Üsküdar İletişim öğretim üyeleri Basın ilan Kurumu'nun açıkladığı gazeteci istatistiklerini değerlendirdi.
Haber Üsküdar - Merve Şişman
Basın İlan Kurumu (BİK) resmi ilan yayımlama hakkına sahip süreli yayınlara ilişkin 2020 yılı istatistiklerini açıkladı. Verilere göre ülke genelinde gazete sayısında düşüş gözlenirken, basın çalışanlarının cinsiyet ve eğitim düzeylerine göre dağılımında da istenen düzeye erişilemediği anlaşılıyor.
Basın İlan Kurumu tarafından paylaşılan resmi ilan alan gazeteler ile bu gazetelerde çalışan gazetecilere ilişkin 2020 yılı istatistikleri, gazeteciliğin pandemi sürecinde kan kaybettiğini gösteriyor. 2020 yılı verilerini tek başına değerlendirmenin doğru olmayacağını ifade eden Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, 2019 yılı için hazırlanan raporla karşılaştırıldığında resmi ilan alma hakkına sahip gazete sayısının 1075’ten 1051’e düştüğünü, 24 gazetenin pandemi sürecinde kapanmış olabileceğini ifade etti.
Prof. Dr. Süleyman İrvan, bu gazetelerde çalışan gazeteci sayısının da 7593’ten 7204’e düştüğünü, toplamda bu gazetelerde çalışan 389 gazetecinin işsiz kaldığını ya da başka sektörlere geçmiş olabileceklerini ifade etti. İrvan, asıl dikkat çekici olanın ise resmi ilan alma hakkına sahip gazetelerde çalışan gazetecilerin sadece 1018’inin, yani yaklaşık yedide birinin iletişim fakültesi mezunu görünmesi olduğunu belirtti. Özellikle yerel medyada gazetecilik eğitimi almamış gazetecilerle yerel gazeteciliğin sorunlarının çözülmesinin zor olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Süleyman İrvan, sorunların çözümü için sadece Basın İlan Kurumu’ndan medet ummanın akılcı olmadığını söyledi. İrvan, “Yerel gazeteleri birleşmeye zorlayarak ya da resmi ilan alma koşullarını geçici süreyle askıya alarak ancak geçici çözümler üretilebilir. Kalıcı çözümü gazeteciler daha iyi gazetecilik yaparak bulmalıdır” dedi.
Yerelde gazetecilik anlayışı değişmek zorunda
Tıpkı ulusal gazeteler gibi yerel gazetelerin de bir nevi protokol haberciliği yaptığını belirten Prof. Dr. Süleyman İrvan, “Yerel gazeteler valinin, belediye başkanının, kaymakamın, il veya ilçedeki yöneticilerin çoğu kez haber değeri bile taşımayan açıklamalarına, etkinliklerine yoğunlaşıyor. Halkın yaşadığı sorunlar ya da sevinçler bu gazetelerde pek fazla yer bulamıyor. Dolayısıyla bazı şehirlerde sadece resmi kurumlara dağıtılan, halk tarafından hiç okunmayan gazeteler basılıyor. Oysa yerel medya yerelin sesi, nefesi olmalı, yerel sorunları ulusal gündeme taşıyabilmeli, çözüm odaklı gazetecilik yapmalı. Bunu yaptığında halk da yerel gazeteleri sahiplenecektir” ifadelerini kullandı. Yerel gazetelerde çalışan gazetecilerin çok azının gazetecilik eğitimi aldığına da değinen Prof. Dr. Süleyman İrvan, yerel medyada gazetecilik eğitimi almış, yerel medyanın sorunlarını bilen, çözümler konusunda alternatifler üretebilen ve mesleki etik bilincine sahip gazetecilerin sayısı arttıkça yerel medyanın da güçleneceğini ifade etti.
Doç. Dr. Gül Esra Atalay: “Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sonucu olarak görüyorum”
Basın İlan Kurumu’nun 2020 verilerine göre basında çalışan 7.204 kişiden 4.863’ü erkek, 2.341’i kadın gazete çalışanlarından oluşuyor. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gül Esra Atalay, aradaki farkın toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olduğunu söylüyor. Doç. Dr. Atalay, “Basın İlan Kurumu gazete ve gazeteci istatistiklerine baktığımızda erkek gazeteci sayılarının kadın gazeteci sayılarına göre daha yüksek olduğunu anlıyoruz. Aslında bu eşitsizlik her sektörde görünüyor. Toplumsal bakış açısı yön veriyor. Burada da devreye toplumsal cinsiyet eşitsizliği giriyor. Erkeklerin kadınlara göre daha çok tercih edilmesi cinsiyetin getirdiği bir bağlam. Kadının anne olma ihtimali ya da naif, zora gelemeyen bir yapıda oldukları gibi birtakım önyargılar kadınların erkeklerden daha az istihdam edilmesine yol açıyor. Baktığımız zaman çok başarılı kadın gazeteciler olduğunu da görüyoruz. Kadınlar da herhangi bir sektörde fırsat verildiği zaman gayet başarılı işler yapabiliyor. Onun dışında çalışma koşullarına baktığımız zaman kadınların bazı zorluklar yaşayabileceği de muhakkak. Kadınlara yönelik önyargılar aslında kadınlara yönelik davranışları da etkiliyor” dedi. Doç. Dr. Gül Esra Atalay Türkiye'de gazetecilik mesleğine bakışı da şöyle özetledi: “Ne yazık ki Türkiye’de gazetecilik bir meslek olarak görülmüyor. Haber dili, etik sorunlar, bunlar çok değerli. Gazeteciliğe bakış açısı, kim olursa olsun haber yazmasını biliyorsa problem yok gözüyle bakıldığından eğitime önem verilmiyor. Bu tarz durumlar iyi sonuç doğurmuyor. Herkesin gazeteci olduğu düşünülüyor. Bu mesleğin bir sorumluluğu vardır. Neyi, nasıl yapıldığını, gazetecilik gözünü bilmedikçe bu mesleğin hakkını veremez kişi.”
Dr. Öğr. Üyesi Eren Ekin Ercan: “Türkiye’de tüm mesleklerde kadınlar kamusal alana tarihsel olarak çok geç katılıyor”
Kadınların basın alanında daha az istihdam edilmesinin daha büyük bir problemin uzantısı olduğunu belirten Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Eren Ekin Ercan, Türkiye’de kadınların kamusal temsilindeki gecikme üzerinde duruyor. Dr. Ercan, “Temel problem kamusal alana katılmayla ilgili bir durum. Tüm mesleklerde Türkiye’de kadınlar kamusal alana tarihsel olarak çok geç katılıyorlar. Dünyada da bu böyle, ancak Türkiye’de daha şiddetli olduğunu görüyoruz. Kadının kamusal alana geç katılımı kamusal kodlar ve siyasal kültür gibi belli şeylerin dışında tutulmalarına neden oluyor. Bu ailede başlayan ve toplumun diğer süreçlerinde devam eden bir durum. Dolayısıyla bir anlamda ataerkil bir durum olarak görünen, daha yapısal olarak aşağıdan yukarıya tayin edilen, kadını toplumun temel bazı kodlarının dışında tutan bir yapı mevcut. Bütün mesleklerde, gazetecilikte, toplumla, siyasetle, kültürle kamusal alandaki gidişatı algılamaya ilişkin olarak sürecin dışında tutuluyorlar” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal: “Herkes iletişimci, gazeteci olarak görülmemeli”
Basın İlan Kurumu’nun açıkladığı verilerdeki eğitim durumlarının dağılımına dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Aylin Tutgun Ünal, üniversite düzeyinde gazetecilik eğitiminin önemini vurguladı. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Yeni medya teknolojilerinin getirisi olan etkileşimli dijital platformlar ile bilgi üretim ve tüketim alışkanlıkları farklılaştı. Vatandaşlar da artık haber üretimi yaparak sosyal medyada paylaşmak istiyor. Bu da gazeteciliğin önemini bir kere daha gündeme getirdi. Herkes haber yapabilir ama bu gazetecilik anlamına gelmeyebilir. Üsküdar Üniversitesi Gazetecilik Bölümü olarak sosyal medya gazeteciliği, sosyal medya okuryazarlığı gibi dersleri müfredatımıza dahil ederek yeni habercilik anlayışını bilimsel alana taşıdığımızı düşünüyorum” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin: “Kadınlar da gazeteciliği çok iyi yapabilir”
Basın İlan Kurumu’nun verilerini yerel ve ulusal basın ayrımı yaparak değerlendirmek gerektiğini ifade eden Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Yıldıray Kesgin, yerel ve ulusal basında farklı şartların hüküm sürdüğünü belirtti. Dr. Yıldıray Kesgin, “Resmi ilan alarak yerelde ayakta kalmaya çalışan gazetelerde geleneksel kültür bağlamında aile şirketini ayakta tutan bir yapının yaygın olduğu söylenebilir. Yerelde eğitim düzeyinin düşük olması da buradaki geleneksel ilişki biçimlerinden kaynaklanıyor. Tüm basını bu verilere göre algılamak, yorumlamak doğru gelmiyor bu yüzden. Ulusal medyada kadınların çok daha iyi işlerle kendi ayakları üzerinde durduklarına inanıyorum. Eldeki verilerde kadın oranın az olduğu görülüyor ancak ulusal medyada eşit bir dağılım olduğunu düşünüyorum. Bir gazeteci gerçek anlamda “gazeteci” olmak istiyor ve çabalıyorsa alanında uzman olması çok değerli. Bir ilköğretim mezununun, “göre göre, habere baka baka yazıyorum” şeklindeki yanıtı ile gazeteci olmak isteyen adayın haber dilini bilmesi arasında fark var. Sadece haber dili değil, hukuku, gazetecilik etiğini, başlığın nasıl olacağını, kamusal olarak neye hitap edeceğini iyi bilmeli" dedi.