Haber Üsküdar - Merve Şişman
10 Ocak 1961’de 212 sayılı 'Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un Resmi Gazete'de yürürlüğe girmesinin ardından yaşanan gelişmeler, 10 Ocak tarihinin çalışan gazeteciler günü olarak kutlanması ile sonuçlandı. O zamandan beri kutlanmaya devam eden 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün anlam ve önemini Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenlerinden dinledik.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör, Yeni Medya ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, Dr. Öğr. Üyesi Eren Ekin Ercan, Dr. Öğr. Üyesi Gül Esra Atalay ve Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'ne ilişkin düşüncelerini bizimle paylaştılar.
Prof. Dr. Nazife Güngör: “Çalışan gazetecilerin çok fazla sorunu var”
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü bağlamında gazetecilerin çalışma koşullarının belli ölçüde iyileştirmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nazife Güngör şunları söyledi: “Gazetecilik, toplumu ve insanlığı aydınlatma ve bilgilendirme üzerine kurulu, sorumluluğu çok fazla olan bir meslek. Ancak çalışan gazetecilerin çok fazla sorunu var. Bu kadar büyük ve önemli bir mesleğin koşullarının iyi olması gerekir. Bilinçli gazeteciler yetiştirmeyi hedefleyen bir iletişim fakültesi olarak 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde belli etkinlikler düzenliyoruz. Bu meslekte işin mutfağında çalışmış deneyimli çok sayıda muhabir var. Bence mesleğin muhabirlik düzeyinden başlayarak çalışan gazeteciyi korumak, koşullarını iyi tutarak en üst düzeye çıkarmak gerekiyor. Etik anlamda pek çok gazeteci, çalışma koşulları anlamında gerekli asgari düzeyine bile sahip olmaması dolayısıyla bu sorun başlıyor. Pek çok gazeteci etik anlamda kuralları çiğnemeyerek, gazeteci mesleğinden taviz vermiyorlar. Ancak herkes aynı iradeye sahip olamıyor. Çünkü ekonomik, politik yollardan medet umuyorlar. Basın çevreleri, toplum çevreleri, siyasi çevreleri ve ekonomi çevresinde bir etik bilinç oluşturmak gerekiyor.”
Prof. Dr. Süleyman İrvan: “10 Ocak, gazetecilerin mesleklerine ve haklarına sahip çıkışlarını hatırlatan bir gün”
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün ortaya çıkışına değinen Prof. Dr. Süleyman İrvan, “10 Ocak, çalışan gazetecilerin mesleklerine ve haklarına sahip çıkışlarını, gazeteciliğin ana amacını, ne için yapılması gerektiğini hatırlatan bir gün. 10 Ocak tarihi Türk gazeteciliği için önemli bir gün, çünkü 10 Ocak 1961’de 212 sayılı ‘Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’ Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasa, gazetecilere önemli haklar ve güvenceler sağlıyordu. Bekleneceği üzere yasanın, kendine zorluklar getirdiğini düşünen gazete patronları çıkarları söz konusu olunca bir araya geldiler ve yasaya karşı çıktılar. Bu olaydan sonra patronlar protesto amaçlı olarak üç gün boyunca gazete yayımlamayacaklarını da duyurdular. Bu gazeteler ve patronları şunlardı: Akşam (Malik Yolaç); Cumhuriyet (Nadir Nadi); Dünya (Falih Rıfkı Atay); Hürriyet (Erol Simavi–Haldun Simavi); Milliyet (Ercüment Karacan); Tercüman (Kemal Ilıcak); Vatan (Ahmet Emin Yalman); Yeni İstanbul (Habip Edip Törehan); Yeni Sabah (Safa Kılıçoğlu). Ancak aynı gün gazeteci örgütleri hemen harekete geçerek ‘Basın’ isimli gazete yayımlama kararı aldılar. Üç gün süresince yayınlanan Basın gazetesinin 11 Ocak tarihli manşeti ‘Daima Halkın Hizmetindeyiz’ şeklindeydi. Keşke basın hep böyle kalabilseydi” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Eren Ekin Ercan: “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü bir kutlamadan çok; sorunlar, sorumluluklar, etik ve demokrasinin irdelendiği bir gündür”
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü bir kutlamadan çok; sorunlar, sorumluluklar, etik ve demokrasinin irdelendiği bir gün olarak nitelendiren Dr. Öğr. Üyesi Eren Ekin Ercan, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün kökeni, esas olarak 1961-1971 yılları arasında, tüm eleştirilere karşın basın özgürlüğü anlamındaki en özgün yasalardan birine yaslanmaktadır. Öyle ki, 1970’lerin siyasi çıkmazlarının da bu dönemde yeşeren çoksesliliğin bir uzantısı olduğunu görüyoruz. Pek çok mesleki ve özlük haklarının tanındığı dönem günümüze kadar uzanan süreçte kazanılmış hakların kaybedildiği bir neticeye bizi getiriyor. Dolayısıyla 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü bir kutlamadan çok; sorunlar, sorumluluklar, etik ve hepsinden çok, Edmund Burke’nin belirttiği gibi, dördüncü güç olan medya vesilesiyle demokrasinin irdelendiği bir gün olarak karşımıza çıkıyor. Basitçe ‘basın özgür olmalıdır’ diyip geçtiğimiz cümlenin manası, bilhassa bizim coğrafyamızda 24 Temmuz Basın Bayramı ile birlikte önemli tarihsel kırılmalardan biridir. Bu kırılmayı yaratan ise, modernleşmenin ayrılmaz bir parçası olan ve kamu adına güç odaklarını takip eden, irdeleyen, oralardan halka çeşitli bedeller ödeyerek özgürce ve objektif bir şekilde haber ve bilgiyi aktaran basının oynadığı tarihsel roldür. 1990’lardan itibaren giderek kapitalistleşen basınımızın sahiplikten kaynaklı yoğunlaşmalar, baskı, etik ve yandaşlık gibi önemli sorunları olsa da; özgün, zengin, etik ve insan hak ve onurunu baz alan gazeteciliğin hala bir değeri var. Böylesi haberler ister matbu gazetede isterse de internet medyasında yayınlansın, hala bir değeri var” ifadelerini kullandı.
Dr. Öğr. Üyesi Gül Esra Atalay: “Gazetecilik mesleğinin itibarının korunması gerekiyor”
Dr. Öğr. Üyesi Gül Esra Atalay günün anlam ve önemine ilişkin olarak, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü Türkiye’ye özel bir gün. Türkiye’deki gazetecilerin hak ve yasal güvencelerine dair 212 sayılı kanunun Resmi Gazete’de yayınlanmasının yıl dönümüdür. Bu vesileyle bu hakların hatırlanması, altının çizilmesi ve bu mesleğin itibarının korunması gerekiyor. Gazetecilerin özgürce ve meslek ilkelerine uygun bir biçimde işlerini yapabiliyor olmaları bir ülkede demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Kurumlarda ya da alternatif platformlarda demokrasiyi işler kılmak için emek veren tüm gazetecileri kutlarım” şeklinde konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin: “Gazeteler kapansa da gazetecilik ölmeyecektir”
Gazeteciliğin hiçbir zaman ölmeyeceğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin, “Gazetecilik aslında hiçbir zaman ölmeyecektir. Çünkü insanların haber alma merakı hiçbir zaman bitmeyecektir. Bence gazetelerin kapanıyor olması kötü bir şey değil. Çünkü en azından kağıt masrafından kurtuluyorlar. Belli gazeteler kapatılsa da bu durum reklam üzerinden devam edecektir. Günümüz, gelecek ve geçmişte olduğu gibi her zaman gazetecilik sektörüne belli kısıtlamalar getirilmiştir. Bu kısıtlamalar olsa da gazetecilik her zaman devam edecektir. Artık yeni medya ve gazetecilik döneminde anlık olarak haber aktarımı oluyor. İnsanlar haberleri anlık olarak tüketiyor. Bu da ne kadar hızlı bir haber akışı olduğunun göstergesidir” diyerek kendi bakış açısı ile gazetecilik sektörünün anlayışını irdeledi.