleri ve geceleri barlarda, gece kulüplerinde geçmektedir. 

Emel Arık ve Hakan Akgün tarafından yayımlanan bir makalede film için şunlar söylenmektedir: "Filmin hakim söylemi gazeteciliğin yalnızca para için değil bu mesleğe bağlı idealist kimseler tarafından yapıldığı üzerine kurulmuştur. Toplumcu bir bakış açısı filmin tamamına hakimdir ve temsiller de emek-sermaye çelişkisi üzerinden kurgulanmıştır. Filmin sonunda gazete patronu kayınpeder Turgut’un yazılarının yayınlanmasını yasaklar ve işten kovar, yani patron kazanır, fakat işçileri temsil eden Turgut benliğini koruyarak, ekmeği pahasına kapitalizmin karşısında durur. Bu film sosyalist-toplumcu bir bakış açısı bağlamında Turgut üzerinden esasında bir toplum eleştirisi yapar ve 'patron zihniyeti'nin tüm kötülüklerini bir gazete üzerinden etkili bir şekilde izleyicilerine yansıtır. Gazeteler patronlar tarafından yönetilmekteyse de, sistem içerisinde yer alan idealist karakterler hem bireye hem de gazeteciye ilişkin umudu canlı tutar." Filmin tamamını şu bağlantıdan izleyebilirsiniz.

Parallax Esrarı / The Parallax View (1974)

Yönetmenliğini Alan J.Pakula'nın yaptığı İsveç yapımı filmde başrollerde Warren Beatty, Paula Prentiss, William Daniels oynuyor. Joseph Frady (Warren Beatty) çalışkan, cesur ve başarılı bir muhabirdir. Muhabir Frady, tanınmış bir Amerikan senatörüne düzenlenen suikast sonrasında, suikast sırasında orada bulunan muhabirlerin esrarengiz bir şekilde öldüklerini fark eder. Olayı araştırdıkça suikastın ve ölümlerin sorumlusunun bir terapi enstitüsü olan Parallax Company olduğundan kuşkulanmaya başlar. Frady, gerçekleri ortaya çıkarmak için Parallax şirketinde terapi için kayıt olur. 

Film, siyasal gerilim filmleri içinde önemli bir yer teşkil ediyor. Filmin fragmanına ise şuradan erişebilirsiniz.

 

Baş Sayfa / The Front Page (1974)

 Yönetmenliğini Billy Wilder 'ın yaptığı ABD yapımı filmde başrollerde Jack Lemmon, Walter Matthau, Susan Sarandon oynuyor. Golden Globes (Altın Küre) ödüllerinde 3 adaylığı bulunan film, aday olduğu kategorilerin ikisinde mutlu sona ulaşarak ödülleri kazandı. Filmin konusu şöyle: Walter Burns, en önemli muhabirlerinden biri olan Hildy’nin dünya evine girecek olması sebebiyle oldukça endişeli ve mutsuzdur. İçindeki en büyük dert Hildy’nin evlendikten sonra gazeteden, gazetedeki işinden ayrılacak olmasıdır. Walter, evliliği engelleyerek muhabirini gazetede tutabileceğine inanmaktadır. Filmin konusu, 1940 yılında çekilen Cuma Kızı / His Girl Friday filminin konusuyla hemen hemen aynıdır. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Yolcu / Professione: Reporter - The Passenger (1975)

Yönetmenliğini Michelangelo Antonioni'nin yaptığı filmde başrollerde Jack Nicholson, Maria Schneider, Jenny Runacre oynuyor. Filmin konusu: Sahra Çölü’ne belgesel çekmeye giden David Locke (Jack Nicholson), kaldığı otelde bir silah kaçakçısıyla tanışır. Adam dış görünüş olarak tıpkı kendisine benzemektedir. Kaçakçının ani ölümü üzerine David, pasaportlarını değiştirmeye ve adamın hayatına girmeye karar verir. Duyarlı bir gazeteciyken bir silah kaçakçısına dönüşen David, hiç tahmin edemeyeceği oyunların içine sürüklenir. 

Filmin fragmanını izlemek izlemek için şuraya tıklayabilirsiniz.

 

Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru / The Lost Honor of Katharina Blum (1975)

 Yönetmenliğini Volker Schlöndorff ve Margarethe von Trotta'nın yaptığı filmde başrollerde  Angela Winkler, Maria Adorf ve Dieter Laser oynuyor. Heinrich Böll’ün 1974 yılında yayımlanan Katharina Blum’un Çiğnenen Onuru eserinden uyarlanan filmde 1970’li yıllar Almanya'sında sürdürülen Kızıl Ordu Fraksiyonu'na (RAF) bağlı Baader Meinhof soruşturmaları sırasında insanların özel hayatlarının hiçe sayılmasını ve mahkeme tarafından suçsuz bulunmuş olsalar bile medya aracılığıyla hayatlarının karartılabildiği vurgulanıyor. Filmde, medyanın haber yapma özgürlüğü ile bireylerin özel yaşam hakları arasındaki çatışma teması işleniyor. Görünüşte tek suçu bir anarşistin sevgilisi olmak olan Katharina Blum'un, yürütülen soruşturma kapsamında tüm özel hayatı didik didik edilir, bir suçluymuş gibi sunulur. Gazetecilik etiği tartışmalarında göz ardı edilmemesi gereken bir film olduğunu hatırlatalım. 

Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz 

Başkanın Bütün  Adamları / All the President's Men (1976)

Yönetmenliğini Alan J. Pakula'nın yaptığı biyografi, tarih ve dram türündeki bu filmde başrollerde Dustin Hoffman, Robert Redford, Jack Warden oynuyor. Film 1977 yılında düzenlenen Oscar töreninde En İyi Yapım Tasarımı, En İyi Uyarlama Senaryosu, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ve En iyi Ses Miksajı Oscar'ı olmak üzere dört Oscar ödülü kazanır. Filmin konusuna gelince; 17 Haziran 1972'de Nixon'ın da üyesi olduğu Cumhuriyetçi Parti'nin birkaç mensubu, seçimi kazanması beklenen Demokrat Partinin merkez binasına sızarak dinleme aleti yerleştirir. İki gazetecinin durumun farkında olması, Amerikan tarihinin en büyük skandallarından birini su yüzüne çıkaracaktır. Bu gazetecilerin isimleri ise Carl Bernstein ve Bob Woodward'dır. Gazetecilik bölümlerine ilgiyi artıran film araştırmacı gazeteciliğin en iyi örneklerinden birini konu almaktadır. Araştırmacı gazeteciliğe merak saran öğrencilerin mutlaka izlemeleri gereken bir film olduğunu belirtelim. Filmin fragmanı için şuraya tıklayabilirsiniz.

Şebeke / Network (1976)

Yönetmenliğini Sidney Lumet'in yaptığı filmde başrollerde Faye Dunaway, William Holden, Peter Finch oynuyor. 1976 ABD yapımı film uzun yıllardır UBS Akşam Haberleri isimli programda haber spikerliği yapan Howard Beale’nin (Peter Finch) hikayesini konu alıyor. Beale’in ratingleri günden güne düşmektedir ve nihayetinde bir çalışma arkadaşından, iki hafta içerisinde işinden kovulacağını öğrenir. Haberi alınca büyük bir depresyona giren Beale, ertesi akşam canlı yayında, gelecek Salı günü canlı yayında intihar edeceğini anons eder. Haliyle bu şok duyurudan sonra işler fazlasıyla karışır. Kanal yetkilileri sorunu nasıl çözeceklerini tartışırlarken, haberlerden sorumlu genç ve hırslı Diana Christensen (Faye Dunaway) duruma el koyar ve Howard Beale'ı sıkıcı bir ana haber bülteni sunucusundan bir televizyon mesihine dönüştürür. Film, En İyi Özgün Senaryo, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dallarında dört Oscar kazanmıştır. Filmle ilgili Kerem Ergin imzalı oldukça ayrıntılı bir yazıyı şu linkten okuyabilirsiniz. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

Mağlup Edilemeyenler (1976)

Yönetmenliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı bu filmde başrollerde Cüneyt Arkın ve Müjde Ar var. Filmin konusu şöyle: Murat (Cüneyt Arkın) doğru düzgün haberler yapan başarılı bir gazetecidir. Bir gün Aysel (Müjde Ar) adında bir genç kız kaçırılıp tecavüze uğrar. Murat foto muhabiri arkadaşı Nuri'den aldığı yanlış bilgilerle haberini yapar ve tecavüz olayını saptırır. Aysel’in ailesi habere tepki gösterince onlara hak verir. Hatasını telafi etmek için tecavüz olayının peşine düşer. Ancak tecavüz olayına karışan gençler nüfuzlu ailelerin çocuklarıdır. Aileler gazeteye baskı yapınca gazetedeki şefleri Murat’ı istifaya zorlar. Murat da çalıştığı gazeteden istifa ederek kendisi gibi idealist gazetecilerle küçük bir gazete çıkarmaya başlar. Filme şu linkten erişebilirsiniz.

Öyle Olsun (1976)

Senaryosunu Sadık Şendil ve Suphi Tekniker'in yazdığı filmin yapımcılığını Nahit Ataman, yönetmenliğini Orhan Aksoy üstlenmiştir. Filmin başrollerinde Tarık Akan ile Müjde Ar yer almaktadır. Ferit (Tarık Akan), genç bir gazetecidir, yeni bir yazı dizisine başlamış ve ünlü firmaların sahtekarlıklarını gün yüzüne çıkarmaya çalışmaktadır. İş insanı olan Hulusi Bey'in ürettiği yağların doğal olmadığı yönünde bir haber yapan Ferit, kamuoyunda büyük yankı uyandırır. Haberin yayımlanmasının ardından Hulusi Bey'in kızı Alev'in evli bir erkek ile eğlendiğini gören Ferit, bunu da haber yapınca, yüklü bir tazminat davası ile karşı karşıya kalır. Davayı kazanabilmek için Alev'i tuzağa düşürecek bir plan yapar ancak sonunda yaptığının yanlış olduğunu anlar. Emel Arık ve Hakkı Akgün'ün film hakkındaki değerlendirmesi şu şekildedir: "Filmin hakim söylemi gazetecinin halkın çıkarlarını koruduğu ve gazetecilik ilkelerini gözettiği üzerine kurgulanmıştır. Ferit üzerinden kurgulanan söylemde ise gazetecilerin kendi menfaatlerine dokunsa da daima doğruyu ve halkın çıkarlarını öncelediği vurgulanmıştır. Daha masum ve çıkarsız bir dönemi anlatan bu filmde, gazetecilerin halka doğruyu söylemekten başka bir yolu bulunmamakta, onlar da sürecin masumiyetine uyum sağlamakta zorlanmamaktadır." Filmi şu bağlantıdan izleyebilirsiniz.

Dünyanın Kaderi / The China Syndrome (1977)

Yönetmenliğini James Bridges'in yaptığı filmin başrollerinde Jane Fonda, Jack Lemmon, Michael Douglas oynuyor.  Filmin konusuna gelecek olursak; Gazeteci Kimberly Wells (Jane Fonda), alternatif enerji kaynakları ile ilgili bir yazı dizisi hazırlamaktadır. Araştırmalarına devam eden Kimberly, bir nükleer santralde çalışan mühendis Jack Godell ile röportaj ayarlamıştır. Santrale giren Kimberly, röportaj sırasında gerçekleşen bir kazaya tanık olur. Kiberly yaşanan korkunç olayı ve öğrendiği bilgileri kamuoyu ile paylaşmaya kararlıdır. Çünkü tedbir alınmazsa halk büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar. Ancak bu sandığı kadar kolay olmayacaktır.  Başrol oyuncularından Jack Lemmon Cannes Film Festivali'nde En İyi Erkek Oyuncu (1979) ödülüne layık görülürken 1980'de BAFTA Ödülleri'nde Jane Fonda En iyi Kadın, Jack Lemmon En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nün sahibi olmuştur. Filmi, nükleer santrallerin taşıdıkları risklere dikkat çeken bir araştırmacı gazetecilik filmi olarak görmek gerekir. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

Gazeteci (1979)

Yönetmenliğini Yücel Uçanoğlu'nun yaptığı filmin başrollerinde Türk sinemasının jönü Kadir İnanır ve ona eşlik eden Sevda Karaca bulunuyor. Film, mafya içine girerek bilgi sızdıran bir gazeteciyle bir kabadayının öyküsünü konu alır. Kemal Şahin büyük bir kaçakçılık şebekesinin önemli isimlerinden biridir. Silâh kaçakçılığı dâhil ülkedeki çoğu karanlık işin arkasında bu şebeke vardır. O sırada gazetelerden biri Kemal Şahin’le ilgili bir yazı dizisi hazırlama kararı alır. Ancak muhabirlerden hiçbiri Kemal’i izlemeye cesaret edemez. Yazı dizisi iptal edilmek üzereyken, muhabir Zeynep bu işi üstlenmeyi kabul eder. Zeynep, Kemal’in sürekli gittiği bir gazinoda iş bulur. Burada bir vesileyle Kemal’in dikkatini çeker. Böylece Kemal hakkında bilgi toplamaya başlar. Filmin tamamını şuradan izleyebilirsiniz.

Yanlış Karar / Absence of Malice (1981)

Yönetmenliğini Sydney Pollack'ın üstlendiği filmde başrollerde Paul Newman, Sally Field ve Bob Balaban oynuyor. ABD yapımı bu filmin konusu ise şu şekilde: Mike Gallagher (Paul Newman), Miami'de toptancılık yapan sıradan bir adamdır. Bu sıradan hayatı bir gün gazetede kendi adıyla karşılaşması sonrasında kabusa dönüşmeye başlar. Civarda işlenen bir cinayet davasıyla ilgili haberde isminin geçmesi, suçsuz olsa da onu davaya dahil eder. Aylardır kayıp olan bir sendika liderinin öldürülmüş olduğu şüphesi söz konusudur ve Mike'ın babası mafya ile olan ilişkileriyle bilinmektedir. Mike her ne kadar dürüst ve sicili temiz bir iş adamı olsa da babasının bu illegal ilişkileri onu da şüphe altında bırakmıştır. Soruşturmayı yürüten Elliot Rosen, gazeteci Megan Carter'ı (Sally Field) kullanarak Mike'a karşı psikolojik bir saldırı başlatır. Megan'ın gazetede kaleme aldığı yazı sonrasında işler karışır. Suçu kanıtlanana kadar herkes masumdur ilkesinin ne kadar önemli olduğunu anımsatan bir filmdir. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

Kızıllar / Reds (1981)

Yönetmenliğini ve başrolü üstlenen Warren Beatty'nin yaptığı bu filmde diğer başrollerde Diane Keaton, Edward Herrmann oynuyor. Amerikalı gazeteci John Reed'in gerçek yaşam öyküsünden uyarlanan film, Birinci Dünya Savaşı'nı kendine arka plan olarak seçiyor. Louise Bryant yeni tanıştığı John için kocasından ayrılır. John ile tanıştıktan sonra feminist hareketlerde de yer alan Louis, daha sonra John ile birlikte Amerika'daki iş gücünü korumak adına önemli protestolara katılırlar. Ekim Devrimi sırasında Rusya'ya giderek buradaki komünist hareketlerden etkilenen sevgililer, Amerika'ya döndüklerinde benzer bir devrim gerçekleştirmeyi kafalarına koyarlar. O dönem yaşamış, devrime ve komünist hareketlere tanıklık etmiş kişilerle yapılan röportajlardan yararlanan film, Warren Beatty'ye En İyi Yönetmen Oscarı'nı da kazandırmıştı. Filmin fragmanına ise şuradan erişebilirsiniz.

Circles of Deceit (1981)

Yönetmenliğini Volker Schlöndorff'un yaptığı 1981 Fransız yapımı bu filmin başrollerinde Bruno Ganz, Hanna Schygulla, Jean Carmet oynuyor. Filmin konusu şöyle: Alman bir gazeteci olan kötü giden evliliğiyle ilgili sorunlardan uzaklaşmak için Beyrut'a gider ve burada Hristiyanlar ve Filistinliler arasındaki iç savaşa tanıklık eder. Fotoğrafçısıyla beraber yeni insanlarla tanışan Laschen her gün savaşın farklı bir yüzünü görmektedir. Bu sırada da evliliği kötü giden Laschen'in birşeyler yapması gerekiyor. Savaş muhabirliği konusunda çekilmiş önemli filmlerden birisi olan Circles of Deceit, gazetecilerin savaşta oynadığı rollere de dikkat çekiyor. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Doğru Yanlış / Wrong is Right (1982)

Yönetmenliğini Richard Brooks'un üstlendiği 1982 ABD yapımı filmde başrollerde Sean Connery, George Grizzard, Robert Conrad oynuyor. Filmin konusu oldukça tanıdık. Gazeteci Patrick Hale, dünya liderleriyle röportajlar yapabilen tanınmış bir gazetecidir. Kralla röportaj yapmak için Arap ülkesi Hegrep'e gider. Bu sırada Kral, Amerikan başkanının kendisini tahttan indirmeyi planladığını öğrenir bir teröriste içi nükleer silah dolu olan 2 çanta verir ve ABD Başkanı'nın istifa etmesini ister aksi takdirde çantalardan biri İsrail'de biri de ABD'de patlacaktır. Gazeteci Patrick Hale yaşanan bu korkunç durumun peşine düşer ve sonu Amerikan Hükümeti’nin ana damarlarına kadar varacak olan bir serüvenin fitilini ateşler. Film 1982 yılında çekilmiş olmasına karşın sanki Irak işgalini önceden görmüş gibidir. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

Tehlikeli Bir Yıl / Year of Living Dangerously (1982)

1982 ABD yapımı bu filmin yönetmeniliğini Peter Weir yapıyor. Başrollerde ise Mel Gibson, Sigourney Weaver ve Linda Hunt var. Filmin konusu şöyle: Avustralyalı genç bir muhabir olan Guy Hamilton (Mel Gibson), ilk işi olarak Endonezya’ya gönderilir. Ancak Endonezya sandığının aksine onu çok tehlikeli bir ortama sokar. Komünist Parti’nin silahlanması ve Sukarno’yu düşürme girişimini batı destekli müslüman generaller önler, Sukarno düşer, generaller yönetime el koyar; işin içinde batılı muhabirler, ateşeler, ajanlar da vardır. Avustralyalı toy gazeteci Guy Hamilton havasız odalardan haber geçmeye çalışır. henüz kimseyi tanımamaktadır. Batılı gazetecilerin akşamları dedikodu yaptıkları bir barda kendisine bir dert ortağı arar. Bulduğu dert ortağı yarı Çinli yarı Avustralyalı fotoğrafçı Billy Kwan'dır (Linda Hunt). Billy Kwan Guy Hamilton'u Amerikan elçiliğinde çalışan Sigourney Weaver'la tanıştırır. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

A Thousand Billion Dollars (1982)

1982 Fransa yapımı olan ve Türkçeye "Bin Milyar Dolar" olarak çevrilebilecek bu filmin yönetmenliğini Henri Verneuil yapıyor. Başrollerde ise Patrick Dewaere, Mel Ferrer, Michel Auclair oynuyor. Filmde genç bir gazeteci, bir politikacının ölüm nedeninin intihar olmadığını, birkaç Fransız işletmesini devralmaya çalışan Amerikalı bir şirket tarafından suikaste kurban gitmiş olabileceğini öğrenir. Gazetecinin amacı Amerikalı şirket daha fazla can almadan gerçeği ortaya çıkarmak için delil toplamaya çalışmaktır. Araştırmacı gazeteciliği konu alan bu film aynı zamanda araştırmacı gazetecilerin karşı karşıya kalabileceği tehlikelere de dikkat çekiyor. Filmin Fransızca orjinal fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

Ateş Altında / Under Fire (1983)

Yönetmenliğini Roger Spottiswoode'un yaptığı 1983 yılı ABD yapımı filmin başrollerinde Nick Nolte, Ed Harris, Gene Hackman oynuyor. 1 Mart 2016'da yayımladığı "Ateş Altında: Yalan haber, doğru sonuç" başlıklı yazısında okuyucularına seslenen Şenay Aydemir şu yorumda bulunmuş Under Fire için: "Ateş Altında, gazeteciliğin amentülerinden birisi olan 'tarafsızlık'ın çok ötesine geçerek ‘etik’ bir soru çıkartıp koyar önümüze: Bir ülkenin kaderini olumlu anlamda değiştirmek, binlerce insanın ölümünün önüne geçmek elinizde olsaydı ‘yalan haber’ yapar mıydınız? Bunu yaptığınızda hala gazeteci olarak kalır mısınız, yoksa ‘tarafsızlığınızı’ yitirdiğiniz için güvenilir olmaktan çıkar mısınız? Ve asıl önemlisi: Sorumluluğunuz kime karşı? Çalıştığınız kuruma mı, ait olduğunuz ülkeye mi, yoksa haberinizin yaratacağı sonuçlardan etkilenecek insanlara mı?" Film Nikaragua'da Amerikan destekli otoriter yönetimle ona karşı savaş açan Sandinista hareketi arasındaki çatışmalara odaklanıyor. Savaş gazeteciliği ve etik konusunda düşünmemize yol açan önemli bir film. Filmin fragmanına şuradan ulaşabilirsiniz. 

Ölüm Tarlaları / The Killing Fields (1984)

1984 İngiltere yapımı bu filmin yönetmenliğini Rolland Joffe yapıyor. Başrollerde ise Sam Waterston, Haing S. Ngor ve John Malkovich oynuyor. Filmin konusu şöyle: Bir fotoğraf muhabiri olan Sydney, Kamboçya’da görevdedir. Orada devam etmekte olan iç savaş hakkında haber yapması gerekir. Aynı zamanda New York Times’ın bölge muhabiri olan arkadaşı ve çevirmen Dith, ona eşlik etmektedir. Vietnam bozgununun ardından Kamboçyalılar bölgeden çıkartılmaktadırlar. Dith, ailesini gönderirken arkadaşını yarı yolda bırakmaz ve orada kalır. Birlikte haber yapacaklardır. Çok geçmeden Dith, gerillalara esir düşer. Ellerinden kurtulmanın tek yolu her türlü işkenceye katlanmak ve özgürlüğe giden yolun izini asla kaybetmemektir.

Bol ödüllü bu film hakkında yazan Başak Bıçak, "Savaş kirlidir…Büyük devletlerin çıkarları doğrultusunda yaşanan savaş hepsinden daha kirlidir…" diyor yazısının girişinde. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

Salvador (1986)

Ünlü yönetmen Oliver Stone'un 1986 yapımı filminde başrollerde James Woods, Jim Belushi, Michael Murphy oynuyor. Filmin konusu şöyle: Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle zor günler yaşayan gazeteci Richard Boyle (James Woods) freelance olarak haber yapmak için El Salvador'a gitmeye karar verir. Yanındaysa işsiz bir DJ vardır ve yolculuklarının sonunda sınırı geçtiklerinde bir cinayete tanık olurlar. Şehirdeki durum zannettiklerinden daha da ciddidir ve gerçekliğin içine girdikçe ülkenin kaosa doğru sürüklendiğini fark ederler. Richard Boyle, bir an önce ülkeyi terk etmeye karar verse de burada tanıştığı Mary'i bırakmak bir hayli zor olacaktır. Oliver Stone bu önemli filminde Amerika Birleşik Devletleri yönetimlerinin arka bahçeleri olarak gördükleri Latin Amerika'da uyguladıkları kirli politikalara, destek verdikleri faşist yönetimlerin katliam ve cinayetlerine odaklanmaktadır. Başak Bıçak'ın film hakkındaki yazısı oldukça bilgilendirici.  Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

Alan Savunması / Defence of The Realm (1986)

Yönetmenliğini David Drury'nin yaptığı 1986 İngiltere yapımı filmde başrollerde Gabriel Byrne, Greta Scacchi, Denholm Elliott oynuyor. Filmin konusuna gelince; nükleer bomba taşıyan bir uçağın düşme tehlikesi geçirmesiyle patlak veren bir skandal ve bir gazeteci...

Defence Of The Realm bir yandan son derece sürükleyici bir öyküyü anlatırken, bir yandan da gazeteci sorumluluğunu ön plana çıkaran etkili bir mesaj veriyor. Senatör Markham'ın Sovyet gizli servisi KGB ile yakınlığı olduğu saptanan bir kadınla girdiği aşk ilişkisi bir gazetede ifşa edilir ve senatörün parlamentodan istifası istenir. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

Haberler / Broadcast News (1987)

1987 ABD yapımı romantik komedi türündeki bu filmin yönetmeni James L. Brooks, filmin başrollerinde William Hurt, Albert Brooks ve Holly Hunter var. Film, televizyon haberlerindeki magazinleşmeyi oldukça etkili biçimde ele alıyor.

Hayatını işine adayan Jane Craig (Holy Hunter) yetenekli ve başarılı bir televizyon programı yapımcısıdır. Tüm zamanını işiyle geçiren Jane'in en yakınındaki kişi, en yakın arkadaşı ve iş arkadaşı olan Aaron Altman'dır (Albert Brooks). Yetenekli bir yazar ve muhabir olan Aaron gizliden gizliye Jane'e aşıktır. Gerçek haberciliğin peşinden koşan bu ikili, televizyon haberciliğinin gün geçtikçe birer şov programına dönüşmesinden rahatsızdır. Bu esnada kanala yeni bir haber sunucusu alınır. Fazla zeki olmasa bile dış görünüşü ile göz dolduran Tom Grunick (William Hurt) oyunu kuralına göre oynamakta, Jane ve Aaron'un itiraz ettiği tüm yeni değerleri temsil etmektedir. Filmin fragmanına ise şuradan erişebilirsiniz.

Özgürlük Çığlığı / Cry Freedom ( 1987) 

1987 İngiltere yapımı bu filmin yönetmeni Richard Attenborough; başrollerde Denzel Washington, Kevin Kline, Josette Simon oynuyor. Biyografi türündeki bu film siyah eylemci Stephen Biko (Denzel Washington) ve onun mesajını tüm dünyaya duyurmak uğruna hayatını tehlikeye atan beyaz liberal bir gazetecinin gerilim dolu hikayesini anlatıyor. Biko'nun gözünden Güney Afrika gerçeğini öğrenen editör, arkadaşının polis baskısıyla susturulduğunu öğrenir. Biko'nun mesajına karşı sessiz kalmak istemeyen editör tehlikeli bir görev üstlenir ve dünyaya cesaret vermek adına Biko'nun unutulmaz hikayesini anlatmaya karar verir. Film, Güney Afrika'nın ırkçı rejimine ciddi bir eleştiri getiriyor. Filmin fragmanına şuradan ulaşabilirsiniz.

Skandal (1987)

1987 yapımı filmin yönetmenliğini Kaya Ererez yapmış, başrollerde Tarık Akan ile Sibel Turnagöl oynamıştır. Film konusunda Emel Arık ve Hakkı Akgün şunları yazmaktadır: "Film, politik bir perspektiften gazeteciliği ele almakta ve kamuyu aydınlatmayı ve egemen çevreleri denetlemeyi önceleyen idealist bakışın çaresizliğini ortaya koymaktadır. Bu dönemde siyasi baskılar, sansür ve otosansür yüzünden Türk basını hızla siyaset dışı alanlara yönelmiş, spor, magazin, sağlık gibi iktidarı ürkütmeyen alanlar gazete patronları tarafından teşvik edilmiştir. Kaya Ererez’in yönettiği 1987 yapımı filmde de yaptığı bir haber yüzünden verilen hapis cezasını tamamlayan gazeteci Çetin’in müdürü kendisinden artık magazin ya da spor haberleri yapmasını istemektedir. Çünkü Tarık Akan’ın canlandırdığı Çetin’in yaptığı haberler birilerini rahatsız etmekte, gazete üzerinde baskı oluşturmaktadır. Ardalan bilgisine bakıldığında bu dönemde gerçek gazeteciliğin karşı karşıya kaldığı baskı ve tehdit gibi riskler ortaya serilmektedir." Filmi şu bağlantıdan izlemek mümkündür. 

Rumuz Goncagül (1987)

İrfan Tözüm'ün yönetmenliğini yaptığı filmin başrollerinde Türkan Şoray ve Hakan Balamir oynuyor. Komedi türündeki filmin konusu şöyle: Gülsün (Türkan Şoray), bir gazetenin gönül postası köşesine "Goncagül" rumuzuyla bir mektup gönderir: "Aile kızıyım, ev işlerini becerir, güzel yemek pişiririm. İlk okul mezunuyum. Babam vefat ettiği için annemle, kendi evimde oturmaktayım. Ahlâklı, geçimliliği olan biriyle evlenmek istiyorum. İç güveyi de olabilir. İsteklilerin Goncagül rumuzuna yazmaları" der. Gülsün'e 261 koca adayı talip olur. Aynı gazetede muhabir olarak çalışan Sıtkı (Hakan Balamir), bu ilginç durumdan yararlanmak için harekete geçer. Amacı, sansasyonel bir röportaj patlatmaktır. Gülsün'lerin evine kiracı olarak yerleşir. Filmin fragmanı bulunamamıştır ancak tamamına şuradan ulaşılabilmektedir.

Uyanık Gazeteci (1988) 

1988 yapımı filmin yönetmeni Kartal Tibet, başrollerde Kemal Sunal, Nesrin Akkoç ve Murat Yılmaz var. Film müziğinin bestecisi ise Cahit Berkay.

Film, beceriksiz bir gazeteci olan Ali'nin hikayesini konu ediyor. Ali, bir gazetede muhabirlik yapan genç bir gazetecidir. İşinde pek de başarılı olmayan Ali, beceriksizliği ile müdürüne ve çalışanlarına türlü zorluklar yaşatır. Bir gün bir şike olayını araştırması istenir. Ali konu ile ilgili ne kadar araştırma yaparsa yapsın bir sonuca varamaz. Müdürünün karşısına eli boş bir şekilde çıkan Ali, en sonunda patronları tarafından işten çıkarılır. Ali’nin kız arkadaşı Ayşe de bir gazetede çalışmaktadır ve işten kovulan Ali’ye çalıştığı gazetede savaş muhabiri olarak iş ayarlar. Kritik olayların yaşandığı dönemde sınır köylerinde yaşananları araştırmakla görevlendirilen Ali, kendisini bilmediği bir dünyanın içinde bulur. Bu zorlu görev Ali için oldukça heyecanlı bir oyuna dönüşmüştür. Gülşah Film tarafından yüklenen filmin tamamını Youtube'dan izlemek mümkün.

Gazeteci Kız (1988)

Melih Gülgen'in yönettiği 1988 yapımı filmde başrolleri Serpil Çakmaklı, Tolga Savacı ve Orhan alkan paylaşıyor. Filmin konusu şöyle: Mine (Serpil Çakmaklı) genç bir kadın gazetecidir. Mine, ikiz kardeşi Ebru ile beraber yaşamaktadır. İşe gittiği zamanlar engelli olan kardeşini evde yalnız bırakmak zorunda kalmaktadır. Bu sırada şehirde ardı ardına kadın cinayetleri işlenir. Mine evde yalnız kalan kardeşini korumak güdüsüyle katilin peşine düşer. Gerilim türünde olan filmin fragmanına ulaşılamamıştır.

 

 

Uzlaşma (1991)

1991 Türk yapımı bu filmin yönetmeni Oğuzhan Tercan. Filmin başrollerinde Halil Ergün, Berhan Şimşek ve Nur Sürer oynuyor. Abdi İpekçi suikastı ve 12 Eylül öncesini konu alan film, 1992 Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nü kazandı. Yönetmen Oğuzhan Tercan ise 1992 Ankara Uluslararası Film Festivali'nde Umut Veren Yeni Yönetmen Ödülü'nü elde etti. Filmde Halil Ergün Abdi İpekçi'yi, Berhan Şimşek de Mehmet Ali Ağca'yı canlandırıyor.

Filmde, ölüm tehditleri alan bir gazetecinin mesleki mücadelesi konu ediliyor. Gazeteci, hazırladığı haberler ve konuşmalarıyla bazı grupların hedefi haline gelmiştir. Kimliği belirsiz kişilerden sık sık ölüm tehditleri alır, ancak tehditleri önemsemeden haber yapmaya devam eder. Silah kaçakçılığı üzerine yaptığı bir araştırma ise kendi sonunu getirecektir. Filmin fragmanına buradan erişebilirsiniz.

Newsies (1992)

1992 yılı ABD yapımı olan bu filmin yönetmeni Kenny Ortega. Filmin başrollerinde Cristian Bale, Bill Pullman ve Robert Duvall oynuyor. Müzikal drama türündeki bu filmde aslında 1899 yılında New York'ta yaşanan gazeteci çocukların grevi anlatılıyor. Greve konu olan olay ise çocukların sömürüldüklerini farketmelerine dayanıyor.

Film bir yandan sokaklarda gazete satarak geçimlerini sağlayan gazeteci çocuklara odaklanırken, bir yandan da 1800'lü yılların sonlarında New York'ta yaşanan Joseph Pulitzer - William Randolph Hearst rekabetine ışık tutuyor. 

Filmin tamamını Youtube'da bulmak mümkün ancak şuraya bir fragman bırakalım.

The Public Eye (1992)

Filmin yazar ve yönetmeni aynı kişi: Howard Franklin. Başrollerde İtalyan- Amerikalı Joe Pesci, Barbara Hershey, Richard Riehle oynuyor. Filmin konusu şöyle: 1940'lı yıllarda New York'ta Leon "Bernzy" Bernstein (Joe Pesci) ismindeki serbest foto muhabiri tabloid gazeteler için haberler yapmakta, polis telsizini dinleyerek cinayet yerinden cinayet yerine koşmaktadır. Bernzy bir gün gece kulübü sahibi Key Levitz'le (Barbara Hershey) tanışır ve ona aşık olur. Key Levitz adına bir kişiyi araştırırken öldürülmüş olduğunu görür, ancak polisi aradığında kendisi şüpheli hale gelir. 

Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Pelikan Dosyası / The Pelican Brief (1993)

Bu dosyayı hazırlarken öğrendiğim ve gazetecilik filmleri denince aklıma ilk gelecek yönetmen olan Alan J. Pakula bu filmin yönetmenliğini üstlenmiş. Başrollerde Julia Roberts'a Cry Freedom'da da oynayan Denzel Washington eşlik ediyor. Filmin özeti için iddialı cümleler kullanılmış. Sinemalar.com'dan aynen aktarıyorum: "Julia Roberts ve Denzel Washington'un başrollerini paylaştığı ve Alan J. Pakula'ın yönetmenliğini yaptığı bu birinci sınıf macera filmi John Grisham'ın en çok satan kitabından sinemaya aktarıldı. İki yüksek mahkeme yargıcı suikaste kurban giderler ve yalnız bir hukuk öğrencisi bu ölümlerle ilgili şüphelerini bir dosyada toplar ve bu dosya hükümetin üst düzeyine şok dalgaları yayar. O ve iddalı bir araştırmacı gazeteci tüm dünyaya gizlenen şeyleri söylemek istiyorlar. Tabii eğer yaşayabilirlerse. Yarış şimdi başlıyor..."

Filmin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz.

 

Medya Kurbanları / Public Access (1993)

1993 ABD yapımı bu filmin yönetmeni Bryan Singer. Başrollerde Ron Marquette, Bert Williams, Leigh Hunt oynuyor. Filmin konusu şöyle: Brewster, Amerika'da halkın huzur ve mutluluk içinde yaşadığı küçük bir kasabadır. Kasabaya yeni gelen Whiley Pritcher (Ron Marquette) yerel kablolu televizyonda "Brewster'in neyi var" isimli bir program yapmaya başlayana kadar. Başlarda insanlar programı arayarak yaşadıkları sorunları anlatırken giderek işler sarpa sarar ve herkes birbirini suçlamaya başlar. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

Şike / Quiz Show (1994)

Yönetmenliğini Robert Redford'un yaptığı ABD yapımı Quiz Show'un başrollerinde Ralph Fiennes, John Turturro ve Rob Morrow oynuyor.

Filmin konusuna gelecek olursak.. Charles Van Doren’ı “Twenty One” bilgi yarışmasında kimse yenemiyordur; hangi soru karşısına çıkarsa çıksın bir çırpıda cevaplayan Doren artık bir halk kahramanına dönüşmüştür. Kaybeden yarışmacılardan birinin hile yapıldığını iddia etmesiyle birlikte Richard Goodwin adında idealist bir avukat bu iddiayı araştırmaya karar verir. Bu ulusal kahramanın gerçek yüzü ortaya çıkacaktır. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

İşkolik / The Paper (1994)

Yönetmenliğini Ron Howard'ın üstlendiği ABD yapımı bu filmde başrollerde Michael Keaton, Glenn Close, Robert Duvall oynuyor. 1995 Oscar'ında En İyi Müzik Ödülü'nü alan filmin konusu şu şekilde: 

Henry Hackett (Michael Keaton), New York’ta bir bulvar gazetesinde editörlük yapmaktadır. Henry’nin aslında ciddi bir sorunu var. O tam bir işkolik. İşine bu denli tutku ile sarılan Henry, ne yazık ki uzun saatler çalışıp karşılığında komik bir ücret almaktadır ve bu durum onu fazlası ile rahatsız eder. Film, ailesi ile işi arasında ikiye bölünmüş olan bu editörün hikayesini konu alıyor. Filmin fragmanına şuradan ulaşabilirsiniz.

 

Yağmurdan Önce / Before the Rain (1994)

Milcho Manchevski'nin yönetmenliğini yaptığı filmin başrollerinde Katrin Cartlidge, Gregoire Colin, Rade Serbedzija ve Labina Mitevska oynuyor. Londra ve Makedonya'da geçen film üç farklı bölüm üzerinden ilerliyor, birbirinden bağımsız insanların nasıl birbirlerini tamamladıklarını anlatıyor. Londra'da yaşayan Anne (Katrin Cartlidge) bir basın ajansının fotoğraf editörüdür. Aynı ajansa bağlı, Pulitzer ödüllü foto muhabiri Makedonya'lı Aleksander (Rade Serbedzija) ile aşk hayatı yaşamaktadır. Sevgilisi ona ısrarla birlikte Makedonya'ya yerleşip orada yaşamayı teklif eder. Kocasından hamile olan Anne ise bu konuda kararsızdır. Kocasıyla buluştuğu lokantada olay çıkar ve kendisine kurşun isabete den kocası ölür ve bu beklenmedik olay Anne'in seçim yapmasını kolaylaştırır. Savaş fotoğrafları çekmekten yorulmuş olan Aleksander, 16 yıldır görmediği memleketi Makedonya'daki köyüne gelir. Geçen zaman içinde doğduğu bu topraklarda çok şeyler değişmiştir, köy Müslüman ve Hristiyan kesimleri olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Geceyi harap ve terkedelmiş olan kendi eski evinde geçirir. Ertesi sabah akrabaları ve eski arkadaşlarıyla bir araya gelir. Çocukluk arkadaşlarının artık birbirlerine düşman olduklarını öğrenir. Eski sevgilisi de Arnavut ve Müslüman olduğu için dışlanmıştır. Filmi YouTube üzerinden izleyebilirsiniz.  

Katil Doğanlar / Natural Born Killers (1994)

1994 yapımı filmin yönetmen koltuğunda Oliver Stone var. Başrollerde Woody Harrelson, Juliette Lewis ve Robert Downey Jr. oynuyor. Filmin konusu şöyle: Mickey (Woody Harrelson) ve Mallory (Juliette Lewis) katil ruha sahip bir çifttir. Bir gün Route 666 otobanına çıkarlar ve tamamen amaçsızca etraflarına dehşet saçmaya başlarlar. Artık onlar işledikleri cinayetlerle sadece birer korku ikonu değil, medyatik canavarlardır. Polis kadar medya da peşlerindedir.  onlardan bir şeyler öğrenmenin hedefindedir. Bir TV kanalında American Maniacs isimli  program yapan Wayne Gale (Robert Downey Jr.) katillere şöhreti sağlar. Filmin fragmanı şurada yer alıyor.     

Saraybosna'ya Hoşgeldiniz / Welcome to Sarajevo (1997)

1997 yapımı bu filmde yönetmen  Michael Winterbottom. Başrollerde Stephen Dillane, Woody Harrelson, Marisa Tomei oynuyor. 

Filmin konusu şu şekilde; Handerson ve Flynn, Saraybosna'da henüz patlak veren savaşı uluslararası arenada haber yapmak için bölgeye gelen yabancı muhabirlerden ikisidir. Mesleklerinde son derece deneyimli ve donanımlı olan ikili savaşın en acımasız anlarına tanık olup sadece işlerini yapmaya çalışmaktadırlar. Ancak savaşın trajik yanları ruh hallerini fazlasıyla etkilemektedir. Tanık oldukları dramatik olaylar onlar için birer haber olmanın ötesinde; akıllarından çıkaramayacakları olaylar olarak zihinlerine yerleşmektedir. Kendileri gibi hisseden insanlarla birlikte her biri farklı dramlara tanık olup bunları çözmeye çalışacaktır. Film, savaş gazeteciliğine ilgi duyanların izlemesi gereken filmler arasında yer alıyor. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz. 

Başkanın Adamları / Wag the Dog (1997)

Filmin yönetmen koltuğunda Barry Levinson başrollerde Dustin Hoffman, Robert De Niro ve Anne Heche oynuyor. Medya ve iktidar ilişkisini eleştiren bu filmin konusu şöyle: Amerikan başlanlık seçimlerine iki hafta kala, ismi verilmeyen Amerikan başkanı, odasında küçük yaştaki bir kızla arasında geçenler nedeniyle büyük sansasyonlara neden olmuş, yeniden seçilebilme şansını sıfıra indirmiştir. Olaylar geniş çevrelerce duyulmadan önce önlem almak isteyen Beyaz Saray, halkın dikkatini başka bir yöne çevirmek için medya cambazı Conrad Brean'ı görevlendirir. Halkın ve medyanın dikkatini dağıtma konusunda eşsiz bir yeteneğe sahip olan Brean, sahte bir savaş haberi çıkaracak, ardından gelen destekleyici sahte haberlerle de tüm ülkeyi gerçekte var olmayan bir savaşa inandıracaktır. Bill Clinton - Monika Lewinsky skandalına göndermeler yapan film, halkla ilişkiler mesleğinde spin denetimi olarak bilinen uygulamanın imükemmel  bir örneğini gösteriyor, tabii medyanın da nasıl kolaylıkla manipule edilebildiğini. Filmin fragmanına buradan erişebilirsiniz.

 

Yarın Asla Ölmez / Tomorrow Never Dies (1997)

Yönetmenliğini Roger Spottiswoode'nin yaptığı filmin başrollerindeierce Brosnan, Jonathan Price ve Michelle Yeoh oynuyor. Filmin konusu şöyle: Megaloman bir medya patronu olan Elliot Carver tüm dünya pazarına hakim olmak istemektedir. Ancak Çin Carver’a karşı koymakta ve planlarını bozmaktadır. Carver Çin pazarına girmek için şeytanca bir planla Çin ile İngiltere’yi savaşa sürüklemeye çalışır. Bir gün tehlikeli ve önemli bir yük taşıyan İngiliz savaş gemisi Çin karasularına girdiğinde batar.  James Bond bu olayı çözmek için görevlendirilir. Çin’de neler olduğunu anlamak istemektedir. Film bir medya patronunun şahsi hırsları için kendi medyasını nasıl kullandığını gösteren filmler arasında yerini almıştır. 

Filmin fragmanına buradan erişebilirsiniz.

Vegas’ta Korku ve Nefret / Fear and Loathing in Las Vegas (1998)

Gonzo gazeteciliği ne demektir diye merak ediyorsanız, bu filmi izlemelisiniz. Terry Gilliam'ın yönetmenliğini yaptığı filmin başrollerinde Johnny Depp, Benicio Del Toro ve Tobey Maguire var. Filmin konusu şöyle:

Yıl 1972. Amerika Birleşik Devletleri'nin başkanlık koltuğunda Nixon vardır. Sürmekte olan Vietnam savaşında birçok genç ne uğrunda bile olduğunu bilmeden teker teker ölmektedirler. Gazeteci Raoul Duke (Johnny Depp) ile Doktor Gonzo (Benicio Del Toro) Las Vegas'ta bir yarışı izleyecekler ve haber yapacaklarıdır. Geçmişin acılarını üzerlerinde taşıyan bu iki adam, çeşitli taşkınlıklarla kendilerine bir merhem bulmaya çalışmaktadırlar. Bir otostop ile durdurulurlar. Halisülasyonlarıyla yaşayan ikili, arabalarına binen üçüncü kişiye karşı normal tavırlar takınmaya çalışacaktırlar. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

Çılgın Şehir / Mad City (1998)

Costa Gavras'ın yönetmen koltuğunda oturduğu filmin başrollerinde Dustin Hoffman ile John Travolta oynuyor. Filmin konusuna gelince: Sam Baily (John Travolta), bir müzede güvenlik görevlisi olarak çalışmaktadır. Bütçe kısıtlamasına giden müze yöneticisi, ilk olarak Sam’in işine son verir. Sam, işine geri dönmek için her yolu denemeye hazırdır, müzenin içindeki insanları rehin almak dahil. Bu sırada, çok başarılı bir muhabir olmasına rağmen New York’tan sürülmüş olan Max Brackett de (Dustin Hoffman) müzededir ve bu Sam'in haberini yapar. Haber kısa zamanda tüm ulusun konuştuğu bir niteliğe bürünür. Film, medya gücünün yanlış kullanıldığında insanlar üzerinde yaratabileceği olumsuz etkilere odaklanıyor. Filmin fragmanı şurada yer alıyor.

Köstebek/ The İnsider (1999)

Yönetmenliğini Michael Mann'ın yaptığı bu filmde başrollerde günümüz ünlü yönetmeni Russell Crowe, efsane oyuncu Al Pacino ve Cristopher Plummer oynuyor. Fİlmin konusuna gelecek olursak: Jeffrey Wigard (Russell Crowe), dönemin en önemli sigara firmalarından birinde araştırma bölümü başkanı olarak çalışmaktadır. Bir gün yönetim kurulu üyeleri ile farklı düşüncelere sahip olmasından ötürü, onlarla ters düşer ve işten atılır. İşten atıldıktan sonra şirketin sağlıksız politikalarını açığa vurmaya kalkışan Jeffrey, uyarılar almaya başlar. Günden güne kendini daha tehlikeli bir pozisyona sokan Jeffrey, nasıl bir işin içine girdiğinden habersizdir. Amerikan CBS televizyonunda yayımlanan '60 Dakika' isimli programın yapımcısı olan araştırmacı gazeteci Lowell Bergman (Al Pacino), durumla yakından ilgilenir ve Jeffrey'i programında konuk etmek ister. Fakat kapitalist düzenin çarkları ile medya dünyasının çıkarları el ele verecek, dördüncü kuvvet basın mitinin gerçek olmadığı gözler önüne serilecektir. Filmin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz.

Gerçek Suç / True Crime (1999)

Yönetmenliğini  yaptığı ve başrolünde Clint Eastwood'un oynadığı bu filmde Isaiah Washington ve LisaGay Hamilton yönetmene eşlik ediyor. Filmin konusu şöyle: Sorunlarla dolu bir hayat yaşayan Steve Everett (Clint Eastwood) mesleğinde dikiş tutturmaya çalışan, araştırmacı bir gazetecidir. Aynı zamanda kadınlarla vakit geçirmekten çok hoşlanan Steve, sürekli olarak sarhoştur ve bu nedenle de karısı Barbara onu bırakmayı düşünmektedir. Everett yaptığı araştırmalar esnasında masum olan bir idam mahkumunun davasında yapılan hataları keşfeder. Hayatla olan bağları kopmak üzere olan Steve’i yeniden yaşama ve mesleğine bağlayan dönüm noktası bu olay olacaktır. Filmin fragmanına buradan erişebilirsiniz.

 

Şöhrete Bir Adım / Almost Famous (2000) 

2000 yılı ABD yapımı bu filmin yönetmeni ve yazarı Cameron Crowe. Başrollerde Billy Crudup, Patrick Fugit ve Kate Hudson oynuyor. Film 12 ödül kazanırken aralarından en dikkat çekici olan 2001 Oscar'larında En İyi Özgün Senaryo Oscar'ı kazanan Cameron Crowe'un ödülüdür.

Filmin konusu: Ergenlik çağında bir genç olan William'ın hayattaki tek tutkusu müziktir. Bu nedenle okulunu da pek umursamayan William, bu durumdan ötürü ailesiyle sürekli çatışmaktadır. Sevdiği müzik grupları üzerine amatör yazılar yazan William, zamanla tanınmaya ve küçük yaşına rağmen önemli mevkilere adım atmaya başlar. Hayallerinde bile göremeyeceği şey artık kapıdadır. Büyük hayranı olduğu Stillwater isimli müzik grubunun yeni turnesine katılması için seçilmiştir. William, grupla birlikte çıktığı yolculukta bu çok sevdiği figürlere ve müzik piyasasına dair önemli gerçeklere tanık olacaktır.  Filmin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz.

15 Dakika / Fifteen Munites (2001)

Yönetmenliğini John Herzfeld'in yaptığı 2001 yapımı bu filmde başrollerde Robert De Niro'ya Edward Burns ve Kelsey Grammer eşlik ediyor. 

Filmin konusu: 'Gün gelecek herkes meşhur olacak. Ama yalnızca 15 dakika için...' Andy Warhol’un alıntılanan sözünden ilham alan filmde, başarılı bir cinayet masası dedektifi ile bir itfaiye şefinin, iki caniye karşı New York şehri sokaklarında giriştikleri mücadele konu ediliyor. Suçlular, Amerikan medyasına malzeme olan konuların nasıl çarpıtılabildiğini keşfedince, kendilerini mazlum konumunda lanse etmeyi de başarıyor. Bu noktada, habercileri iyi tanıyan Eddie Flemming’in, yeni ortağına öğretmesi gereken yeni şeyler de çıkıyor ortaya. Filmin fragmanı için şuraya tıklayabilirsiniz.

Çok Özel Haber / The Shipping News (2001)

Lasse Halström'ün yönetmenliğini yaptığı 2001 yapımı filmin başrollerinde Kevin Spacey, Julianne Moore, Cate Blanchett ve Judi Dench oynuyor. Quoyle (Kevin Spacey) yaşamı başarısızlıklarla dolu bir gazetecidir. Girdiği hiçbir işte dikiş tutturamamış, 40’lı yaşlarına gelmesine rağmen New York’ta bir gazetede getir götür işlerinden kurtulamamıştır. Karısı kızını da yanına alıp başka bir adamla kaçar. Hayatındaki her güzel şey gibi karısının da bir gün kendisini terk edeceğini tahmin eden Quoyle aldatılmayı pek fazla dert edinmez de, kızından ayrılmak onu derinden yaralamıştır. Kısa bir süre sonra annesiyle babasını da kaybeder. En ümitsiz olduğu anda kızına tekrar kavuşur. Talihsiz yavrucak annesiyle birlikte geçirdiği trafik kazasından küçük sıyrıklarla kurtulmuş ve aynı kazada annesini kaybettiği için polis tarafından babasına teslim edilmiştir. Baba kızın atalarının topraklarına dönüş yolculuğu Agnis halanın israrları üzerine başlar. Dışarıdan bakıldığında küçük, sıradan bir balıkçı kasabası gibi görünen Newfoundland’de tesadüfen karşılaştığı insanlar Quoyle’nin hayatını değiştirir. Yerel gazetede köşe yazarı olarak çalışmaya başlayan bu mutsuz adam, yazılarına malzeme ararken hayatının aşkını, gerçek huzuru ve en önemlisi kendini öz benliğini bulacaktır. Filmin fragmanı şurada yer alıyor. 

Bağdat'tan Canlı Yayın / Live from Baghdad (2002)

2002 ABD yapımı bu filmin yönetmenliğini Mick Jackson yapıyor. Başrollerde ise Michael Keaton, Helena Bonham Carter ve Joshua Leonard oynuyor. 30 Kasım 2002'de Radikal'de yayımlanan bir haberde filmden detaylıca bahsediliyor. Film, 1991 yılındaki Körfez Savaşı'na ait ilk görüntüleri elde ederek basın tarihine geçen CNN ekibinin öyküsünü anlatıyor. Filmin konusu kısaca şöyle: 1990 yılında Irak Kuveyt'i işgal edince savaş çıkacağını düşünen CNN ekibi Bağdat'a gelir ve gazetecilerin kaldığı Raşid Oteli'ne yerleşir. Körfez savaşı CNN televizyonunun dünya çapında şöhret kazanmasına yol açmış, haber kanallarının önünü açmıştır. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Tanrı Kent / City of God (2002)

Bir Latin Amerika ülkesi olan Brezilya yapımı filmin yönetmenliğini Fernando Meirelles ve Katia Lund'un üstleniyor. Başrollerinde Alexandre Rodriguez, Leandro Firmino, Matheus, Nachtergeale oynuyor.

Film, şiddet dolu arka sokaklarda (Rio Da Jenerio) yaşayan iki arkadaşın hikayesini anlatıyor. Filmde kendilerine farklı yollar seçen çocukların gözünden Tanrıkent’in yok edici gelişimine tanıklık ediyoruz. Hikâye 1960'lı yıllarda başlıyor ve küçük çocuklardan "Roket" lakaplı Buscapé'nin (Alexandre Rodrigues) ağzından dış ses olarakanlatılıyor. "Roket" fotoğrafçılığa meraklıdır ve bir muhabir olmayı düşler. 1970'lere gelindiğinde küçükler büyümüş, çeteler daha sert ve acımasız hale gelmişlerdir. Çetelerin arasındaki hakimiyet savaşları tüm hızıyla devam ederken Roket bir gazetede çalışmaya başlar. Tesadüflerin de yardımıyla çektiği bazı fotoğraflar gazetede yayımlanınca idealindeki muhabirlik mesleğine ilk adımını atmış olur.  Filmin fragmanı şurada yer alıyor.

Asılsız Haber / Shattered Glass ( 2003) 

Yönetmenliğini Billy Ray'in yaptığı bu filmde başrollerde Hayden Christensen, Chloe Sevigny ve Steve Zahn oynuyor.  ABD, Kanada ortak yapımı filmin konusu şöyle: Stephen Glass, The New Republic'te çalışan ve her geçen gün yıldızı biraz daha yükselen başarılı bir gazetecidir. Fakat onun asıl başarısı yalanlarıyla herkesi ikna etmesidir. Her durumla baş edebilen yalanlar uyduran Stephan, yalanı ortaya çıktığında bile insanları sadece basit bir hata yaptığına inandırır. İşinde başarılı biri olarak tanına Stephan, yaptığı bir haberle tüm dikkatleri üzerine çeker. Bu yalan haber onun düşüşe geçmesine neden olur. Film, ünlü olmak için her yola başvuran gazeteci tiplerini odağına almaktadır. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Ejderin Peşinde / Veronica Guerin (2003)

Yönetmenliğini Joel Schumacher'in yaptığı ABD, İngiltere, İrlanda ortak yapımı filmin başrollerinde Cate Blanchett,  Colin Farrell ve Brenda Fricker oynuyor.

Film İrlandalı bir gazeteci cinayetini anlatıyor. Veronica Guerin, Dublin Sunday Independent gazetesinde çalışan bir muhabirdir. Cesur gazeteci, Dublin’in uyuşturucu tüccarları üzerine yaptığı araştırmalar ile tanınıyor. Fakat bu haberleri zamanla uyuşturucu patronlarının dikkatini çekiyor ve bizzat bu adamlar tarafından kiralanan bir katil, gazetecinin hayatına son veriyor. Film, araştırmacı gazeteciliğe ilgi duyanların izlemeleri gereken filmler arasında yer alıyor. Filmin fragmanına buradan erişebilirsiniz. 

 

Pentagon Belgeleri / The Pentagon Papers (2003)

Yönetmenliğini Rod Holcomb'un yaptığı ABD yapımı filmde başrollerde James Spader, Claire Forlani, Paul Giamatti oynuyor.

Filmin konusuna gelince: Bir millete ihaneti ortaya çıkarmak ya da ulusal güvenliği korumak. Daniel Ellsberg'in (James Spader) yaşadığı ikilem buydu. Gerçek bir hikayeye dayanan film, hırslı bir Harvard'lı olan eski denizci Ellsberg'in Pentagon'da üst düzey bir mevkiye atanmasıyla yaşadıklarını anlatıyor. Görevi gereği Vietnam'dan gelen 7 bin sayfalık çok gizli belgeleri inceleyen Ellsberg, Amerika'nın çatışmaya karışmasıyla ilgili şaşırtıcı gerçeklerle yüzyüze gelir. Hükümetin kararlarının arkasındaki gerçekleri açıklama kararı onu ya milli bir kahraman ya da ulusal güvenliği hiçe sayan bir hain konumuna düşürecektir. Pentagon Davası etkileyici bir politik dram. Bu olay daha sonra çekilen The Post filmine de konu olmuştu. Filmin fragmanına erişmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Ölümle Yaşam Arasında - The Life of David Gale (2003)

Filmin yönetmen koltuğunda Alan Parker bulunurken başrollerde Kevin Spacey, Kate Winslet ve Laura Linney oynuyor.

ABD, İngiltere ve Almanya yapımı bu filmin konusu: David Gale ölüm cezası karşıtlarının en önemli isimlerinden biridir ve idam cezasının kaldırılması için büyük çaba sarf etmektedir. Kendisi gibi idama karşı çıkan Constance Harraway adındaki kadın tecavüze uğramış ve vahşice öldürülmüştür ancak bu trajik olayın acı tarafı ise, suçun David`in üzerine kalmasıdır. Gazeteci Elizabeth Bloom ile özel bir röportaj yapmayı kabul eden David ona olayı açıkça anlatır. Çok iyi bir haber yakaladığının farkında olan Bloom onun anlattıklarını dinledikçe olayın başka boyutlarını da öğrenir. Bu adamın hayatı onun ellerindedir ve bu masum adamı kurtarmak için hemen harekete geçer. David Gale'in idamına çok az zaman kalmıştır. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

Anchorman: O Bir Efsane / Anchorman: The Legend of Ron Burdungy (2004) 

2004 ABD yapımı bu komedi filminin yönetmeni Adam McKay. Filmin başrollerinde Will Ferrell, Cristina Applegate ve Steve Carell oynuyor.

Filmin konusu: Ron Burgundy 70’lerin San Diego’sunda popüler bir televizyon spikeridir. Tüm ülkeyi etkisi altına alan feminizm dalgası çalıştığı kanalı da etkisi altına alınca, yanına bir de hırslı ve güzel kadın spiker Veronica Corningstone getirilir. Yalnız çalışmayı ve önde olmayı seven Ron, Veronica’nın hayvanlar, yemek pişirme gibi konularda magazin haberlerini yapmasını ve esas işi kendisine bırakmasını tercih etmektedir. Fakat Veronica’nın azimli bir şekilde haber spikeri olmak istemesi, ikili arasında ciddi bir mücadeleye yol açacaktır. Filmin fragmanına buradan erişebilirsiniz.

 

Benim Ülkemde / Country of My Skull (2004)

Yönetmenliğini John Boorman'ın başrollerde Juliette Binoche, Samuel L. Jackson, Brendan Gleeson oynuyor.

Güney Afrika, İngiltere ve İrlanda ortak yapımı filmin konusu şu şekilde: 1996 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti hükümeti bir Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu kurar. Bu komisyonun amacı, insan haklarını ihlal edenleri ve ırkçılık suçlarını tespit etmektir. Fakat cinayet ve işkence suçundan yargılananlar, suçlarını itiraf ettikten sonra, genel af kanunundan faydalanabilmekte ve özgür kalmaktadırlar. Olaylara tanıklık eden Washington Post gazetesi muhabiri Whitfield (Jackson) ve Güney Afrikalı beyaz şair Anne Malan (Binoche) sorumlulukları, kimlikleri ve insani değerleriyle büyük bir sınav vermek üzeredirler. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz 

 

Baba Ocağı / İn My Fathers’s Den (2004)

2004 yılı Yeni Zellanda, İngiltere ortak yapımı bu filmin yönetmeni Brad McGann. Başrollerde ise Matthew Macfadyen, Miranda Otto ve Emily Barclay eşlik ediyor.

Filmin konusu ise: Deneyimli savaş fotoğrafçısı Paul, babasının cenazesi için vatanına döndüğünde, genç bir kız olan Celia ile şaşırtıcı bir arkadaşlık kurar ve umudu yeniden keşfeder. Ancak Celia ortadan kaybolunca, bütün şüpheler Paul’un üzerinde toplanır ve tatsız, sarsıcı gerçekler açığa çıkar. Yeni Zelanda’nın en saygın yazarlarından Maurice Gee'nin aynı adlı romanından uyarlanan bu film, psikolojik gerilim filmi. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Kontrol Odası / Control Room (2004)

Bu filmin yönetmen koltuğunda Jehane Noujaim var. Başrollerdeyse Josh Rushing, Hassan Ibrahim ve David Shuster oynuyor. Film, Irak'ın işgalini Al Jazeera televizyonunun gözünden perdeye taşıyor. Film, büyük medya kuruluşlarının başta Amerikan halkı olmak üzere, bütün dünyayı nasıl yönlendirdiklerini birinci elden gözler önüne seriyor.

Irak işgali sırasında Amerikan yönetimi medyayı sıkı biçimde kontrol etmeye çalışmış ve gazeteciler için "iliştirilmiş gazetecilik" uygulamasını başlatmıştı. Nasıl ki 1991 yılındaki Körfez Savaşı CNN'i parlatmışsa, 2003 yılındaki Irak işgali de Al Jazeera televizyonunun ün kazanmasına yol açtı. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Paparazzi (2004)

Yönetmenliğini Paul Abascal'ın yaptığı filmin başrollerinde Cole Hauser, Tom Hollander, Kelly Carlson, Tom Seizemore var. Filmin konusu şöyle: Aksiyon filmlerinin süper starı Bo Laramie (Cole Hauser) her şeye sahiptir. Güzel bir eş, çok sevdiği bir oğul ve Malibu sahilinde bir ev. Ancak sahip olduğu şöhret yüzünden, özel hayatını gözler önüne sermek isteyen paparazzilerin hedefi haline gelir. Paparazzi gazetecilerin başını ise, fotoğrafçıların 'süper starı' olarak tanınan Rex Harper (Tom Sizemore) çekmektedir. Paparaziler giderek daha da acımasızlaşırlar, ta ki bir gece Bo ve ailesi flaşlardan önlerini göremez hale gelip neredeyse ölümden dönene kadar. Film, paparazzilerden kaçarken trafik kazasında ölen Lady Diana'ya göndermeler içeriyor. Filmin fragmanına şuradan ulaşabilirsiniz.

 

İyi Geceler ve İyi Şanslar / Good Night and Good Luck (2005)

 

George Cooloney bu filmde hem yönetmen hem yazar hem de başrolde oynuyor. Ona David Strathairn ve Patricia Clarkson eşlik ediyor.  'İyi Geceler İyi Şanslar', 1950'lerin Amerikasında radyo-televizyon gazeteciliğinin ilk günlerinde geçen bir hikâyeyi konu alıyor. Televizyon haberciliğinin öncülerinden Edward R. Murrow (David Strathairn), Senatör Joseph McCarthy ve Amerikan Karşıtı Eylemler Senato Komitesi arasındaki sürtüşmeleri, kronolojik bir perspektif içerisinde ele alıyor. Edward R. Murrow CBS haberlerde komünist  avı başlatan McCarthy'ye savaş açar. Senatör, McCarthy ana haber sunucusunu komünist olmakla suçlar. Bu korku ortamında, McCarthy'nin yalanları ve kabadayı taktikleri sonunda açığa çıkar. Film, özgür basının demokratik toplumlarda ne kadar önemli olduğunun altını çizer. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

Scoop (2006)

 

ABD yapımı romantik komedi türündeki bu filmin yönetmenliğini Woody Allen yapıyor. Başrolde Scarlett Johansson, Hugh Jackman ve Ian McShane oynuyor. Filmin konusu: İngiliz gazeteci Joe Strombel gizemli bir şekilde ölür. Strombel ölmeden önce bütün şehri sarsan 'Tarot Kartı' cinayetlerini takip etmekteydi. Strombel'in ölümü sonrasında cinayetler üzerindeki araştırmalar kesilir ve olayı saran esrar perdesi aralanamaz. Strombel'in yarıda bıraktığı işi tamamlama görevi henüz üniversitede okuyan bir gazetecilik öğrencisi olan Sondra'ya düşer. Genç ama son derece zeki bir stajyer olan Sondra, Sid Waterman adlı bir sihirbazın gösterilerinden birisini izlerken cinayetlerle ilgili çok önemli bir bir bilgiye ulaşır. Tüm ipuçları yakışıklı bir İngiliz Aristokratı olan Peter Lyman'ı göstermektir. Sondra araştırmasını derinleştirirken, Lyman'la arasında karşı konulmaz bir çekim doğar. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

A Sunday in Kigali (2006)

 

2006 Kanada yapımı filmin yönetmeni Robert Favreau. Filmin başrollerinde Luc Picard, Fatou  N'diaye, Celine Bonnier oynuyor.

Filmin konusu şöyle: Ruanda'da 1994 yılındaki Tutsi katliamından hemen önce başkent Kigali'de AIDS ile ilgili belgesel çeken Kanadalı gazeteci Bernard Valcourt, Tutsi bir kadına aşık olur. İlişkilerini gizlice sürdürürlerken soykırım başlar ve Bernard bunu önlemek için birçok girişimde bulunur. Ancak başarılı olamaz ve ülkesine geri dönmek zorunda kalır. Barışın sağlanmasından üç ay sonra Bernard sevdiği kadını bulmak için Kigali'ye geri döner. 800.000 Tutsi'nin öldürülmesiyle sonuçlanan dünya tarihinin en büyük soykırımlarından birini anlatan filmde, Kanadalı bir gazetecinin çabaları ele alınıyor.

Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Kanlı Elmas - Blood Diamond (2006)

2006 yılında gösterime giren bu filmin yönetmenliğini Edward Zwick yapıyor. Başrolde ise hepimizin bildiği bir isim olan Leo (Leonardo Di Caprio) var. Di Caprio'ya Djimon Hounsou ve Jennifer Connely eşlik ediyor. Filmin konusu: 1990’larda Sierra Leone’de gelişmekte olan kaos ve iç savaşın fon oluşturduğu filmde Güney Afrikalı paralı asker Danny Archer (Leonardo DiCaprio) ile Mendeli balıkçı Solomon Vandy’nin (Djimon Hounsou) hikayesi. Her iki adam da Afrikalıdır, ama geçmişleri ve şartları olabildiğince farklıdır. Ne var ki, hayatlarını değiştirebilecek pembe bir elması bulmak için çıktıkları serüvende yazgıları kesişir. Bu ikiliye Danny'nin barda tanıştığı ve savaşları finanse etmekte kullanılan elmaslar hakkında araştırma yapan Maddy (Jennifer Connely) isimli Amerikalı kadın gazeteci yardımcı olur. Filmin fragmanına şuradan ulaşabilirsiniz.

 

 

Bükreş'in Doğusu / East of Bucharest (2006) 

Romanya yapımı bu filmin yönetmenliğini Corneliu Porumboiu yapıyor. Filmin başrollerinde Mircea Andreescu, Teodor Corban ve Ion Sapdaru oynuyor. Filmin konusu şöyle: 1980’lerin sonlarında Orta ve Doğu Avrupa’daki komünist rejimlerin çözülmesi, yıllardır alışılagelmiş toplumsal düzenlerin de büyük bir değişime uğramasına neden oldu. Nitekim bu ülkelerden biri olan Romanya’da, Çavuşesku’nun iktidardan ayrılışı bütün dünyada canlı yayında izlendi. Aradan bunca yıl geçmiş olmasına rağmen devrimin Romanya’yı ne kadar etkilediği üzerine sorular soran ve kendince cevaplar sunan bir film olan Bükreş’in Doğusu, biri emekli, biri alkolik, biri de kendini beğenmiş bir sunucu olan üç karakterin bir televizyon yayınında, tarihi ve bakış açılarını sorguladıkları bir durum komedisi.

Filmin fragmanına şuradan ulaşabilirsiniz.

 

 

Capote (2006)

Biyografi türündeki bu filmin yönetmeni Bennett Miller. Filmin başrollerinde Philip Seymour Hoffman, Catherina Keener ve Clifton Collins Jr. oynuyor. Filmin konusu: New York Times gazetesinde 1959 yılında yayımlanan bir haber. Kansas’ta işlenen bir cinayet baştan sona vahşet doludur. Bir aileden dört kişinin canına kıyılmıştır. Bu haberi okuyan Truman Capote de dergide görevli bir yazardır. Bu olaydan fazlasıyla etkilenir. Her ne kadar böylesi hikayeleri çok kez denk gelmiş de olsa Capote bu sefer farklı bir biçimde etkilenir. İçindeki hisin izinde dergiden onay alarak, meslektaşı meşhur "Bülbülü Öldürmek" kitabının yazarı Harper Lee ile beraber olayın vuku bulduğu yere doğru yola çıkarlar. Bu yolculuk sonunda onların edindiği her türlü bilgi ve deneyim, görgü tanıkları ve polis raporları, sanıklarla yapılan görüşmeler ışığında şekillenen bir roman ortaya çıkar. Bu roman Amerikan edebiyatında kendine yer bulan Soğukkanlılıkla adlı eserdir. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Gerçeğin Peşinde / Infamous (2006)

Bir Truman Capote biyografisi daha. Yazarın Soğukkanlılıkla isimli kitabını yazma sürecinde araştırmaları sırasında karşılaştığı ilginç olaylar üzerine olan bu ikinci filmin yönetmeni, Douglas McGrath. Yazar ile katil arasındaki ilişkinin bu filmde çok daha detaylı bir şekilde işlendiğini belirtelim. 2006 Oscar’larında, başarı elde eden ve başrol oyuncusu Philip Seymour Hoffman’a En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getiren Capote filminden sonra bir ikinciye ne gerek vardı demeyin. Filmin yıldız isimlerle dolu olması ve bu isimlerden biri olan Sandra Bullock’un 'Bu filmdeki her bir rol o kadar iyi yazılmış ki, herkes bu filmde yer almak isterdi" sözleri merak uyandırıyor. filmde başrollerde Toby Jones, Daniel Craig, Sandra Bullock oynuyor.  

Filmin fragmanına şuradan ulaşabilirsiniz.

 

Şeytan Marka Giyer / Devil Wears Prada (2006)

Filmin yönetmen koltuğunda David Frankel oturuyor. Başrollerde ise Anna Hathaway, Meryl Streep ve Adrian Grenier oynuyor. Filmin konusuna gelince: New York’ta yaşayan sade ve naif bir genç kız olan, henüz gazecilikten yeni mezun Andrea Sachs bir işe girer. Güçlü ve sofistike bir kadın olan Runaway Magazin’in acımasız yöneticisi Miranda Priestly'nin ikinci asistanı olarak çalışmaya başlar. Andrea’nın hayali iyi bir gazeteci olmaktır. Söz konusu görev için aslında sıradan bir tarzı olsa da mücadeleci yapısı ile hızla başarı kazanır. Ancak bu durumun da bedelleri vardır. Andy, kendisine uzak gibi görünen Miranda’nın o şatafatlı dünyasında bir yer kazanmıştır ancak önceki dostları ve tüm sevdikleri kendisinden kilometrelerce uzakta kalmış gibidir. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

Av Partisi / Hunting Party (2007)

Filmin yönetmenliğini Richard Shepard üstlenirken başrollerde  Richard Gere, Terrence Howard ve Jesse Eisenberg oynuyor. Filmin konusu şöyle: Savaş muhabiri Simon Hunt (Richard Gere) ile kameraman Duck (Terrence Howard), Bosna’dan Irak’a, Somali’den El Salvador’a kadar dünyanın en tehlikeli savaş bölgelerinde görev almış; mermilerden sakınmaya çabalarken en doğru haberlere imza atmış, çok sayıda gazetecilik ödülü kazanmışlardır. Bosna'da haber yaparken her şey bir anda değişir. Ulusal televizyondaki bir canlı yayın sırasında Simon’ın çöküşü başlar. Aradan beş yıl geçer ve savaşın bitiminin beşinci yıldönümü kutlamalarına katılmak üzere Duck yeniden Saraybosna’ya döner. Yanında çaylak gazeteci Benjamin (Jesse Eisenberg) vardır. Simon adeta geçmişten gelen bir hayalet gibi çok özel bir fikirle boy gösterir. Dünyanın en çok aranan savaş suçlusu “Fox”un (Tilki’nin) nerede saklandığını bildiğine Duck’ı ikna etmeyi başarır. Simon, Duck ve Benjamin, kendilerini derin düşmanlık dolu bölgelere götürecek karanlık ve tehlikeli bir misyona odaklanacaklardır. Karşılarında hayatlarının en büyük hedefi vardır ama haberi yapacak kadar yaşayabilecekler midir? Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Zodiac (2007)

Filmin yönetmenliğini David Fincher yaparken başrollerde Jake Gyllenhaal, Robert Downey Jr. ve Mark Ruffalo oynuyor. 

San Francisco’da bir seri katil, mektuplar ve şifreli mesajları ile polis ile alay etmektedir. Dedektifler, gazete muhabirleri, bu katili yakalamaya ant içmiş dört kişi filmin esas karakterlerdir. Katilin ardında bıraktığı izleri takip eden takıntılı dört adam, ne yazık ki aslında katilin adımlarını izler biçimde şekillenmektedir. Bu katil yıllarca görünmedikten sonra yine ortaya çıktığında sadece öldürdüğü insanlar için değil tüm şehrin kabusu haline gelecektir. Yedi, Oyun ve Dövüş Kulübü gibi filmlerle gerilim alanında sağlam bir yer edinen David Fincher, son derece başarılı bir biçimde perdeye aktarıyor bilinen hikayeyi.

Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

Güçlü Bir Yürek / A Might Heart (2007) 

 

Yönetmenliğini Michael Winterbottom'un yaptığı filmde başrollerde Angelina Jolie, Dan Futterman ve Irrfan Khan oynuyor. Filmin konusuna gelince: Wall Street Journal muhabiri olan Daniel Pearl, Pakistan’da görev yaparken terörist bir örgüt tarafından kaçırılır. Serbest bırakılmasına dair yapılan tüm çağrılara rağmen öldürülünce gazeteci eşi Mariane Pearl, bu ülkeye gitmeye karar verir. Film, kadın gazeteci Mariane Pearl'ün Pakistan’da yaşadıklarını ve kocasının bütün dünyayı üzüntüye boğan ölümünün ardındaki sır perdesini aralama çabalarını anlatıyor. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

 

Arslanı Kuzulara / Lions for Lambs (2007) 

 

Yönetmenliğini Robert Redford'un yaptığı bu filmde yönetmen ayrıca başrolde oynuyor. Başrolde Redford'a Tom Cruise ve Meryl Streep eşlik ediyor. Filmin konusuna gelince: West Coast Üniversitesi’ndeki iki öğrenci (Derek Luke) ve Ernest (Michael Pena) idealist profesörleri Dr. Stephen Malley’in tavsiyelerini takip ederek edindikleri ilham ile hayatlarında önemli şeyler yapmaya çabalamaktadırlar. İki genç, Afganistan’daki savaşa katılmaya karar verirler. Arian ve Ernest Afganistan’da hayatta kalma savaşı verirlerken, başka hikayeler de işin içine girer. California’da, Arian ve Ernest’in tam tersi bir öğrenci olan Todd’a (Andrew Garfield) yaklaşmaya çalışan Dr. Malley. Aynı zamanda Washington’da başkanlığa adaylığını koymuş bulunan Senatör Jasper Irving, Afganistan’daki savaşın, dolayısıyla Arian ve Ernest’in hayatlarını kökten değiştirebilecek bomba gibi bir haberi, TV araştırmacısı Janine Roth (Meryl Streep) aracılığı ile halka duyurmaya hazırlanmaktadır. İftiralar, hatıralar ve kurşunlar uçuşurken, bu üç hikaye birbirlerine bağlanmaya başlar. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

Görüşme / Interview (2007) 

           

Yönetmenliğini Steve Buscemi'nin yaptığı filmde başrollerde Sienna Miller, Steve Buscemi ve Michael Buscemi oynuyor. 

Görüşme, medya ve şöhreti merkezine alan, dengelerin sürekli değiştiği bir hikayeyi anlatıyor. Bir savaş muhabiri olarak isim yapan Pierre (Buscemi), kendisine kızgın olan editörünün verdiği yeni işten hiç hoşlanmamıştır. Amerika’nın en ünlü pembe dizi yıldızı Katya (Miller) ile bir röportaj yapması gerekmektedir ancak Pierre’in Katya hakkında hiçbir bilgisi yoktur. Bu iki zıt kutup buluştuğunda, Pierre’in küçümseyici, katı politik dünyası ve Katya’nın yüzeysel şöhret dünyası şiddetle çarpışır. Ancak her şey göründüğü gibi değildir. Birbirlerine giderek daha özel itiraflarda bulunan bu iki yaralı insanın bağı kuvvetlense de, bazı gerçeklerin ortaya çıkması türlü aldatmacaları aydınlığa kavuşturacaktır. Hollandalı yönetmen Theo Van Gogh’un aynı adlı filminin yeniden çevrimi olan “Görüşme”, nükteli tonu, zekice yazılmış senaryosu ve oyuncularının kimyasıyla ilgiyi sürekli ayakta tutan sürükleyici bir film. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.       

 

 

Frost/Nixon (2008)      

 

Yönetmenliğini Ron Howard'ın yaptığı  filmde başrollerde Frank Langella, Michael Sheen ve Kevin Bacon oynuyor.

Filmin konusuna gelince: Başkan Nixon, adamlarının rakip parti "Demokratlar"ı gizlice dinlediği ortaya çıkınca başkanlık görevini tamamlamadan kamuoyunun baskısı sonucunda Beyaz Saray’dan uzaklaşlaşmak zorunda kalır. Aradan geçen üç yıl sonrasında, 1977 yılında, popüler bir televizyon haber programında bu skandalla ilgili soruları cevaplamayı kabul eder. Nixon, her kurnaz politikacı gibi gazeteci olarak, kolay bir yem gibi gördüğü, o zamanın çaylağı olarak kabul edilen David Frost’u seçer. Fakat iki taraf da haftalarca süren hazırlıklardan sonra karşı karşıya geldiklerinde zorlu bir zeka savaşı başlar. Karşısında çanak sorular soran bir genç yerine, gerçeğin peşinde gerçek bir gazeteci bulması kurt politikacıyı bir hayli zorlayacaktır. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz. 

 

 

Gonzo: Hunter Thompson'un Hayatı ve İşleri / Gonzo: The Life and Work (2008)   

 

Filmin yönetmenlik koltuğunda Alex Gibson otururken başrollerde Hunter S. Thompson, Johnny Deep ve Joe Cairo oynuyor. Gonzo, senaryosunu Hunter S. Thompson’la birlikte yazan Oscarlı yönetmen Alex Gibney’nin yapmış olduğu 118 dakikalık bir belgesel filmdir. Senarist Thompson aynı zamanda filmin konusunu oluşturan kişidir. Film, Gonzo Gazeteciliğinin (Gonzo Journalism) yaratıcısı, Amerikalı efsane yazar Hunter S. Thompson’ın sıradışı hayatını ve bu hayatına sığdırdığı sıra dışı çalışmalarını anlatıyor. Gonzo gazeteciliğini  merak edenlerin  mutlaka izlemesi gereken bir film.

Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

           

 

Gizli Gerçekler / Nothing But The Truth (2008)

 Yönetmenliğini Rod Lurie'nin yaptığı başrollerde Kate Beckinsale, Matt Dillon ve Vera Farmiga oynuyor. Filmin konusu: ABD başkanının yaralandığı bir suikast girişimi olur, bunun üzerine ABD saldırıdan sorumlu tuttuğu Venezüela’daki  askeri kampları bombalar. Rachel Armstrong (Kate Beckinsale) Capital Sun-Times gazetesinde çalışan bir muhabir olarak Erica Van Doren’in (Vera Farmiga) CIA ajanı olduğunu ve misilleme yapılan Venezüela’nın aslında suikast girişimiyle bağlantısı olmadığını Beyaz Saray’a rapor halinde sunduğunu, buna karşın istihbaratının göz ardı edildiğini gizli bir kaynaktan öğrenir. Gazetesi bunu manşetten haberleştirince Rachel Armstrong’a CIA ajanının kimliğini ifşa eden kaynağını açıklaması için baskı yapılmaya başlanır ve sonunda savcı Patton Dubois (Matt Dillon) olayın gazetecilik değil milli güvenliği tehdit eden bir suçluyu korumak olduğunu iddia ederek Armstrong’u tutuklatır. Hapiste yaşamını devam ettiren Rachel, olayın sonuçlanması için mahkemede de zorlu zamanlar geçirir. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.                                                  

 

Dost Kazığı / How to Lose Friends & Alienate People (2008)

 

2008 ABD yapımı bu komedi filminin yönetmenliğini Robert B. Weide yapıyor. Başrollerde Simon Pegg, Kirsten Dunst ve Megan Fox oynuyor. Toby Young’ın Vanity Fair'deki kendi kariyerini anlattığı uluslararası çok satan hikayesinden uyarlanan filmin konusu şöyle: Ömür tükettiği dergisinin tam zıttı bir konsepti olan tutucu New York dergisi Sharps’dan iş teklifi alınca Sidney çok memnun olur. Artık istediği başarıya nihayet ulaşabileceğinin hayalleriyle yeni işine kendini adamak arzusundadır. Fakat bu yeni işle aralarına karıştığı Manhattan insanlarının aksine; gösterdiği kaba davranışları, garip şakaları ve başına gelen talihsizliklerle komik duruma düşmesi Young'ın hayatının kadınına rastlamasıyla daha da içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

Devlet Oyunları / State of Play (2009)

 

Yönetmenliğini Kevin Macdonald'ın yaptığı filmde başrollerde Russell Crowe, Rachel McAdams ve Ben Affleck oynuyor. 

Filmin konusu: Amerikan Kongresi’nin yakışıklı ve temkinli üyesi Stephen Collins (Ben Affleck), bağlı olduğu siyasi partinin geleceği olarak görülmektedir. Savunma harcamalarını denetleyen komitenin başkanlığı gibi onurlu bir görevi vardır. Yaklaşan başkanlık seçimleri için partisinde tüm gözler onun üzerine çevrilmiştir. Araştırma asistanının ve sevgilisinin öldürülmesi üzerine o güne kadar gömülü duran sırlar birer birer ortaya çıkmaya başlar. Araştırmacı gazeteci McCaffrey’nin bu olaya ilgi duymasının iki sebebi vardır. Birincisi Collins onun eski arkadaşıdır, ikinci sebebi ise editörü Cameron’dan bu olayı araştırma görevi almıştır. Gazeteci, katilin kimliği üzerindeki esrar perdesini kaldırmaya yaklaştıkça ülkenin güç dengelerini sarsacak bir tehdit oluşturmaya başlar. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

Balibo (2009)

Avustralya yapımı filmin yönetmen koltuğunda Robert Connolly var. Filmin başrollerinde Oscar Isaac, Antony LaPaglia, Nathan Philips ve tom Wright oynuyor. Gerçek bir hikayeye dayanan bu film, 1975 yılında Doğu Timor'da yaşananlara odaklanıyor. Doğu Timor, 400 yıllık Portekiz sömürge yönetiminin ardından bağımsızlığını ilan eder. Ancak bağımsızlığını ilan eder etmez Endonezya tarafından işgal edilir. Bu süreçte Doğu Timor'a gelen 5 Avustralyaylı gazeteci Endonezya askerleri tarafından öldürülür. Kayıp olarak nitelendirilen bu gazetecileri aramak için Avustralya'dan Roger adında başka bir gazeteci Doğu Timor'a gelir. Roger, ölümle yaşam arasındaki bu ülkede insanlık dışı olaylara tanıklık eder. Filmin fragmanı şurada yer alıyor.

 

 

Virtüöz / The Soloist (2009)

 

Yönetmenliğini Joe Wright'ın yaptığı filmde başrollerde Jamie Foxx, Robert Downey Jr ve Catherine Keener oynuyor.

Filmde, Juilliard’daki ikinci yılında şizofreniye yakalanan müzik dahisi Nathaniel Ayers’in hastalığının ilerlemesi üzerine evsiz barksız kalarak Los Angeles sokaklarına düşmesinin ve hayatını keman ile çello çalarak sürdürmeye çalışmasının gerçek öyküsü anlatılıyor. Filmin konusu şöyle: Los Angeles Times'ta çalışan gazeteci Steve Lopez gerçek bir hikaye peşindedir. Böylece, hastalığı yüzünden evsiz kalan ve hayatını sokaklarda keman ve çello çalarak kazanan Nathaniel Ayers'i keşfeder. 

 

Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

The Bang Bang Club (2010)

 

Yönetmenliğini Steven Silver'ın yaptığı filmde başrollerde Ryan Philippe, Malin Akerman ve Taylor Kitsch oynuyor. 

Film, dört savaş fotoğrafçısının gerçek hikayesini anlatıyor. Greg Marinovich (Ryan Phillippe), Joao Silva (Neels Van Jaarsveld), Kevin Carter (Taylor Kitsch) ve Ken Oosterbroek (Frank Rautenbach) 1990'ların hemen başında Güney Afrika'ya gider. Irk ayrımcılığının hüküm sürdüğü, vahşet ve şiddet dolu bu topraklarda ilk defa özgür bir seçim yapılacaktır. Dört savaş fotoğrafçısı, bu kritik dönemde hayatlarını tehlikeye atarak dünyaya gerçekleri duyurmaya çalışır.

 

Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

Basın / Press (2011) 

 

Uluslararası Antalya Film Festivali Jüri Özel Ödülü kazanan Basın filminin yönetmenliğini Sedat Yılmaz yapıyor. Filmin başrollerinde Fırat Altay, Sezgin Cengiz ve Engin Emre Değer oynuyor. Filmin konusuna gelince:  Press seyircisini ülkenin karanlık dönemlerinden birine, karışıklıkların ve çatışmaların yaşandığı 90'lı yıllara götürüyor. Diyarbakır'da yaşanan insan hakkı ihlallerini haber yapan bir grup gazeteci, olan biteni duyurmaya çalışıyor. İstanbul'da çıkan Gündem gazetesinin Diyarbakır şubesinde çalışan 7 kişiden biri olan Faysal, orduyla bağlantısı olan bir çetenin izine rastlar. Birçok faili meçhul cinayetin zanlısıdır bu kişi. Haberden sonra ölüm tehditleri almaya başlayan Faysal, korkmadan bu haberin ve çetenin peşinden gitmeye kararlıdır.  Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

Page  One: Inside the New York Times (2011)

Yönetmenliğini Andrew Rossi'nin yaptığı bu filmde başrollerde David Carr,  Sarah Ellison ve Larry Ingrassia oynuyor. 

Film, New York Times haber merkezinde hem tehkileli hem de fırsatlarla dolu bir medya ortamının dönüşümünün karmaşık bir görüntüsünü gösteriyor.

 

Belgesel film, New York Times üzerinden basılı gazetecilikteki dönüşümü  ve Wilileaks gibi sızıntılarla nasıl başedildiğini gözler önüne seriyor. 

 

Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz. 

 

 

Sesimin Etkisi / Sound of My Voice (2011)

 

Yönetmenliğini ve senaristliğini Zal Batmanglij'in yaptığı filmde başrollerde Christopher Denham, Nicole Vicius ve Brit Marling oynuyor. Filmin konusuna gelince: Bir gazeteci ve kız arkadaşı üzerinde çalıştıkları araştırma sonucunda tutuklanırlar. Araştırdıkları konu ise bir tarikat üzerinedir. Bu tarikatın lideri olan kişi aslında gelecekten geldiğini savunmaktadır. İkili ise bu işin üzerine düşerek gerçeği açığa çıkartmanın peşinde zorlu bir mücadeleye girmişlerdir. Elbette böyle bir konuyu aydınlanlatabilmek hem zaman, hem de kendilerine karşı çıkacak türlü  olumsuzluk karşısında güçlü kalmayı gerektirmektedir. Yine de kimsenin vazgeçmeye niyeti yoktur.

 

Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

Savaşın 5 Günü / 5 Days of War (2011) 

 

Yönetmenliğini Renny Harlin'in yaptığı filmin başrollerinde Rupert Friend, Emmanuelle Chriqui ve Richard Coyle oynuyor.

Film, Amerikalı bir gazeteci, kameramanı ve yerli bir Gürcü ile birlikte Rusya ve Gürcistan arasında geçen savaşın tam ortasında başından geçen olayları anlatıyor. Filmin konusu şöyle: savaş söylentileri çıkınca Amerikalı gazeteci Thomas Anders (Rupert Friend) Gürcistan'ın başkenti Tiflis'e gider. Yanında kameramanı ile Gürcü Sebastian (Richard Coyle) da vardır. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz. 

 

 

 

 

Tutku Günlükleri / The Rum Diary (2011)

Bruce Robinson'un 1960'lı yıllarda, New York'ta yaşayan ama orada aradığını bulamayan alkol bağımlısı gazeteci Paul Kemp (Johnny Depp), şansını Porto Riko'da denemeye karar verir. Burada güç bela basılmakta olan bir yerel gazeteye başvurur ve başvuran tek kişi olduğundan işe alınır. Zamanının çoğunu içki içerek ve yeni tanıştığı ama tam da kendisine göre olan iş arkadaşı Bob Sala (Michael Rispoli) ile takılarak geçirir. Gazetede ondan beklenen, adadaki bowling turnuvalarını ve astroloji köşesini yazmasıdır ama Kemp bundan fazlasıdır elbette. Güç bela ayakta durmakta olan gazeteyi hayata döndürmek için tam da içinde olduğu, birebir deneyimlediği yozlaşmışlığı yazmak, gerçekleri açığa çıkarmak ister. Bu sırada şaibeli müteahhitlik projelerini halka sevimli sunmak için Kemp'in iyi kaleminden faydalanmak isteyen zengin ve yakışıklı işadamıyla arkadaşlık kurup, çevirdikleri dolapları öğrenip gazetesinde yazmak isterken işadamının nişanlısı Chenault'a (Amber Heard) aşık olur. Filmin fragmanı şuradan izlenebilir.

 

Hannah Arendt (2012) 

 

Biyografi türündeki Almanya yapımı bu filmin yönetmenliğini Margarethe von Trotta oynuyor. Filmin başrollerinde Barbara Sukowa, Axel Milberg ve Janet McTeer oynuyor.

Almanya doğumlu, Amerikalı bir siyaset bilimci olan Hannah Arendt'i anlatan film için Öteki Sinema için yazan Başak Bıçak şu başlığı kullanmış: “Hiçbir şey yaptıklarımızı düşünmekten daha önemli değildir.” Yazarın "Margarethe Von Trotta’nın son gözdesi" olarak nitelendirdiği filmin yorumunu buradan okuyabilirsiniz. Filmde Hannah Arendt new Yorker dergisi adına Nazi savaş suçlusu Adolph Eichmann'ın mahkeme sürecini takip ediyor. Filmin fragmanına ise şuradan erişebilirsiniz. 

 

Hemingway and Gelhourn (2012) 

Yönetmenliğini Philip Kaufman'ın yaptığı filmde başrollerde Nicole Kidman, Clive Owen ve David Strathairn oynuyor.

2012 ABD yapımı olan film Amerika'nın en ünlü çiftlerinden birinin hikayesini anlatıyor. Film, çiftin ilk karşılaşmaları olan 1936 yılında Key West'te bir barda başlıyor. Çift daha sonra birlikte İspanya'ya giderek İspanya İç savaşı'na katılmaya karar veriyor. İspanya günlerinde aynı otelde aynı katta kalıyorlar, fakat ağır bombardıman başlayınca aynı odada kalmaya başlıyorlar. Bir yandan savaşın yarattığı korkunun üstesinden gelmeye çalışırlarken, bir yandan da iki aşığa dönüşüyorlar ve 1939 yılına kadar İspanya'da kalıyorlar. Hemingway 1940'ta eşinden boşanıyor ve İspanya'da aşık olduğu Gellhorn'la evlenmek istiyor. Ancak evlilikleri istedikleri gibi gitmiyor, 1945'te Gellhorn Hemingway'dan boşanmak istiyor. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Binlerce Kez İyi Geceler / Thousand Times Good Night (2013) 

18 Ekim 2013 Norveç yapımı filmin yönetmenliğini ve senaristliğini Erik Poppe yapıyor. Filmin başrollerinde Juliette Binoche, Nikolaj Coster-Waldau ve Lauryn Canny oynuyor. 

6 ödül sahibi filmin konusu: Tanınmış bir savaş muhabiri olan Rebecca, işi gereği hayatı boyunca dünyanın en tehlikeli çatışma bölgelerinde bulunmuştur. Aynı sebeplerden ötürü hem özel hayatını hem de ailesini ikinci planda tutmak zorunda kalmaktadır. Ancak son zamanlarda ailesinin Rebecca'nın durumuna duyduğu endişe iyiden iyiye artmıştır ve bu durum onu kritik bir seçimin eşiğine getirmiştir. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz. 

 

Citizenfour (2014) 

En İyi Belgesel Film Oscar'lı bu filmin yönetmenliğini Laura Poitras yapıyor. Biyografi türündeki filmde Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı'nın, vatandaşların özel hayatlarının gizliliğini yasal olmayan yollarla, gizlice ihlal ettiğini açığa çıkaran Snowden, belgeselci gazeteci Laura Poitras ve gazeteci Glenn Greenwald ile "Citizenfour" takma adını kullanarak iletişime geçer. Üçünün yolları Hong Kong'da kesişir ve Snowden skandala ait gizli belgeleri kameralar kayıttayken gazetecilere teslim eder. Snowden'ın attığı bir hayli riskli adımın ardından yaşananları takip eden Laura Poitras imzalı belgesel; gerçeklik, gerçekçilik ve mevcut kontrol mekanizmalarına dair derin sorular barındırıyor. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz. 

 

Gece Vurgunu / Nightcrawler (2014) 

Yönetmenliğini ve senaristliğini Dan Gilroy'un yaptığı filmde başrollerde Jake Gyllenhaal, Rene Russo ve Bill Paxton oynuyor.  

Filmin konusu şöyle: Hırslı bir genç olan Lou Bloom (Jake Gyllenhaal), Los Angeles'ta polis muhabirliği yapmaya başlar. Sürekli olarak kazaları, cinayetleri ve buna benzer felaketleri kovalayan bir kamera ekibinin de katılımıyla, Lou yavaş yavaş suç dünyasına girmeye başlar. Zamanla  seyirci olmakla suçları işleyen olmak arasında sınır giderek belirsiz bir hal alır. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

Gülsuyu / Rosewater (2014) 

Yönetmenliğini ve senaristliğini Jon Stewart'ın yaptığı filmde başrollerde Gael Garica Bernal, Kim Bodnia ve Dimitri Leonidas oynuyor. 

Filmin konusu ise şu şekilde: İran kökenli Kanadalı bir gazeteci olan Maziar Bahari (Gael Garcia Bernal) İran'da bulunduğu sırada gözaltına alınır. Yetkililer Bahari'nin CIA ve ABD hükumetiyle işbirliği içinde olduğunu düşünmektedir. Bahari Evin Cezaevi'nde tam 118 gün boyunca gözleri bağlı bir şekilde zorlu sorgulara ve işkencelere maruz kalırken, aklında en çok yer eden şey, sorgu memurundan gelen keskin gülsuyu kokusudur. Gerçek bir olaydan esinlenen Gül Suyu filminde Haluk Bilginer de rol alıyor. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Elçiyi Öldür /Kill the Messenger (2014) 

Yönetmenliğini Michael Cuesta'nın yaptığı filmde başrollerde Jeremy Renner, Robert Patrick ve Jena Sims oynuyor. 

ABD yapımı biyografi türündeki filmin konusu şu şekilde: San Jose Mercury muhabiri Gary Webb'in gerçek hayat öyküsünden yola çıkılan öyküde, Nikarugua’daki isyancılar ve California merkezli uyuşturucu ticaretiyle ilgili olarak CIA ile kurduğu sıkı ilişki sayesinde uyuşturucu trafiğini ifşa eden gazetecinin diken üzerindeki hayatı aktarılıyor. Film ayrıca Nick Schou'nun "Kill the Messenger: How the CIA's Crack-Cocaine Controversy Destroyed Journalist Gary Webb" adlı kitabından beyaz perdeye aktarılmıştır. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Diktatörle Görüşme / The Interview (2014) 

Yönetmenliğini Evan Goldberg ve Seth Rogen'in yaptığı filmin başrollerinde James Franco ve ayrıca yönetmenlik koltuğunda bulunan Seth Rogen oynuyor. Randall Park onlara eşlik eden bir diğer başrol oyunucusu.

Filmin konusu ise şu şekilde: Bir söyleşi programı sunucusu olan Dave (James Franco) ve programın yapımcısı Aaron (Seth Rogen), Kuzey Kore'nin başkanıyla bir röportaj yapma şansı elde ederler. Ancak Kuzey Kore'ye seyahat etmeden önce CIA'in onlardan başkanı öldürmesini istemesiyle olaylar değişir. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Gizli Dosya - Truth (2015) 

Yönetmenliğini James Vanderbilt'in yaptığı filmin başrollerinde Cate Blanchett, Robert Redford ve Dennis Quaid oynuyor. Filmin konusu şöyle: 2004 yılı ABD başkanlık seçimleri yaklaşmaktadır. Daha önce Ebu Garib hapishanesindeki işkence skandalını ortaya çıkararak büyük sükse yapan CBS haber bölümü yapımcısı Mary Mapes (Cate Blanchett) seçim öncesinde yine önemli bir haber yapmak istemektedir. Emekli bir asker tarafından kendilerine ulaştırılan belgeler çok ciddi bir iddia barındırır. İddiaya göre kongre üyesi George Bush'un oğlu George W. Bush'un 1968'de Vietnam'da savaşa gitmemesi için yüksek makamlardaki yetkililer usulsüzlük yapmıştır. Bu haber Amerika'da gündemi alt üst eder. Ancak haberde kullanılan belgelerin sahte olduğu iddiaları hem Mapes'i, hem de tecrübeli haber spikeri Dan Rather'ı (Robert Redford) çok zor durumda bırakacaktır. Film, belgeler dahil her bilginin doğruluğunun yayımlanmadan önce mutlaka araştırılması gerektiğini hatırlatıyor bize. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

True Story (2015)

New York Times gazetesinde çalışan Michael Finkel, sıradan bir çalışma gününde karşılaştığı bir haber karşısında hayrete düşer. Bütün ailesini öldürdüğü için aranmakta olan Christian Longo isimli genç bir adam, Meksika'da yakalanmıştır. Christian Longo kaçtığı süreç boyunca kendine yeni bir kimlik edinmiş, kendini New York Times yazarı Michael Finkel olarak tanıtmıştır. Ertesi gün Times editörleri tarafından yazılıp yayımlanan bir başka not ise bir hayli ilginçtir. Gazetede yayımlanan habere göre Michael Finkel kovulmuştur. Ne var ki hapishaneye gönderilen Longo'nun konuşmayı kabul ettiği tek gazeteci Michael Finkel'dır. Finkel, doğru hikayeyi öğrenmek için hapishaneyi arayıp Longo ile görüşmeyi kabul eder. Sonrasında aralarında tuhaf bir ilişki başlar. Filmin yönetmen Rupert Goold, başrollerinde ise James Franco ve Jonah Hill yer alıyor. Filmin fragmanını şu bağlantıdan izleyebilirsiniz. 

Yolun Sonu / The End of The Tour (2015)

Yönetmenliğini James Ponsoldt'ın yaptığı filmde başrollerde Jason Segel, Jesse Eisenberg ve Anna Chlumsky oynuyor.  Biyografi türündeki bu film, yazar David Foster Wallace ve onunla röportaj yapan gazeteci David Lipsky'nin gerçek hikayesinden uyarlandı.

Film hakkında ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler Büşra Şavlı'nın şu yazısını okuyabilirler. Şavlı yazısının girişinde şunları yazıyor: "‘David Foster Wallace nasıl bir adammış’, ‘neden intihar etmiş’ gibi sorularınız varsa Yolun Sonu’nda bulamazsınız; aksine, bu tuzağı temeline oturtmayan, aşırı bir etki yaratmak adına dallanıp budaklanıp yolundan şaşmayan, perspektifinin öznelliğini gizlemeyen, dürüst ve samimi bir hikayeye davetlisiniz." Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Spotlight (2015)   

Yönetmenliğini Tom McCarthy yaptığı filmde başrollerde Mark Ruffalo, Michael Keaton ve Rachel McAdams oynuyor. Film, ana teması araştırmacı gazetecilik olup Oscar kazanan bir yapıt. Filmin konusu ise şu şekilde: 2001 yılında The Boston Globe gazetesi, Marty Baron'ı (Liev Schreiber) editör olarak işe alır. Baron bir gün gazetede pedofil bir rahiple ilgili bir haber görür. Bunun üzerine gazetenin araştırmacı haber ekibi Spotlight'ın başındaki Robby Robinson'ı (Mihcael Keaton), bölgedeki kiliselerde uzun süredir devam eden çocuk tacizi iddialarıyla ilgili araştırma yapmaya yönlendirir. Spotlight'ın usta gazetecileri, soruşturma derinleşip daha fazla bilgiye sahip oldukça, konunun sadece Katolik Kilisesi'nin üst düzey yetkililerine değil, devlet kurumlarının da önemli kişilerine uzanan bir ağ oluşturduğunu farkeder. Ancak hasıraltı edilen dosyaları gün yüzüne çıkarmadan önce büyük baskılara göğüs germeleri gerekecektir. Araştırmacı gazetecilik derslerinde mutlaka izlenmesi ve üzerine konuşulması gereken bir film olduğunu belirtelim. Filimin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

Tımarhanede 10 Gün / Ten Days in a Madhouse (2015) 

Yönetmenliğini ve senaristliğini Timothy Hines'in yaptığı fimin başrollerinde Caroline Barry, Christopher Lambert ve Kelly LeBrock oynuyor. 

Filmin konusu ise şöyle: 1887 yılında, Joseph Pulitzer için çalışan 23 yaşındaki haber muhabiri Nellie Bly, Blackwell Adası’nda bulunan akıl hastanesi hakkında haber yapmak üzere gizli göreve gider. Burada kaldığı 10 gün boyunca, hastalar üzerinde uygulanan suistimale, eziyetlere ve hatta cinayetlere tanıklık edecektir. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

 

Eichmann Yayını / The Eichmann Show (2015)

Filmin yönetmeni Paul Andrew Williams. Boşrellerde Martin Freeman, Antony LaPaglia ve Rebecca Front oynuyor. Film, 1961 yılında Yahudi ajanlar tarafından yakalanan Nazi Adolf Eichmann'ın İsrail'de yargılanmasını konu alıyor. Amerikan yapımcı Milton Fruchtman (Martin Freeman), duruşmanın televizyonda yayınlanması gerektiğini düşünür ve bunun üzerine Eichmann Yayını (The Eichmann Show) olarak adlandırdığı programa başlar. Bir düzine tehdit alan Fruchtman, programı kararlılıkla devam ettirecek ve Nazilerin iç yüzünü birkaç ülkede yayımlanan programla seyirciye sunacaktır. Filmin fragmanı için şu linke tıklayabilirsiniz.

 

Special Correspondents (2016) 

Filmin yönetmen koltuğunda ve başrolde Ricky Gervais bulunuyor.  Eric Bana ve Vera Farmiga ona eşlik eden diğer oyuncular.

Netflix'te yayımlanan filmin konusu şöyle: Pasaportlarını kaybettikleri için aralarında didişen iki muhabir, tezgah kurarak savaş alanındaymış gibi sahte haberler uydurur. Fakat kurdukları tezgah arapsaçına döner. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz. 

 

 

 

Para Tuzağı - Money Monster (2016) 

Yönetmenliğini Jodie Foster'ın yaptığı filmde başrollerde George Cooloney, Julia Roberts ve Jack O'Connell oynuyor. 

Filmin konusu ise şu şekilde: Televizyondan borsa tüyoları veren bir Wall Street simsarı, aynı zamanda bir televizyon yıldızı olan Lee Gates (George Clooney), bir program esnasında sahip olduğu her şeyi Gates'in tavsiyeleri yüzünden kaybeden Kyle Budwell (Jack O'Connell) tarafından rehin alınır. Bu inanılmaz olay, canlı yayınla milyonlarca insan tarafından izlenirken Gates ve programın yapımcısı Patty Fenn (Julia Roberts) zamana karşı bir ölüm kalım pazarlığına girişeceklerdir. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

 

Christine (2016)

Antonio Campos'un yönettiği filmde başrollerde Rebecca Hall ve Michael C. Hall oynuyor. Filmin konusu şöyle: Christine Chubbuck (Rebecca Hall), Florida'da bir televizyon kuruluşunda çalışan bir muhabir ve sunucudur. Ancak gerek kanalın yayın politikaları, gerek kendi iç sıkıntıları nedeniyle sürekli depresyon yaşamaktadır. 15 Temmuz 1974 günü canlı yayında bulunduğu sırada yaptığı hareket, televizyon ekranlarında ne o güne dek, ne de o günden sonra eşi benzeri görülmemiş bir eylem olacaktır. 

Filmin fragmanı şuradan izlenebilir.

 

Guernica (2016)

Koldo Serra'nın yönetmenliğini yaptığı filmin başrollerinde James D'Archy, Maria Valverde ve Jack Davenport var. Film, İspanya İç Savaşı sırasında Guernica kasabasına yapılan uçak bombardımanını merkeze alıyor. Filmin konusu şöyle: İspanya İç Savaşı'nı takip eden Amerikalı gazeteci Henry (James D'Archy), İspanyol hükümetinin sansür memuruna (Maria Valverde) aşık olur. Film, savaşların ilk kurbanı gerçeklerdir temasını işliyor.   

Filmin fragmanı şurada yer alıyor. 

  

 

The Post (2017)

Yönetmenliğini Steven Spielberg'in yaptığı filmde başrollerde Meryl Streep, Tom Hanks ve Sarah Paulson oynuyor.

Filmin konusu şu şekilde: 1970'lerin başında The Washington Post'un araştırmacı gazetecileri, Amerika Birleşik Devletleri'nin Vietnam'a 25 yıldan uzun süredir yaptığı müdahaleleri gösteren çok gizli belgeleri ele geçirmişlerdir. Bu belgeler devlet sırrı niteliğindedir ve yayımlayıp yayımlamama kararı, gazetenin sahibi Katherine Graham (Meryl Streep) ve genel yayın yönetmeni Ben Bradlee'ye (Tom Hanks) kalmıştır. Belgeleri yayımlayan gazete müthiş bir sansasyon yaratır, ancak Graham ve Bradlee Amerikan devletini karşılarına almıştır ve hapse dahi girmeleri artık söz konusudur. Filmde, 1971'de ABD'de büyük tartışma yaratan 'Pentagon Belgeleri' skandalı konu edilmektedir. Filmin fragmanına şuradan erişebilirsiniz.

Şok ve Dehşet / Shock and Awe (2017)

Filmin yönetmen koltuğunda Rob Reiner var. Başrollerde Steve Coulter, Woody Harrelson ve James Marsden yer alıyor. George Bush’un 2003 yılında Irak’ı istila etme planını haberleştiren bir grup gazeteci, başkanın Saddam Hüseyin hakkında söylediklerinden şüphe duyar. Bush’un Beyaz Saray’ını sorgulayan Knight Ridder gazetecileri, 2003 Irak Savaşı’nın içyüzünü ortaya koyarlar. Film Irak işgali öncesinde Amerikan kamuoyunun ve tabii ki dünya kamuoyunun nasıl aldatıldığını, hangi yalanların söylendiğini gözler önüne seriyor. Filmin fragmanı şurada yer alıyor.

 

 

A Taxi Driver (2017)

Bu Kore filminin yönetmenliğini Jang Hoon yapıyor. Başrollerde Kang-Ho Song ve Thomas Kretschmann oynuyor. Filmin konusu şöyle: 1980’li yıllarda Güney Kore'nin Gwangju kentinde olaylar çıkar ve olağanüstü hal ilan edilir. Olayları dünyaya duyurmak isteyen Alman gazeteci Peter (Thomas Kretschmann) Seul'de bir taksiye biner. Taksi şoförü (Kang-Ho Song) Gwangju'da insanların öldürüldüğüne inanmaz, ama gördükleri çok başkadır. Güzey Kore yakın tarihine ilişkin oldukça gerçekçi bir portre çizen filmin fragmanına şuradan eerişebilirsiniz. 

 

 

A Private War (2018) 

Filmin yönetmenliğini Matthew Heineman yaparken başrollerde Rosamund Pike, Greg Wise ve Alexandra Moen oynuyor.

Filmin konusu ise şu şekilde: Haberciliğin saldırı altında olduğu bir dünyada Marie Colvin (Rosamund Pike), çağımızın en tanınan savaş muhabirlerinden biridir. Tamamıyla korkusuz ve asi bir insan olan Colvin, dünyanın dört bir yanındaki cephe hatlarına giderek sınırlarını zorlar. Sri Lanka’da bir el bombası yüzünden yaralandığından beri karakteristik bir göz bandı takan muhabir, hala Londra’nın seçkin kesimleriyle olduğu kadar diktatörlerle yüzleşirken de rahattır. Sevgi dolu ilişkilerini feda eden Colvin’in tanık olduğu travma onu etkilemeye başladığı zaman özel hayatı da zamanla çözülmeye başlar. Savaşın gerçek bedelini gösterme hedefi, onu şimdiye kadarki en tehlikeli görevine yönlendirir. Colvin’in yolu, ünlü savaş fotoğrafçısı Paul Conroy (Jamie Dornan) ile birlikte kuşatma altındaki Suriye şehri Humus’a düşer.

Filmin fragmanına buradan erişebilirsiniz.

438 Dagar / 438 Gün (2019)

Yönetmenliğini Jesper Ganslandt'ın yaptığı İsveç yapımı gazetecilik filminin başrollerinde Gustaf Skarsgard ile Matias Varela oynuyor.

Film 2011 yılında geçiyor. İsveçli gazeteciler yasadışı yolları takip ederek Somali'den Etiyopya'ya geçerler. Kısa süre içinde de Etiyopya askerleri tarafından yakalanıp, yargılanırlar ve hapsedilirler. filmin adındaki 438 gün, gazetecilerin hapiste geçirdikleri süredir. Film, Etiyopya'daki diktatörlük rejimine ve rejimin insanlık dışı uygulamalarına ışık tutuyor. Film aynı  zamanda risk altında gazeteciliğe ışık tutuyor.  

Filmin fragmanı şurada yer alıyor.

The French Dispatch (2020)

Senarist ve yönetmenliğini Wes Anderson'un yaptığı filmin başrollerinde Bill Murray, Tilda Swinton, Timothee Shalamet, Owen Wilson yer alıyor. Filmin konusu şöyle: Film, The French Dispatch isimli bir Kansas gazetesinin hayali bir Fransız şehrindeki bürosunda geçen olaylara odaklanmaktadır. Filmin ana hikâyesi The French Dispatch gazetesinin genel yayın yönetmeninin ölümü ile başlar. Gazdete ekibi bir araya gelerek, anma niteliğindeki sayıda yer vermek üzere üç yazı seçer. Bu üç yazı; çifte cinayet nedeniyle müebbet hapis cezasına çarptırılan bir sanatçı, 68’in öğrenci protestoları ve bir şef tarafından çözülen kayıp vakasıdır. Sonuç olarak film, gazetede yaşananlarla bu üç yazıya konu olan olayların bir karışımı halindedir. Filmin fragmanını şuradan izleyebilirsiniz.