Haber Üsküdar - Merve Şişman

Hürriyet Gazetesi muhabiri Fevzi Kızılkoyun, foto muhabiri Selçuk Şamiloğlu ile birlikte Afganistan’dan geçtikleri haberlerin öyküleriyle Taliban tarafından Celalabat'ta gözaltına alınma sürecinde yaşadıklarını Haber Üsküdar'a anlattı.

Hürriyet Gazetesi Muhabiri Fevzi Kızılkoyun, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü tarafından düzenlenen söyleşide, Afganistan’da kaldığı süre boyuna yaşadıklarını, tanıklıklarını ve karşılaştığı zorlukları dile getirdi. Kızılkoyun, bölgeye herhangi bir resmi kurum ya da sivil toplum örgütü üzerinden gitmediklerini, Pakistan üzerinden ulaştıkları Afganistan sınırından geçerken kendilerine vize ya da pasaport sorulmadan ülkeye giriş yapabildiklerini ifade etti.

"Celalabat’ta gözaltına alındık"

İki gün süren zorlu bir yolculuğun ardından Afganistan’a ulaştıklarını belirten Kızılkoyun, sınırı geçmelerinin ardından Celalabat bölgesinde gözaltına alındıklarını söyledi. Kızılkoyun o anları şöyle anlattı: “Pakistan üzerinden bölgeye giderken belli noktalarda durduk. Taliban daha hükümet kurmamıştı ve Celalabat bölgesinde gözaltına alındık. Gözaltından önce şunu anlatayım, Pakistan sınır kapısında görevliler tarafından üzerimizdeki nakit para kontrol edildi ve herkesin içinde sayıldı. Tek tek para sayıldı ve kayıt tutuldu. Şimdi orada tedirgin oluyorsunuz. Ekonomileri çok kötü olan bir coğrafyada üstünüzdeki parayı herkes biliyor. Soygunlar vesaire her türlü işin olduğu bir yer ve herkes bizde para olduğunu biliyor. Çok tedirgin edici durumlar yaşadık. Daha sonra sınırın ötesinde bizi tercüman karşıladı, önce gitmeden tercüman ile iletişime geçmiştik. Yola çıktığımızda her 15 – 20 km’de Taliban’ın silahlı grupları tarafından durdurulduk. Beş kontrol noktasından geçtikten sonra Celalabat’a geldiğimizde gözaltına alındık. Silahlı gruplar bizi sıcak karşıladı, tercüman aracılığıyla iletişim kurduk, fotoğraf çektirmek istediler. Sonra ‘bizim komutanımız bunları salmayalım diyor’ diye aralarında konuşmuşlar. Gözaltına alınıp Taliban karargâhına götürüldük. Burada bizi ayrı odalara koydular, telefonlarımızı elimizden alınıp bizi sorguladılar. ‘Ne işiniz var, gazeteci misiniz, ne yapacaksınız?’ gibi sorular sordular. Vizemizi geçersiz buldular. Gazeteci olduğumuza inanınca bıraktılar, Kabil’e doğru yola çıktık.”

“Taliban Kabil’e girdiği gün yeni kurallar devreye girdi”

Kabil’e ulaştıklarında Taliban henüz yeni yönetimin kurallarını açıklamadan şehir halkının kendiliğinden günlük yaşam alışkanlıklarını değiştirdiğini ifade eden Kızılkoyun, gördüklerini şöyle aktardı: “Taliban’ın duruşunu bilen insanlar duyurulmayan kuralları hemen uygulamaya başladı. Eskiden kafeler varmış erkekler ve kadınların beraber oturduğu, üniversite öğrencilerinin birlikte gittiği yerleri işletme sahipleri hemen kapatmışlar. Kadınlar başı açık dışarı çıkmamaya başladı. Sokakta kadın yoktu. Böyle bir süreçti, yaşam Taliban’a uyum sağlamıştı. 20 yıl öncesinden Taliban’ın kurallarını biliyorlardı. Halk refleks olarak uyum sağlamış. Sosyal yaşam yok, sokakta tabii alışveriş yerleri açık, insanlar yine işlerini hallediyor.”

“İnsanlar günlüklerini, elbiselerini bırakıp gitmiş ortada mahkûm yok”

Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın “Boşaltılan Bagram Cezaevi ile ilgili bir haber yapmıştınız. Bununla ilgili ne söyleyebilirsiniz?” sorusuna Kızılkoyun, “Burası çok sıkıntılı bir cezaevi. İşkencelerin, infazların olduğu bir yer. Mahkûmların hiçbiri yok. İnsanlar eşyalarını falan bırakıp gitmiş. İnsanlar günlüklerini, elbiselerini bırakıp gitmiş ortada mahkum yok. Taliban’ın görevlileriyle görüştük ‘buradaki insanlar nerede?’ diye sorduk. İddiaları şu: ‘Biz gelmeden önce Amerika üst düzey olan yöneticileri buradan alıp götürmüş Amerika'ya. Geri kalanını ise serbest bırakmış.’ şeklinde. Gardiyanlar da evlerine çekilmiş” diye cevap verdi.

“Görevliler tarafından ‘Sert haber yapmayın’ uyarısı aldık”

Prof. Dr. İrvan’ın “Afganistan'dan haberleri geçerken tedirgin oldunuz mu? Cesur yürek 50 kadın başlıklı epey eleştirel bir haberiniz vardı. Taliban bu haberlere karşı çıkmıyor muydu?” sorusuna gazeteci Fevzi Kızılkoyun şu şekilde yanıt verdi: “Biz sıkıntı olur diye tedirgin olduk aslında. Çünkü kadın eylemini haberleştiriyorduk ama bize onlar tarafından geri dönüş olmadı. Aslında kim ne yazmış diye kontrol ettiklerini de biliyorduk. Bir iki tane kontrol noktasında Taliban ile çalışan görevliler bize dolaylı olarak şunu söyledi, ‘Arkadaşlar çok sert haberler yapıyorsunuz. Biraz daha dikkatli gidelim.’ Biz de aslında en fazla sınır dışı ederler diye düşünüyorduk. Ama pek bir sorun yaşamadık. Yine de oluyordu bir tedirginlik.”

"Kırbaçlanan kadınları çekmeyelim diye başımıza silah doğrultuldu"

Kadın eylemleri hakkında da konuşan Kızılkoyun, bir eylem sırasında gördüklerini şöyle anlattı: “Kadınlar eylem yaparken ciddi bir şiddet uygulandı, insanlar kırbaçlandı. Gazetecileri ise farklı noktalara götürdüler, silah zoruyla ‘sıraya geçin’ dediler. Fotoğraf çekmeye müsaade yoktu ve kırbaçlanan kadınları kamerayla çekmeyelim diye başımıza silah doğrultuldu. Korkunç bir manzaraydı. Bizi bir saat beklettiler. Hayatımda bu kadar cesaretli kadınlar görmemiştim, şiddete rağmen vazgeçmeyen bu kadar yürekli kadın görmedim. Silahlı grubun müdahalesinden sonra tabii kadınlar dağılmak zorunda kaldı. Gözaltına falan alınma yok onlarda, doğrudan şiddet uyguluyorlar. Yerlerde sürüklenen, yaralanan, gaza maruz kalan kadınlar oldu. Biz kamerayı biraz kaldırıp oynatamadık bile, başımızda silahlı bir adam vardı.”

“Kadınlar uluslararası toplumdan destek bekliyor”

Gazeteci Fevzi Kızılkoyun yaptıkları haberlerin yarattığı etkiye de değindi ve Afganistan’dan ayrılıp Pakistan’a geçtiklerinde aldıkları bir uyarıdan söz etti: “Afganistan’da son bir haber daha yaptık, bu haber 8 Eylül'de yayımlandı "Bizi evlere kapatamazlar" başlığı ile. Büyükelçilikten,  ‘Bu haberler çok sert, hala Afganistan’da iseniz kendinizi korumaya alın’ diye bize bir uyarı geldi. Biz haberi bilerek geç verdik aslında. Haberi verdiğimizde Pakistan'daydık. Eylem yapan kadınlar ile röportaj yapmıştık. Kadınlara, ‘Yüzlerinizi saklayabilirsiniz’ bile demiştik ama bu kadınlar radyoda yayın yapan, kadın haklarını savunan ve belli platformlarda yayın yapan kadınlardı. Saklanmak istemediler. Bu kadınların başlarına bir şey gelme ihtimali var evet ama bu kadınlar zaten Taliban tarafından istenmeyen kadınlar. Kadınlar bizzat istedi ve ‘mücadelemiz duyulsun, ön plana çıkmak istiyoruz’ dediler. Kadınlar uluslararası toplumdan destek bekliyorlar. Çoğu Afganistan’dan çıkmak istiyor. Kadınlar orada tutuklu değiller ama şu anda orada açık hava hapishanesinde esir gibiler.”